"Dışsal bir şeyden dolayı sıkıntı çekiyorsanız, acı o şeyin kendisinden değil, ona verdiğiniz değerden kaynaklanır ve bunu istediğiniz an ortadan kaldırma gücüne sahipsiniz." Marcus Aurelius
Şiddet eylemleri, yukarda değinildiği üzere, şiddetin egemen olduğu bir ortamda fışkırmakta; şiddet şiddeti davet ederken silahlı saldırı, bombalama ve yangın çıkartma ile sokak gösterileri olağanlaşmakta ve bunlar cezaevlerinde ayaklanma/isyan biçiminde yankılanarak; cezaevleri tahrip edilmektedir. İşte bu oluşuma akıl hastalıklarının katkısının ne ölçüde olduğu irdelenmeye değer görülmüştür.
Hırsızlık, gasp ve adam öldürme gibi her suçun sebebi normal olabileceği gibi anormal/akıl dışı da olabilir. Kuşkusuz, normal veya anormal oluşu belirleyen suç değil, suçlunun kendisidir.1 Suç epidemisini anlamak için bu türden suç işleyen kişilerin psikolojisindeki anormalliklere değinmek gereklidir. Akıl almaz türde şiddet eylemlerinin ne derecede ciddi bir akıl hastalığı ürünü olduğu;2 ve bu konuda daha temele giderek nedensellik varsayımının ne derece geçerli olduğu sorusu gündeme gelmektedir. Araştırmaların ortaya koyduğu bulgu, ikisi arasında olabilecek ilişkinin düşünüldüğü kadar kuvvetli olmadığı merkezindedir. Nitekim, ciddi bir akıl hastalığı bulunan kişilerden yaklaşık % 90’ı şiddet eğilimi göstermeyebilmektedir. Ayrıca, endişe, aşağılık duygusu, depresyon ve akıl hastalığı gibi kişisel sıkıntı değişkenleri suçlu davranış için zayıf göstergelerdir.3 Bu değişkenlerin klinik tretmanı da mükerrirliği azaltmamaktadır.
Bazı araştırmacılara göre ise, şizofreni tanısı ile şiddeti içeren mükerrirlik olgusu arasında ufak olmakla beraber önemli derece bir negatif korelasyon saptanmıştır. Bu nedenle, akıl hastalığı olan suçlulardan çok azı şiddet eğilimlidir. Gerçekte, akıl hastalığı ile şiddet eylemleri arasındaki bağda oldukça girifttir.
Şizofreni örneğindeki pozitif semptomlar (halüsinasyon, hezeyan) şiddet veya suçlu eylemlerde bulunma eğilimini artırma ile ilişkilendirilebilirse de negatif semptomlar (sosyal çekilme veya kişisel enerji/girişim eksikliği) bu eğilimlerin azalması ile ilişkilendirilebilir. Yalnız, bu doğrultudaki netlik, hezeyanlı (pozitif semptom) paranoyak hastanın, başkalarının kendisi hakkında konuştuklarını düşünmesi nedeniyle çevreden çekilmesi vakasında geçerliliğini yitirmektedir. Ayrıca, akıl hastalıkları için yapılan sınıflandırma, suçlu/şiddet eylemlerini değerlendirme/tahmin etmek içinde tasarlanmış değildir.

Akıl hastalığı bazen saldırgan veya şiddet içeren davranışlarla ilişkilendirilebilir. Ancak akıl hastalığıyla yaşayan ve etkili tedavi gören kişiler, nüfusun geri kalanından daha şiddetli veya tehlikeli değildir. Akıl hastalığıyla yaşayan kişilerin kendilerine zarar verme veya zarar görme olasılıkları, başkalarına zarar verme olasılıklarından daha yüksektir.

Özetle, akıl hastalıkları ile şiddet/suçluluk arasındaki ilişki ekseri kişilerin düşündüğü kadar kuvvetli değildir. Tipik bir akıl hastasının da yalnızca akıl hastalığı sonucu tehlikeli olacağı düşünülmemelidir. Hiç kuşkusuz, antisosyal düşünceler, davranış ve kişilik gibi kriminojenik değişkenler, akıl hastası suçlular içinde risk belirleyecek en iyi göstergedir. Yalnız, akıl hastalıkları bakımından isterik kişilerin özel bir konumu olduğu göz ardı edilmemelidir. Freud ve Jozef Breuer, isterya’da bilinç dışı, bütünlü- ğünü kaybeden aklın, telkinin etkisinde kalması ve buna elverişli olmasına değinmişlerdir. İsterik kişi usta bir taklitçidir. İşte, etkilenmek suç epidemisinin temel öğesi olduğundan, isteri konusundaki bulgular suç epidemisi için önemli olmaktadır. Bu nedenle, çıkartılan yangınlar/patlayan bombalar, kopyacı suçlular için kötü örnek oluşturmakta; bu tür eylemlerdeki patlama ile isterik epidemiye tanık olunmaktadır. Çevrenin fazlaca nevrotik olması halinde beliren kolektif nevroz ve fanatizm de suç dalgasını kısmen açıklayabilmekte; sosyo-kültürel nedenlerle oluşan kural çiğneme isterisi de bu konuda etkili olabilmektedir.
|
İstanbul’da bilgisayar oyunlarından etkilenen 17 yaşında bir kişi, eline aldığı bıçakla yolda tanımadığı 3 kişiyi bıçakladı. Sürekli bilgisayar ve telefonda savaş oyunları oynadığı ve bu oyunları bırakıp gerçek yaşamda oynamasına dair rüyalar gördüğünü, olay günü de benzer bir rüya gördüğünü belirtti (11/10/2024). |
Taklit suçu, önceki bir suçtan esinlenen veya modellenen bir suç eylemidir. Özellikle, söz konusu suçları tasvir eden medya içeriğine ve/veya canlı bir suç modeline maruz kaldıktan sonra ortaya çıkmaktadır.4

Görsel medya, sanal gerçeklik teknolojisi ile yaratılan multi-medyatik ortamlar, roman ve hikayelerdeki şiddet gösterisi ile çocuk bireylerin etkilenme ve eyleme yönelmeleri arasındaki nedensellik ilişkinin kesinlikten yoksun olmasına karşın, fantezi alemi oldukça yüklü, şiddet ve saldırgan eğilimli olanların kopyacı suçlular örneğinde olduğu gibi tahrik edilmesi olasılığının da oldukça yüksek olduğu unutulmamalıdır. Gözlenen etkilerden birisi korku, diğeri de duyarsızlaşmadır. Tehlikelilik açısından bağımlılık yaratan video ve internetteki oyunların etkisi çok fazladır: Televizyonda yayınlanan şiddet sahnelerini seyrederken pasif durumda olan insan ve çocuklar, video ve oyun içinde aktif rol almakta; bağımlılıkları artmaktadır.
