Anayasa değişiklik paketinin oylanmasına az bir zaman kaldı. Ramazan bayramının son günü sandık başına gideceğiz. Değişiklikten yana olanlar ¨TERCİH¨ mührünü ¨Evet¨ seçeneğine basacaklar. Değişikliğin TBMM`de kabul dildikten sonra Anayasa Mahkemesi`nden az hasarla geçerek halkın tercihine sunulabilmesi Türkiye şartlarında önemli bir başarı. Tümüyle yeni sivil/normal anayasa hazırlıklarının nasıl engellendiği unutulmadı. Uzlaşma komisyonuna üye göndermeyen siyasiler, `anayasa uzlaşmayla hazırlanması gerekir, bu paket AKP`nin paketi, uzlaşmayla hazırlanmadı` diyerek ¨hayır¨ kampanyalarına başladı. Darbelere ve darbe anayasalarına karşı oldukları zaman zaman akıllarına gelen bu kesimi oluşturan  siyasiler, yazarlar ve bir kısım medya ise samimiyet testinden sınıfta kaldılar. Şimdi darebe anayasasının surlarında gedik açtırmamak için ¨hayır¨ kampanyaları yürütüyorlar.

Sivil Dayanışma Platformu temsilcileri olarak ¨güçlü bir evet¨  kampanyası çerçevesinde yaptığımız toplantılarda, değişikliğin içeriği konusunda halkın yeterince bilgi sahibi olmadığını gördük. Bilgisi olanlar ise önlerine gelen bu tarihi fırsatı kaçırmayacaklarını  ve tereddütsüz evet diyeceklerini ifade ediyorlar. Paketin getirdiklerinin tartışılmayarak, partiler arası söz düellosuna dönüşmesinden, özellikle liderlerin villası, maaşları, gömleklerinin tartışılır olmasından vatandaşların rahatsız olduğunu da müşahade ettik. Tartışmaların içerikten uzak bir münazaraya dönüştürülmesinde muhalif kanadın çıkarı olduğu açık. Değişikliğin muhtevası konusunda söyleyecek sözü olmayanların tartışmayı başka mecralara çekme çabalarına Ak Partinin zaman zaman prim vermesi de siyaseten doğru sanılıyorsa kanaatimce yanılıyorlar. Başbakan`ın son mitinglerde değişikliğin halka neler kazandıracağı üzerinde yoğunlaşması, madde madde konuyu açıklama gayretleri toplumun nabzını doğru algılamanın bir sonucu olsa gerek.

SİVİL ANAYASA YERİNE NEDEN DEĞİŞİKLİK PAKETİ ?

2007 referandumundan sonra  tamamen  yeni bir anayasa  hazırlığı başlamışken muhalif cephe değişikliğe geçit vermeyeceğini, bu konuda ¨anayasal yetkili organların¨ devreye girerek engel olacağını savundu. CHP Genel Başkanı, söylemlerini öyle ileri götürdü ki, yeni bir anayasa için savaşı, darbeyi, darağacını, idamı göze alırsın öyle yola çıkarsın demeye başladı. ¨411 el kaosa kalktı¨ manşetiyle TBMM`ne ve halkın tercihlerine saldıran zihniyet Anayasa Mahkemesi`nden destek bulunca anayasa çalışmaları rafa kaldırıldı. Siyasi iktidarların muktedir olmasını engelleyen, gücünü demokratik meşruiyetle halktan almak yerine darbe anayasasından alan ¨yetkili organlar¨ bu haliyle devam ettikçe, toplumsal taleplere siyasilerin cevap verme imkanı olmadığı 2010 baharında yaşanan somut olaylarla birkez daha görüldü ve yargı reformu ağırlıklı bu paket gündeme geldi.



Olayı hatırlayacaksınız. `İrtica İle Mücadele Eylem Planı` adıyla hazırlanan, Taraf Gazetesinin ¨AKP`yi ve Gülen`i Bitirme Planı¨ manşetiyle duyurduğu, ıslak imza tartışmalarıyla gündeme oturan darbe girişimi soruşturuluken, bu planın Erzincan`da uygulamaya konulduğuna dair iddialar Erzurum özel yetkili Cumhuriyet savcılarınca   soruşturmaya alındı. Masum insanların aralarına yerleştirlecek aktörler aracılığıyla ev veya işyerlerine bırakılacak suç unsuru silah, mühimmat, uydurma belge ve dokümanlar operasyonlarla yakalanacak ve bu kişilerin  hizmetinde bulundukları dernek vakıf ve cemaatler, silahlı irticai örgütler olarak kamuoyuna yansıtılacaktı. Savcılar önemli delillere ulaştılar. İllegal yapılanmanın içinde Üçüncü Ordu Komutanından Erzincan İl Başsavcısına, Jandarma Komutanlarından MİT görevlilerine kadar şüphelilerin olduğu tespit edildi. Yetkili mahkemelerin kararlarıyla soruşturma işlemleri sürdürülerek şüpheliler tutuklanmaya başladı. Son olarak Erzincan Başsavcısı Cihaner`in tutuklanmasına  HSYK müdahalede bulundu. Erzurum özel yetkili savcılarının yetkileri alındı. HSYK`nın müdahalesi Anayasa ve kanunlara aykırıydı. Savcılar hakkında Adalet Bakanı soruşturma izni vermemişti, savunmaları alınmamıştı. HSYK, Anayasa`yı ihlal ile verdiği bu karardan dolayı hukuka hesap vermesi gerekirken, haklarında soruşturma yapması gereken yüksek  yargı mensupları HSYK üyelerini kutlamaya geldiler.

