Yazımızın asıl konusuna geçmeden önce mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi ile icra ve iflas hukukundaki istihkak kurumunun özetle tanımlarına yer vereceğiz. Bu kapsamda;

1-) Mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi; Mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi, eski tabir ile “ mülkiyeti muhafaza kaydı mukavelesi “ olarak ifade edilen genellikle bir satış sözleşmesi sebebiyle satıcını alıcıya teslim ettiği satım konusu bir taşınırın mülkiyetinin (TMK m.764/2ve TBK m. 243/2 ‘nin emredici hükümleri uyarınca taşınmazlar ve hayvanlar adı geçen sözleşmenin konusunu oluşturmaz), ileri de gerçekleşip gerçekleşmemesi belirli olmayan bir olay veya olgunun gerçekleşmesine kadar satıcının üzerinde kalmasını öngören, noterde düzenleme şeklinde yapılması gereken, noterde resmi düzenleme şeklinde yapılan bu sözleşmenin alıcının yerleşim yeri noterinde özel bir sicile kaydedilmesini içeren sözleşmedir. Sözleşmenin tanımında da yer verdiğimiz üzere mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinde, satım konusu edilen taşınır mülkiyeti ileri de gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirli olmayan olay veya olgunun gerçekleşmesine kadar diğer bir ifade tarzı ile taraflarca kararlaştırılmış olan şartın gerçekleşmesi anına kadar satıcıda kalmaktadır. Sözleşmede belirlenen şart gerçekleşince satım konusu taşınır eşyanın mülkiyeti alıcıya geçmekte, şartın gerçekleşmesine kadar olan süre içerisinde satıcı malik olmaya devam etmektedir. Ancak şart gerçekleşmez ise satım konusu taşınır eşyanın mülkiyeti alıcıya geçmemektedir. Taraflarca belirlenerek sözleşmeye konulan bu şartta genellikle uygulama da senede veya kambiyo senedine (çek, bono, poliçe vs.) bağlanmış satış bedelinin taksitleri veya senede bağlanmamış olan satış bedelinin alıcı tarafından ödenmesidir. Bu sözleşme esas sözleşmeden ayrı bir şekilde yapılacağı gibi esas sözleşmenin içeriğine kayıt koymak suretiyle de yapılabilir. Taraf genellikler uygulama da mülkiyeti muhafaza kaydı ile sözleşmeyi motorlu araçların satışı için yapmaktadır. Alıcı taraf, satım konusu olan motorlu aracın satış bedeli için satıcıya ayrı ayrı senetler veya ileri vade tarihli kambiyo senetleri vermektedir. Satıcı da buna binaen satım konusu olan motorlu aracını noterde düzenleme şeklide ki mülkiyeti muhafaza kaydı ile satış sözleşmesi yaparak alıcıya satıp teslim etmektedir. Alıcı ödemeyi taahhüt etmiş olduğu satış bedelini/taksitlerini/senetlerini ödediği takdirde satım konusu taşınır eşyanın mülkiyeti kendisine geçmektedir. Ancak az yukarıda da belirttiğimiz üzere alıcı şart etmiş olduğu taahhütleri yerine getirmediği takdirde satım konusu taşınır eşyanın bu kapsamda motorlu aracın mülkiyeti kendisine geçmeyip satıcı da kalmaya devam edecektir[1].

2-) İstihkak iddiası ve istihkak davası; Borçlunun veya üçüncü şahsın ya da borçlu ile üçüncü şahsın birlikte, icra dairesi tarafından haciz yaptığı esnada ellerinde bulunan haciz konusu bir malın ya da hakkın sadece borçlu veya üçüncü şahıs tarafından ya da borçlu ile üçüncü şahsın tarafından, üçüncü şahsın mülkü, sınırlı ayni hakkı (irtifak, taşınmaz yükü, rehin), tapu kayıtlarında şerh verilerek kuvvetlendirilmiş nisbi hakkı (alım, ön alım, geri alım, taşınmaz satış vaadi, kira vs.) bulunduğunu ileri sürmesi istihkak iddiası, üzerinde istihkak iddia edilen ve haciz konulmuş olan taşınır, taşınmaz, hak veya alacakların hacizden kurtulmasını için açılan davaya da istihkak davası denmektedir.

