I. Genel Olarak

Bu yazımız ile, özel soruşturma usulüne riayet edilmemesinin müeyyidesinin ele alınıp irdeleneceği yazılara mukaddime olması amaçlanmaktadır.

Ceza muhakemesinde kural, suç işlendiğine dair şüphenin varlığı hâlinde herkes hakkında genel soruşturma usulünün uygulanmasıdır. Ancak bazı meslekler, yerine getirdikleri kamusal işlev nedeniyle özel usullere tabi tutulmuştur. Avukatlık mesleği de bu bağlamda istisnai bir konuma tabi tutulmuştur.

Avukatlık mesleğinin ceza muhakemesi bakımından bazı hususlarda genel kuraldan ayrı istisnai bir statüye tabi tutulmuş olması, avukatlara tanınmış kişisel bir ayrıcalık olarak değil, savunma hakkının etkin biçimde kullanılabilmesinin zorunlu bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Çünkü, avukatın mesleki faaliyeti sebebiyle sürekli ceza tehdidi altında bulunması, yalnızca avukatı değil, temsil ettiği kişinin adil yargılanma hakkını da doğrudan etkiler. Aksi takdirde avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle maruz kalabilecekleri ceza soruşturmaları sebebiyle görevlerini etkin bir şekilde icra etmeleri son derece zorlaşacaktır.

Savunma fonksiyonunun serbest ve baskıdan uzak şekilde yerine getirilmesini korumaya yönelik olarak kabul edilmiş olan özel soruşturma usulü, uygulamada özellikle mesleki faaliyet–meslek dışı faaliyet, diğer bir ifadeyle görev–görev dışı fiil ayrımının son derece dar yorumlanması suretiyle etkisizleştirilmektedir. Bu durum ise doğal olarak, uygulamada yaygın bir eleştiri ve yakınmaya sebebiyet vermektedir.

Avukatlar bakımından özel soruşturma usulü gereklerine birçok durumda başlangıçta yeterince dikkat/riayet edilmeyip sonrasında telafi edilmeye çalışıldığını ifade etmeliyiz. Bu durum haliyle yaşanan/gerçekleşen birçok mağduriyetin fiilen telafi edilememesine yol açmaktadır. Bu sebeple, ceza yargılaması bakımından görevli ve yetkili süjelerin bu hususa, yani özel soruşturma gereklerine azami riayet etmesi gerekir (Anayasa m. 36, Ceza Muhakemesi Kanunu m. 130).

II. Avukatlık Mesleğinin Ceza Muhakemesindeki Konumu ve Özel Soruşturma Usulünün Normatif Dayanağı

Avukat, yargının kurucu unsurlarından biri olup hâkim ve savcıdan farklı olarak devleti değil bireyi temsil eder. Bu temsil ilişkisi, çoğu zaman devletin cezalandırma yetkisine karşı bireyin savunulmasını içerir. Bu yönüyle avukatlık faaliyeti, ceza muhakemesinde çatışmalı alanın tam merkezinde yer almakta; avukatın beyanları, dilekçeleri ve savunma stratejileri sıklıkla suç isnadı tehdidiyle karşı karşıya kalabilmektedir. İşte bu risk, kanun koyucunun avukatlar bakımından özel bir soruşturma rejimi öngörmesinin temel gerekçesini oluşturmaktadır (Centel, N./Zafer, H., Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta, İstanbul, 2022, s. 102).

Avukatlar hakkında uygulanacak özel soruşturma usulünün temel dayanağı 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesi ve devamı hükümleridir.

Avukatlık Kanununun 58. maddesi şu şekildedir;

Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve kayıtlı olunan baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanununun duruşmanın inzibatına ilişkin hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, bu hükümlere göre avukatlar tutuklanamayacağı gibi, haklarında disiplin hapsi veya para cezası da verilemez.

III. Özel Soruşturma Usulünün Kapsamı

Özel soruşturma usulü, avukatın her türlü fiili bakımından değil, yalnızca mesleki faaliyetle bağlantılı eylemler yönünden uygulanır. Bu noktada görevle bağlantının doğru tespiti hayati önem taşır.

Avukatları mesleki faaliyetleri ile Türkiye Barolar Birliği veya baroların organlarındaki görevlerinden kaynaklanan ya da görevleri sırasında işledikleri suçlar özel soruşturmanın kapsamını oluşturur (Küçük, B., Avukatlar Hakkında Ceza Soruşturma ve Kovuşturma Usulü, Ankara 2021, s. 67).

Mesleki faaliyet en genel şekliyle, avukatın müvekkili adına yaptığı tüm hukuki işlemler, sunduğu dilekçeler, savunma stratejisi kapsamında kullandığı ifadeler ve dosya kapsamındaki değerlendirmeleri olarak tanımlanabilir.

Buna karşılık, mesleki faaliyetle ilgisi bulunmayan tamamen kişisel fiiller, genel soruşturma usulüne tabidir (Sarsıkoğlu, Ş.,Türk Ceza Muhakemesinde Hukukunda Soruşturma İzni ve Özel Soruşturma Usulleri, Ankara 2023, s.218; Küçük, s. 67). Buna göre, istisnası (Av. K. 61) olmakla birlikte, kişisel suçlarından dolayı avukatlar hakkında soruşturma yapılması genel hükümlere tabidir Mahmutoğlu, F.S./Karadeniz S/Akın B., Avukatların Görev Suçları, Yargılama Rejimi ve Disiplin Hukuku, İstanbul 2023, s. 206).

Yukarıda da ifade edildiği üzere, uygulamada sıkça görülen hata, bu ayrımın şekli biçimde yapılması ve görevle açık bağlantısı bulunan fiillerin “kişisel suç” olarak nitelendirilerek özel soruşturma gereklerine riayet edilmemesidir.

IV. Sonuç

Avukatlar bakımından özel soruşturma usulü, kişisel bir ayrıcalık değil; savunma hakkının kurumsal güvencesidir. Bu usulün ihlali, basit bir muhakeme hatası değil, Anayasal düzeyde bir hak ihlalidir.

Bu nedenle uygulamada;

Mesleki faaliyet-meslek dışı faaliyet ayrımında mesleki faaliyet kapsamının dar yorumlanmaması ve bununla bağlantılı olarak, özel yargılama usulü gereklerinin yerine getirilmesinin şekli değil, etkin bir güvence olarak işletilmesi gerekir. Aksi takdirde avukatın görevini olması gereken şekliyle yapamaması söz konusu olacaktır. Bu durumda ise müvekkilin savunma hakkı zayıflamış olacak ve böylelikle ceza adalet sisteminin meşruiyeti temelden sarsılmış olacaktır.