Şimdilerde bir uygarlık ve kültür merkezi hüviyetinde olan Chicago kenti, adını tarihe
caz ve mafya şehri olarak yazdırmıştır. En ünlü mafya babalarından Al Capone gansterliğe başlayışını “Yıllarca Tanrı’ya bana bir bisiklet vermesi için dua ettim. Sonra gidip kendime bir tane çaldım ve sonra da beni affetmesi için her gece dua ettim” sözü ile özetlemiştir.

Şehrin merkezinde görkemli ve değişik görünümlü gökdelenler yer alıyor. Kenar semtlere gidildikçe bunların yerine, kesinlikle iki veya üç katı geçmeyen, eski görünümlü, dışları tuğla kaplı, en fazla 100-120 m2 lik, ufak bir bahçe içinde yer alan bitişik nizam konutlar bulunuyor.


GÖKDELENDE YAŞAM

Şehir merkezinde, gökdelen ve benzeri binalarda yaşam tarzına bir örnek vermek istiyorum :

Bizim kaldığımız bina 40 katlı, 735 daireden oluşan tek bir blok idi. Ancak her konutu ortalama olarak; bir oda bir salon veya iki oda bir salon ve müştemilatı olarak düşünmek gerekiyor. Her konutta ortalama 3 kişi kaldığını düşünürsek, 2.200 kişilik nüfusu ile tek bir blokda yaşayan insanlar, neredeyse bir ilçe nüfusunu oluşturacak boyutta idi ve bu bina çevredeki diğer yapıların yanında küçük kalmakta idi. Binanın girişinde, şimdilerde bizlerde de bulunan görevliler bulunuyordu. Ancak bunlar; bizdeki gibi resmi elbiseli ve sert bakışlı insanlar değil, takım elbiseli, giren çıkanlara yardım eden, taksi çağıran, bineceği aracın kapısını açan, valizlerini taşımaya yardım eden görevlilerdi. Binaya giriş, değişik asansörlerle katlara çıkış, ortak alanlara giriş için, mutlaka bir “kumanda aletinizin” bulunması gerekli idi.



 Gökdelenlerin görünüşü


YAŞAM KALİTESİ

Verilen hizmet ve ortak alanlar ise; şimdilerde bizlerde de yapılan ve adına “rezidans” denen büyük yapılarda verilen hizmet ve ortak alanların çok fazlasını içeriyordu. Bunların neler olduğu bilinerek örnek alınmasında yarar vardır.

Örneğin; giriş katlarının birinde ortak bir “çamaşır odası” bulunuyor. Bu odada yaklaşık olarak 20-25 adet çamaşır makinası ve aynı sayıda kurutma makinası var. Kumanda aleti ile kapıyı açarak içeri giren kişi, çamaşır makinasında yıkama ücretini yükleyerek çamaşırlarını yıkıyor, bu arada müzik dinliyor, çayını kahvesini içiyor, televizyon seyrediyor veya evine gidiyor. Sonra diğer bir makinada kurutarak dönüyor. Böylece 735 dairede, 735 adet çamaşır makinası, 735 adet kurutma makinası bulundurmak gibi bir külfet, masraf ve binaya yüklenecek ağırlıktan kurtulunmuş oluyor.

Diğer ortak alanları; açık, kapalı yüzme salonu, basketbol salonu, sauna, kuru temizleme, berber, kondisyon salonu, garaj, servis aracı, ortak kullanım salonu, anaokulu ve kreş, spa, masaj odası, onarımlar için teknik servis oluşturmakta idi. Çöpler; özel torbalar içinde, her katta bulunan çöp kutusuna atılarak alttaki çöp deposunda toplanıyor. Bir deneme için 35.kattan attığım çöp torbasının sürtünme sesi tam 19 saniye sonra kesilerek tok bir düşme sesini duydum. Keza koridorda bulunan ve bütün katları dolaşan, içi görülebilen plastik bir boru içine attığınız mektuplar, ortak bir alanda toplanarak görevliler tarafından postaya veriliyor.

Ve bütün bunları zenginlere özgü, çok lükse ve erişilmez olarak düşünmemeniz gerekiyor. Türkiye’de büyük şehirlerde, ortalama veya ortalamanın biraz üzerinde bir apartman dairesinde oturan kişi, böyle bir konutun kirasını karşılayabilir.


YEMEKLİ KONSER ALANI

Sosyal alan ve toplu eğlence, kültür alanları ise sayılamayacak kadar çok ve çoğu ücretsiz. İşi olmayan ve vakti olan bir insan dahi bunlara zor yetişebilir.

