GİRİŞ

Son yıllarda büyük bir hızla gelişim gösteren teknoloji, hayatın her alanında olduğu gibi pazarlama alanında da etkisini göstermektedir. Teknolojinin en önemli araçlarından biri olan televizyon neredeyse insanların en fazla vakit ayırdıkları eğlence aracı haline gelmiştir. Bundan dolayı son yıllarda sayıları önemli ölçüde diziler, magazin programları, yarışmalar artmıştır. Bunların arasında reyting uğruna özel hayatın gizliliğini ihlal eden televizyon programları da bulunmaktadır.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ

Bireyin sadece kendisinin belirlediği kişilere açtığı, bilinmesini istemediği ve korunmasını istediği bu hayata, özel hayat denilmektedir. Her birey, özel ve mahrem hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu hak yasalarca da güvence altına alınmıştır. Özel hayat, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 8. madde ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 12. maddesinde de yer almaktadır. Anayasamızın 20. Maddesinde “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” ibaresi yer almaktadır. Bu hakkın temelinde özgürlük ve mahremiyet vardır. Özel hayat, dini, felsefi, ideolojik, hukuki gibi birçok konuda ele alınabilir.

REALİTY SHOW PROGRAMLARINDA ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ İHLALİ

Özel hayatın gizliliği ihlalini en çok gündüz kuşağı adı altında yayınlanan, reality show-tartışma programlarında görmemiz mümkündür. Bu programların konusunu genellikle kişilerin özel hayatlarını konu edinen, örneğin, yasa dışı yollardan evlat edinme, çocuk kaçırma, aldatma, dolandırıcılık, zina, yasa dışı ilişkiler gibi konuları ele alarak yayın yapmaktadırlar. Programların işleyişi, mağduriyet yaşayan kişilerin programa çıkarak yaşadığı mağduriyeti her detayına kadar anlatmasıyla başlamaktadır. Programı sunan ve programdaki ekipler de suçluyu bulmak için çeşitli yollara başvurmaktadır. Hatta kimi zaman bazı kişilerin rızası alınmadan görüntüleri de programda paylaşılmaktadır. Fakat bu programlarda, her ne kadar sorunla baş etme ve soruna yönelik çözüm yolları sunuyor gibi görünse de, olayı yaşayan tarafların karşılaştırılması, kızıştırılması ve hesaplaşması üzerine odaklanmaktadır. Asıl amaçları mağduriyet yaşayan insanların çaresizliğini kullanarak, dramatik unsurlarla ilgi ve merak uyandırarak reyting kazanmaktır. Genellikle bu programların en sonunda olaylar çözüme ulaştırılmadan kapanmaktadır. Örneğin bir programda 14 yaşındaki G.R., isimli bir kız çocuğuna maruz kaldığı cinsel istismarını, yaşadığı travmayı milyonların önünde zorla ve ağlatılarak anlattırılmaya çalıştırılmıştır. Canlı yayına katılan kızın adı, soyadı, ailesine ve yaşadıklarına ilişkin ayrıntılar programda defalarca dile getirilmiştir.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ İHLALİNDE RIZANIN GEÇERLİLİĞİ

Kişilik haklarının ihlal edilmesi durumunda kişinin rızası her ne kadar hukuka uygunluk sebebi sayılsa da mağdurun rızasının, kabul edilip edilemeyeceği tartışmalı olan konulardan biridir. Bireyin, serbestçe tasarruf edebileceği bazı haklara yönelik ihlallere bireyin öncesinden verdiği geçerli bir rızanın, hukuka uygunluk sebebi olduğu hususunda görüşler bulunmaktadır. Fakat, kişinin üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği haklar üzerinde tasarrufta bulunması geçerli kabul edilmemektedir. Yani rızası olsa bile rıza geçerli sayılmamaktadır. Kişinin verdiği rızanın hukuken geçerli olabilmesi için kişinin vazgeçebildiği bir hukuksal hakkı olması gerekir. Kişinin onur ve saygınlığı başkasına devredilmeyen haklarındandır. Kişinin, onur ve saygınlığının ihlaline rıza göstermesi geçerli değildir. Ancak özel yaşamına giren bazı olayların açıklanmasına rıza gösterebilir. Bu rıza ahlaka aykırı olmamalıdır. Örneğin Yargıtay’ın [26.03.2003 tar. E. 2003/4-161, K. 2003/201] kararında, kişinin, kendisine karşı mutlak korunması gereken, kişinin onuru, kişiliği ve sır alanına giren gizli yaşamının kişinin rızası ile hukuka aykırılığı ortadan kaldırmadığını ve tecavüze haklılık kazandırmadığını belirtmektedir. Kısacası bu tür programlara katılan bireyler, her ne kadar kendi rızasıyla mahremiyetini paylaşsa da bu rıza geçerli sayılmamaktadır. Ayrıca 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun’un 8. maddesinin 1.fıkrasının (ç) bendine göre yapılan programlar, “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez”.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL EDEN PROGRAMLARA UYGULANAN MÜEYYİDE 

6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde yayınların “özel hayatın gizliliği ilkesine” aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu ilkeye aykırı olarak yayın yapan medya, kanunun 32. maddesinin 2. fıkrasında , “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcıları uyarılır. Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı hâlinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz” düzenlemesi yer almaktadır. Kısacası ilgili kanunun bu maddesine göre yayını yapan medya hizmeti ilk önce uyarılır; uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlal tekrarlanırsa medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilmektedir.

