1982 T.C. Anayasasında “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlığı adı altında yer verilmesi, 38 nci maddede; “genel müsadere cezası verilemez” hükmü ile müsaderenin bir “ceza” olduğu anlamı çıkarılabilir. Ancak 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda müsadere, “güvenlik tedbirleri” başlığı altında düzenlenmiştir. Bilindiği üzere güvenlik tedbirleri, cezaların yetersiz kaldığı durumlarda uygulanan tedbirlerdir. Müsaderenin TCK da ceza değil de güvenlik tedbiri adı altında düzenlenmesi sayesinde, müsadere tüzel kişiler hakkında da uygulanabilir olmuştur. Bunun yanında 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa göre etkin pişmanlık nedeniyle davanın düşmesi halinde dahi müsadere uygulanabilecektir.  Kalıcı etkisi nedeniyle tedbir olmadığı, cezanın bir çeşidi olduğu değerlendirmesi ise kanaatimce doğru değildir. Zira müsadere tedbiri kasıtlı bir suçun varlığına şart koşulmuştur. Müsaderede beklenen amaç eşyanın yeni bir suçta kullanılmasına engel olmak, suç işlemekte caydırıcılıktır. Kovuşturma sonucunda sanıkların beraat etmesi durumunda şüphesiz müsadere kararının kaldırılması gündeme gelecek, satılmış taşıtların bedeli iade edilecek böylelikle kişilerin uğradığı zarar da tazmin edilmiş olacaktır.

Türk Ceza Kanununa Göre Eşya Müsaderesi

MADDE 54. - (1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.

(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.

(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.

(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.

Maddenin birinci fıkrasından anlaşılacağı üzere müsadere işlemi “iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmama” koşuluna bağlanmıştır. Bu mantık ise temel kanun niteliği taşıyan ve ilkeleri diğer kanunlara da sirayet etmiş olan Türk Medeni Kanunundan gelmektedir. 4271 sayılı Türk Medeni Kanununun “iyiniyet” başlıklı üçüncü maddesi; “Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz” hükmüne amirdir. Diğer koşullar ise; kasten bir suç işlenmiş olmalı, müsaderesine hükmedilen eşyanın bu suçla ilişkisi olmalıdır. Birinci fıkradaki “suçun işlenmesine tahsis edilmesi” ibaresine dayanarak taşıt araçları da müsadere edilebilmektedir. TCK’da eşya ve taşıt araçları şeklinde bir ayrıma gidilmemiştir. 

Müsadere işlemi bir mahkeme kararıyla verilir. Ancak mutlaka kovuşturma sonunda verileceği anlamına da gelmemektedir. Yukarıdaki maddenin dördüncü fıkrası kapsamına giren eşyaların ön koşul olmadan müsadere edileceği hükme bağlanmıştır. Bu nedenle soruşturma aşamasında da müsadere kararı verilecektir. Örneğin uyuşturucu ya da uyarıcı madde yakalandığında, henüz iddianame hazırlanmamış ise soruşturma safhasında iken söz konusu yasak maddeler müsadere edilebilir. Bu türden yasak maddeler Türk Medeni Kanununda mülkiyete konu eşya olmadığı için doğrudan müsadere edilir.

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Göre Müsadere

MADDE 13 – (1) Bu Kanunda tanımlanan suçlarla ilgili olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümleri uygulanır. Ancak kaçak eşya taşımasında bilerek kullanılan veya kullanılmaya teşebbüs edilen her türlü taşıma aracının müsadere edilebilmesi için aşağıdaki koşullardan birinin gerçekleşmesi gerekir:

a) Kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması.

b) Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması veya naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması.

c) Taşıma aracındaki kaçak eşyanın, Türkiye’ye girmesi veya Türkiye’den çıkması yasak veya toplum veya çevre sağlığı açısından zararlı maddelerden olması.

(2) Etkin pişmanlık nedeniyle fail hakkında cezaya hükmolunmaması veya kamu davasının düşmesine karar verilmesi, sadece suç konusu eşya ile ilgili olarak müsadere hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

Şeklinde düzenlenmiştir.

Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda TCK dan farklı olarak eşya ve taşıt araçlarının müsaderesine yer verilmiştir. Kanunda eşyaların müsaderesinin TCK’ya göre yapılacağı hükmü amirdir. Burada Kanun’a aykırılık eşya ile ilgilidir, taşıtın kendisi kaçak eşya değildir. Ancak kaçak eşyayı taşıyan taşıt için de özel müsadere öngörülmüştür. Taşıt araçlarının müsaderesi için yukarıda yer verilen şartların gerçekleşmesi koşulu aranmıştır. Burada dikkat çeken bir husus ise, 5607 sayılı kanunda taşıt araçlarının müsaderesi için TCK’daki gibi “iyi niyet” koşulunun aranmamasıdır. Bu husus yerinde bir düzenleme olup taşıma araçlarının müsaderesi için diğer koşulların yanında iyi niyet koşulunun da aranmış olması durumunda kanun maddesinin suçu önleme anlamında etkinliği kalmayacağı söylenebilir. 5607 sayılı yasadaki 13 ncü maddedeki koşulların varlığı başlı başına iyi niyeti ortadan kaldıran kastın varlığını işaret etmektedir. Gerek kara sınırlarımızdaki gümrük kapılarından, gerekse deniz kapılarımızdan yurt dışına eşya taşıyan taşıt araçları çeşitli yetki belgeleri almak zorundadır. Taşıt araçları ve sürücüleri için bu yetki belgeleri verilirken kaçakçılık suçları hakkında bilgi verilmektedir. Dış ticaretin uygulayıcısı olan taşıt aracın sürücü ve sahiplerinin yükümlülüklerini bildiğini varsaymak hata olmaz. Zaten Türk Medeni Kanununun iyi niyet ile ilgili hükmünde de “Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz” şeklinde düzenlenmiş, burada iyi niyetin varlığını makul bir sorumluluk anlayışına bağlamıştır. Örnek vermek gerekirse; yıllarca yurt dışına eşya taşımış bir tır aracının sürücüsünün tırın sürücü mahalinde yakalanan kaçak eşya neticesinde, eşyayı ülkeye sokmanın suç olduğunu bilmediği yönünde savunma yaparak iyi niyet iddiasında bulunamaz. Bu bakımdan da 5607 sayılı yasada müsadere kararı verilebilmesi için TCK’daki gibi iyi niyet koşuluna yer verilmemesi isabetli olmuştur.

Kaçakçılık suçu gümrük kapılarında değil de şehir içinde de gerçekleşmiş olabilir. Bu durumda olayla ilgisi olmayan, gümrüklerle işi olmamış ve haliyle kaçakçılık mevzuatından bilgisi olmayan birisinin taşıtının bu suçta kullanılması durumunda taşıtın müsaderesi için taşıt sahibinin iyi niyet iddiası dikkate alınmalı mıdır? Kaçakçılık davalarında bu kişiye “malen sorumlu” adı verilmektedir. Kaçakçılık suçuna iştirak etmemiş, davayla ilgisi sadece taşıma aracının müsadere edilip edilmemesidir. Burada da 5607 sayılı yasadaki taşıma araçlarının müsaderesine ilişkin koşulların varlığının, iyi niyet iddiasını ortadan kaldıracağını düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse; taşıtının kaçakçılık suçunda kullanıldığını, bu nedenle mağdur olduğunu ifade eden kişi hakkında, taşıtı çalınmışsa çalındığına dair ihbar ya da bildirimde bulunup bulunmadığı, taşıtı çalınmışsa çalınmasını engelleyecek özeni gösterip göstermediği, kişinin ve taşıtın önceden kaçakçılık suçunda kullanılıp kullanılmadığı hususlarının araştırılması gerekir. Taşıma aracına gizli tertibat yapılması belirli bir zaman gerektirdiğinden, taşıma aracının malikinin yetkili mercilere kayıp/çalıntı ihbarında bulunmamış olması aracın çalındığı iddiasını geçersiz kılacaktır. Taşıma aracını kaçakçılık suçuna iştirak ettiği bilinen birisine ödünç veren araç malikinin de gerekli özeni göstermediği gerekçesiyle iyi niyet iddiasında bulunamayacağını düşünüyorum. Bu hususta 1950 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun E: 21 K:7 numaralı kararında da mal sahibinin muvafakatinin olup olmadığına bakılmaksızın müsadere edilebileceği kararlaştırılmıştır.

Yargı Kararlarında Müsadere

TCK kapsamında eşya müsaderesi hakkında özellikle temyiz sonucu kararlarda, iyiniyetli üçüncü kişiye ait olmama koşulunun arandığı, bu koşulun göz ardı edildiği hükümlerin bozulduğu gözlenmiştir. Bu husus bence de doğru olup kanunda (TCK) açıkça belirtilen şartın sağlanıp sağlanmadığı göz önüne alınmalıdır.

