2012 Yılında pervane kazasında sırtı parçalanan gencin tüyler ürperten fotoğrafı, Taksim’de
 
polis panzerinin çiğnediği genç diye sosyal medyaya servis ediliyor.
Taksim'de kan donduran provokasyonolarak bu asparagas haberi görünce, "gençleri kıyma makinesinden geçirdiler" yalanlarını hatırladınız mı bilmiyorum. Tahrik, provokasyon ve darbelere zemin hazırlama provası.

Üçüncü köprünün temelini atan, kanal projesini, metrosunu, Marmaray’ını, kentsel dönüşümünü hayata geçirme noktasında önemli adımlar atan, sağlıktan adalete , eğitimden enerji politikalarına önemli atılımlarıyla dikkatleri üzerine çeken Türkiye’ye nazar değdi demekle olayları izah edemeyiz. Kem gözlerle bakanlar, olumlu gidişi durdurabilmek için servislerine sinyal gönderip yeni provokasyonlara başladılar diyebiliriz. Bu tespitler tamam ama tedbirler ne alemde diye sorunca, bir çağrıda bulunmayı zaruri görüyorum. 


Neredesin aklı selim ? Neredesin sağduyu ?

Sorunun çözümünü samimi olarak isteyenler ! 

Ötekinin ne dediğini dinleyecek ve anlayacak kadar sabır.

Lütfen tansiyonu düşürecek bir dil.

Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapmayacak kadar adil.

Aklın, sağduyunun, hoşgörünün, sabrın öne çıktığı bir uygulama. 

Yanlış yapılan ne varsa "yanlış" demekten geri durmadan, yapılmak isteneni en güzel bir şekilde anlatarak, tanıtarak yola çıkın. 
Çözüm sürecinde önemli neticeler alındığı bir dönemde, terörü dağdan şehir merkezlerine taşıyacak yeni istismarlara fırsat vermeden demokratik ve hukuki çözümleri öne çıkararak, bu yara kapatılmalı.


Madem mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi, mahkeme kararını uygulayın. Bekleyin, anlatın, tanıtın, halka sorun, demokrasiyi devreye sokun.

 
Türkiye’ye huzuru çok görenleri sevindirecek söz ve eylemlere kimse katılmasın lütfen.

Söylenecek çok söz vardır, ama hemen söylemen gerekmez.


Cevap verilecek saçma sapan mesajlar olabilir, görmezden gelebilirsin. 

En haklı olduğun anda, en başarılı olduğun zamanda kurulan tuzaklar, masum reaksiyonları körükleyenler tarafından aleyhine döndürülebilir.

Konunun istismar edildiğinde kuşku olmayabilir ama farklı demokratik çözümler aranmalı değil mi ?

Gerginliklerin devamı hem daha fazla insan hakkı ihlaline hem de milletin malının telef olmasına neden olmuyor mu?

Aklı selim nerdesin ?
Mesele, daha güzel bir Taksim, daha güzel projeler, gezi alanları oluşturmak iken, realize edilmiş güzel örnekleri de var iken yine de tepkiler varsa, demokratik tepkileri şiddete başvuran istismarcılardan ayırmak gerekir. Bunun da  yolu tepki gösterenlerin tamamını karşına almak değildir, halka gitmektir...





Projeyi tanıtıp halka sormak, gerekirse halkın oyuna başvurmak bu kadar zor mu?



Konu İstanbul’da referanduma sunulsa ekonomik maliyeti, devam eden olayların ülkemize maliyetinden fazla olamazdı. İnsanımıza, ülkemize, devletimize, demokrasimize verdiği zararın maliyeti ise para ile ölçülemeyecek kadar büyük.

Her şey insan için, insan onuru için ise, meydanlarda kalabalıkları yarıştırmak değil, istismarcılarla da sandıkta hesaplaşmak gerekmez mi?


"Hiç mi hırsızın suçu yok" diyenleriniz var biliyorum ve anlıyorum. “Amaç ağacı korumak değil amacımız başka Taksim’e koşun” diyenleri görüyorum, biliyorum ama polisiye tedbirler dışında da çözüm üretmek gerekmez mi ?



Milletin vergileriyle yapılan tesisleri parçalayanlara,  vitrinleri aşağı indirenlere sözün fayda etmeyeceğini bilmez değiliz elbette.Onlar adalet önüne mutlaka çıkarılmalı, hesap sorulmalı. Ama onların istismar edeceği vakıalara demokrasi ve hukuk zemininde çözüm diyorum.

Unutmayalım ki, Türkiye'yi Ortadoğu’daki kan ve kavganın perişan ettiği ülkelerden ayıran özelliği eksikliklerine rağmen demokrasidir.


Türkiye’nin hukuk devleti olma yolundaki kazanımlarıdır.

Müslüman kimliği ile öne çıkıp "bu bir halk ayaklanması, mütekebbire haddini bildirme günü" diyenlere  el insaf diyorum. İslamın güler yüzlü, gönülleri incitmeden hataları düzelten tebliğ metodunu ne çabuk unuttunuz. 

Öfkeniz, kininiz haksız söylemlerinizle telafi edilemeyecek olayların tahrikçisi konumuna düşmeyin !


Ateşe körükle gitmek, mütekebbire haddini bildirmek değildir. Ateşi söndürelim, hoşgörü ve sabırla meseleyi tartışıp çözüm üretelim.


Bu süreçten kimseye siyasi semere çıkmaz. Taksimdeki olayları "dağa çıkmakla" yorumlayanlar ! Siz de siyasetten silaha dönecek tavırlardanuzak durun.


Akıtılan bunca kan, gözyaşı hangi sorunu çözdü ki, dağa çıkma benzetmesi yapıyorsunuz. Ülkesini seven, insanları seven, cebir şiddet ve çatışmalarda kimseye yarar olmadığına inananlar !  Sulh, sabır, sevgi çağrılarıyla  önde 

olsunlar lütfen.