Ben; emeğiyle, alınteriyle hayatını kazanmaya, çocukları için iyi bir gelecek hazırlamaya gayret eden bir baba ve bir vatandaşım.
Ülkem için, ailem için, çocuklarım için ve biraz da kendim için iyi bir hayat kurmak için kendi adıma yapabileceklerimi yapıyorum. Ancak toplumsal hayatta benim yaptıklarımın çok büyük anlamı yok.
Güzel ülkemi yönetenlerin ve yönetmeye aday olanların hangi vizyonla neler yapmaya çalıştığı ve neler yaptığı daha önemli. Çünkü; Ülkemin ve bizlerin geleceğini karar mekanizmalarındaki yetki sahiplerinin aldığı kararlar ve yaptıkları işler belirliyor.
Bu mektubu yazarken kimseyi incitmek, kimseyi öne çıkarmak ya da ideolojik takıntılarla bir şeyleri ispat etme gayretim de yok.
Benim ki; Milletini ve memleketini seven bir vatandaş ve çocuklarının geleceğini düşünen bir baba, biraz da geleceğini düşünen bir insan olarak doğru bildiklerini dile getirme gayreti.
Mesele esasen iktidar olma meselesi olmayıp; toplumsal barış, toplumda hakça paylaşım, ülkenin nimet ve külfetlerinin adaletli paylaşımı, kısacası herkesin işinin olması, herkesin karnının doyması, herkesin adalete ulaşması, herkesin huzur içerisinde geleceğinden kaygı duymadan yaşaması için neler yapıldığı.
Ne yazık ki; içinde bulunduğumuz koşullar ve duyduklarımız daha önemlisi gerçekleşen neticeler yani yaşadıklarımız her geçen gün umutlarımızı söndürüyor, kaygılarımızı artırıyor.
Şimdi şöyle bir bakalım;
Ülkemiz olağan şartlarda değil ki olağanüstü hal var.
Şehirlerimizde güvenle dolaşamıyor, sokaklara, pazarlara çıkmaktan, çocuklarımızın elinden tutup parklara, sinemalara gitmekten korkuyoruz.
İş insanları iş yapmaktan korkuyor, yatırım yapanlar batıyor, alacaklar tahsil edilemiyor.
Komşu ülkelerdeki sorunlar bir başka deyişle yangın oraların insanlarıyla birlikte ülkemize taşınmış durumda.
Turizm, tekstil v.b. ülkemizin ana sektörleri güvenlik, huzur olmayınca bitme noktasına gelmiş…
Düşünün bizler kaygı içinde yaşarken elin yabancısı niye tatil yapmaya, para harcamaya ve yatırım yapmaya gelsin…
Ekmeğimiz için buğdayı ekip biçerken, tarladan değirmene oradan fırına taşırken kullandığımız akaryakıt ve o akaryakıtı alırken kullanmak zorunda olduğumuz dolar da ve akaryakıt ta sadece birkaç ayda neredeyse %25 – 30 pahalandı, bir başka söyleyişle vatandaş olarak da ülke olarak da bir o kadar fakirleştik.
Rantiyeci anlayışla ve yanlış imar uygulamaları nedeniyle şehirlerimiz yaşanılamaz halde, tarım arazilerimiz ve hayat kaynağımız sularımız bitme noktasında…
Beyin göçü her geçen gün hızlanıyor, ülkemizin geleceği, hayallerimiz yarınlarımız, sosyal ve ekonomik zenginliğimiz ellerimizden kayıp gidiyor.
Sorunlarımızı daha da sıralayabiliriz…Ruhunuzu daraltmak istemiyorum…
Oysa bizler ne yapıyoruz; Kişisel menfaatler peşinde, günlük çıkarlar ardında, biraz daha lüx evlerde oturma ve daha lüx arabalara binme derdindeyiz.
Birbirimize bağırıp çağırıyoruz, linç anlayışını ve nefret söylemlerini yayıyoruz, bizden farklı düşünene hemen hain damgasını yapıştırıyoruz.
Düşünerek konuşmayı, konuşmaktan çok dinlemeyi, dinleyerek anlamayı, anlayıp ortak paydalarda buluşmayı unutalı çok oldu.
Tüketmek yerine üretmeli, gerçekten birlik ve beraberlik içinde olmak için nimeti de külfeti de hakkaniyetle paylaşmalı, birbirimizin kapısına güvenle gidebilmeli, kavgalar yerine barışı kışkırtmalı, önyargılarımızı bir tarafa bırakmalıyız. Biraz daha dürüst, biraz daha samimi olmalıyız, açıkçası eylemlerimiz ve söylemlerimiz birbirine uymalı…
Sevgili kardeşim; gemi batarken senin geminin neresinde olduğun ya da geminin kaptanının kim olduğu ve senin nelere sahip olduğun hiç önemli değil.
Ülkemizin pek çok düşmanının olduğu, ülkemiz üzerinde oyunlar içerisinde oyunlar olduğu da bir gerçektir.
Ama asıl mesele senin bu ülkenin geleceği için neler yaptığın ve kardeşin kardeşe kırdırılması yerine kardeşliğin pekişmesi için yani toplumsal barış için, kişisel menfatlerinin yerine toplumsal menfaatlerin gerçekleşmesi, hukukun üstünlüğü, ülkemin nimetlerinin hakkaniyetli paylaşımı için ne yaptığın, şehirlerimiz, köylerimiz, tarlalarımız, ormanlarımız, sularımız emperyalizm tarafından işgal edilirken senin buna nasıl karşı durduğun ve ne yaptığın çok önemli.
Şimdi slogan atmayı, boş laflar etmeyi, kişisel çıkarlarının peşinde koşmayı bırakma vakti…
Şimdi aklını başına devşirme, akıllı olma, yaşananları analiz etme, hayatı ve olup biteni okuma, sorun üretenlerin değil çözüm üretenlerin yanında olma vakti…
Avukat Halil Sarı.
Trend Haberler
HACİZ İHBARNAMELERİNE (İİK m. 89) ÜÇÜNCÜ KİŞİ TARAFINDAN VERİLEN CEVAPLARIN ZAMAN BAKIMINDAN GEÇERLİLİĞİ ÜZERİNE
AYM'den dikkat çeken KHK kararı
İstinaf Mahkemeleri: Yanlış Bir Proje Mi? (Courts of Appeal: A Wrong Project)
DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEME ESASINA KAYDINDAN ÖNCE ARABULUCULUK ŞARTININ YERİNE GETİRİLMESİ HALİNDE ARABULUCULUK DAVA ŞARTININ YERİNE GETİRİLDİĞİNİN KABUL EDİLECEĞİ
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanlığına Mustafa Kurtaran seçildi
Avukatın boğazına bıçak dayayarak 'borcu yoktur' yazısı aldı