KİRACININ VEYA BİRLİKTE YAŞADIĞI EŞİNİN KONUTU OLMASI SEBEBİYLE TAHLİYE

Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin ‘’aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde olma’’, ‘’kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmeme’’ ve ‘’sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sona erdirme’’ şartlarının aynı anda olması durumunda kiraya veren sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir. Kiracının gerçek bir ev ihtiyacı olmamasına rağmen aynı ilçe sınırları içerisinde başkaca evi bulunduğu halde başkasına ait konutta daha uygun bedelle yararlanmasının önüne geçilmesi TBK Madde 352/3 hükmünde amaçlanmıştır. Böylece kiracının kendi evini kiraya vermek suretiyle elde edeceği gelir ile bir başkasının konutunda daha uygun bir kira bedeli ile oturması önlenmektedir.

Bunun yanı sıra söz konusu tahliye imkanı yalnızca mesken (konut) olarak kiralanan taşınmazların tahliyesini kapsamakta olup, işyeri kiracıları hakkında bu sebebe dayanılarak tahliye davası açılmayacaktır. Ayrıca hem konut hem işyeri olarak kiraya verilen taşınmazlar hakkında da bu hüküm uygulanamayacaktır.

Kira sözleşmesinin birinci sahifesinde gayrimenkulün nasıl kullanılacağı hanesinde (ikametgah ve kadın terziliği içindir) ibaresi vardır. Kökleşen içtihada göre, bir gayrimenkul hem işyeri hem de mesken olarak kiraya verilmişse, tamamı işyeri hükümlerine tabidir. Bu durumda davanın reddine karar verilmedir’’. (YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ 12.10.1964; 3125/4375.)

Kiracı veya birlikte yaşadığı eşinin maliki olduğu meskenin başkasına kiralanmış olması veya boş olması kiracının oturduğu meskenden tahliyesine karar verilmesine engel teşkil etmeyecektir. Zira kiracının tahliye tehdidi altında olması ve konut ihtiyacı sebebiyle kendi mülkündeki kiracıyı çıkarması mümkündür. Bu itibarla uygulamada hakimin tahliye hükmünü vermemesi, kiracının da kendi maliki olduğu konuta ilişkin tahliye davasının sonuçlanmasını beklemesi tavsiye edilebilir. Bunun yanı sıra kiracı (veya eşi) ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açmamışsa, bu davanın açılması için önel verilmesi uygun olur. Yani hakim bir anlamda bekletici mesele yoluna başvuracaktır. Ama kiracı, verilen mehil içinde davayı açmazsa veya açtığı davayı kasten uzatırsa, tahliye hükmünün verilmesi de uygun düşecektir.1

’Davalı savunmasında kalbinden rahatsız olup sahip olduğu meskenin üst katta bulunduğunu, inip çıkmasının zor olduğunu savunmuş, mahkeme bu gerekçe ile istem reddedilmiştir.6570 sayılı yasanın 7/son maddesi hükmü mutlak tahliye nedenidir. Davalının rahatsızlığının bulunması davanın reddine neden teşkil etmez’’. (YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ, 24.01.2006, 2005/11507-2006/186)

Netice itibariyle Türk Borçlar Kanunu Md. 352 f.3’ün uygulanabilmesi için aranan şartlar; taşınmazın konut niteliğinde kiralanması, kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin konutu olması, konutun kiralanan taşınmazla aynı ilçede veya belde, belediye sınırlarında olması ve konutun oturmaya elverişli olmasının yanı sıra kiraya verenin sözleşmenin yapıldığı sırada kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin konutu olduğunu bilmemesi şeklinde sıralanmaktadır. ‘’Kiraya veren kira sözleşmesinin yapıldığı esnada kiracının evi olduğunu bilmesine rağmen kira sözleşmesini yapması halinde, dava hakkından zımnen feragat ettiği kabul edilmektedir’’.2

Bu itibarla kiralayan ve kiracı arasındaki kira sözleşmesinin kurulduğu esnada kiracı veya birlikte yaşadığı eşine ait yaşanılabilir nitelikte bir konut bulunmakta ise de kanaatimce söz konusu konut üzerinde kiracı tek başına malik olmalı ki dilediği gibi tasarruf edebilme imkanı olduğu kabul edilsin. Bu şartların tümünün varlığı söz konusu olursa tahliye uygulanabilir hale gelecektir.