YAYINDAN DOLAYI ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ HAKKI İHLAL EDİLEN KİŞİNİN BAŞVURABİLECEĞİ HUKUKSAL YOLLAR

Realty show programına konuk olan kişi çare arama ümidiyle, her ne kadar da kendi rızasıyla, programda kendi özel hayatını anlatmayı kabul etse de kişinin göstermiş olduğu bu rıza TMK’nın 23.maddesine göre geçerli değildir. Bu maddeye göre kişi, gizli ve özel hayatının tümünün yayımlanabileceği buna karşılık kendisinin hiçbir şekilde tazminat istemeyeceğine dair yaptığı bir sözleşme veya cinsel hayatının tüm yanlarıyla yayımına dair yaptığı sözleşme TMK’nın 23. maddesine aykırıdır. Bu tür sözleşmelerde rıza hukuka uygunluk sebebi değildir. Bu tür programlar canlı yayın olduğu için yayın esnasında kendisine mikrofon uzatılan başka bir kişinin neler söyleyebileceğini önceden bilebilmek mümkün değildir. Kendisine mikrofon uzatılarak tartışmaya dahil olan kişi, mağdurun ya da programda suçlu olarak görünen kişinin özel hayatına ilişkin bir olayı anlatabilir veya birden fazla hakaret edebilmektedir. Bu tür programların ilerleyen safhalarında suçlu gösterilen kişilere istinaden, şeref ve haysiyetini rencide edici, küçültücü, aşağılayıcı, incitici, iğneleyici tavırlar da sergilenmektedir. Bu tür saldırılara maruz kalan, özel yaşamlarına müdahale edilen, mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilen kişiler RTÜK’e başvurarak 6112 Sayılı kanunun 32. maddesindeki idari yaptırımların uygulanmasını isteyebilir. Ayrıca böyle bir şikayet başvurusu olmasa bile, yayın ilkelerine uyulup uyulmadığını gözetmekle kanunen görevli olan RTÜK bunları resen dikkate alır ve şartların oluşması halinde gerekli cezaları uygulaması gerekmektedir. Eğer kişi RTÜK’e şikayette bulunup halen saldırıya uğruyorsa, önleme davası, durdurma davası, kınama ve kararın yayını davası, tespit davası şeklindeki koruyucu davalara müracaat edebilir. TMK 25. maddeye göre “Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir. Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır. Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez”. Bu davaların ortak özelliğinden biri çabuk sonuç alınabilmekte ve kişilik haklarına yönelik saldırının etkilerini azaltmaya yönelik olmasıdır.

SONUÇ

Telekomünikasyon alanı ve hizmet sektörü teknik gelişmelere de paralel olarak her geçen gün hızla genişlemekte ve yenilenmektedir. Buna bağlı olarak medya çeşitliliği de artmaktadır. Özel kanallar hem izler kitlenin ihtiyaçlarına göre hem de kazanç sağlamak için en fazla seyirci çekecek programların yayınlanmasına önem vermektedir. Yayın fazlalığıyla beraber bazı televizyon programlarında özel hayatın gizliliği hakkının ihlali gibi hukuksal sorunlar da meydana gelmiştir. Bu hakkı ihlal eden programlardan birisi de realty show olarak adlandırılan, kişilerin hayatları paylaşılan tartışma türündeki programlardır. Genellikle bu programlarda, kişilerin resim ve görüntü, isim, ses ve bunlarla beraber özel hayatın gizliliği çerçevesinde değerlendirilen ortak yaşam alanı, özel yaşam alanı ve gizli yaşam alanı programda paylaşılarak özel hayatın gizliliği hakkı ihlal edilmektedir. Hayatlarında bir konudan ötürü mağdur olup bu programa çıkıp suçlunun bulunması için çare arayan insanlar, program dolayısıyla da özel hayatın gizliliği haklarının ihlal edilmesiyle de karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle insanlar, mağdur olduklarında çarelerini bu tür televizyon programlarında değil, yargı makamlarına başvurarak hakkını aramaları konusunda bilinçlendirilmelidir. Hukukumuz Radyo ve televizyon kuruluşlarına karşı, kişilik hakları ihlâllerinden dolayı, davalar açabilmemiz için olanaklar sağlamıştır. Bu davaların başında koruyucu davalar gelmektedir. Koruyucu davaların ortak özelliği kişilik haklarını ihlal eden yayını başlamadan önce ortadan kaldırmaya veya etkilerini en aza indirmeye yöneliktir.

Av. Begüm Gürel & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Arzu Yıldız GEZGİÇ

Kaynakça:

Ankara Barosu Dergisi • Yıl:67 • Sayı: 4 • Güz 2009

Haber sitesi: http://cumhuriyetkadinlari.org.tr/

KILIÇOĞLU, şeref - Haysiyet, s. 175

Yargıtay HGK. 26.03.2003 tar. E. 2003/4-161, K. 2003/201

DAĞ, İhsan / ÖKTEM Ferhunde / YAZICI M. Kazım: Televizyon Programlarındaki şiddet içeriğinin, Müstehcenliğin ve Mahremiyet ihlallerinin izleyicilerin Ruh Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkileri, RTÜK Yayınları, Ankara 2005.

HATEMİ: Medeni Hukuka Giriş Dersleri