Maddi hukuk kurumu olan mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi ile takip hukukuna özgü istihkak kurumuna dair açıklamalara yer verdikten sonra yazımızın asıl konusuna dair açıklamalarda bulunacağız.

Uygulamada, özellikle sözleşmenin taraflarından alıcı motorlu bir araç satın almak istemekte satıcı da maliki bulunduğu motorlu aracı satmak niyetindedir. Fakat alıcı taraf satım konusu aracın satış bedelini bir defa da ödeme imkânı olmadığı için satıcıya satış bedelinin tamamını ya da bir kısım taksitleri için senet ya da kambiyo senedi keşide edip teslim etmekte satıcı da satım konusu maliki bulunduğu aracın mülkiyetini satış bedelinin tamamı alıcı tarafından ödeninceye kadar aracın mülkiyetinin kendisinde kalmasını ve dolayısıyla kendini güvence altına almak istemektedir. Bu amaçla taraflar noterde düzenleme şeklinde ki mülkiyeti saklı tutma kaydı ile motorlu aracın satışı sözleşmesi yapmakta ve bu sözleşme alıcının yerleşim yerinde bulunana noterde bu sözleşmelere özgü sicile kaydedilmekte akabinde satıcı satım konusu motorlu aracın zilyetliğini alıcıya devretmektedir. Her ne kadar aracın zilyetliği alıcı tarafa geçmiş ise de aracın mülkiyeti satış bedelinin tam olarak ödeninceye daha geniş bir ifade ile şart gerçekleşinceye kadar satıcı da kalmaktadır.

Tabi asıl sorun mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan motorlu araç satışı sözleşmesinin yapılması sonucunda araç alıcı adına kaydedildikten sonra ortaya çıkmaktadır. Mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan satış sözleşmesine konu aracın bedeli henüz alıcı tarafından satıcıya sözleşme de belirtilen şekilde tamamen ödenmediği için yasa gereği aracın mülkiyeti alıcıya geçmemektedir. Tabi bu arada alıcının alacaklıları alacakları için mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan araç satış sözleşmesine konu aracın trafik kayıtlarına (üzerine) kesinleşen takip sonucunda icra haczi, yakalama haczi, ihtiyati haciz şerhi ya da iflas şerhi koymaktadırlar. Böyle bir durumda mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan araç satış sözleşmenin tarafı ve araç satış bedelinin alıcı tarafından ödenmemesi sebebiyle yasa gereği halen malik olan satıcı taraf mağdur olmakta ve söz konusu aracın cebri icra vasıtası ile satışı tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Satıcının araç üzerindeki icrai haciz, ihtiyati haciz, yakalama haczi şerhi, iflas şerhi ya da kendi mülkiyet hakkı ile bağdaşmayan diğer türden hukuki ve fiili kısıtlamalardan kurtulmak için diğer türden hakları saklı kalmak kaydı ile takip hukuku anlamında alıcının alacaklıları tarafından alıcı aleyhine başvurmuş olduğu takip yoluna özgü kurallar çerçevesinde istihkak iddiasında bulunmalı ve duruma göre, istihkak davası açmalıdır.

