Ülkemizin deprem gerçeği, yapı stokunun yenilenmesini zorunlu kılarken; bu sürecin vatandaş nezdindeki en travmatik aşaması genellikle "tahliye" anıdır. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, can güvenliğini mülkiyet hakkının kullanımının önüne koyarak, riskli yapıların tahliyesinde idareye geniş yetkiler tanımıştır.

Peki, riskli ilan edilen bir binada tahliye süreci hukuken nasıl işler? Kapıya kolluk kuvvetleri ne zaman dayanır? Vatandaşın bu süreci durdurma imkânı var mıdır? Bu yazımızda, hem malikleri hem de kiracıları yakından ilgilendiren tahliye prosedürünü güncel yasal değişiklikler ışığında ele alacağız.

1. 6306 Sayılı Kanun Kapsamında Tahliye Süreci Nasıl Başlar?

Tahliye sürecinin hukuken başlayabilmesi için ön şart, binanın "Riskli Yapı" olduğunun kesinleşmesidir. Riskli yapı tespit raporuna yapılan itirazların reddedilmesi veya itiraz edilmeyerek sürecin kesinleşmesiyle birlikte, tapu müdürlüğü durumu ilgili idareye (Belediye veya Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü) bildirir.

Yeni Düzenleme ile Hızlanan Süreç (Tek Tebligat Dönemi): Eskiden maliklere önce 60 gün, ardından 30 gün ek süre verilirken; 7471 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler sonrası süreç hızlandırılmıştır. Kanun’un güncel 5. maddesi uyarınca; tahliye ve yıkım için maliklere tek seferde en fazla 90 gün süre verilebilmektedir. Uygulamada idareler genellikle makul bir süre (örneğin 60 veya 90 gün) vererek taşınmazın tahliye edilmesini istemektedir.

Bu süre içerisinde binanın malikler tarafından tahliye edilip yıkılması beklenir.

2. Elektrik, Su ve Doğalgazın Kesilmesi

Verilen süre dolmasına rağmen bina tahliye edilmemişse, idare "yaptırım" gücünü devreye sokar. İlgili kurum ve kuruluşlardan, riskli yapının elektrik, su ve doğalgaz hizmetlerinin durdurulması istenir. Bu aşama, fiili tahliyenin sağlanması için vatandaş üzerinde kurulan ilk idari baskıdır ve kanuni dayanağı mevcuttur.

3. Tahliye "Rızayla" Gerçekleşmezse Ne Olur?

Hukukumuzda mülkiyet hakkı kutsal olmakla birlikte, "kamu güvenliği" ve "yaşam hakkı" söz konusu olduğunda idareye zor kullanma yetkisi verilmiştir.

Eğer vatandaş, verilen sürede binayı boşaltmazsa şu aşamalar gerçekleşir:

- İdari Karar: Mülki amir , binanın tahliyesi ve yıktırılması için kolluk kuvvetlerine talimat verir.

- Kilit Değiştirme ve Çilingir: İdare, polis eşliğinde binaya gelir. Kapılar kilitliyse çilingir marifetiyle açılır.

- Eşyaların Durumu (Yediemin): İçeride bulunan eşyalar, malik veya kiracı tarafından çıkarılmazsa, idare tarafından tutanakla tespit edilerek bir depoya kaldırılır (yediemine teslim edilir). Eşyaların nakliye ve depolama masrafları ise daha sonra ilgilisinden tahsil edilir.

Özetle; kentsel dönüşümde "Evimden çıkmıyorum" deme hakkı, riskli yapı kesinleştiği andan itibaren hukuken sona ermektedir.

4. Tahliye İşlemi Durdurulabilir mi?

Vatandaşların en çok merak ettiği soru budur. Tahliye işlemini durdurmak mümkündür, ancak bu "istisnai" ve "zorlu" bir süreçtir.

İdare mahkemesinde açılacak bir dava ile tahliyenin durdurulabilmesi için iki temel yol vardır:

A) Riskli Yapı Tespitine Karşı Dava: Binanın riskli olmadığına, alınan beton numunelerinin hatalı olduğuna veya sürecin usulsüz işlediğine dair açılan davadır. Eğer mahkeme, bu davada "Yürütmenin Durdurulması" (YD) kararı verirse, binanın riskli niteliği askıda kalacağı için tahliye ve yıkım işlemleri kendiliğinden durur. Ancak YD kararı alınamazsa, dava devam etse bile bina yıkılabilir. Bu süreçte riskli yapı tespitinin hukuka aykırı olduğunu düşünen malikler mutlaka teknik ve bilimsel kanıtlarla mutlaka lisanlı kuruluşlardan alınan raporlarla iddialarını desteklemelidir. Aksi takdirde yürütmeyi durdurma kararı verilmemektedir. Bununla beraber dava karara çıkamayacağından dava konusuz kalacaktır.

B) Tahliye Emrine (İdari İşleme) Karşı Dava: Binanın riskli olduğu kesinleşmiş olsa bile, idarenin tahliye yazısında (tebligatında) usulsüzlük olabilir. Tebligat artık binaya askı, e devletten ve muhtarlık askısıyla yapıldığından usülsüz tebligata uygulamada pek rastlanılmamaktadır.

5. Kiracıların Durumu ve Hakları

Tahliye sürecinin mağdurları genellikle kiracılardır. Kanun, malike yapılan tebligatı esas alsa da, tahliye edilecek taşınmazda kiracı varsa, idarenin kiracıya da bildirimde bulunması hukuki bir zorunluluktur. Kiracılar, tahliye sonrası Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın belirlediği tutarlarda (defaten ödenen) kira yardımından veya taşınma yardımından faydalanabilirler. Ancak kiracıların, riskli yapının yıkımını engelleme hakkı (maliklerden bağımsız olarak) oldukça sınırlıdır. Bildirimler de doğrudan yapılmayıp binaya asma, muhtar askısı ve edevletten bildirim şeklinde olduğundan tebliğ edilmeme veya usulsüz tebligatla genellikle karşılaşılmamaktadır.

Sonuç ve Değerlendirme

Kentsel dönüşümde tahliye; hem idare için bir kamu görevi hem de vatandaş için ciddi bir barınma hakkı sınavıdır. Sürecin kilitlenmemesi adına Kanun koyucu süreleri kısaltmış ve itiraz yollarını daraltmıştır.

Vatandaşlarımız için hayati uyarı şudur: İdare Mahkemelerinde dava açmak tek başına yıkımı durdurmaz. Mutlaka ve ivedilikle "Yürütmenin Durdurulması" kararı alınmalıdır. Aksi takdirde, dava kazanılsa bile ortada yıkılmış bir bina kalabilir ve süreç sadece tazminat davasına dönüşebilir. Bu nedenle, tebligat elinize ulaştığı anda bir hukukçudan destek almak, telafisi imkansız zararların önüne geçecektir.