Çocuklar teknoloji bağımlılığına karşı en savunmasız süjelerdir. Onlar gerçeklikle sanal dünyayı karıştırabiliyorlar-sanal psikoloji. Dijital dünyasına çok erken giren çocuklar sosyal yaşamda nasıl davranmaları gerektiğini yeterince öğrenmeyebilir ve sosyal yetenekleri yeterince gelişmeyebilir.
Çocuklar, gerçeklikle sanal dünyayı karıştırabiliyorlar. Bu doğrultuda Güney Afrika ve Türkiye’den verilen şu örneklerin hiç de uç olgular olmadığı bilinmelidir.
“En sevdiği karakterlerden Batman, Süperman ve Robocop’u taklit etme- etmeğe çalışan dört
yaşındaki S. Gawryjoiek,kendisine alına Süperman kıyafetini giydikten sonra, babasına ‘tutuklandın’ diye bağırdı ve onu öldürdü (1992). ”
“Rambo filmlerinin meraklısı olan orta son sınıf öğrencisi M.Y dolabın üzerine duran silahı alarak ‘Hey işte Rambo geldi’ diyerek annesine doğrulttu ve onu vurdu (1995).”
Bu cinayetler, öte yandan, silahlarda kilit sistemini gündeme getirmektedir. Eğer bu silahlarda yalnızca sahibi tarafından açılabilen bir emniyet sistemi (kilitleme sistemi) olsaydı, çocuklar bu silahları buldukları zaman ateşleyemezlerdi. Nitekim, ABD’de kilit sistemi ile ilgili yasayı kabul eden eyaletlerde çocukların karıştığı silahlı kaza olaylarının oranı % 26’ ya inmiştir.
Eric B. Elbogen ve Nico Verykoukis tarafından kaleme alınan “Şiddet ve Ruhsal Hastalıklar-Risk Faktörlerinin Yeniden Düşünülmesi ve Kamu Güvenliğinin Artırılması” (Violence and Mental Illness-Rethinking Risk Factors and Enhancing Public Safety) eseri5 aşağıdaki noktalara dikkat çekerek rotayı değiştirmeye çalışmaktadır:
1. Yaygın olarak duyurulan şiddet eylemlerinden akıl hastalığını sorumlu tutmak, akıl hastalığının şiddetteki rolünü abartmaktadır. Akıl hastalığı olan kişilere karşı, kitle iletim araçları ve bilişsel önyargılarla sürdürülen uzun bir damgalama geçmişi vardır. Tüm bunlar, her bir şiddet eyleminin altında yatan çoklu nedenlerin doğru bir şekilde değerlendirilmesini engellemektedir.
2. Akıl hastalığı ile adam öldürme gibi ciddi şiddet suçlar arasında güçlü bir bağlantı olduğunu kanıtlayan sağlam veya tutarlı bilimsel bir kanıt yoktur. Akıl hastalığı, birçok farklı şiddet eylemi türü için risk faktörleri arasında alt sıralarda yer almaktadır. Genç ve erkek olmak, suç geçmişi, silah erişimi, öfke düzensizliği, psikopatik özellikler (empati ve pişmanlık eksikliği dahil), alkol ve uyuşturucu kullanımı ve yoksulluk gibi çok sayıda başka risk faktörü, şiddetle daha güçlü veya daha tutarlı bağlantılar göstermektedir.
3. Şiddetin kavramsallaştırılmasını akıl hastalığını bağlayarak basitleştirmek, odak noktamızı daha hayati risk faktörlerine odaklanmaktan uzaklaştıracağından şiddeti önlemek için yetersiz müdahalelere yol açacaktır. Sonuç olarak toplum, şiddete karşı koruyacak politikaları ve diğer güvenceleri uygulama fırsatlarından yoksun kalacaktır.
Kolektif Şiddet
Şiddet türü davranışın birden fazla nedeni olmalıdır. Aslında tüm insan davranışlarının birden fazla nedeni vardır. Toplumsal şiddet, toplumda bireyler, kümeler veya kurumlar arasında güç ilişkileri temelinde ortaya çıkan fiziksel, psikolojik ya da yapısal zarar verme eylemlerinin tümünü kapsayan şiddet türüdür. 6
Bu ülkede toplum mühendislerince sahnelenen 1970’li yıllarda “iti ite kırdırma” oyunu sonucu beş bin genç öldürüldü. Toplum kendi bağrından beş bin genç katil çıkarıverdi. Bu total bugün için de (adam öldürme ve ölümlü trafik kazaları ile) varlığını fazlasıyla korumaktadır. Japonya gibi bir ülkede tenis oynayan/piyano çalan beş bin genç bulabilirsiniz ama bu kadar potansiyel katil genç toplayamazsınız.

Çoğu durumda, başkalarına yönelik şiddet, yalnızca tedavi edilmemiş akıl hastalığı (örneğin akut psikotik semptomlar), madde kullanım sorunları, işsizlik ve antisosyal arkadaşlar gibi "kriminojenik risk faktörleri" olarak adlandırılan bir dizi başka etkenle birleştiğinde ortaya çıkar.
Ciddi ruhsal hastalıklarda şiddete yönelik risk faktörlerine bakıldığında görülen tablo şöyledir
1. Ciddi ruhsal hastalığı olan bireylerin çoğu tehlikeli değildir.
2. Şiddet eylemlerinin çoğu akıl hastası olmayan kişiler tarafından işleniyor.
