Asıl sorunumuz nedir biliyor musunuz?
Adaletsizliğimiz..
Hakka hukuka yabancı mantığımız…
Habis duygulara esir olmuş muhakememiz…
Vicdanın süzgecinden geçmemiş hükümlerimiz…
Adalet sistemimizden bahsediyorum anladığınız üzere.
Yani insan onurundan bahsediyorum…
Vicdandan bahsediyorum…
Hak-Hukuk-Adalet gibi koca koca lafları ağzımızda çerez etmekten bahsediyorum..
Küçücük ağızların adaleti çekirdek gibi çitlediği kararlardan bahsediyorum..

Konu adalet ise eğer küçük bir şey yoktur…
Önemsiz bir söz yoktur..
Basit bir hata yoktur..
Bu yüzdendir ki Yargıç diline, sözüne ve duygularına hakim olmalıdır.

Bir trafik kazasında ölüme sebebiyet veren kişinin alkollü ve tamamen kusurlu olmasına rağmen kazada ölen kişinin yaralı kurtulan mağdur akrabalarına “canım sizin arabanız da araba değil tabutmuş” diyerek mağdur tarafın aracının eski ve dayanıksız olduğunu ima eden bir yargıç, yargıç değil, olsa olsa bir kasaptır, hakkı hukuku ve adaleti doğrayan bir kasaptır..!!!

Kasapların et doğrayanlarına saygım var ancak hukuk ve adaleti doğrayan kasaplara asla ve kat’a tahammülüm ve saygım yoktur..!

Yine alkollü bir sürücünün polisten kaçarken sebebiyet verdiği bir kaza nedeniyle beli kırılan bir kişinin açmış olduğu bir davada, alkollü ve kusurlu olduğu belgelerle sabit olan kişiye dönerek; “olur böyle kazalar, hepimiz insanız, böyle kazalar hepimizin başına gelebilir” diyebilen bir yargıca ne demeli peki? Sizce bu kişi bir yargıç mı yoksa başka bir şey mi?

Bir yargıç kararı ile sanığı ve mağduru ikna etmelidir. Bu ikna çabasını yargıcın gerekçeli kararından anlamalıyız. Delillerin açıkça yarıştığı ve tartışıldığı bir kararın amacı, verilen kararın adil bir karar olduğu yönünde tarafları ikna etmek olmalıdır.

Açık söylüyorum, hiçbir delili tartışmadan, hangi delilin diğerine neden üstün tutulduğunu açıklamadan, sadece tarafların ifadelerini, tanıkların beyanlarını vs yazıp sıraladıktan sonra “yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda davanın kabulüne veya reddine” şeklinde karar veren bir yargıç yargıçlık yapmasın, gitsin başka bir şey yapsın veya ne bileyim hiç bir şey yapmasın, gitsin evine sadece öyle otursun, kimseye zarar vermesin yeter…!

Veya yine hiçbir analiz ve somut delil değerlendirmesi yapmaksızın sadece “suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kaçma şüphesi vs.” gibi ham, bayat ve tepeden bakan bir cümleyle gerekçesiz adam tutuklayan bir hakim veya gerçekten tutuklanması gereken birini öyle yada böyle sebeplerle serbest bırakan bir hakim bıraksın bu mesleği. Gitsin kendini doğaya salsın. Doğal hayatın içinde bile bir adaletin ve gerekçenin olduğunu görsün önce..!

Bizim itirazımız; gerekçesiz, pervasız ve keyfi kararlara karışıdır. Aksi halde delillerin yarıştığı ve analiz edildiği bir gerekçeli karardan, böylece tesis edilen bir adaletten ve bu hassas terazinin üstünde adalet endişesi ile titreyen bir yargıçtan daha bahtiyar kim vardır?

Biraz da “peki neden böyle yargıçlar var?” diye sormak gerekiyor belki! Yargıçlarımızın tümünün itham edilmediğini yine en iyi, muhakemesi ve adalet hisleri gelişmiş çok kıymetli yargıçlarımız takdir edeceklerdir. Sorunumuz, hakkı hukuku ve adaleti bulandıran ve bu nedenle asla kabul ve tasvip edemeyeceğimiz yargıçlarla bizim.

Malum, uzun yıllardır/halen ezilen bir halkız biz. Ezilen bu halkın içinden ezik, kişiliğini kaybetmiş, güce ve otoriteye tapar hale gelmiş, bir kez yetki verildiğinde ise korumasız vatandaşlara karşı amansız bir “Tiran”a dönüşen birilerinin çıkması çok da şaşırtıcı olmasa gerek..! Tıpkı Amerika’da en büyük zenci düşmanlarından bazılarının da zenci olması gibi…

Siz hiç sevgiyle şefkatle büyümüş bir seri katil gördünüz mü?

En sıradan bazı insanlarımızın bile; “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” cümlesini hangi ruh hali ile söylediğini zannediyorsunuz?

Maruz kaldığımız “sistematik tiranlık” işte böyle ezik ve tehlikeli kişiliklere yol açtı maalesef..!

Bu “Tiranlık” konusuna devam edeceğim….


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)