1-) İcra takibinde; Alıcının alacaklıları alacaklarını elde etmek amacıyla alıcı-borçlu aleyhine icra takip yoluna (cüzi icra) başvurmuş ve akabinde kesinleşen icra takibi sonucunda mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan satış sözleşmesine konu aracın trafik kayıtlarına icrai haciz, yakalama haczi şerhi koymuşlarsa haciz esnasında alıcı (borçlu) ve/veya satıcı (üçüncü şahıs) hazır iseler hemen orada istihkak iddiasında bulunulması gerekir, eğer alıcı (borçlu) ve/veya satıcı (üçüncü şahıs) haciz esnasında hazır değillerse o durumda satıcı veya alıcı haczi öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde haczi yapan icra dairesine istihkak iddiasında bulunması gerekir. Aksi halde istihkak iddiası dinlenilmez. Satıcı (üçüncü şahıs) süresinde istihkak iddiasında bulunması üzerine icra dairesi borçlu (alıcı) ve alacaklının (alıcıdan alacaklı olan ve aracın trafik kayıtlarına haciz koyduran kişi-ler) satıcı-üçüncü şahıs olan kişinin istihkak iddiasına itirazlarının olup olmadığı sormak amacıyla davetiye gönderir. Alıcı- borçlu veya alacaklı- haciz koyan kişiler davetiyeyi tebliğ aldığı tarihten itibaren 3 gün içinde satıcı-üçüncü şahsın istihkak iddiasına itiraz etmez ise satıcı-üçüncü şahsın istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır yok eğer itiraz ederlerse icra dairesi icra dosyasını derhal icra mahkemesine tevdi eder. Dosyayı alan icra mahkemesi ilk elden takibin devamına veya ertelenmesine karar verir. Bu durumda takibin devamı ya da ertelenmesine dair kararın satıcı-üçüncü şahsa tebliğ veya tefhim edildiği tarihten itibaren 7 gün içinde icra takibinin yapıldığı veya hacizli malın bulunduğu yer icra mahkemesinde alıcının alacaklılarını davalı göstermek suretiyle istihkak davası açması gerekmektedir. Aksi halde istihkak iddiası dinlenilmez (İİK m.97)[2]. Süresinde açılan dava sonucunda davacı taraf-satıcı-üçüncü şahıs , alıcı- borçlu ile arasında hacizli aracı konu edinen bir mülkiyeti saklı tutma kaydı ile araç satış sözleşmesi yapıldığını, alıcının aracı elinde bulundurmasının sebebinin bu sözleşme olduğunu, sözleşmede şart olarak kararlaştırılan durumun gerçekleşmediği( satış bedelinin ödenmediği, kambiyo senetlerinin ödenmediğini, alıcı borçlunun temerrüde düştüğünü vs. ) söz konusu hacizli aracın mülkiyetinin halen kendisinde olduğunu ve böylelikle istihkak iddiasını ispat ederek mahkemenin davayı kabul yönünde karar vermesi üzerine araç üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını sağlayabilir( İİK m. 97/a -2)[3]. Nitekim Yargıtay kararları da bu yöndedir; Dava, 3. kişinin İİK'nun 96. maddesine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir. Taşınır malın mülkiyetinin devrini öngören mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinin TMK 764. maddesi gereğince, noterde resmi şekilde yapılması ve alıcının yerleşim yeri noterliğinin özel siciline tescili gerekmektedir. Mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinin geçerli olması için bu iki koşulun da birlikte gerçekleşmesi gerekir. Somut olayda, davacı 3.kişi satıcının sunduğu mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinin, ... Noterliğince düzenlendiği, .... Noterliğince özel sicile tescil edildiği anlaşılmakla, belirtilen iki koşulu da taşımakta olup geçerli bir sözleşmedir. Mülkiyeti muhafaza sözleşmesi genel olarak, alıcıya teslim edilmiş olmasına rağmen, satılan şeyin mülkiyetini, belli bir şartın gerçekleşmesine kadar alıcıda saklı tutan bir sözleşme türü olup, taşınırlarda mülkiyetin intikalinin teslimle gerçekleşeceği kuralının bir istisnasıdır. Mülkiyeti muhafaza kaydı ile alınan aracın trafik kaydına, alıcının alacaklısı tarafından haciz konulması halinde, satıcının istihkak iddiasında bulunma hakkı vardır. Davalı alacaklı tarafından, satışa ilişkin son senet günü geçmesine rağmen, davacı 3. kişi satıcının alacağını tahsil etmek amacı ile hukuki işleme başvurmadığından bahisle, davacı 3.kişi satıcının sunduğu mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinin muvazaalı olduğu iddia edilmişse de dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre muvazaayı ispat edecek bir delil bulunmadığı gibi taksitlerin tamamı ödenmediğinden mülkiyetin borçluya intikali de gerçekleşmemiştir. Açıklanan hukuki ve maddi olgulara göre, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı 3. kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.03.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 21.03.2017 Karar Tarihli, 8. Hukuk Dairesi 2015/5071 Esas, 2017/4025 Karar tarihli Kararı)