3. Ciddi ruhsal hastalığı olan bireyler, şiddet eylemlerinde bulunmaktan ziyade şiddet eylemlerine maruz kalmaktadırlar.
4. Genç bir erkek olmak veya madde bağımlısı olmak (alkol veya uyuşturucu) akıl hastası olmaktan daha fazla şiddet içeren davranış riski taşır.
5. Ciddi ruhsal hastalığı olan ve etkili tedavi gören kişilerin genel nüfustaki bireylerden daha tehlikeli olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur.7
Öldürmeler arasında bir tür toplumsal öç alma duygusuna (rövanş) kapılma şeklinde toplu katliama
(mass killer’e) tanık olunmaktadır. “Beni bu hale getirdiniz” diyerek öç alıcı bir biçimde fazlaca insanı öldürmeye yeltenmektedirler. Bu kişiler insan olarak çok güçsüzdürler. Sosyal dışlanma saldırıya neden olmaktadır. Ötekileri tarafından dışlanan kişiler kendilerine zarar verenleri ve hatta zarar vermeyenleri de mağdur etmeleri olasılığı fazladır.
Bunlarda paranoyanın özel bir biçimi var. Yaşamın adaletsiz, herkesin onlara karşı olduğuna inanma ve sorunların sebebi olarak kendileri hariç öteki insanları suçlama hali söz konusudur. Prof. J. A. Fox’a göre, “hatayı hep başkalarında ararlar. Sorunlarından başkalarını sorumlu tutarlar”. “Hayatın yaşanmaya değer olmadığına inandıklarında, ötekileri de kendileriyle birlikte götürmeye karar verirler.”8
Bu kişiler, toplumsal normları benimseyememiş, ilkel adaletsizlik duyguları/küs olgusunun egemen, kültürel çatışma içinde, kendilerine karşı beslenen önyargı veya ayrımcı işlemler nedeniyle oluşan çeşitli uyum biçimlerine giren, rollerle özdeşleşen gençler bazen isyankâr yığınlara dönüşmekte, linç girişimlerine veya kapkaç türü suç işlemeye yönelmektedirler. Bu kolektif birlikteliği, örgüt etmenleri, dayanışma, norm benimseme ve rol tanımını göz önüne alarak şu gelişim çizgisinde gösterebiliriz:
Bir uçta organize, belli bir süre paylaşılan işlevler ve amaçlar etrafında kişilerin kolektif dayanışması, normal bir grup oluştururken, diğer uçta, anonimlik, kendiliğinden oluşuveren liderlik, anlık duygu ve telkinle motive edilen/yönlendirilen bireyler (örneğin linç girişiminde bulunan kalabalık, protesto eyleminde bulunan gençler/korsan mitingler, panik içindeki halk) bir kitle veya kalabalık oluşturmak- tadır.9 Kalabalık ekseriya birikmiş duygular, yoğun davranış ve şiddet olgusu ile ilişkilendirilmektedir. Toplumda beliren her türden ritimler, ötekilerin düşünce, duygu ve tepkiler beklentisini kolaylaştırmakta ve bu süreçle beliren senkronizasyon sinerji üretebilmektedir.
Grup yapısında bir norm belirmekte ve bu norma uyarlı bir davranış beklenilmektedir. Gruba katılanlar kendi kimlikleri yitiriyor gibi gözükse de sosyal bir kimlik kazanmak uğruna bunun gerçekleştiği unutulmamalıdır. Bunlar saldırgan olabileceği gibi olmayabilirler de. Saldırganlık seçildiğinde önemli özellik saldırganlığın grup üyelerince meşru görülebilmesidir. Unutulmaması gereken, kolektif yapıtla- rın varlık ve anlamının diğer bir kitlenin varlığı ile oluşmasıdır. Karşılıklı etkileşim sürecinde tarihsel ve/ya sosyal boyutta anın oluşturduğu tepkiler bağlamında (örneğin bir karşılaşma öncesi/ sonrası spor kulüpleri fanatiklerinin eylemleri) etkileşime girmektedirler.
Yukarıda iki kutuptaki kitle ve gruplar arasında yer alan sosyolojik kategori de grup benzeri olarak adlandırılabilir. Diğer kolektiflerden belli bir derece devamlılık göstermesi ile ayırt edilmektedir. Şiddet çetesi, grup benzeri türün ideal bir tipi olarak belirmektedir. Bu tipte katılımcılar genelde psikopat kişilerdir. En psikopat olanlar lider kadroyu oluştururken, daha az olanları marjinal üye/nefer olmaktadırlar. Bu türün kolektif yapısında ve dış toplumla olan etkileşiminde, dürtüsel olarak hissedilen amaçlara ulaşmada spontane şiddet gösterisinin eşlik ettiği, düşmanca ve saldırganca davranışa tanık olunmaktadır.
Anomi ve Şiddet
Toplumdaki “anomi” de toplumsal şiddeti, cinayetleri ve intihar eğilimini arttırmaktadır. “Anomi”nin belirtileri ise şunlar:
1. Kurallar belli olmadığı için, insanlar hayatta başarılı olma yollarını tıkalı görür.
2. Bireyler, gelecek için kendilerine koydukları hedeflerin geliştiğini değil, gerilediğini düşünür.
3. İnsanlar boşluk ve hiçlik duygusuna kapılır.
4. Toplumda güven duygusu azalır; bireyler destek için kurumlara da kişisel ilişkilere de güvene- mez.
5. Gelecek umudu yok olur.
6. Liderlere olan güven kaybolur.
Medyadaki abartılı tasvirler ve yaygın bilişsel önyargılar nedeniyle şiddet eylemlerinde ruhsal hastalığın rolünün genellikle abartılmaktadır. Bu bağlamda dikkatli olunması gereken önemli husus, damgalama ve bireyler üzerindeki olumsuz sonuçların yanı sıra, şiddetten ruhsal hastalığı sorumlu tutmanın, daha önemli risk faktörlerinin dikkate alınmasını ve bunlara yönelik müdahaleleri dışlayarak şiddetin azaltılmasını engelleyebileceğidir.