Bir kaç futbol sahası gibi geniş parklar aynı zamanda konser alanı olarak kullanılıyor ve her hafta en az iki gün halka açık konser, bale gösterileri yapılıyor. Portatif iskemle, koltuk, masa, yiyecek-içeceklerini veya yaygısını alan kişiler burada masasını kurup donatarak ve yaygıları veya çimenler üzerine uzanarak, sessiz bir şekilde konseri izliyorlar.



 Gökdelenin 103 katından aşağıya doğru görünüş


CAM BALKON VE FASULYE

Çok fazla sayıdaki gökdelenden, üzerinde seyir oda ve terası olan ikisine değinmek istiyorum.

Bunlardan biri, yakın zamana kadar dünyanın en büyük gökdeleni olan “Sears Tower”. Yüksekliği 442 metre olan kulenin 103. katında bir seyir alanı ve “cam balkon” bulunuyor. Balkonun ayak basılan yeri ve etrafı camla çevrili. Balkona çıktığınız zaman ayak bastığınız yerin altında uzanan yüzlerce metre boşluğu, altındaki asfaltı ve karınca büyüklüğündeki araçları görünce irkiliyor, boşluğa düşmekten korkarak geri kaçıyor ve tutacak yer arıyorsunuz. Bunun bir benzeri de, çok daha geniş bir görüş açısına sahip olan 344 metre yüksekliğindeki “Hancock Tower” denilen gökdelen ve iş merkezi oluyor.

Sinemalar, tiyatrolar, değişik amaçlı müzeler yanında, çok da önemli olmayan ama çok ilgi çeken güzel, orijinal yapılar da var. Bunlardan biri şehir merkezindeki devasa parkların birinde bulunan ve adına fasulye (the bean) denilen yapı. Aynen bir fasulye’ye benzeyen ama üç katlı bir bina çapında olan, etrafı bir ayna gibi çevrilen fasulyeye yansıyan gökdelenler arasında, kendi görüntünüzü de değişik açılardan yansıtarak fotoğraflıyorsunuz. Günün her saatinde, yüzlerce turist fasulyenin etrafında fotoğraf makinaları ve kameralarıyla dolaşıp, yansıyan görüntüleri çekip duruyorlar.




Fasulye (the bean)


AMERİKA İŞGAL ALTINDA

Evet, Amerika işgal atında, hem de gerçek bir işgal ve bunu yetkililer söylüyor.

Amerika, tahta kurusu (bedbug) işgali altına ve bu işgal giderek büyüyor.

Bizim adını bile unuttuğumuz, seneler önce DTT ile kökü kazınan ama DDT.nin yasaklanması ile büyük ve toplu binalarda başlayan tahtakurusu salgını ile mücadele büyük araştırma, masraf ve ölçülere varıyor. Son bulunan mücadele yöntemi şöyle : Tahta kurusu salgınına uğrayan binalarda daireler önce -60 dereceye kadar soğutuluyor sonra her köşesi +60 dereceye kadar ısıtılıyor. Tahtakurusu, +55 derecede ölürmüş. Önce soğutularak hareket kabiliyeti dondurulan “kuru”lar, ısı verilerek yokediliyor.

Yakında Amerikan malı “ithal tahtakurularımız” olacağını da övünçle söyleyebiliriz.

Yeryüzünün en uygar kentlerinden biri olan Chicago’da “dilenci”ye de rastalayabilirsiniz ve sayıları hiç de az değil. Müzik yaparak veya tüm vücutları boyalı bir heykel şeklinde gösteri yaparak para toplayanların yanında, önemli köşe başlarında önlerindeki kartonda “evsiz” yani “homeless” yazısı ile para toplayanların dışında ellerinde tuttukları bir teneke kutuyu uzatarak para toplayanları da görebilirsiniz.

Ama bütün bunlara rağmen, birbiri ile uzlaşmış, kibar ve uygar bir toplumda yaşadığınızı görüyorsunuz. Bunun “en tehlikeli yanı” bu yaşama alışarak, döndüğünüz kentte bu yaşamı aramak olmalı.

Bu arayışın sonucu ise; bu yaşamı sağlayacak kişi ve yönetimleri iş başına getirmek olmalıdır.

Bir süre devam eden “Balkan” ve “Şikago” gezisinden  edindiğim izlenimleri sizlere sunmak istedim. Bir kaç hafta “günlük siyasetten” uzak kalarak, siyaseti eleştirmenin getirdiği belli bir “tehlike”den de uzak kalmış oldum.

Şimdi dönüş zamanı geldi.
 

 
 
Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı



(Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)