2-) İflas takibinde; Alıcı- borçlu şahıs iflasa tabi şahıslardan olup da Alıcının alacaklıları alacaklarını elde etmek amacıyla iflas takip yoluna (külli icra) başvurmuş ve akabinde mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan satış sözleşmesine konu aracın trafik kayıtlarına iflas şerhi konulmuş ise o durumda satıcı-üçüncü şahıs müflis-alıcı hakkında adi tasfiyenin ilanından başlayarak 1 aylık süre içerisinde iflas masasının kanuni temsilcisi mahiyetinde olan iflas idaresine karşı istihkak iddiasında (tabi ki iflas halinde istihkak iddiasının konusu yalnızca mülkiyet hakkı oluşturur bunun haricinde diğer haklar istihkak iddiasının konusunu oluşturmaz ) bulunması gerekir (İİK m.219)[4]. İflas idaresi satıcı-üçüncü şahsın istihkak iddiasını kabul ederse araç üzerindeki şerh kaldırılır. Eğer iflas idaresi satıcı-üçüncü şahsın istihkak iddiasını kabul etmez ise satıcı-üçüncü şahıs 7 günlük süre içerisinde iflas idaresini davalı göstermek suretiyle icra mahkemesinde istihkak davası açması ve akabinde icra takibinden belirtmiş olduğumuz hususları ispat etmek kaydı ile davayı kazanıp araç üzerinde ki şerhlerin kaldırılmasını sağlayabilir. Satıcı-üçüncü şahıs iflas idaresinin istihkak iddiasının reddine dair karar üzerine yasal yedi günlük süre içinde icra mahkemesinde istihkak davası açmaz ise masaya karşı istihkak iddiasını kaybetmiş sayılır (İİK m. 228)[5].

Tabi şunu belirtmekte fayda vardır ki; Yargıtay kararlarına[6] göre, satıcı-üçüncü şahıs mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan araç satış sözleşmesinden kaynaklanan satış bedeli alacağı alıcı tarafından ödenmemiş ise diğer bir ifade tarzı ile alıcı bedel ödeme borcunda temerrüde düşmüş ise satıcı taraf temerrüt nedeniyle sözleşmeden dönme hakkını kullanmamış ise o durumda alıcıdan alacaklı olan kişiler alıcının satıcıya olan satış bedeli borcunu ödeyerek aracın mülkiyetini alıcı üzerine geçirdikten sonra söz konusu aracın haczini ve satışını isteyebilir.