Şiddetin ortaya çıkması için akıl hastalığı ne gerekli ne de yeterli değildir. Akıl hastalığı ve şiddet ilişkili ise de bu bağlantı insanların düşündüğünden daha zayıftır. Öte yandan 'akıl hastalığı' ve 'akıl sağlığı sorunları' aynı şey değildir.
Ağır ruhsal hastalıkların davranış üzerindeki güçlü etkisi nedeniyle, halk arasında şiddet içeren davranışlar söz konusu olduğunda genellikle temel açıklayıcı değişkenler olarak yanlış algılandığını belirtmektedir.
Mahalle standartları, konut koşulları, mesleki ve finansal refah, sosyal destek ve ebeveynler ile aileler için davranışsal müdahaleler, şiddeti azaltmak için umut verici yollar olarak tanımlanmaktadır. İncelenen kanıtlar, sezgisel olarak etkili görünen bazı müdahale türlerinin şiddeti ve suçu azaltmada pratikte başarılı olmadığını göstermektedir.
Neden ve sonuçla ilgili sezgilerimizin sıklıkla gözden geçirilmesi gerekmektedir çünkü faktörler ve sonuçlar arasındaki ilişkiler, somut kanıtların yokluğunda mantığımızın açıklayabileceğinden daha karmaşık ve ayrıntılıdır.
Halkın belirli bir dizi ağır ruhsal hastalığın şiddet içeren davranışların çoğundan sorumlu olduğuna inanmasının hatalı olduğunu iddia etmesinde açıkça görülmektedir.
Gerilim, stres veya korku anlarında, şiddetle tepki vermek bazen kontrolü ele geçirmenin veya kendini savunmanın en hızlı yolu gibi görünebilir. Ancak, ilk tepki olarak şiddeti seçmek genellikle durumu daha da kötüleştirebilecek, uzun vadeli sonuçlar doğurabilecek ve daha olumlu bir sonuca yol açabilecek alternatif çözümleri gölgede bırakabilecek önemli riskler taşır. Bu riskleri anlamak, zorlu durumlarda daha güvenli ve daha düşünceli etkileşimler geliştirmek için çok önemlidir.
Çatışmanın Tırmanması
Şiddete başvurmanın en acil risklerinden biri, tırmanma potansiyelidir. Şiddet genellikle karşılıklı bir tepkiyi tetikleyerek, idare edilebilir bir durumu tehlikeli bir çatışmaya dönüştürür. Hararetli bir tartışma olarak başlayan bir durum, fiziksel zarara dönüşerek yalnızca doğrudan ilgili kişileri değil, aynı zamanda çevredekileri de tehlikeye atabilir. Bu zincirleme reaksiyon, asıl sorundan çok daha kötü sonuçlara yol açabilir.
Tırmanma, bir çatışmanın yoğunluğunun ve onu sürdürmek için kullanılan taktiklerin şiddetinin artması anlamına gelir. Her bir taraf içindeki değişimler, aralarındaki yeni etkileşim kalıpları ve mücadeleye yeni tarafların katılımıyla tetiklenir. Çatışma aşaması diyagramında, çatışmanın ortaya çıkmasından sonraki bir sonraki adım, çatışmayı nihayetinde acı verici bir çıkmaza doğru iter.
Çatışma sarmalı modeline göre, tırmanış, eylem ve tepkinin kısır döngüsünün bir sonucudur. Her tepki, kendinden önceki eylemden daha şiddetli ve yoğun olduğundan, sarmaldaki her misilleme veya savunma eylemi yeni bir sorun veya şikâyet yaratır.

Mukayeseli sosyolojik ve penolojik araştırmalar şunları sergilemiştir
1. Refah devletleri cezai kontrolü azaltmakta; eşit tretmana fazlaca ağırlık vermekte;
2. Şiddet eylemlerine az başvurulmakta; sosyal sorunları az bulunmaktadır. Tersi ise ekonominin hiç de eşit olmadığı; çok az sosyal refah ve koruyucu hizmetlerin sunulmasıdır.
Şiddet Pazarı: Şiddet her biçimde satıyor!
Şiddet, kitle iletişim araçları ve sosyal medya aracılığıyla günlük yaşamımızı giderek, bizleri daha fazla biçimleyen temel dinamiklerden biri haline geldi. Şiddetsiz biçimde çözülen çatışkılar ya da çözüm süreçlerinde kullanılan şiddetsiz yöntemler kitle iletişim araçlarında hiç yer almazken, herhangi bir eylemde molotof kokteyli/havai fişek kullanılması haber olabilmektedir. Şiddet her biçimde pazar bulabilmektedir.
Şiddetin Öngörülemezliği
Kötülük için birinci güç, insanın birey olmaktan çıkmasıdır. Bu, insanların grup içinde neden kötü olduklarını açıklar niteliktedir. Bu şekilde kişi sorumluluğu yayabilmektedir. İşlek bir cadde de mağaza camlarını elime aldığım bir sopayla kırarak gittiğimde bunu yapanın ben olduğunu bilmekteyim. Eğer 20 kadar insanla berabersem artık ben değilimdir. Grubun bir kısmı olarak kendimi kötü hissetmiyorum. Sorumluluk grupta yayılmaktadır. Grubun gücü o zaman sorumluluğu azaltmaktadır. Sorumluluğu başka şekilde de azaltabilirsin: Emirleri kabul ederek; artık ben değilim, diyerek. “Ben artık ne yapılmasını söyleyen bir başkasının enstrümanıyımdır”. İşte sorumluluğu azaltmanın bir başka yolu da anonimliktir.
Şiddet gösterisinde kişilerin tahrik olması de etkili olmaktadır. Tahrikin etkileri, insanın kendisine saygısını yitirmesi, karşılılık verememek gibi beklenen suçlarla açıklandığı gibi tahrikin nasıl algılanması ile de açıklanabilir. Tahrik edici ve düşmanca algılanan bir eylem öfkelenme ve saldırıdan sorumlu olmaktadır. Algı ve öfke arasında karşılıklı bir ilişki olabilir: Özel algılar öfkeye; öfkeli olmakta kişiyi saldırganca düşünmeye sevk edebilir. Aşağıdaki şemada görüldüğü üzere, karşılıklı ilişkiler algı ve davranış arasında olduğu gibi öfke ve davranış arasında da işlev görebilir.