5607 sayılı kanun kapsamında verilen müsadere kararlarında ise; ilk derece yargı kararlarında kanunun 13. Maddesi hükümlerinin uygulandığı, yüksek yargı kararlarında ise bunlara ilaveten müsaderenin hakkaniyete uygun olup olmadığı değerlendirmesi yapılmıştır. TCK md. 54/3 fıkrasındaki müsaderenin sonucu itibariyle hakkaniyete uygun olup olmaması değerlendirmesinin, kaçakçılık davalarında 5607 sayılı yasada özel hüküm ve bu hükümde özel koşulların yanında ek koşul olarak getirilmesi şahsi görüşüm olarak uygun değildir. Bununla beraber, yüksek yargı kararlarında tek başına hakkaniyete uygunluk değerlendirmesi gözetilmediği için müsadere hükmünü bozan bir karara da rastlamadım. 5607 sayılı yasaya göre müsadere edilen taşıma araçları ile ilgili müsadere hükmü yönünden bozma kararı verilen davalarda, 5607 md. 13 deki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmadığı tespiti yanında müsaderenin hakkaniyete uygun olup olmadığının araştırılmadığı gerekçesi ortaya konmuştur.

 Olay, oluş ve tüm dosya kapsamına göre, sanığa ait kapalı kasa kamyonet cinsindeki araçta, arama kararına istinaden yapılan aramada, aracın bagaj kısmında bulunan bidonların içerisinden toplam 400 litre gümrük kaçağı akaryakıt ele geçirilmesi şeklinde gerçekleşen olayda; suça konu aracın taşıma yüküne göre, kaçak eşyanın, aracın ağırlıklı bölümünü oluşturmaması, aracın bilinen değeri ile kaçak akaryakıtın gümrüklenmiş değeri mukayese edildiğinde aracın müsadere edilmesinin suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağının anlaşılması karşısında aracın iadesi yerine yazılı şekilde müsaderesine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 19. Ceza Dairesi-Karar: 2021/2803) (https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/musadere-nedir.html)

5607 Sayılı Kaçakçılık Mücadele Kanunu Madde 13 İncelemesi

a) Kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması durumu

Bu koşulun kritik kelimesi gizli tertibattır. Kaçak eşya ilk bakışta veya kolluk görevlilerinin rutin aramaları sırasında tespit edilemeyecek şekilde saklanmış olmalıdır. Ayrıca özel olarak hazırlanmış ibaresinden kaçakçılık suçu için hazırlık yapılması amacıyla araçta yapısal değişiklikler (ilave,  sökme) yapılmış olması gerekir. Bu konuda en çok karşımıza çıkan örneklerden birisi akaryakıt kaçakçılığı amacıyla araçların yakıt depolarının bölmelendirilmesidir. Bu yöntemle yakıt deposu bölümlere ayrılmakta, kontrol eden görevlilere ise yakıt seviyesinin düşük olduğu bölmenin ölçülmesi sağlanmakta, böylelikle yakıt deposunun fiilen dolu olan bölümünün yakıt seviyesinin düşük olduğu bölme gibi değerlendirilip akaryakıtın ülkeye sokulması amaçlanmaktadır. Gümrük kapılarında gümrük muhafaza memurlarınca akaryakıt kontrolü yapılmaktadır. Kontrol muafiyet fazlası akaryakıtı tespit etmek amacıyla yapılmakta, kontrol işleminde yoğunluk ölçen cihazlar ile akaryakıt depoları kontrol edilmekte, gerekirse X-Ray tarama sistemlerine sevk edilmektedir. Bu şekilde ittihaz edilen önlemlerin varlığı karşısında, akaryakıt deposunun bölmelendirilmesi hilesi, rutin kontroller ile tespit edilebilir olması açısından kanaatimce yukarıda kastedilen kanun hükmü kapsamına girmez. Bu hile karşısında aracın yetki belgesinin iptal edilip taşımadan men edilmesi gerekir. Ancak bu kontrolleri de etkisiz kılacak şekilde, örneğin gizli bir tertibat ile kontrol esnasında akaryakıtı aracın başka bir bölmesine aktaran düzeneğin varlığı halinde pek tabi ki aracın müsaderesi söz konusu olacaktır. Gümrük kapılarında yapılan kontrollerde bu madde hükmünü tam anlamıyla karşılayan, memurların ilk bakışta göremeyeceği gizli bölmelerin sürücü tarafından kontrol edilen düzenekler ile açılabildiği, aracın orijinal bir parçası gibi görünen yerlerde gizli bölmeler oluşturulduğu, aslına uygun bir şekilde boyanıp kapatıldığı tespit edilen kaçakçılık düzenekleri ortaya çıkarılmıştır.

b) Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması veya naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması durumu

5607 sayılı kanun kapsamında müsadere edilen taşıma araçlarının çoğunluğu bu bent kapsamında müsadere edilmektedir. Ancak en çok tereddüte düşülen bent de bu benttir.  “Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması” hükmünden, kaçak eşyanın taşıma aracının kapasite olarak taşıyabileceği yükün mü kastedildiği, yoksa araçtaki mevcut yükün mü kastedildiği hususunda sıklıkla tereddüt hâsıl olduğu gözlenmektedir. Taşıma aracındaki mevcut yük dikkate alındığında, araçta tek kalem yük olması durumunda her halde müsadere koşulu gerçekleşmiş olur. Ancak bu durumda aracın değerinin onda biri değerinde kaçak eşya sebebiyle aracın müsadere edilmesi sonucu ortaya çıkar. Yargıtay’ın bazı kararlarında aracın kapasitesinin dikkate alınarak, “ağırlıklı bölümünü oluşturması” ibaresinden yola çıkıp, kaçak eşyanın hacminin aracın kapasitesinin yarısından fazla olup olmadığının irdelendiği görülmektedir. Bu yaklaşım bence yanlıştır. Zira kanun koyucu bu minvalde düşünmüş olsaydı “Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından yarısından fazlasını oluşturması” şeklinde düzenleme yapardı. Tamamı dolu olan bir tır aracında, çeşitli kalemlerde eşya olduğunda, miktar ve hacim itibariyle kaçak eşya diğer kalemlerin toplamından daha fazla yer kaplıyorsa, aracın müsaderesi için gerekli koşulun sağlandığı kanaatindeyim. Bu şekilde bir taşımada taşıma aracı kaçak eşyanın taşınmasına tahsis edilmiş denilebilir. Gerçek hayatta gümrüklerde yapılan yakalamalarda çoğu zaman araçtaki diğer yasal yükler kaçak eşyayı gizlemek amacıyla yüklenmektedir. Hükmün devamında kaçak eşyanın naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması durumu vardır. Cümlenin öncesinden ayrı olarak değerlendirilen bu hükümde, taşıtın kaçak eşyayı taşımaya özgü olması koşulu vardır. Örneğin içerisinde kaçak sigara yakalanan taşıtı bu hüküm gereğince müsadere edilemez, çünkü sigara hemen her çeşit taşıtla hatta binek hayvanlar ile taşınabilmektedir. Bu şarta göre kaçak eşyanın özelliği, özel gereksinimi olmalı, nakil vasıtası da bu gereksinimi karşılamalıdır. Örneğin kaçak olarak yurda sokulan ağır veya havaleli yükün taşınması için taşıma aracına özel bölümler destekler eklenmesi durumunda bu koşul gerçekleşmiş olacaktır. Ya da sıvılaştırılmış gaz yükünün taşınmasına tahsis edilmiş tankerler bu koşul kapsamında değerlendirilebilir.

c) Taşıma aracındaki kaçak eşyanın, Türkiye’ye girmesi veya Türkiye’den çıkması yasak veya toplum veya çevre sağlığı açısından zararlı maddelerden olması durumu

