Günümüz çalışma hayatında işçilerin, aynı işverenin farklı isimler altında oluşturduğu şirketleri arasında sürekli giriş çıkışlarının yapıldığı, işçinin hizmet verdiği şirket farklı olmasına rağmen SGK kayıtlarında farklı bir şirket bünyesinde çalışıyor gösterildiği durumla sık sık karşılaşmaktayız. Esasen aynı kişi kontrolündeki şirketler arasında oluşturulan bu hileli ilişki organik bağ olarak adlandırılmakta olup[1] her ne kadar işçinin, iş sözleşmesi yahut İş Kanunu’ndan doğan haklarını bertaraf etmek gayesiyle bu yola başvurulsa da işverenin, oluşturmuş olduğu bu muvazaalı ilişki ile İş Hukukundan doğan yükümlülüklerinden kurtulabilmesi hukuken mümkün değildir.
İş ilişkilerinde daha güçsüz konumda olan işçinin korunması prensibinden hareketle, işçinin İş Hukukundan doğan haklarını kime karşı kullanacağının belirlenebilmesi açısından gerçek işverenin tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır.[2] Bu noktada, görünürdeki şirketin organik bağ içinde olduğu gerçek işveren şirketin tespiti gündeme gelmekte, organik bağ içinde tespit edilen şirketler açısından müteselsil sorumluluk doğmaktadır. Bir diğer ifadeyle işçi, aralarındaki organik bağ tespit edilen gerçek ve görünürdeki işverenlerin her birinden işçilik alacaklarını talep edebilecektir. Yargıtay’ın bir kararında yer verilen; “… Organik bağ ilişkisinde işveren sıfatı olan tüzel kişinin, işçinin iş sözleşmesinden veya iş kanunundan doğan haklarını kullanmasının engellenmesi için temsilde farklı kişiliklere yer vermesi söz konusudur. Bu durumda tüzel kişinin bağımsızlığı sınırlanır ve organik bağ içinde olunan kişi ile özdeş kabul edilir.”[3] hükmü de bu doğrultudadır.
Konu ile ilgili yasal düzenlemenin bulunmaması sebebi ile İş Hukuku açısından şirketler arasındaki organik bağın tespitinde rol oynayan kriterler yargı içtihatları ile şekillenmiştir. Buna göre;
- Şirket ortaklarının, yetkililerinin aynı veya ilişkili bulunan kişilerden oluşması[4],
- Şirket temsilcilerinin, vekillerinin aynı kişilerden oluşması[5],
- Şirketlerin faaliyet alanlarının aynı olması[6],
- Şirketlerin aynı veya benzer adreslerde faaliyet göstermesi[7],
- Şirketler arasında art arda ve aralıksız çalışma[8],
- Şirketlerin aynı güvenlik görevlilerini kullanması, muhasebe kayıtlarının aynı kişi tarafından tutulması[9],
gibi birtakım kriterler ortaya konulmuştur. Bu kriterler organik bağın tespitine dair gösterge niteliğine haiz olmakla birlikte kesin nitelikte değildirler. Şirketlerin birlikte sorumluluğuna gidebilmek için her bir somut olayın özelliğine göre tüm unsurlar bir bütün olarak kapsamlı bir şekilde değerlendirilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.04.2003 Tarih, 2003/9-297 E. 2003/292 K. Sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “...Mahkemece, işyerlerinin açılış ve kapanış tarihlerini, vergi mükellefiyetine giriş ve çıkış tarihlerini, uğraşı konularını Sosyal Sigortalar Kurumundan, Vergi Dairelerinden ve Ticaret Sicilinden araştırmak, iş yerinde keşif yapılarak işyeri kayıtlarını incelemek, davacının dava dışı işverenlerden davalıya geçişinin ne şekilde olduğu hususunda davacı tanıkları yeniden dinlenmek suretiyle, arada devir yada hizmet sözleşmesi devri olup olmadığı açıkça saptanıp, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar vermek gerekir, salt vekaletnamelerinin üzerinde durulup, vekaletnamelerdeki bazı adreslerin ve soyadlarının aynı olduğu, önceki işverenler ile davalı arasında organik bağ bulunduğu kabul edilerek davalının tüm çalışma süresi üzerinden hesap edilen alacaklardan sorumlu tutulması yönünde verdiği karar dosyadaki diğer deliller değerlendirilmeksizin ve eksik araştırma sonucu oluşturulduğundan isabetsizdir.”
Ek olarak, organik bağın tespiti hususunda içtihatlarla belirlenen birtakım kriterlerin yanı sıra gerçek ve görünürdeki işverenler tarafından hakkın kötüye kullanıldığının tespiti halinde de işverenlerin ortak sorumluluğuna gidilebilecektir.

Av. Beyzanur AYAZ TANRIÖVER
--------------------
[1]
[2]
[3]
[4] Yargıtay 9. HD. 02.06.2009 T. 2009/9436 E. 2009/15249 K.
[5] Yargıtay HGK. 09.06.2020 T. 2017/8-1871 E. 2020/366 K.
[6] Yargıtay 9. HD. 19.09.2011 T. 2009/38979 E. 2011/32467 K.
[7] Yargıtay 9. HD. 02.12.2019 T. 2016/10785 E. 2019/21385 K.
[8] Yargıtay 22. HD. 31.10.2013 T. 2012/27068 E. 2013/22993 K.
[9] Yargıtay 9. HD. 30.11.2011 T. 2011/50395 E. 2011/46697 K.