İşte risk faktörlerini azaltmada atılacak ilk adım öfke yönetimini ele almaktır; çünkü öfkenin şiddetin güçlü bir göstergesi olduğu gösterilmiştir. Öfke için bilişsel davranışçı terapi (BDT) kılavuzu10 işlev görmektedir. Bu kılavuzlu öfke yönetimi tedavisi, gevşeme becerileri, bilişsel yeniden yapılandırma ve iddialı iletişim becerileri öğretmeye odaklanır. Amerikan Psikoloji Derneği, öfke yönetimi tedavisinden neler bekleyebileceğinize dair mükemmel bir özet sunar: "Öfke sorunlarınız için bir psikoloğa giderseniz, sizi tetikleyen faktörleri incelemeyi planlayabilirsiniz. Öfke deneyimlerinizin hem kısa vadede hem de uzun vadede nasıl faydalı veya zararlı olduğunu keşfedeceksiniz. Muhtemelen öfkeniz- den önceki düşünceleri inceleyecek ve bunların gerçekliği doğru bir şekilde değerlendirip değerlendir- mediklerini araştıracaksınız. Psikologlar ayrıca çatışmaları daha yapıcı bir şekilde çözmeyi ve öfkenizin zarar verdiği ilişkileri yeniden kurmayı öğrenmenize de yardımcı olabilir.11 Bir meta-analiz, yetişkin- lerde bilişsel davranışçı terapiye dayalı öfke yönetiminin genel suç tekrarı riskini %23, şiddet içeren suç tekrarı riskini ise %28 oranında azalttığını göstermiştir.12
Şiddet doğası gereği öngörülemezdir. Ne kadar yetenekli veya hazırlıklı olduğunuzu düşünürseniz düşünün, sizi hayal bile edemeyeceğiniz şekillerde utandıracak beklenmedik bir karakter veya durumla karşılaşabilirsiniz. Kişinin yeteneklerine aşırı güvenmesi, gizli silahlar, birden fazla saldırgan veya öngörülemeyen zayıf noktalar gibi değişkenler durumu hızla tersine çevirebileceğinden, tehlikeli yanlış hesaplamalara yol açabilir. Bu öngörülemezliğin farkında olmak, mümkün olduğunca şiddetli çatışmalardan kaçınmanın önemini vurgular.
Otomatik Risk Değerlendirme ve Yaygınlaşması
Risk değerlendirme araçları, bir bireyin tekrar suç işlemesi veya duruşmaya gelmemesi gibi belirli bir sonucun ceza adalet sisteminde gerçekleşme olasılığını tahmin etmek için nicel analiz kullanır. Risk değerlendirmesinin en yaygın kullanılan tanımı, bir popülasyonda bir sonucun ortaya çıkma olasılığını tahmin etmek için risk faktörlerini kullanma süreci olarak tanımlamaktadır. Amerikan Hukuk Enstitüsü (ALI) tarafından 2017 yılında yenilenen Model Ceza Kanunu, "kamu güvenliği için alışılmadık derecede düşük risk oluşturan suçluları saptamak için aktüeryal araç veya süreçlerin" kullanılmasını teşvik etmektedir. Kanun ayrıca suçluların rehabilitasyon müdahaleleriyle eşleştirilmesi için ihtiyaç değerlendirmeleri yapılmasını da öngörüyor. Bu bağlamdaki "risk faktörleri", (1) Yeniden suç işlemeyle istatistiksel olarak ilişkili olan ve (2) Yeniden suç işlemenin zaman içinde ortaya çıkmasını önleyen değişkenlerdir.
Risk değerlendirmesi, Amerika Birleşik Devletleri ceza adalet sisteminin her aşamasında, kolluktan tutuklama öncesi gözaltı, hüküm verme, ıslah ve şartlı salıvermeye kadar yaygın bir rol oynamaya başlamıştır. Konunun incelendiği hemen hemen her karar alma durumunda, istatistiksel olarak geliştirilen öngörücü araçların insan yargılarından daha iyi performans gösterdiği saptanmıştır.13
Risk değerlendirmesi, sonuçları tahmin etmek için tasarlanmış bir süreci içermekte; hangi sonucun tahmin edileceği, kullanıldığı ceza ortamına bağlı olabilir ve risk, yeniden suç işleme veya duruşmaya gelmeme, madde bağımlılığı veya diğer sonuçları içerecek şekilde tanımlanabilir.
Bu bağlamda hapis cezasına bağımlılığı(!) azaltma çabaları egemen olmuş ve büyük ölçüde, daha az riskli suçlular da dahil olmak üzere suçluları cezaevinden uzaklaştırma çabalarına odaklanılmıştır. Bu durum, bu tür suçluların doğru bir şekilde saptanmasını daha da önemli hale getirmektedir. Bu konudaki eleştiriler, risk araçlarının tasarımındaki şeffaflık eksikliği ve önyargı potansiyeline odaklanmıştır.