Yeni görevlendirilen savcılar da, hukukun gereğini yaptılar ve kaldığı yerden soruşturmaya devam edildi. Tutuklamaya itirazlar mahkemelerce reddedildi ama HSYK`nun hakim ve savcılara yaptığı baskının nerede duracağı belli değildi. HSYK kararları kesin, ititrazı ve yargı yolu yoktu. Anayasa ihlal ediliyor ama bir şey yapılamıyordu. Düğümün çözülmesi HSYK`ndaki ideolojik yapılanmaya son verilmesi,  çoğulcu, katılımcı, demokratik esaslara göre yeniden tesis edilmesi, kararlarına karşı itiraz ve yargı yolunun da açık olduğu yeni bir kurulun yapılandırılmasına bağlıydı. Anayasa değişiklik paketi bu nedenle acilen gündeme geldi ve bilinen süreçten geçerek şimdi referandum aşamasında.

Anayasa değişiklik paketinin en önemli maddelerinden biri bu nedenle HSYK`nun yeniden yapılandırılması. Mevcut haliyle HSYK, Adalet Bakanı ve Müsteşar ile birlikte yedi asıl üyeden oluşuyor. 1982 Anayasasıyla oluşturulan bu yapıda 3 üyeyi Yargıtay, 2  üyeyi de Danıştay seçiyor. Yargıtay ve Danıştay üyelerini de HSYK seçiyor. 1982 yılında askeri darbeciler ve onlara alkış tutanlar tarafından oluşturlan bu kurula siyasi, ideolojik veya başka türlü özel yakınlığı olmayanların ne kurul üyeliğine ne de yüksek yargı üyeliklerine seçilme şansları bulunuyor. Kurul kararları kesin. İstediği hakimi meslekten ihraç edebiliyor. AİHM kararlarını bile uygulamıyor. Yetkili ama yanlışlarından dolayı kimseye hesap vermiyor.

Değişiklik kabul edilirse HSYK  22 üyeden oluşan üç daireli bir kurul olacak. Kurul`un  başkanı olan Adalet Bakanı daire toplantılarına katılamayacak. Müsteşar ise sadece bir daireye katılacak. Daire kararlarına itiraz edilebildiği gibi meslekten ihraç kararlarına karşı yargıya başvurulabilecek. Müfettişlerin Adalet Bakanlığına bağlı olması nedeniyle siyasilerin hakimler üzerinde baskı kurduğu eleştirleri artık olmayacak. Zira müfettişler doğrudan HSYK`na  bağlı olarak çalışacak. Kurul, özel binası, bütçesi, sekretaryasıyla daha bağımsız bir yapıya kavuşacak. En önemlisi de Kurul üyelerinin seçiminde bütün hakim ve savcılar oy sahibi olacak. Birinci sınıf hakim ve savcıların aday olabilme hakkı olduğu yeni sistemde HSYK`nun 10 üyesini yaklaşık 12 bin hakim ve savcı oylarıyla belirleyecek. Yargıtay ve Danıştayın seçtiği üyeler aynen yerini korurken Adalet Akademisinden seçilecek bir, Cumhurbaşkanınca atanacak  dört üye ile yeni HSYK referandum sonuçlarının açıklanmasından itibaren bir ay içinde oluşturulacak.

HSYK`nun yeni yapısı ideal olan mıdır tartışmaları ayrı bir makale konusu. Ancak değişikliğin daha demokratik, çoğulcu ve katılımcı bir yapıyla şimdiki halinden çok daha iyi olduğunda kuşku yok. Hakim ve savcıların bağımsız, tarafsız ve etkin olarak görevlerini yapmasında, Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine seçilmede ehliyet ve liyakatin esas alındığı bir sistemin oturtulmasında önemli rol oynayacak. Muhalefetin iddia ettiği gibi, yargıyı siyasi iktidarın emrine veren bir tek değişiklik söz konusu değil. Bu sayede yeni HSYK ve zamanla seçeceği yüksek yargı üyeleri, yasama ve yürütmenin görev alanına müdahaleyi bırakıp, adaletteki gecikmeyi, işyükünü ve adil yargılamayı tartışarak çareler üretmeye zaman bulacak. Bu haliyle değişikliğin HSYK`na yönelik kısmı, sistemin tam kalbine dokunuyor.  Hukukun üstünlüğünün sağlanmasına katkıda bulunacak, vatandaşın yargıdan ve adaletten beklentilerine cevap verebilecek, ¨evet¨ denilmesi için yeterli sebeplerin var olduğu bir değişiklik.

 

REŞAT PETEK