Sonuç olarak; Satıcı-araç maliki ile alıcı arasında, mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan araç satış sözleşmesi, noterde düzenleme şeklinde yapılıp, alıcının yerleşim yeri noterliğinde bu sözleşmelere özgü sicile kaydedilmiş olarak satıcı tarafından alıcıya aracın zilyetliği devredilmiş ise ve bu arada aracın mülkiyetinin alıcıya geçişi bir şarta (satış bedelinin tamamının ödenmesine) bağlanmış olmakla birlikte şart henüz gerçekleşmediği (satış bedeli ya da taksitler ödenmediği) dönemde alıcının alacaklıları tarafından alıcı hakkında takip başlatıp sözleşmeye konu aracın trafik kayıtlarına icrai haciz, yakalama haczi veya iflas şerhi konulmuş ise satıcı-üçüncü şahıs, diğer hakları saklı kalmak kaydı ile alıcının alacaklıları alıcı- borçlu hakkında başlatılan takip şekline göre, istihkak iddiasında bulunmalı sonucuna göre gerekirse istihkak davası açılmalıdır. Böyle bir durumda satıcı- üçüncü şahıs mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılan araç satış sözleşmesini temerrüt nedeniyle dönme hakkını kullanmış sayılır. Eğer alıcı taraf araç satış bedelini ödeme de temerrüde düşmüş ise, satıcı usulüne uygun şekilde mülkiyeti saklı tutma kaydı ile yapılmış olan araç satış sözleşmesinden dönmeyerek satış bedelini ödenmesi amacıyla alıcı aleyhine icra takibi veya duruma göre, iflas yoluyla takip yapabilir. Yapılan takip sonucunda satıcının talebi üzerine sözleşmeye konu araç üzerine konulan haciz satıcı yönünden rüçhan hakkı sağlamaktadır. Tabi bunun için tekraren belirtmek gerekir ki, satıcı taraf mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapılan araç satış sözleşmesinden temerrüt nedeniyle dönmemiş olmalı ve alıcının bedel ödeme borcu yönünden temerrüde düştüğü dönemde alıcının alacaklıları tarafından araç üzerine konulan haciz veya iflas şerhleri ya da diğer türden kısıtlamalar sebebiyle istihkak iddiasında bulunmamalı veya istihkak iddiasının reddi üzerine istihkak davası açmamalı, kendi satış bedeli alacağı için alıcı aleyhine takip başlatıp sözleşmeye konu araç üzerine haciz veya duruma göre iflas şerhi konulmalıdır. Bu şartları sağlaması halinde satıcı kendi satış bedeli alacağı için öncelik hakkı vardır. Nitekim yüksek mahkeme kararları da bu görüştedir; Şikayetçi vekili, müvekkili firmanın Bakırköy 25.Noterliği 5714 yevmiye numaralı mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış sözleşmesi ile satışını yaptığı 34 V 6520 plaka sayılı aracın mezkur müdürlük dosyasından satılarak paraya çevrildiğini ve satıştan gelen paranın müdürlükçe sıra cetveli tanzim edilerek taraflarına tebliğ edildiğini, kendilerinin rüçhanlı alacağına sıra cetvelinde yer verilmediğini ve pay ayrılmadığını, müvekkilin rüçhanlı alacağını yok sayarak usul ve yasaya aykırı olarak sıra cetvelini tanzim ederek taraflara tebliğ edildiğini ileri sürerek, usul ve yasaya aykırı olarak verilen derece kararı ve düzenlenen sıra cetvelinin 1.sırasında yer verilen davalı alacaklının sırasının iptali ile ilk sırada müvekkilinin rüçhanlı alacağına yer verilmesi talep ve dava etmiştir. Şikâyet olunan vekili, her ne kadar davacı taraf mülkiyeti muhafaza sözleşmesinin geçerli bir şekilde kurulduğunu iddia etmiş ise de, müdürlükçe tanzim edilen derece kararında da belirtildiği üzere atfedilen mülkiyeti muhafaza sözleşmesinin geçersiz olduğunu, mülkiyeti muhafaza sözleşmesi ile satılan şeyin bedeli için takibe geçen davacının artık mülkiyetin kendisinde kalmasına dair sözleşme koşulundan vazgeçmiş olduğunu, bu nedenle de mülkiyeti muhafaza kaydının verdiği rüçhan hakkından mütevellit bedelde rüçhan iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; satışa konu araçla ilgili olarak satıcının ikametgahı noterliğinde yapılarak alıcının ikametgahı noterliğinde tescil edilen mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış sözleşmesinin TMK.nun764.maddesi hükmüne göre geçerli olduğu, malın satış bedelinden, kalan satış bedeli alacağını rehin alacaklısı gibi rüçhanlı olarak alacağı, davacının istihkak iddiasının reddi üzerine istihkak davası açmayarak aracın satış bedeli üzerinde rüçhan hakkını muhafaza ettiği, satıcının satış bedeli alacağı için alıcıya karşı icra takibi yapabileceği ve bu icra takibi ile mülkiyetin saklı tutulmasından feragat etmiş sayılamayacağı ve netice olarak davacı satıcının bu şekilde haczettirmiş olduğu mülkiyetin saklı tutulması kaydı ile satmış olduğu mal satıldığında, alıcının şimdiye kadar ödemiş olduğu taksitler toplamı için olan hapis hakkının satışta ve paraların paylaştırılmasında öncelikli olarak nazara alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı şikâyet olunan vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre şikâyet olunan vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle şikâyet olunan vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 13.11.2019 Karar Tarihli, 2016/4705 Esas, 2019/4720 Karar Sayılı Kararı).

----------------

[1] Ayrıntılı bilgi için ayrıca bknz; Oğuzman, K./ Seliçi, Ö./ Oktay-Özdemir, S. (2017), Taşınır Mülkiyeti, Filiz Kitapevi, Eşya Hukuku, 20. Baskı, İstanbul, s. 751-754