Kuşkusuz, risk ilkesi, özellikle programlama kaynaklarının tekrar suç işleme riski daha yüksek olan kişilere yoğunlaştırılması gerektiğini ön görmektedir. Mükerrir suçluluğu önlemek için yüksek riskli bireylerin genellikle daha yüksek dozda veya yoğunlukta programlamaya ihtiyaçları vardır. Bu konuda geliştirilen risk ölçeri dokuz risk azaltıcı müdahale içermektedir. Bu doğrultudaki MnSTARR 2.0, birden fazla mükerrer suçlu olma riskini değerlendiren tam otomatik bir araçtır. Bu araç, çeşitli federal, eyalet ve yerel yargı bölgelerindeki hükümlü ve/veya denetimli serbestlik altındaki kişilerle yapılan ulusal anketlerden elde edilen verileri kullanan temel veri tabanı, 20.000 bireysel risk ve ihtiyaç profili içermektedir. Veriler, mükerrer suç işleme oranlarını saptamakta ve ardından risk ve ihtiyaç faktörlerine göre birey için uygun programı belirlemektedir. Ayrıca, raporlanan bilgiler, suçlunun kendine özgü ihtiyaçlarına uygun bir programla eşleştirilmesi durumunda, mükerrir suçlu olma oranında beklenen tahmini azalma yüzdesini de içermektedir.14
Sonuç
Akıl hastalıkları ile şiddet/suçluluk arasındaki ilişki ekseri kişilerin düşündüğü kadar kuvvetli değildir. Akıl hastalığı ve şiddet ilişkili ise de bağlantı insanların düşündüğünden daha zayıftır.15 Akıl hastalığı toplumda şiddetin önde gelen nedenlerinden biri değildir, ancak akıl hastalığı olan kişilerin akıl hastalığı olmayanlara göre daha yüksek şiddet sergilediği bildirilmektedir. Ne kadar "yüksek" olduğu, akıl hastası olan kişinin fiziksel istismara uğrama geçmişi, hapiste yatan bir ebeveyne sahip olma, yoksulluk içinde yaşama, işsiz ve maddi sıkıntı içinde olma veya yetersiz sosyal desteğe sahip olma gibi başka risk faktörlerine sahip olup olmadığına bağlıdır. Akıl hastalığı olan kişiler, kuşkusuz, bu risk faktörlerine karşı diğerlerine göre daha savunmasızdır. Bu anlamda, akıl hastalığının şiddet eyleminin "tek" nedeni olduğunu söylemek basitleştirici olur, çünkü bu hastalık birden fazla risk faktörünün oluşturduğu bir ağ içinde var olmaktadır. Akıl hastalığı, kuşkusuz, boşlukta var olmaz; onu bir kişinin tüm varlık ve geçmişsinden yapay olarak tecrit edip şiddet eyleminin tek ve yegâne nedeni olduğu söylemek abartı olacaktır.
Akıl hastalığı olan (Non compos mentis) doğası gereği şiddet yanlısı olmadığı gibi ortalama bir insandan daha fazla da şiddet yanlısı değillerdir. Belirli durumlarda, semptomları tedavi edilmediğinde veya semptomlarını şiddetlendiren maddeler kullandıklarında şiddet yanlısı hale gelirler.16 Yalnız yüksek düzeyde psikopatiye sahip bireyler genellikle yüksek riskli suçlular olarak sınıflandırılmakta; genellik- le öfkeli ve sinirlidirler, mağduriyet duygusuna yatkındırlar, başkalarının niyetlerinden şüphelenirler, düşmanca, saldırgan, güvenilmez, suçluluk duygusundan yoksun, ben-merkezci, uyumsuzdurlar ve değişime pek yatkın değildirler.17
https://hukukihaber.net/Suçlar-ve-Psikopatlaşan-Suçlular
Tolga Şardan. “Yakalanamayan suç makinesinin sicili ve infaz yasası” T 24 (24/10/2025)
Sonuç olarak, şiddet bilmecesini çözmek için, şiddetin altında yatan çok sayıda faktörün, özellikle de her şiddet eyleminin bir parçası olan şiddeti tanımlayan risk faktörlerinin ele alınması gerekir. Bu doğrultuda şiddetin bir tercih olarak kabul edilebilirliğini ve uygulanabilirliğini azaltmaya yönelik stratejilere öncelik vermelidir. Şiddeti sürekli olarak akıl hastalığına bağlamak, kuşkusuz, daha güçlü risk faktörlerini ortadan kaldırmayacaktır. Yalnız, akıl hastalığı belirtileriyle ilişkili olabilecek şiddeti önlemek için, kişileri mümkün olan en erken zamanda etkili tedaviye erişmeleri sağlanmalıdır(!).19
“Kendini-nefsini tutamayan bir kişide dürtüler, bir kişiyi amaçlarının tersine yöneltir. Akıllı görüşlerin yanı sıra, karşıt anlamda ve etkide mantık dışı görüşler de vardır.” Aristo
Av. Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel
------------------
1 Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Akıl-Hastası-Suçlular-ve-Cezai-Sorumluluk Ne adalet istatistiklerinde ve ne de Adli Tıp kurumunda bu türden istatistik verilerine yer verilmemektedir. İngiltere için bk. “Statistics of Mentally Disordered Offenders in England and Wales”
2 Psikiyatr Thomas Szasz’a göre, bunlar yalnızca sorunlu davranışlardır. Ne akılla ve ne de hastalıkla ilgilidir. Kişi ötekileri rahatsız edecek şekilde davranışında sapma gösterdiğinde, kişinin neden böyle olduğuna doyurucu bir açıklama getirilemediğinde kişinin aklından zoru olduğuna ve bunun uygun olmayan, kabul edilemez davranışa neden olduğu sonucuna varılır. Bunları açıklamak için, Szasz, dikkatlerimizi bilinç altında yatan nedenler yerine insanların bu davranışlarını nasıl öğrendiklerine çevirmemiz gerektiğine işaret etmektedir. Garipsenecek veya kabul görmeyen bir davranışın orijini nedir sorusunu sormak, “bazı kadınların neden hırsızlık yaptığını”, “bazı kişilerin ırza geçme suçunu neden işledikleri” ve “bazı çocukların babalarına karşı neden isyankâr/tecavüzkar olduğunun” sorulmasına benzemektedir. Yanıtları ise kişilerin akıllarındaki bir hastalığa değil, yaşamlarındaki özel deneyimlerine dayalıdır. Bkz. T.S.Szasz.The Myth of Mental Illness, New York: Harper ve Row, 1986.
