5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4’ncü maddesinin (a) numaralı bendine göre bir veya birkaç işveren tarafından hizmet akdine bağlı olarak çalıştırılan kişilerin sigortalı olacağı belirtilmiştir. Aynı kanunun 92. maddesine göre; kısa ve uzun vadeli sigorta kapsamında kalan kişilerin sigortalı olmaları zorunludur, ayrıca bu kişilerin kanunda yer alan sigorta hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldırıcı veya başkasına devredici nitelikteki sözleşmeler her ne koşulda olursa olsun geçersizdir. Buna göre bir işçinin işverene bağlı olarak sürekli bir şekilde çalışması halinde sigortalı sayılması ve buna ilişkin çalışma süresinin sosyal güvenlik kurumuna bildirilerek primlerinin yatırılması zorunludur.

Bir işçinin yukarıda anılan şekilde çalışmasının bulunmasına karşın hizmetlerinin sosyal güvenlik kurumuna bildirilmemesi halinde işçi hizmet tespit davası açabilir. Hizmet tespit davası, davacı işçinin davalı işverene ait işyerindeki geçen çalışmalarının ve aldığı ücretinin tespiti amacıyla işyerinin veya işverenin yerleşim yerindeki iş mahkemesinde açılır. Bu dava, biraz önce anlatıldığı üzere 5510 sayılı kanunun 92’nci maddesiyle düzenlenen emredici nitelikteki işçinin ve işverenin sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin zorunlu olması ve aksinin kararlaştırılmasının mümkün olmaması nedeniyle re’sen yani devlet eliyle araştırılan ve yürütülen bir davadır. Öyle ki bu davayı açan bir işçi daha sonra davasından vazgeçemez, vazgeçse dahi mahkeme işçinin davalı işyerindeki çalışmasını tespit etmek zorundadır.[1] Ancak 5510 sayılı kanunun 86’ncı maddesinin 10’ncu fıkrası uyarınca işçinin işyerinde geçen çalışmalarının işveren tarafından sosyal güvenlik kurumuna bildirilmemesi ve adı geçen hizmetin kurum tarafından tespit edilmemiş olması halinde işçi işyerinden ayrıldığı yılın sonundan itibaren 5 yıl içinde hizmet tespit davası açarak sigortalılık durumunu tespit ettirebilecektir. Yani başka bir deyişle işyerinden ayrılan işçinin ayrıldığı yılı takip eden 5 sene içerisinde bu davayı açmaması halinde işyerinde geçen çalışmalarının tespit edilmesi hukuken mümkün değildir.

Hizmet tespit davalarıyla ilgili genel bilgilendirme sonrasında makalenin başında açıklandığı gibi Orman Fidanlık Müdürlüğüne bağlı fidanlık işletmelerinde fidan üretiminde ve yetiştirilmesinde çalışan orman işçilerinin kendine özgü durumunu aydınlatmak gerekmektedir.

6831 sayılı Orman Kanununun 40’ncı maddesi uyarınca devlet ormanlarında yaptırılan ağaçlandırma ve bakım gibi orman işlerinin, işyerine yakın civardaki orman köylerini kalkındırma kooperatifi üyelerine veya köylerde yaşayan kişilere yaptırılabileceği düzenlenmiştir. Bu kanunun ek 5’nci maddesine göre Orman Genel Müdürlüğü tarafından 09/01/2011 tarihinde yürürlüğe konulan kısaca Birim Fiyat Usulüne İlişkin yönetmelikle orman işlerinde çalıştırılan orman işçilerine yaptırılan orman işlerinin birim hesabına göre fiyatlandırılıp ödeme yapılacağı düzenlenmiştir. Öte yandan söz konusu yönetmeliğin 13’ncü maddesi uyarınca kooperatifler ve köylüler hizmet sunucusu olarak tanımlanmış ve kendi işlerinin işvereni olarak kabul edilmişlerdir. Maddenin devamında 5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu ile 4857 sayılı iş kanunu uyarınca iş kazasından ve vergi mevzuatından doğacak yükümlülüklerden hizmet sunucularının yani orman işçilerinin sorumlu olacakları düzenleme altına alınmıştır. Yani orman köylerini kalkındırma kooperatifine üye olarak veya üye olmadan orman işlerinde çalıştırılan orman işçilerinin kendi namına çalıştıkları varsayılmış, buna bağlı olarak ise bu işçilerin işyerindeki çalışmalarının sosyal güvenlik kurumuna kendileri tarafından bildirilip sigorta primlerinin kendileri tarafından yatırılacağı, iş kazalarından doğan zararların da kendileri tarafından karşılanacağı kural altına alınmıştır.

