İyiye işaret, iyiyi yapmak kadar güzeldir.

Elbette insan aklı da gösterir iyi ve doğruyu. İşarete gerek yok denilebilir. Ama kalbi pekiştirmek için işaret de gerekir. Pusula nasıl gösterirse doğruyu... iyiye işaret de öyledir. Ve bu insanlar otoyollardaki işaret levhaları gibidir. Ya da uçsuz bucaksız çöllerde yön bulduğumuz yıldızlar gibi.

Hayatın karmaşasında yönler de karışıyor yollar da... Kendimizi kaybediyoruz hayat denen labirentte. Bazen doğru bildiklerimize rağmen yanlış yapıyoruz ya... işte onu kasdediyorum. Bütün bunların ötesinde adımlarımız, kendimize çizdiğimiz çizgilerden sapabiliyor.

İşte tam da bu zamanlarda muhtacız bu işaret levhalarına, hayat pusulalarına. Bizim kalbimize yeniden aşk üfleyecek, yeniden yön verecek ve sevgiyle dokunacak insanlar lazım bize.

Körebe oyunlarındaki gibi... gözü açık birinin elimizden tutup doğru istikamete çevirmesi gibi. Eski zamanlarda padişahların yanlarında her gün bir kişi, ‘doğru ol, ölüm var, büyük hesap var’ diye seslenirmiş. Bu bir görevmiş, her gün bir kere daha hatırlatılan ve bizzat padişahın verdiği görev hem de.

Hadislerde görmüştüm galiba. Yeryüzünde iyiyi, doğruyu ve güzeli tavsiye edenler var oldukça kıyamet kopmaz diye... Ne güzel bir tespittir bu. Dünyayı ayakta tutacak kadar değer atfediliyor iyi ve güzeli gösterenlere.

Hep şöyle düşünmüşümdür. İyi ve doğru olmasa zaten kıyamet kopmuştur çoktan. Dünya ve insanlar yaşasa da olur o gün yaşamasa da... iyiler iyi atlara binip çoktan gitmiş olacaklar zaten. Geriye karanlık gönüller kalacak ve zaten dünya dünya olmayacak. Yüzüne baktığınızda içinizin açılacağı insanlar yoksa, gözlerine baktığınızda sevgiler yansımıyorsa, kalpler kararmışsa kıyamet kopmuş demektir.

Kişinin elbette kendine güveni önemlidir, kendi doğrusunu bulması da. Ancak meşhur bir de sözümüz vardır, Amerika’nın yeniden keşfine gerek yok diye. Hayatta insanlara sürekli kendine güvenden ve kendi doğrusunu bulmaktan bahsedenlere yakınındaki yıldızlara bakmasını da pusulaların varlığını unutmamasını da tavsiye ederim.

İyi olanın iyiyi tavsiyesi en güzeli. Çoğu kez iyi olamasam da iyiyi tavsiye ettim ben. Kendime söylediklerim bana tesir etmese de belki etrafıma tesir eder diye umdum hep. Rüzgar kendisi bitirmese de gül tohumlarını taşıyabilir bereketli topraklara.

Elimizden çok şey gelmiyor, her kırık kalbe şifa olamıyoruz, nefesimiz yetmiyor her imdat diyene. Çare olamıyoruz belki dertlere. Güzel şeyler söylemek de mi elimizden gelmez, iyiyi de mi gösteremeyiz? Kalbinizin nabzını tutun, diliniz dönerken iyiliğin hayallerini kurun ve paylaşın çevrenizle.

Sevgili dostlarım ve öğrencilerim.

Ben iyi şeyler söylemeye çalıştım. Bildiğim ve öğrendiğim ne varsa, saklamadan sizin bereketli gönüllerinize bırakmaya çalıştım. Aslında bu yazılar da bu düşüncenin eseri.

Ne olur, hep güzeli söyleyin, doğruyu gösterin. Zulümlerle, kötülüklerle ve değerlerin alt üst olmasıyla her gün adım adım kıyamete sürüklenen insanlığın önüne bir engel olun, set olun.

Ta ki... asıl gönüllerin kıyameti kopmasın...