3 Nisan 2007 tarihinde Virginia Tech Üniversitesinde işlenen ve 33 kişinin ölümünü ile sonuçlanan kitlesel cinayet olgusunda Cho Se’nun intihar etmesi olayının altında çevresinde kendisine yüz vermeyen bir kişinin yalnızlığı, dramı yatıyordu. Bu yalnızlık veya etrafındaki kişilerce küçümsenmesi ve/ya dalga geçilmesi sonucu yalnızlık duygusuna kapılan kişide öç almaya yöneltecek derecede aklını çarpıtması söz konusu olabilmektedir. Burada bir tür toplumsal öç alma duygusuna(rövanş) kapılma söz konusudur: “Beni bu hale getirdiniz” diyerek öç alıcı bir biçimde fazlaca insanı öldürmeye yeltenmektedirler. Kendilerini insan olarak çok güçsüz gören bu tür insanlar öç almaya yönelmektedirler. Kuşkusuz, medyanın olayı inceleme biçimi de sonraki kitlesel katiller için eylemin daha dehşet verici bir şekilde yapılması için tahrik edici olmaktadır. Bu tür katillerdeki ilginç bir yan da suçlarını en ince ayrıntısına kadar planlamalarıdır: ne giyecekleri v.s. ABD okullarda işlenen mass katil suçlarında faillerin profilini belirleme çalışması bunlara özgü bir karakter ortaya çıkaramamıştır. Her tür psişik yapıdaki kişide, iyi aile, kötü aile çevresi, zengin-fakir aile yapısının hiç fark etmediği görülmüştür. İnsan psikolojisi genelde Cho Se gibi suçluları ya psikopat ya manik-depresif ya da şizofren olarak algılar ve anlamaya çalışır. Cho’nun ruh hali, öldürdüğü kurbanlarının ona bunu yaptırdığını hissetmesi de aslında kendisinin ne kadar ciddi bir klinik vaka olduğunun önemli bir kanıtıdır. The Lucifer Effect-Understanding How Good People Turn Evil adlı eserin yazarı psikolog Philip Zimbardo’ya göre, yalnızlık ve utangaçlıktan mustarip, öfke dolu kişiliklerin şiddete yönelimleri çoğu zaman an meselesidir. Aşkına yanıt alamadığı kızdan başlayarak öldürdüğü 33 kişinin, zenginliklerini veya akademik başarılarını kendi ruhunu hapseden nedenler olarak gözlemlemesi, aslında Cho’nun bu tür şiddete başvurmasının en temel nedeni olarak görünmektedir. Adamın kafası öldürmeye formatlanmış durumdadır (Mind set for murder!). https://hukukihaber.net/Şiddet-Sarmalı-Anatomisi
4 Copycat Killers (www.reelz.com/copycat-killers). Suç modellerinin kaynağı olarak medya, tarihsel olarak küçümsenmiştir. "Taklit etkisi" terimi, XX. yüzyılın başlarında, kriminologların, Nisan 1888 ile Şubat 1891 arasında Londra'da "Karındeşen Jack" tarafından işlendiğine inanılan 11 cinayetin medya raporları ile cinayet dizisi arasında bir korelasyon gözlemlemesinden sonra ortaya çıktı. Benzer bir olgu, 1774 tarihli 'Goeth'nin romanı Genç Werther'in Acıları'nı takip eden genç erkeklerin intiharlarıyla ilgili olarak gözlemlendi. XX. yüzyılda medya geliştikçe, taklit suç modellerinin incelenmesi artış kaydetmiş, böylece taklit suçuna ilişkin baskın çağdaş görüş, medya kaynaklı aktarımlar oldu. Çoğu taklitçi suçlunun istediği reklamı medya onlara vermektedir. Aslında, bir suçun taklit suç olup olmadığını gerçekten belirlemenin tek yolu, suçluyu yakalamak ve bunu neden yaptığını saptamaktır. Ve o zaman bile, çoğu zaman failin doğruyu söylemesine güvenmek zorunda kalırız. Ayrıca bkz. Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Kopya-Suçlar-ve-Kopyacı-Suçlular
5 Eric B. Elbogen and Nico Verykoukis. Violence and Mental Illness-Rethinking Risk Factors and Enhancing Public Safety, NYU Press, 2023-The danger of repeatedly blaming mental illness for violence- Şiddetin sebebi olarak akıl hastalığını tekrar tekrar suçlamanın tehlikesine işaret edilmektedir.
6 2023 yılında Türkiye’de 171 bin 881 çift “şiddetli geçimsizlik” nedeniyle boşandı. En çok boşanma, enflasyonun etkilerinin daha yüksek olduğu İstanbul’da görüldü. Bir yılda 33 bin 297 çiftin boşandığı İstanbul’u, 14 bin 345 boşanma ile Ankara, 13 bin 639 boşanmayla İzmir izledi. 171 bin boşanmadan sadece 6 bin 830’unun zina, terk, cürüm, cana kast gibi sebeplerden, 165 bin 51 boşanma ise şiddetli geçimsizlikten... 5 bin 126 çiftin evlendikten sonra daha bir yıl bile dolmadan birbirleriyle kanlı-bıçaklı olarak mahkemeye koşmaları, enflasyonun yarattığı geçim derdinin toplum psikolojisi üzerindeki yıkıcı etkisini gösteriyor! Bkz. Mehmet Önal. “Sosyal şiddeti önlemede ailenin gücü” T 24 13/10/2024. İstanbul'un suç orduları haritası Timur Soykan açıklıyor...Onlar Youtube
7 Konuyla ilgili yapılan her çalışma, ruhsal hastalığı olan kişilerin çoğunun şiddete eğilimli olmadığını göstermektedir. Hatta, bu ruhsal hastalığı olan kişilerin, olmayanlara göre şiddet mağduru olma olasılığı daha yüksektir. Bk. Desmarais SL, Van Dorn RA, Johnson KL, Grimm KJ, Douglas KS, Swartz MS. Community violence perpetration and victimization among adults with mental illnesses. Am J Public Health. 2014;104(12):2342– 2349. http://doi:10.2105/ AJPH.2013.301680.