Bununla birlikte 09/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren bu yönetmeliğin 5510 sayılı kanun karşısında hiçbir hükmü bulunmamakta, sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununa aykırı olan hükümleri geçersizdir. Başka bir deyişle kanunla tanınan ve korunan kişilerin sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin yönetmelikle ortadan kaldırılması mümkün değildir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2012 yılında verdiği kararında[2] belirtildiği gibi işçinin hizmet akdine bağlı olarak çalıştığının tespiti halinde ücretinin vahidi fiyatla ödenmesi sigortalılık hakkını ortadan kaldırmayacaktır.

Bu bağlamda Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından 25/01/2021 tarihinde onaylanan[3] İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 31/05/2019 tarihli kararında[4] belirtildiği üzere “işçinin orman idaresinin denetim ve gözetimi altında işverene bağımlı olarak çalıştığının açık seçik anlaşılmış” olması halinde hizmet akdi koşullarının oluştuğu kabul edilmelidir. Nitekim bu kararlara konu olan Gökova Orman Fidanlık İşletmesi’nde çalışan farklı bir işçi tarafından açılan ve 12/10/2021 tarihinde kabulüne karar verilen bir başka davada[5] da benzer sebeplerle davacı işçinin hizmet akdine dayalı olarak işçi sıfatıyla çalıştığı tespit edilerek çalışma sürelerince sigorta primlerinin yatırılmasına hükmedilmiştir.

Bu davalarda yargılama sürecinde davacı işçinin davalı işyerinde geçtiği iddia edilen çalışma süresinin tespiti amacıyla Muğla Orman Fidanlık Müdürlüğündeki işyeri kayıtları mahkemeye gönderilmekte, bu kayıtlarda yer alan ve işçiler tarafından ödeme esnasında imzalanan bordrolar davanın kazanılmasında büyük rol oynamaktadır. Bununla beraber mahkemece dinlenen tanıklara davacı işçinin; işyerinde hangi sürelerle çalıştığı, ne kapsamda işler yaptığı sorularak işçinin çalışmasının hangi kapsamda gerçekleştiği araştırılmaktadır.

Bu bağlamda davalı kurum sıklıkla işçilerin 6831 sayılı Orman Kanununun 40’ncı maddesi ve buna dayanılarak çıkartılan yönetmelikler uyarınca işçilerin mesai saatlerini kendilerinin belirlediğini, yapmak istedikleri işi kendilerinin seçtiklerini ve kendilerine belirli dönemlerle belirli sahalarda iş teslim edildiğini, işin bitirilmesi sonucunda yaptıkları birim iş karşılığında ödeme yapıldığını iddia etmektedir.

Buna karşın dinlenen tanık beyanlarına göre aslında orman işçilerinin haftanın 6 günü veya iş yoğunluğuna göre haftanın her günü 08:00 – 17:00 saatleri arasında çalıştıkları, kendilerine bireysel çalışma sahasının teslim edilmediği bunun yerine iş alanlarında kolektif çalışma yürüttükleri, ücretlerin ise her bir işçinin çalıştığı gün sayısınca yevmiye usulüne göre belirlendiği, yani mevzuatın aksine işçilere yaptıkları işin birim karşılığı değil günlük sabit bir yevmiye karşılığı ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Hatta tanıkların anlatımına göre; ödeme sırasında tamamına yakını kapatılarak gizlenen kağıdın boş kısmına imza atıldıktan sonra yevmiyelerin ödendiği öğrenilmiş, bu bordrolar incelendiğinde işçilere gerçeğe aykırı şekilde her birinin imzasının karşısına farklı ve yüksek ücretlerin yazıldığı fark edilmiştir.

Özetle yasal mevzuat ve güncel yargı kararları dikkate alındığında; orman fidanlık işletmelerinde orman işçisi olarak orman fidanlarının veya emvalinin üretiminden satış anına kadar dikim, bakım, yetiştirme vs süreçlerinde, orman fidanlık müdürlüğünün kadrolu memurlarının denetim ve gözetiminde onların emir ve talimatlarına bağlı şekilde çalışan bu kişilerin kurum kayıtları ile şahitler vasıtasıyla çalışmalarının mahkeme huzurunda tespiti halinde geçmişe dönük olarak çalıştıkları tüm yılların sosyal güvenlik kurumuna bildirilmesi ve primlerinin Orman Genel Müdürlüğü tarafından yatırılarak kişilerin ileride emekli olmaları hukuken mümkün hale gelmiştir.

Av. Mehmet Akyol

-------------

[1] Hukuk Genel Kurulu – 2011/10-53 Esas – 2011/258 Karar

[2] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2010/16540 Esas – 2012/5126 Karar

[3] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/4989 Esas – 2021/677 Karar

[4] İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi 2017/2862 Esas – 2019/814 Karar

[5] Muğla İş Mahkemesi 2021/123 Esas – 2021/30 Karar