Burada bir uyuşturucu madde dosyasında bakılması gereken ilk hususlar kolluğun tuttuğu ilk tutanaklar olmalıdır. Nitekim uygulamada arama kararı olmaksızın şüphelilerin üzerlerinin ve araçlarının detaylı bir şekilde arandığı durumlara rastlanılabilmektedir. Bunun yanında cezanın ağırlaştırıcı nedeni olan okul, park, ibadethane gibi kamusal alanlara yakınlığın 200 metreden yakın olup olmadığının ölçüldüğü yer tespit tutanaklarının da şüphelinin yakalandığını söylediği alanlardan çok farklı alanlar gösterilerek işaretlendiği de karşılaşılan durumlar arasındadır. 

Böyle bir uygulamaya gidilmesinin pek çok sebebi olabileceği gibi en büyük sebebi; suçüstü durumu olmadığı halde Ceza Muhakemesi Kanunu’na muhalif şekilde yakalama işlemi yapılması, usulsüz arama ve orantısız güç kullanma eylemlerinde bulunulması ve bu durumun etrafta bulunan kameraların kayıtlarıyla tespit edilebilecek olmasıdır. 

Böyle bir durumda yapılacak ilk iş mahkemeye verilecek savunma dilekçesinde veya duruşmada, yer tespit tutanağında sanığın yakalamasının yapıldığı yerin hatalı olarak işaretlendiği ve bu durumun sanığının beyanları doğrultusunda mahkemece yapılacak keşifle açığa çıkarılmasını talep etmek olacaktır.

Yer tespit tutanağı yanında bir de yakalama tutanağına bakmak gerekecektir. Burada önem arz eden husus uyuşturucu maddenin bir tür mü yoksa birden fazla türde mi olduğu, miktarı ve şüpheli/sanığın üzerinde mi, yakınında mı yoksa aracında mı bulunduğu olacaktır.

Nitekim yerleşik Yargıtay içtihatları gereği birden fazla uyuşturucu madde bulundurmak satış amacıyla uyuşturucu madde bulundurmanın göstergesi sayılmaktadır. Yani bir kişinin üzerinde söz gelimi yalnızca yirmi gram esrar maddesi bulunsa, yüksek ihtimalle hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan iddianame düzenlenecek, fakat bu kişinin üzerinde yirmi gram esrarın yanında yirmi adet de uyuşturucu hap bulunsa, yine yüksek ihtimalle hakkında uyuşturucu madde ticareti suçlamasıyla iddianame düzenlenecektir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus şüpheli/sanığın ne maksatla birden fazla çeşit uyuşturucu maddeyi uhdesinde bulundurduğudur. Nitekim kimi uyuşturucu madde bağımlıları yalnız bir tür uyuşturucuyla tatmin olmayıp bir uyuşturucu maddenin verdiği sakinleştirici etkiyi bir başka türden adrenalin yaratan uyuşturucu maddeyle dengelemekte veya bunun tam tersi olmaktadır. Böyle bir durumda bu durumun üzerinde mahkemede dikkatle durulmalı ve gözden kaçırılmasının önüne geçilmeye çalışılmalıdır.

Uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir diğer durum orantısız güç, darp ve cebir gördüğünü iddia eden sanığın beyanları karşısında yakalama/ifade tutanağını tanzim eden zabıt münzimlerinin mahkemece dinlenmek üzere çağırılmasıdır. Nitekim burada önemli olan husus sanığın kollukta vermiş olduğu ifadesinde Ceza Muhakemesi Kanununda yasak usuller olarak ifade edilen usullerle ifadesinin alınıp alınmadığı, şahsi bir husumet güdülüp güdülmediği ve benzeri konuların zabıt münzimlerinden de dinlenilmesi ve ifadeler arasında benzer ve çelişkili yönlerin ortaya konularak sağlıklı bir muhakemede bulunulmasıdır. 

Uygulamada sanık sıklıkla kolluk baskısı altında ifade verdiğini beyan ederken, kollukta sanığı tanımadığını, pek çok suçluyla muhatap olduklarını ve olayı net olarak hatırlamalarının mümkün olmadığını beyan etmektedir. 

Burada sorun oluşturabilecek nokta sanığın tutuklu olması durumunda ortaya çıkabilmektedir. Nitekim pek çok dosyada, sanıktan uyuşturucu madde aldığını beyan eden şahıs mahkemeye tanık olarak çağırılmasına rağmen tanık olarak dinlenmek üzere mahkemede bulunmamakta ve kendisine ulaşılamamaktadır. Yine zabıt münzimi kolluk görevlileri de pek çok sebepten dolayı duruşma günü hazır bulunamayabilmektedirler. Böyle bir durumdan en dezavantajlı çıkan kişi ise tutuklu bulunan sanıktır. Nitekim böyle bir durumda hakim taraflara yeniden ihtaratlı davetiye çıkarırken aylar sonrasına duruşma günü vermekte ve maddi gerçeğin net olarak açığa çıkarılamamış olması nedeniyle tutuklunun tahliyesi gündeme gelmemektedir. 

Ayrıca he ne kadar yapılan itirazlar çok fazla dikkate alınmasa da teşhis tutanaklarının da hukuka uygun tanzim edilip edilmediğine bakmak faydalı olacaktır. Nitekim yapılan teşhis işlemi pek çok defa mevzuata aykırı olabilmektedir. Nitekim yan yana dizilen kişileri arasında boy kilo ve giydikleri elbiseler açısından büyük farklar olabilmekte, kimi çocuk kimi büyük, kimi erkek kimi kadın oluncaya varana dek teşhiste pek çok hata yapılabilmektedir. Bu duruma da yapılan savunmalarda dikkat çekmek sanığın yararına olacaktır.

Ceza yargılamasında hakimlerin takdir hakkının çok yüksek olması nedeniyle hakimin kanaati çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu nedenle sanığın giyinişinden, görünüşüne, vücudunda kesik izleri olup olmayışından, sabıka kaydı ve eğitim durumuna kadar pek çok konu sanığın potansiyel bir uyuşturucu madde satıcı olup olmadığı hususunda hakimlerde kanaat oluşmasını sağlayacaktır. Burada en çok dikkat edilen husus sanığın daha öncesinde uyuşturucu madde satmak veya kullanmak suçlarından adli sicil kayıtlarının bulunup bulunmamasıdır. Nitekim daha önceleri uyuşturucu madde satmak suçundan mahkum olmuş biri potansiyel bir uyuşturucu madde satıcısı olarak değerlendirilebilirken, uyuşturucu madde kullanmak suçundan mahkum olmuş bir kişi uyuşturucu madde kullanıcısı olarak değerlendirilebilecektir.

Uyuşturucu madde suçlarında sağlıklı bir muhakeme sürecinin yürütülüp yürütülmediği savunma makamı açısından yukarıda değinilen ve somut olayın şartlarına göre akla gelebilecek diğer pek çok hususlar üzerinde durularak tespit edilebilecektir.

Avukat Serhat Kılıç