8 Nisan 2007 tarihinde ABD Virginia Tech Üniversitesinde işlenen ve 33 kişinin ölümünü ile sonuçlanan kitlesel cinayet olgusunda öğrenci failin (Seung- Hui Cho) intihar etti. Cho katliamdan önce NBC Televizyonu’na postaladığı videoda “Bana başka bir seçenek bırakmadınız. Şimdi hepiniz ellerinde kan var. Ve o kanı hiçbiriniz temizleyemeyeceksiniz.” Bu tür kişiler sorunları neyse tek çözümün cinayet olduğu fikrini geliştiriyor ve bu düşüncede takılıp kalıyorlar.
9 Bu konudaki başlıca teoriler şunlardır: Deindividuation teorisi- Bireyin bir grup veya kalabalıkta tümden birleşimi ve kişisel kontrolün kaybıdır. Convergence teorisi- Bireylerin düşünce, duygu ve eylemleri eşzamanlıdır. Fiziki bir kalabalık olmaktan çıkıp, psikolojik bir kalabalık oluşmaktadır. Bkz. J. van Ginneken. Collective Behavior and Public Opinion, Lawrence Erlbaum Associates, London, ss.75-90, 2003. Linç kültürünün hortlaması için bk. N.Doğru. “Ankara’da yine linç!” Sözcü (12/05/2019) s.3. Ayrıca bk. S. Vural. “Linç Rejimi” Kriminolojik Yazılar, Savaş, 2015, ss.161-199. F Tepecik. Uluslararası Adalet İstatistiklerinde Kasten Adam Öldürme, TAAD E 9 (36), ss. 147-181. Kadına karşı şiddet ve cezasızlık kültürü.- Denizer Şanlı Altıntaş Altınbaş Üniv.Hukuk Fak. [email protected]; Mehmet Önal “Kadınları kim, neden öldürüyor?” T24 17/09/2023. Selçuk Şirin. Ya Adalet Ya Sefalet. Doğan Kitap 2023. “Kadına şiddetin kötü bir davranış olduğunu okulda öğrenen çocuk akşam televizyonda, haberlerde ya da evde tersini görünce okulun gerçeklerden kopmuş bir ortam olduğunu da öğreniyor. Hatta çocuk böyle zehirli bir ortamda uzun süre yaşayınca bu sefer okulda öğrendiklerinden dolayı toplum içinde ayrık otu olarak bile kalabiliyor.” Bk. Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Şiddet-ve-Ateşli-Silahlar
https://hukukihaber.net/Yoksulluk-ve-Şiddet https://hukukihaber.net/Şiddet-Psikolojisi-Saldırganlığı-ve-Kökenlerini-Anlamak
10 Öfke için bilişsel davranışçı terapi (BDT) kılavuzu için bk. Reilly PM, Shopshire MS. Anger Management for Substance Abuse and Mental Health Clients: Cognitive Behavioral Therapy Manual. Washington, DC: US Department of Health & Human Services; 2019. https://store. samhsa.gov/product/Anger Management-for-Substance-Abuse-and-Mental-Health- Clients- A-Cognitive-Behavioral-Therapy-Manual/PEP19-02 01
11 American Psychological Assessment. Understanding anger: how psychologists help with anger problems. Washington, DC: American Psychological Association; 2017. https://www.apa.org/topics/anger/understanding.
12 Sammut Henwood K, Chou S, Browne K. A systematic review and meta- analysis on the effectiveness of CBT informed anger management. Aggress Violent Behav. 2015;25B:280– 292. http://doi:10.1016/j.avb.2015.09.011.
13 U.S. Department of Justice. Artificial Intelligence and Criminal Justice, Final Report, December 3, 2024.
14 Bk.U.S. Department of Justice. Reducing Recidivism and Improving Programming in the San Francisco Adult Probation Department, September 2017.
15 Ruhsal sorun yaşayan insanların adam öldürme suçunu işleme ihtimali konuda en çok başvurulan araştırmalardan biri 1998’de ABD’de yapılmıştır. Hastanenin psikiyatri bölümünden taburcu olan 1000 hasta bir yıl süreyle 10 haftada bir kontrol edilmiş. Aynı mahallede oturup da hastanede kalmamış diğer insanlarla kıyaslandıklarında, genel olarak alkol ve uyuşturucunun devreye girmediği şiddet olaylarına karışma bakımından iki grup arasında herhangi bir fark bulunamamış. Ancak bağımlılık yaratan madde kullanımı söz konusu olduğunda her iki grup mensuplarının da şiddete daha meyilli oldukları görülmüştü. Ruhsal hastalığı olan insanlar madde kullanımına daha yatkındı. Fakat tek başına ruh sağlığı sorunu insanları daha şiddet yanlısı kılmıyordu. İngiltere’de bir yılda işlenen cinayetlerin 50 ila 70’inden sorumlu kişilerin suç işlendiği sırada akıl ve ruh sağlığı sorunları yaşadığı biliniyor. Fakat bunlar bu tür sorunlar yaşayan 7 milyon insan içinde çok küçük bir orana tekabül ediyor. Halkın üçte birinden fazlası, ruhsal sağlık sorunları olan kişilerin şiddete eğilimli olma olasılığının daha yüksek olduğunu düşünüyorsa da ciddi ruhsal hastalıkları olan kişilerin şiddet suçlarının faili olmaktan ziyade kurbanı olma olasılığı daha yüksektir. Gerçeklere bakıldığında görünen tablo şöyledir:
• Şiddet suçlarının ve cinayetlerin çoğu, akıl sağlığı sorunları olmayan kişiler tarafından işlenmektedir.
• Akıl sağlığı sorunları olan kişiler, başkalarına göre kendilerine daha fazla zarar verirler: Birleşik Krallık'ta intihar sonucu ölen kişilerin yüzde 90'ı akıl sağlığı sorunları yaşamaktadır.
16 Dr. Jeff Borensten Healthy minds-411-Violence and Mental Illness YouTube
17 https://hukukihaber.net/Şiddet-Psikolojisi-Saldırganlığı-ve-Kökenlerini-Anlamak
19 https://hukukihaber.net/Şiddet-ve-Ateşli-Silahlar
https://hukukihaber.net/Tehlikeli-Suçlular
https://hukukihaber.net/Akıl-Hastası-Suçlular-ve-Cezai-Mesuliyet