[2] İİK m. 97; İstihkak iddiasına karşı alacaklı veya borçlu tarafından itiraz edilirse, icra memuru dosyayı hemen icra mahkemesine verir. İcra mahkemesi, dosya üzerinde veya lüzum görürse ilgilileri davet ederek murafaa ile yapacağı inceleme neticesinde varacağı kanaate göre takibin devamına veya talikine karar verir. İstihkak davasının sırf satışı geri bırakmak gayesiyle kötüye kullanıldığını kabul etmek için ciddi sebepler bulunduğu takdirde icra mahkemesi takibin taliki talebini reddeder. Takibin talikine karar verilirse, haksız çıktığı takdirde alacaklının muhtemel zararına karşı davacıdan 36’ncı maddede gösterilen teminat alınır. Teminatın cins ve miktarı mevcut delillerin mahiyetine göre takdir olunur. (Değişik beşinci fıkra: 2/3/2005-5311/9 Md.) Takibin devamına dair verilen icra mahkemesi kararı kesindir. Üçüncü şahıs, icra mahkemesi kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesinde istihkak davası açmaya mecburdur. Bu müddet zarfında dava edilmediği takdirde üçüncü şahıs alacaklıya karşı iddiasından vazgeçmiş sayılır. Kiralanan taşınmaz veya gemilerdeki hapis hakkına tabi eşya ile ilgili istihkak davaları Borçlar Kanunu’nun 268 inci maddesinin 1 inci fıkrasında yazılı hükümlere uygun olmadıkça talik emri verilemez. (1) Dava esnasında 106’ncı maddedeki müddetler cereyan etmez. Yukardaki hükümler dairesinde kendisine istihkak talebinde bulunmak imkânı verilmemiş olan üçüncü şahıs, haczedilen şey hakkında veya satılıp da bedeli henüz alacaklıya verilmemişse bedeli hakkında, hacze ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde, icra mahkemesinde istihkak davası açabilir. Aksi takdirde aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. Bu halde davacının talebi üzerine icra hâkimi takibin talik edilip edilmemesi hakkında yukardaki hükümler dairesinde acele karar vermeye mecburdur. Bu karar diğer taraf dinlenmeksizin de verilebilir. (1) 14/1/2011 tarihli ve 6103 sayılı Kanunun 41 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “Kiralanan yer veya sicile kayıtlı gemilerdeki” ibaresi “Kiralanan taşınmaz veya gemilerdeki” olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir. İstihkak davası neticelenmeden mahcuz mal paraya çevrilmiş bulunursa icra hâkimi işbu bedelin yargılama neticesine kadar ödenmemesi veya teminat karşılığında veya halin icabına göre teminatsız derhal alacaklıya verilmesi hususunda ayrıca karar verir. İstihkak davasına umumi hükümler dairesinde ve basit yargılama usulüne göre bakılır. Mahcuz eşya ile ilgili olarak icra memuruna dermeyan edilen iddiada üçüncü şahıs ve borçlunun birleşmeleri alacaklıya müessir değildir. Üçüncü şahsın bu iddiasını ispat etmesi lazımdır. Ancak üçüncü şahsın mahcuz eşyanın kendisinin mülkü veya kendisine merhun olduğu hakkındaki iddiasının borçlu tarafından kabulü kendi aleyhine delil teşkil eder ve ileride bu ikrara aykırı hiçbir iddiada bulunamaz. (Değişik: 9/11/1988-3494/11 Md.) İstihkak davası üzerine takibin talikine karar verilip de neticede dava reddolunursa alacaklının alacağından bu dava dolayısıyla istifası geciken miktarın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere davacıdan tazminat alınmasına hükmolunur. (Değişik on dördüncü fıkra: 2/3/2005-5311/9 md.) Davanın reddi hakkındaki karara karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran istihkak davacısı icra dairesinden 36’ncı maddeye göre mühlet isteyebilir. İstihkak davası sabit olur ve birinci fıkra gereğince istihkak iddiasına karşı itiraz eden alacaklı veya borçlunun kötü niyeti tahakkuk ederse haczolunan malın değerinin yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere itiraz edenden tazminat alınmasına asıl dava ile birlikte hükmolunur. Koca aleyhine yapılmış bir hacizde karı şahsi malları üzerindeki haklarını Medeni Kanun’un 160 ıncı maddesi hükmüne tabi olmaksızın kendisi takip edebilir. İstihkak davasına karşı haczi yaptıran alacaklı bu kanunun 11 inci babı hükümlerine dayanarak ve muvakkat veya kati aciz belgesi ibrazına mecbur olmaksızın mütekabilen iptal davası açabilir. Dava ve mütekabil davada tarafların gösterecekleri bütün delilleri hâkim serbestçe takdir eder. İstihkak davaları süratle ve diğer davalardan önce görülerek karara bağlanır.

