Soybağı denilen kavram kişinin anne ve babasıyla arasındaki hukuki bağı ifade eder. Eski ifade ile nesep demektir. Soybağının kurulabilmesi için yasanın koymuş olduğu bazı şartlar vardır. Bu şartlar dışında başka bir durumun yaratılarak soybağının kurulmasına imkan yoktur. Burada kanun koyucu iki ayrıma gitmiştir. Birincisi kan bağına dayanan soybağı ilişkisi, ikincisi ise evlat edinme yoluyla oluşan soybağı ilişkisidir. Soybağının hükümleri yönünden; evlat edinmeyle kurulan soybağı ile kan bağıyla kurulan soybağı arasında hukuken hiçbir fark bulunmamaktadır. Ayrıca evlilik içi doğmuş çocukla evlilik dışı doğmuş ve dolayısıyla sonradan soybağı kurulmuş çocukla aralarında hukuken hiçbir fark yoktur. Fakat evlilik içi doğmuş bir çocukla evlilik dışı doğmuş çocuk arasında hukuken soybağı kurulmadan önce bazı farklı durumlar bulunmaktadır. Evlilik dışı doğmuş çocukla baba arasında hemen soybağı kurulmamaktadır. Babanın çocuğu tanıması veya babalık davası açması gerekmektedir. Genel olarak soybağının kurulması yani kan bağına dayalı soybağı ilişkisi Türk medeni kanununumuzun 282. madde ve devamında düzenlenmiştir:

Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.

Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur.

Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur.

Hukukumuza göre çocuğu doğuran kadın onun mutlak olarak annesi sayılmaktadır. Bu durum aksi ispat edilemez bir olgu olarak nitelendirilmiştir. Fakat istisna olarak anne belirli olmadığı durumda çocuk anne yönünden soybağına sahip olamayacaktır. Baba yönünden ise soybağı ise üç şekilde kurulmaktadır: Anne ile evlilik, tanıma ve babalık davası sonucunda verilecek hükümle. Çocuk evlilik içinde doğmuşsa baba kocadır. Anne çocuğu doğurduğu anda kadının kocası kimse baba da odur. Ancak kadın evlilik dışı bir ilişki yaşayıp hamile kalmış da olabilir. Fakat bu durumda da hukuken çocuk evlilik içinde doğduğundan baba yine koca sayılmaktadır. Ancak bunun aksini ispat etme imkanı vardır. Eğer koca çocuğu kabul etmiyorsa soybağının reddi davası açabilecektir. Bu halde çocuk da ilerde söz konusu kişinin babası olmadığı hakkında dava açabilcektir. Bu yollar dışında çocuk ile baba arasındaki soybağı kaldırılamayacaktır.

Bir örnek vermek gerekirse; evlilik dışı doğan çocuğun gerçek babasının haberi olmadan anne ile başka bir erkeğin evlenmesi ve bu kişinin çocuğu da soybağı olarak tanıdığını da düşünelim. Bu durumda çocuğun gerçek babası olmayan bir kişi anne ile evlenerek soybağını kurmuş olacaktır. Fakat burada evlenme ile kurulan soybağı ilişkisine hak sahipleri için itiraz hakkı tanınmıştır. Her türlü menfaat sahibi kişiler bu şekilde kurulmuş olan soybağı ilişkisine karşı itiraz davası açabileceklerdir. Bu dava açılmadan çocuğun gerçek olmayan babasıyla kurulmuş soybağı ortadan kaldırılamayacaktır.

Tanıma ise; evlilik dışı doğan çocuğun gerçek babası tarafından tek taraflı irade beyanıyla benimsenmesi, tanınmasıdır. Bu durumda tanıyan kişi çocuğun hukuken babası haline gelmiş olur. Bu tanıma noterde veya mahkemede yapılabilir. Fakat gerçek olmayan baba tarafından da tanıma yapılabileceğinden tanımanın iptali davası da açılabilir. Evlilik dışı doğmuş çocuğu tanımada kimsenin görüşü alınmaz ve kimseden izin de alınmaz. Bunun gerekçesi ise yasa koyucunun çocuğun soybağı sahibi olmasına önem vermesi nedeniyledir. Bu sebeple de çocuk herhangi bir şart aranmaksızın tanımayı yapan kişinin soybağına dahil edilir. Burada da menfaati olan kişilere kanun koyucu iptal davası açma hakkı vermiştir. Dava açılıp da karar alınmadıkça da soybağı ilişkisi devam edecektir.

Babalık davasında ise; evlilik dışı doğmuş çocuğun gerçek babası anneyle evlenmemekte ve çocuğu da tanımamaktadır. Anne de bu durumda baba aleyhine babalık davası açarak babalığı ve dolayısıyla da soybağını hüküm altına aldırabilir. Dava sonrasındaki işlemlerle ilgili davalı  ve baba olduğu iddia edilen kişinin rızasına bakılmaz ve gereken tüm testler yaptırılır. Davalı gerçek baba çıktığında mahkeme kararıyla babalık ve soybağı tesis edilmiş olur. Bu davayı anne veya çocuk baba olduğu düşünülen kişiye karşı açabilecektir.

Evlilik içinde doğmuş çocuğun babası yerine nüfus idaresi tarafından başka bir kişinin ismi yanlışlıkla yazılması durumunda soybağının reddi davası açılmayacaktır. Çünkü yanlışlıkla yazılma durumunda kişi babalık karinesinden kurtulmaya çalışmayacaktır. Burada kişi nüfus kaydının düzeltilmesi davası açacaktır. Bu davanın süresi olmadığından her zaman açabilecektir. Açılan bir babalık davasında aleyhine dava açılan kişinin DNA testi yaptırmama hakkı istisnai haller haricinde yoktur. Bu durum Türk medeni kanununun 284. maddesinde belirtilmiştir:

Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hâkimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hâkim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.

Kişi rıza göstermediği takdirde hakim aleyhine olan hususu gerçekleşmiş olarak kabul edecektir. Babalık davasında babalığa hükmedecek, soybağının reddi davasında kadın yaptırmak istemezse hakim soybağının reddine karar verebilecektir. Fakat hukuk muhakemeleri kanununda (md. 292) yukarıdaki hükümle çelişen bir madde vardır:

Uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla herkes soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması halinde hakim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar verir.

Buradaki emredici hüküm hakime takdir hakkı tanınmamaktadır. Medeni kanunda her ne kadar kişinin rızası olmadığında teste zorlanamamakta, yaptırım olarak aleyhine durum kabul edilir dese de muhakeme kanununda zorla yaptırma kararı verilebilmektedir. Doktrinde burada çelişen hükümler konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Bazı yazarlar medeni kanununun uygulanması gerektiğini ve kişilere zorla DNA testi uygulanmasının yanlış olduğunu savunmaktadırlar. Fakat diğer yazarlar ise muhakeme kanununun özel bir kanun olduğunu ayrıca muhakeme kanununun medeni kanundan daha sonra yürürlüğe girmesi nedeniyle yeni hüküm eski hükümden üstündür kuralı gereğince zorla yaptırılabileceğini savunmaktadırlar. Uygulamada ise Yargıtay’ın görüşü; kişilerin teste yanaşmaması halinde zorla yaptırılabileceği yönündedir.