Bu hükümdeki ülkeye yasak eşya kavramından kanunen yasak eşya anlaşılması gerektiği kanaatindeyim. Zira genel düzenleyici idari işlemler ile ülkeye girişi yasaklanmış eşyalar gümrük kanununa göre kabahat niteliğinde değerlendirildiğinden, böyle bir durumda taşıma aracının eşyadan ayrı tutulup müsadere edilmesi söz konusu olmayacaktır. Kanunen yasak olması değerlendirmesi bu koşulu karşılayan durumların az olmasına neden olmaktadır. Çünkü ithalat olarak bilinen ülkeye girişinde yasaklar ve kısıtlamalar genellikle idari kararlar ile oluşturulmuştur. Kültür varlıklarının yurt dışına çıkarılması kanunen yasak olduğundan taşıma aracı müsadere edilebilecektir. Radyoaktif maddeler toplum ve çevre sağlığını tehlikeye sokan maddeler olduğundan, bu koşul gereğince taşıma aracı müsadere edilebilecektir. Uyuşturucu ve uyarıcı maddelere ise kaçakçılıkla mücadele kanunu dışında 2313 sayılı kanun ve TCK kapsamında yer verilmiştir. Bu kapsamda uyuşturucu ve uyarıcı madde taşıyan araçların müsaderesi de TCK kapsamında yapılmaktaydı. Ancak uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin aracın sahibinin bilgisi dışında taşınmış olabileceği, ceza yargılamasının temelinde de her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delillerin var olması ilkesi gereğince bu huşuda düzenleme yapıldı. 25.08.2017 tarih ve 30165 sayılı R.G. 694 s.KHK (08.3.2018/30354 Mükerrer R.G. 7078 sayılı kanun) ile 2313 Sayılı Kanuna “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunda kullanılan araca elkoyma” başlıklı madde eklenmiş, el koyma, belirli şartlarda alıkoyma, teminatla iade imkânı ve şayet iade edilmezse tasfiye ile sonuçlanan bir mekanizma getirilmiştir. Uyuşturucu yakalanan bir taşıtın hemen müsadere edilmesi durumunda, ileride taşıt maliki beraat etse bile yargılama sonucunda kendisine sadece taşıtın bedeli ödenecek, bu süre zarfında nakliye yapamadığı için zarara uğrayacaktır. Yapılan düzenleme ile; taşıt tekrar aynı suçta kullanılmamışsa, taşıtta özel tertibat yoksa, uyuşturucu miktarı da görece azsa yerli sicile kayıtlı araca el konulması çok ciddi bir mağduriyete sebebiyet vermeyecek, yargılama sonucunda taşıt hakkında verilecek karara göre hareket edilecektir.

DİĞER MEKANİZMALAR

Müsaderenin amacının eşyanın ya da taşıtın tekrar suç işlenmesinde kullanılmasına engel olmak olduğunu belirtmiştik. Aynı zamanda müsaderenin bir kararla verildiğini, nadiren yasak eşyada soruşturma aşamasında verilebildiğini belirtmiştik. Yani eşya ya da taşıtın müsadere edilebilmesi için hükmün beklenmesi, bir anlamda yargılamanın sona gelmesi gerekmektedir. Bu durum ise müsadereden beklenen yararın sağlanamaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle yasalarda farklı mekanizmalara yer verilmiştir.

Mülkiyetin Kamuya Geçirilmesi

4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ve 5326 Sayılı Kabahatler Kanununda yer verilmiş olan bu yaptırım idari bir yaptırımdır. Kanunda yetki verilen idari makamın kararı neticesinde eşyanın mülkiyeti kamuya geçirilir.

Tasfiye

Gümrük Kanunu, 2313 sayılı Uyuşturucunun Murakabesi Hakkında Kanuna göre; el koyma, alıkoyma, teminatla geri almak için imkân verme, taşıtın geri alma şartlarını sağlanmaması durumunda da en sonunda tasfiye öngörülmüştür. Tasfiye işlemi de idari bir karar olup kanunda öngörülen idari merci tarafından yerine getirilir. Ancak 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda taşıtların tasfiyesi ile 2313 sayılı Uyuşturucunun Murakabesi Hakkında Kanuna göre taşıtların tasfiyesi için önceki koşulların gerçekleşmesi, bu değerlendirmenin de adli makamlarca yapılacağı şüphesizdir.

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda taşıtlar ile ilgili; sırasıyla el koyma, bazı koşullarda alıkoyma, teminatla geri alma imkânı, tasfiye ile sonuçlanabilecek kademeli bir süreç yer almaktadır. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi, koşulların elverdiği durumlarda doğrudan taşıtın müsaderesi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler birbiriyle çelişmemekte, duruma göre farklı uygulamalar yapabilmeye imkân sağlamaktadır.

HAGB Durumunda Müsadere

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması (HAGB) yaygın olarak uygulanan bir uygulamadır. Hükmün şarta bağlı olarak ileride açıklanması ya da şartlar gerçekleşmezse davanın düşmesine karar verilir. Yasak eşyanın müsaderesi haricinde müsadere için suçun varlığı, dolayısıyla hüküm olması gerekmektedir. HAGB durumunda hüküm açıklanmadığından müsadere de yapılamaz. Bu hususta Anayasa Mahkemesi 2018/1879 başvuru numaralı 07.10.2021 tarihli kararında; hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verildiğinde, müsadere kararı da verilmesi halinde mülkiyet hakkının ihlal edileceği yönünde karar vermiştir.

Mehmet EYVAZOĞLU

Gümrük Muhafaza Memuru