Kadın hakları, kadınların erkeklerle eşit olarak sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isimdir ve esasen insan haklarından öte bir şey değildir, diğer bir deyişle kadın hakları, çocuk hakları hepsinin temeli insan haklarıdır. Hayali kurulan dünya düzeninde yaşansaydı eğer insan haklarının yanı sıra kadın haklarına ya da çocuk haklarına ayrıca ihtiyaç duyulmayacaktı ve insan hakları kavramı hem kadınlar hem çocuklar için yeterli olacaktı. Ancak ne yazık ki, böyle bir dünyada yaşamadığımız için kadınların haklarının somut olarak belirlenmesine ve güvence altına alınmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Öncelikle belirtmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, tüm yurttaşların eşit haklara sahip olmasına ve kadın erkek eşitliğine dayanmaktadır. Anayasa başta olmak üzere pek çok kanunda kadını koruyan ve haklarını düzenleyen açık, etkin, amaca uygun ve eşitlik esasına dayandırılmış pek çok düzenleme yer almaktadır.

Her yurttaşın bilhassa kadınların haberdar olması gereken düzenlemelerden olan ve Anayasada yer alan “her Türk yurttaşının temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak; hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” İfadesi eşitliğe vurgu yapan önemli maddelerden biridir.  Yine Anayasası’nın 10. Maddesi kadın-erkek eşitliği bakımından çok önemlidir ve  “Herkes din, dil, ırk,  cinsiyet ve benzeri sebeple ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” hükmünü amirdir. Aynı maddenin devamında daha da vurgulamak amacıyla Kadın erkek eşit haklara sahiptir. Devlet de bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü yer almaktadır. Her Türk kadınının bilmesi gereken bir  diğer hüküm olan  Anayasamızın 41. Maddesi ile de ailenin korunması ile ilgili düzenlemeler getirilmiş, madde hükmünde “Türk toplumunun temeli olan ailenin temeli  eşler arası eşitliğe dayanır denmek suretiyle kadın erkek eşitliğine bir kez daha vurgu yapılmıştır. Ayrıca, Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır” düzenlemesi ile de anne ve çocuk için atılacak adımları  daha da somutlaştırmıştır.

Hukuk Devrimi denilince ilk olarak akla gelen ve özel yaşam ilişkilerini düzenleyen Medeni Kanunda da “kadın – erkek” tüm yurttaşların eşit olarak medeni haklardan yararlanması ve hakları kullanması benimsenmiştir. Yine işçi işveren ilişkilerini düzenleyen İş Kanununun 5. Maddesinde yer alan eşit davranma ilkesi ile iş ilişkisinde din, dil, ırk, cinsiyet ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz hükmü getirilmiş ve apaçık cinsiyete dayalı ayrımcılık yasaklanmıştır.

Görüldüğü üzere, günümüzde Anayasa başta olmak üzere yasalarda kadınların eşit haklara sahip yurttaşlar olarak bu haklarını kullanmalarının önünde hukuken hiç bir engel bulunmamaktadır. Lakin hukuk devleti olmanın baş koşulu var olan yazılı düzenlemelerin fiili hayata geçirilmesi olup, kanun yapmak kadar yapılan kanunların uygulanması ve kanun ile hakları düzenlenmiş kişilerin bu haklardan haberdar edilmesi de büyük önem arz etmektedir. Özellikle kadınları haklarından haberdar etmek ve bu hakları kullanmasının önündeki engelleri istikrarlı ve uygulanabilir politikalarla kaldırmak devletin en önemli görevlerindendir.

Son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan ve artık dayanılmaz bir hal alan kadına karşı şiddeti tartışırken kadının gücünü, sahip olduğu değerleri ve var olan, kullanılmayı bekleyen haklarını konuşmayı da ihmal etmemek gerekmektedir zira kadına şiddetle mücadele etme yöntemlerinden biri de kadını toplum nezdinde her yönden güçlendirmek ve kadına var olan gücünü hatırlatmak ve haklarını öğretmektir.

Güçlü kadın sadece eğitimli ya da kendi ayakları üzerinde duran, ekonomik bağımsızlığa sahip bir kadın değil, aynı zamanda haklarından haberdar olan, sahip olduğu bilginin gücüyle tüm zorlukların üstesinden gelebilen bir kadın modelidir. Zira bilgi güçtür ve bu bilgiye sahip kadın güçlüdür. Bu noktada kadınların gerek anayasada düzenlenen gerek kanunlarla somutlaştırılmış haklarını öğrenmesi ve bu haklarını yeri geldiğinde kullanmayı bilmesi son derece önemlidir.

Güçlü kadın, güçlü topluma ulaşmanın anahtarıdır. Her birimizin gücünün farkında olması ve var olan tüm haklarından haberdar olup, yeri geldiğinde hiçbir engelle karşılaşmadan kullanabilmesi umuduyla…