[3]İİK m. 97/a -2; İstihkak davacısı malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri göstermek ve bunları ispat etmekle mükelleftir.

[4] İİK. M.219; (Değişik birinci fıkra: 9/11/1988-3494/44 Md.) Tasfiye adi şekilde yapılacak ise, iflas dairesi 208 inci maddeye göre vereceği karar tarihinden itibaren en geç on gün içerisinde keyfiyeti 166’ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan eder. Bu maddedeki sürelerin hesabında son ilan tarihi esas alınır. İlanda: 1 – Müflisin hüviyeti, yerleşim yeri ve iflasın açıldığı tarih; 2 – Alacaklılara ve istihkak iddiasında bulunanlara alacaklarını ve istihkaklarını ilandan bir ay içinde kaydettirmeleri ve delillerinin (senetler ve defterler hulasaları v.s.) asıl veya musaddak suretlerini tevdi eylemeleri, (pek uzak yerlerde veya yabancı memleketlerde ikamet eden alacaklılar için müddet uzatılabilir.) 3 – Hilafına hareket cezai mesuliyeti müstelzim olmak üzere müflisin borçlularının aynı müddet içinde kendilerini ve borçlarını bildirmeleri; 4 – Müflisin mallarını her ne sıfatla olursa olsun ellerinde bulunduranların o mallar üzerindeki hakları mahfuz kalmak şartıyla bunları aynı müddet içinde daire emrine tevdi etmeleri ve etmezlerse makbul mazeretleri bulunmadıkça cezai mesuliyete uğrayacakları ve rüçhan haklarından mahrum kalacakları; 5 – İlandan nihayet on gün içinde toplanmak üzere alacaklıların ilk içtimaa gelmeleri ve müflis ile müşterek borçlu olanlar ve kefillerinin ve borcu tekeffül eden sair kimselerin toplanmada bulunmağa hakları olduğu yazılır.

[5] İİK.m228; Üçüncü şahıslar tarafından istihkak iddiasında bulunulan eşyanın kendilerine verilip verilmeyeceğini iflas idaresi kararlaştırır. İflas idaresi; istihkak iddiasını reddederse, üçüncü şahsa icra mahkemesinde istihkak davası açması için yedi günlük bir mühlet tayin ve tebliğ eder. Bu mühleti geçiren üçüncü şahıs, masaya karşı istihkak iddiasından vazgeçmiş sayılır. İstihkak davasına, genel hükümler dairesinde ve basit yargılama usulüne göre bakılır. İcra mahkemesi, icabında istihkak davacısından masanın muhtemel zararına karşı teminat isteyebilir.

[6] Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2014/1132 E., 2014/2544 K.; Mülkiyeti muhafaza kaydı sözleşmesindeki alıcı taksitleri ödememiş ve temerrüde düşmüş ise mülkiyet henüz alıcıya-(borçluya) geçmeyeceğinden ve satıcı davacı 3.kişi de sözleşmeyi feshederek aldıklarını iade edeceğine ilişkin seçeneği ileri sürmemiş ise bu durumda davalı takip alacaklısı ancak ödenmeyen taksitleri davacı satıcıya ödeyerek araçların mülkiyetinin borçluya geçişini sağladıktan sonra sözleşme konusu araçların haczini ve satışını isteyebilir. Somut olayda borçlu alıcının ödeme planındaki taksitlerin tümünü ödeyip ödemediği, temerrüde düşüp düşmediği dosya kapsamından belli değildir. Dosyaya sunulan ödeme planında BZB plakalı araç için ilk ödeme 15.03.2010 son ödeme tarihi ise 15.04.2013 olup aylık 1.000-€ ödemeli ve diğer BZB plakalı araç için ise ilk ödeme 15.04.2010 son ödeme ise 15.02.2013 tarihli olduğundan takip ve haciz tarihi itibarı ile ödeme planı kapsamında verilen senetlerin bir kısmının vadesinin henüz dolmadığı ve muaccel olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, yukarıda yapılan açıklamalarda olduğu gibi, ödeme planı kapsamındaki senetlerin haciz tarihi itibarı ile tamamının borçlu alıcı tarafından ödenip ödenmediği, borç olup olmadığı araştırılarak, araçların mülkiyetinin kime ait olduğu belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3.kişi vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA