TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÇETİN KARANE VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/844)

 

Karar Tarihi: 13/12/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Soner GÖÇER

Başvurucular

:

1. Çetin KARANE

 

 

2. Medeni KARANE

 

 

3. Mert KARANE

 

 

4. Nadire KARANE

 

 

5. Şehriban KARANE

Vekilleri

:

Av. Nevroz UYSAL ASLAN

 

 

Av. İlyas TARIM

 

 

Av. Hüseyin TÜL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; Cizre'de terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen operasyonlar sırasında ölüm olayı meydana gelmesi ve konuya ilişkin etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının, cenazenin teslimi ile defin sürecinde zorluklarla karşılaşılması nedeniyle kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/12/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. PKK terör örgütü 12/8/2015 tarihinden itibaren Cizre ilçesinin de dâhil olduğu bazı merkezlerde öz yönetim ilan etmiştir. Öz yönetim ilan ettiği bölgelerde patlayıcıyla tuzaklanmış hendekler kazmak ve barikatlar kurmak suretiyle yalıtılmış bölgeler oluşturmaya çalışan PKK terör örgütü, kamuoyunda hendek olayları olarak adlandırılan ve aylarca devam eden bu süreçte roketatarlar, keskin nişancı tüfekleri, patlayıcılar ve otomatik saldırı tüfekleri kullanarak terör saldırıları düzenlemiştir. Okullar, hastaneler, barajlar, adliye binaları, ambulanslar gibi temel kamu hizmetlerini sağlayan eşya ve binaların yanında sivilleri de hedef alan bu terör saldırılarında 335 sivil hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi ve Derik kaymakamı şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu terör eylemlerinin engellenmesi, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sözde öz yönetim ilan edilen bazı bölgelerde mülki idare amirliklerince sokağa çıkma yasakları uygulanarak terörle mücadele operasyonları başlatılmıştır (hendek olayları, öz yönetim ilanları, PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi ve sokağa çıkma yasakları hakkında arka plan bilgisi ile ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28, 67, 346-348).

5. Başvuru konusu olay, yukarıda özetlenen operasyonların gerçekleştirildiği ve sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde yaşanmış olup başvuru formu ve ekleri ile Bakanlık görüşü ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. 10/2/2016 tarihinde, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının kararına istinaden, Cudi Mahallesi Niran Sokak'ta bulunan ve güvenlik güçleri tarafından C-3158 olarak belirtilen arka tarafı kısmen çökmüş, yıkık ve harabe haldeki 4 katlı binada arama yapılmıştır. Arama işlemi ve olay yeri, olay yeri inceleme ekiplerince kamera ve fotoğraflar vasıtasıyla kayıt altına alınmıştır. İşlem sırasında hâlen sıcak çatışmaların devam ettiği belirtilmiştir. Olay yerinde 5 (beş) ceset ile uzun namlulu silahlar, roketatarlar ve çok sayıda şarjör ve mermi bulunmuştur. Arama Tutanağı ve Olay Yeri İnceleme Raporuna göre arama neticesinde ele geçen bulgular özetle şöyledir:

i. Binanın 3. kat merdivenlerinde belden aşağısı parçalanmış bir erkek cesedi bulunmuştur. Ceset üzerinden bir adet telsiz ele geçirilmiştir.

ii. Yine binanın 3. kat koridorunda üzerinden M.E. adına düzenlenmiş kimlik çıkan bir erkek cesedi bulunmuştur.

iii. Binanın 4. kat koridorunda tamamen yanmış ve kemikleri kalmış vaziyette iki ceset bulunmuştur. Cesetlerin yanında 2 adet roketatar ve şarjörleri takılı vaziyette 2 adet de kalaşnikof marka uzun namlulu silah ele geçirilmiştir. Bu katın odalarının tamamen yanmış ve duvarların bir kısmının yıkık olduğu görülmüştür.

iv. Binanın 4. katında bulunan dairenin salonunda ve mutfağında molozlar arasında 3 adet kalaşnikof marka uzun namlulu silah ve bu silahlara ait 20 adet boş şarjör bulunmuştur.

v. Binanın çatı katında yaşı küçük olduğu değerlendirilen bir erkek cesedi bulunmuştur. Cesedin yanında 1 adet şarjörü takılı kalaşnikof marka uzun namlulu silah ve bu silaha ait 4 adet şarjör ele geçirilmiştir.

vi. Binanın çatı katında ayrıca 1 adet şarjörlüklü kemer ve 1 adet şarjörlüklü yelek ile 5 adet şarjör bulunmuştur.

vii. Binanın bodrum katında ise 1 adet şarjörü takılı olmayan kalaşnikof marka uzun namlulu silah, 2 adet hücum yeleği ve yeleklere takılı hâlde toplam 9 adet şarjör ve şarjörlere basılı vaziyette toplam 121 adet mermi ve 2 adet el telsizi bulunmuştur.

7. Aynı gün, binanın 3. kat merdivenlerinde belden aşağısı parçalanmış kimliği belirsiz erkek cesedi üzerinde, Cumhuriyet savcısı huzurunda, kamera kaydı ve fotoğraf çekimi ile kayıt altına alınmak suretiyle adli ölü muayene işlemi yapılmıştır. İşlem sırasında, belin alt kısmının iç organları ve kemikleri görünür vaziyette, sol bacağın dizüstünden, sağ bacağın ise diz altından tamamen parçalanmış vaziyette olduğu görülmüştür. Muayene sonucunda kesin ölüm nedeninin tespit edilememesi nedeniyle klasik otopsi işlemi yapılmasına karar verilmiştir. Ceset üzerinden çıkartılan kıyafetler, kriminal inceleme yapılabilmesi için muayene sırasında hazır bulunan olay yeri inceleme ekibine teslim edilmiştir. Olay yeri inceleme ekibince, cesedin her iki elinin iç ve dış yüzeyleri ile yanağından svap örnekleri ayrıca parmak izleri alınmıştır.

8. Yine aynı gün, Cumhuriyet savcısı huzurunda, kamera kaydı ve fotoğraf çekimi ile kayıt altına alınmak suretiyle otopsi işlemi yapılmıştır. İşlem sırasında cesetten, sağ avuç içinden 1,5x2 cm ebatında deforme olmuş metalik cisim ele geçirilmiş; ayrıca -cesedin kimliğinin tespiti maksadıyla- doku örneği de alınmıştır. Yapılan otopsi neticesinde, kişinin ölümünün pelvis ve ekstremite kemik kırıkları ile büyük damar yaralanmasından gelişen dış kanama sonucu meydana geldiği mütalaa edilmiştir.

9. Kolluk tarafından tanzim edilen ekspertiz raporuna göre cesetten alınan parmak izlerinin APFİS (Otomatik Parmak İzi Teşhis Sistemi) veri tabanı üzerinden sorgulanması neticesinde ölenin başvurucuların yakını olan M.K. olduğu tespit edilmiştir. Aynı raporda, faili meçhul olay yeri parmak izleri ile yapılan sorgulamada ise herhangi bir eşleşmeye rastlanmadığı belirtilmiştir.

10. Cesedin kimliğinin tespit edilmesi için ayrıca DNA incelemesi de yaptırılmıştır. Adli Tıp Kurumu raporuna göre ölen şahıs ve S.K.dan alınan DNA örneklerinin baba-oğul yönünden uyumlu olduğu ve ölenin başvurucuların yakını M.K. olduğu tespit edilmiştir.

11. M.K.nın babası S.K. ifadesinde -özetle- Cizre'de sokağa çıkma yasağı başladığında Mersin'de bulunduğunu, ailesinin sokağa çıkma yasağının dördüncü gününde Konak Mahallesi'nde ikamet eden halasının evine geçtiklerini, oğlu M.K.nın ise eve göz kulak olmak için konutlarında kaldığını ancak bir süre sonra M.K.dan haber alamadıklarını, kriz masasına gidip kan örneği verdiğini ve DNA eşleşmesi sağlanması neticesinde oğlunun öldüğünü öğrendiğini; M.K.nın oto yıkama işinde çalıştığını, herhangi bir örgüt bağlantısı olup olmadığını bilmediğini ancak böyle bir bağlantısı olabileceğini düşünmediğini beyan etmiştir.

12. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün uzmanlık raporuna göre cesetten alınan el ve yanak svaplarında ve cesetten ele geçen kıyafetlerde atış artıklarında bulunan antimion (Sb) elementi tespit edilmiştir.

13. Soruşturma kapsamında bir kısım gizli tanık, Cumhuriyet savcısı huzurunda M.K.yı fotoğraflarından teşhis etmiştir. Bu kişilerin konuyla ilgili beyanları özetle şöyledir:

i. Gizli tanık D.: Şahsın ismini bilmiyorum, kendisi YDG-H üyesidir. Nur Mahallesi'ndeki hendek ve barikatlarda kalaşnikof silahla nöbet tutardı, vatandaşları nöbet tutmaları ve barikat kurmaları yönünde tehdit ederdi.

ii. Gizli tanık B.: Şahsın ismini bilmiyorum, Nur Mahallesi'nde güvenlik güçleri ile silahlı çatışmalara girerdi. Daha sonra Cudi Mahallesi'ne geçerek çatışmaya devam etti. Cudi Mahallesi'nde çatışmalarda öldüğünü biliyorum.

iii. Gizli tanık G.: Şahsın ismini bilmiyorum, kendisini Cudi Mahallesi'nde barikat ve hendeklerde kalaşnikof silahla görürdüm. Ayrıca motosikletlerle ve yine silahlı olarak gezerken de görürdüm.

iv. Gizli tanık Y.: Şahsın ismini Gari olarak bilirim. N.B. isimli kişi, çatışmaların ilk başladığı dönemde kendisini ve başkaca 6 kişiyi alarak Cudi Mahallesi'nin üst tarafına çatışmaların yoğun olduğu yere götürmüştü. Kalaşnikof silah kullanırdı.

14. Başsavcılık, Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği yazıyla olayın meydana geldiği yerdeki kamuya ve özel kişilere ait tüm kamera kayıtlarının (araçlar dâhil) tespit edilmesi, görüntülerinin çözümlenerek tutanak hâline getirilmesi, olaya ilişkin bilgisi olan kişilerin tespit edilmesi ve beyanlarının alınması talimatı vermiştir. Ayrıca şahıs hakkında arşiv araştırması yapılmasını, olayın faillerinin tespit edilmesine yönelik araştırma yapılmasını istemiştir.

15. Kolluk tarafından düzenlenen Kamera Araştırma Tutanağı ve Fail Araştırma Tutanağı'na göre olay yeri ve çevresini gören herhangi bir MOBESE ve kamuya/özel kişiye ait kamera sistemini bulunmamaktadır; olaya ilişkin herhangi bir tanık veya fail de tespit edilememiştir.

16. Kolluk tarafından düzenlenen Arşiv Araştırma Tutanağı'na göre M.K. hakkında, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve el değiştirme, mala zarar verme ve silahlı terör örgütü üyeliği suçlarından derdest bir ceza davası bulunmakla birlikte hakkında herhangi bir yakalama kararı bulunmamaktadır; ayrıca aranan şahıslardan değildir. Aynı tutanakta M.K.nın PKK/KKK terör örgütünün silahlı aparatlarından YPS (Sivil Savunma Birlikleri) içerisinde silahlı olarak faaliyette bulunduğu yönünde teyide muhtaç nitelikte istihbarat bilgilerinin elde edildiği belirtilmiştir.

17. Kolluk tarafından düzenlenen İnternet Tespit Tutanağı'na göre Facebook isimli sosyal medya platformunda güvenlik güçlerinin terör örgütüne müzahir yayın yaptığını değerlendirdiği "YPS Cizre" isimli hesapta M.K.nın ölümü sahiplenilmiştir.

18. Yürütülen soruşturma neticesinde Başsavcılık 4/12/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, M.K.nın diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada güvenlik güçlerince öldürüldüğü kabul edilmiştir. Kararda bu kabule gerekçe olarak M.K.ya ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan evde yanında kalaşnikof silah ve mermiler bulunduğu hâlde ele geçmiş olması, M.K.nın kıyafetlerinde antimon (Sb) elementinin tespit edilmesi, ikamet içerisinde terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen ve yanlarında kalaşnikof silah ve fişekler ele geçen başka şahıslara ait cesetlerin ele geçmiş bulunması, M.K.nın terör örgütü üyesi olarak faaliyetlerde bulunduğuna dair farklı kişilerin birbiri ile uyumlu beyanlarının bulunması gösterilmiştir. Bu kabul ve tespitler sonrası kararda; M.K.nın meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü, güvenlik güçlerinin yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve şartlara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları; güvenlik güçlerinin kanunun verdiği yetkiyi kullandıkları ve verilen emri ifa ettikleri, bu durumun da hukuka uygunluk nedenleri arasında yer aldığı ifade edilmiştir. Kararda ayrıca operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roketatarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve askerin şehit olduğu, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaşın da yaralandığı ve vefat ettiğine vurgu yapılarak kullanılan gücün orantılı olduğuna dikkat çekilmiştir.

19. Başvurucular, karara itiraz etmişlerdir. İtirazı inceleyen Cizre Sulh Ceza Hakimliği 10/11/2017 tarihli kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer verilen benzer gerekçeler ile itirazın reddine hükmetmiştir.

20. Başvurucular, nihai kararı 1/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 31/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili hukuk için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208-251.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 13/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucular, somut başvuruda M.K.nın güvenlik güçlerince öldürüldüğü olayda yaşam hakkının esas ve usul boyutları bakımından ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucular, aynı olaylara dayanarak adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini belirtmiştir. Anılan iddiaları kapsamında başvurucular, M.K.nın hangi kolluk personelince, hangi silahlar kullanılarak, hangi şartlarda öldürüldüğünün ortaya konulmadığını bu anlamda soruşturmanın etkisiz olduğunu; M.K.nın sivil olduğu ve terör örgütü üyesi olmadığını, olayda ağır silahların kullanılması nedeniyle kullanılan gücün tamamen öldürücü olduğunu, ölçüsüz güç kullanıldığını ileri sürmüşlerdir.

24. Bakanlık görüşünde -özetle- suç işlenmesinin önlenmesi ve diğer kişilerin yaşamlarının korunması amacı kapsamında mutlak zorunlu ve orantılı bir güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölüm olayında yaşam hakkının esası bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği, derhal başlatılan soruşturmada olayın gerçekleşme koşullarını ortaya çıkaracak tüm delillerin toplanarak soruşturmanın makul bir sürede tamamlanması karşısında yaşam hakkının usul boyutu bakımından da bir ihlalin oluşmadığı ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

2. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun ihlal iddialarının yaşam hakkının esas ve usul boyutları kapsamında incelenmesine karar verilmiştir.

26. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

27. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

28. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığım koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

30. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuna ilişkin genel ilkelere Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yer verilmiştir (bkz. bahsi geçen karar §§ 320-331).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

31. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. M.K.nın ölümüyle ilgili ceza soruşturmasında ölümün güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı sonucu meydana geldiği kabul edilmiştir. Ceza soruşturmasında toplanan delillere göre somut başvuruda bu tespitten ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

32. Daha önce ifade edildiği üzere, başvuru konusu ölüm; kamuoyunda hendek olayları olarak isimlendirilen olaylar sırasında meydana gelmiştir. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör olayları nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği geniş çaplı operasyonlarda meydana gelen ölümler için birden çok başvurunun birleştirilmesi suretiyle yaşam hakkı yönünden yaptığı detaylı değerlendirmede olayın koşullarını, konuya ilişkin yaklaşımını, ilkeleri ve ölçütleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bahsi geçen kararda -özetle- şu tespitlerde bulunmuştur (bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 339-366),:

i. Yaşam hakkına müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuat kanunilik şartı sağlamaktadır.

ii. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Somut ölüm olayının kendisine özgü şartlarının ayrıca dikkate alınması gerekmekle birlikte; genel olarak bu operasyonlar sırasında güvenlik güçlerinin terörle mücadele çerçevesinde aldıkları emri yerine getirdikleri, kanunun verdiği yetkiyle güç kullandıkları ve bu çerçevede Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen meşru müdafaa halinde oldukları; ayrıca söz konusu operasyonların gerçekleşme sebebi olan yaygın terör olaylarının ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği dikkate alındığında, bu operasyonlar sırasındaki güç kullanımının Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kabul edilmelidir.

iii. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Buna göre devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının, somut olayın şartlarında; gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için elverişli, mutlak zorunlu ve ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı olduğu ortaya konulmalıdır. Bu çerçevede:

 (1) Vahim terör olaylarının önlenmesi ve ayaklanmanın bastırılması için bu operasyonlar sırasında ölümcül güç kullanılması elverişli bir yoldur.

(2) Yürütülen operasyonun, mutlak zorunluluk ve orantılılık ilkelerine uygun olarak planlanmıştır.

 (3) Ölümle neticelenen güç kullanımının somut olay şartlarında mutlak zorunlu ve orantılı olup olmadığı incelenmelidir. Bu inceleme yapılırken başvuru dosyasında yer alan bilgi ve belgeler bir bütün hâlinde değerlendirilmelidir.

(4) Yaşanan terör hadiselerinin, süreklilik arz etmesi ve öngörülemez olması nedeniyle kullanılacak gücün orantılılığı bakımından isabetli bir muhakeme yapmak oldukça güçtür. Son derece karmaşık ve zor koşullar altında gerçekleştirilen güvenlik operasyonlarında yöntem ve araçların seçimi konusunda operasyonu icra eden kamu makamlarının takdir hakları bulunduğunu kabul edilmelidir.

(5) Süreklilik arz eden ve öngörülemez nitelikte olan terör saldırılarının devam ettiği bir ortamda güvenlik güçlerinden saldırıda bulunan kişilerle teslim olmaları konusunda müzakere yürütmelerini beklemek kamu makamlarına gerçekleştirilmesi neredeyse imkânsız bir yük yüklemek anlamına gelecektir.

33. Somut başvuruya temel olan vaka da tarih ve mekân itibarıyla aynı operasyon içinde meydana geldiğinden ihlal iddiasına konu tekil ölüm olayı ve akabinde olaya özgü yapılan soruşturmanın özel şartları dışında genel operasyon (güç kullanımı) koşullarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirlemelerden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

34. Yukarıda soruşturma sürecinde yapılan iş ve işlemler ile toplanan delillere yer verilmiştir (bkz. §§ 6-17). Buna göre; M.K.nın cesedi, bölücü terör örgütü mensuplarının cesetleri ve terör örgütü mensuplarınca kullanıldığı değerlendirilen uzun namlulu silahlar ve kovanlar ile birlikte ele geçirilmiştir; M.K.nın cesedinden alınan el ve yanak svapları ile ceset üzerinden ele geçen kıyafetlerinde atış artığı tespit edilmiştir, dahası M.K.nın terör örgütüne üye olduğu ve çatışmalarda yer aldığına dair gizli tanık beyanları olduğu tespit edilmiştir. Soruşturma sürecinde elde edilen bu deliller, M.K.nın, yaygın terör eylemlerinin engellenmesi ve Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına yönelik olarak yapılan operasyonlar sırasında, güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada, Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan meşru müdafaa şartları altında öldürüldüğünün kabulü için yeterlidir. Soruşturma sürecinde elde edilen delillerin aksine, delillerin veya tespitlerin yanlış olduğu yönünde emare teşkil edecek herhangi bir bilgi/belge veya bulguya rastlanmamıştır.

35. Bu durumda, başvurucuların yakınlarının ölümüyle neticelenen güç kullanımının somut olay şartlarında mutlak zorunlu ve orantılı olup olmadığı incelenmelidir.

36. Olayın yaşandığı bölgede şiddetli çatışmaların devam ettiği aşikardır (bkz. Olay Yeri İnceleme Tutanağı § 6). Yukarıda yer verilen delillere göre PKK terör örgütü adına güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü anlaşılan M.K., teslim olma iradesinin olmadığı ve silahlı eylemlerine devam edeceği değerlendirmesi ile güvenlik güçlerince öldürülmüştür. Somut olayın açıklanan koşulları altında güvenlik güçlerinin kendilerinin ve başkalarının hayatlarını koruma, silahlı ayaklanmayı bastırma meşru amaçlarına daha hafif bir sınırlama ile ulaşmalarının mümkün olmadığı ve ölümcül güç kullanmalarının mutlak zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır.

37. Yıkık ve harabe haldeki 4 katlı bir binada ulaşılan (bkz. § 6) M.K.nın cesedi sol bacağın dizüstünden, sağ bacağın ise diz altından tamamen parçalanmış vaziyettedir (bkz. § 7). Çatışma sırasında güvenlik güçlerince ağır silahlar kullanıldığı anlaşılmaktadır. M.K.nın cesedinin bulunduğu C-3158 kodlu bina ve çevresi yoğun saldırıların gerçekleştiği bir yerdir (bu olaylar ve aynı tarihlerde yakın bölgelerde gerçekleşen çok sayıda terör saldırıları için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 42, 43, 45, 57-59, 273-275). M.K.nın cesedinin bulunduğu binada ele geçen mühimmat arasında roketatarlar gibi ağır silahlar da ele geçirilmiştir (bkz. § 6). Daha önce açıklandığı üzere son derece karmaşık ve zor şartlar altında gerçekleştirilen güvenlik operasyonlarında yöntem ve araçların seçimi konusunda operasyonu icra eden kamu makamlarının takdir hakları bulunmaktadır. Zira potansiyel terör saldırısının şiddetinin, nereden geleceğinin ve ne şekilde gerçekleşeceğinin güvenlik güçlerince bilinebilmesi neredeyse imkânsızdır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 366).

38. Olayın yaşandığı çatışma bölgesindeki kalabalık terörist gruplar; güvenlik güçlerine keskin nişancı tüfekleri, otomatik tüfekler, el bombaları, patlayıcılar ve roketatarlar kullanarak saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılarda binalar arasında terör örgütü üyelerince açılan tüneller vasıtasıyla eleman ve mühimmat transferi yapılmaktadır. Dolayısıyla, çatışma bölgesinde teröristlerin bulundukları tespit edilen binadan terör örgütü üyelerinin roketatar, el bombası gibi ağır silahlarla saldırılarına devam edeceklerini değerlendirmeleri son derece tabiidir. Nitekim bu tarz silahlarla gerçekleştirilen saldırılarda Cizre'de 66 güvenlik görevlisi şehit olmuş ve 428 görevli yaralanmıştır (bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri § 272; Cizre'deki bu terör hadiselerinden bazıları için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri §§ 58, 59). Bu açıklamalar ışığında somut başvuruya konu olayda, silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı güvenlik güçlerince ölümcül güç kullanılarak mukabele edilmesinin silahlı ayaklanmayı bastırmak ve güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı bir müdahale olduğu sonucuna varılmıştır.

39. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ihlal edilmemiştir.

40. Başvuru konusu olayda, kamu makamlarının terörle mücadele operasyonlarında yaşanan çatışmalarda ölen bir kişinin bulunduğunu tespit etmelerinin ardından kendiliklerinden harekete geçerek ceza soruşturması başlattıkları anlaşılmıştır. Derhâl başlatılan bu soruşturma olayların karmaşık yapısı, olay tarihinde bölgedeki genel durum ve delil toplanmasındaki güçlükler dikkate alındığında makul sürede tamamlanmıştır. Başvurucu, yakınının ölümü nedeniyle başlatılan soruşturmada belge örneklerine erişebilmiş; kendisini avukatla temsil ettirmiş ve karara itiraz hakkını kullanmıştır. Dolayısıyla başvuruya konu ceza soruşturmasında; resmî bir soruşturmanın resen başlatılması, soruşturmanın makul süratle yürütülüp tamamlanması, başvurucunun soruşturma işlemlerine katılımının sağlanması ve soruşturmanın gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması koşullarının yerine getirildiği değerlendirilmiştir.

41. Arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman olay yeri inceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladığı tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturma için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının ve adli tabibin bizzat katılımıyla usulüne uygun olarak yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilindeki tüm tedbirlerin alındığı kanaatine varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 373, 377).

42. Çatışmalara katılan görevlilerin tespiti ile ifadelerinin alınmaması etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olarak değerlendirilmemiştir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, § 381). Nitekim yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddiaları incelenirken açıklandığı üzere başvuru dosyasındaki deliller M.K.nın ayaklanmasının bastırılması ve silahlı saldırıda bulunmasını engellemek amacıyla meşru müdafaa şartları altında öldürüldüğünü göstermektedir. Bu tespitlere ve soruşturmada ulaşılan benzer sonuca göre toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle soruşturma açısından kritik önemi olan delillerin somut olayın koşullarında özen yükümlülüğüne uygun olarak toplandığı, başvuru formunda toplanmadığı öne sürülen delillerin ise etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı birer delil toplama işlemi olmadığı kanaatine varılmıştır. M.K.nın ölümüyle ilgili soruşturmanın yeterli olduğu ve soruşturma neticesinde verilen kararların eldeki delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu sonucuna varılmıştır. Yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu ihlal edilmemiştir.

43. Açıklanan gerekçelerle, yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının, Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı ile Din ve Vicdan Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

44. Başvurucular; cenazenin tespiti, teşhisi ve kendilerine teslimi ile defin sürecinde zorluklarla karşılaştıklarını belirterek kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular, otopsisi tamamlanan cenazelerin saklanması, teslimi ve defnini düzenleyen ulusal mevzuatın 2016 yılı Ocak ve Nisan aylarında değiştirilmesi nedeniyle M.K.nın cenazesinin aceleye getirildiğini, cenaze defnedilirken defin törenine sınırlama getirildiğini, taziye yeri kurulmasına izin verilmediğini iddia etmiştir.

45. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur; bir başka deyişle iddia edilen hak ihlalleri için mevcut idari ve hukuki giderim yollarına başvurulmadan doğrudan bireysel başvuruda bulunulması mümkün değildir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 397).

46. Başvurucuların, ihlal nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri zararların tazmini için herhangi bir dava ya da başvuru yoluna gitmeden bu iddia ve talepleri ilk kez Anayasa Mahkemesi önünde dile getirdikleri anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu hak ihlali iddiaları bakımından başvurucular, bireysel başvuruda bulunmadan önce mevcut idari ve hukuksal yolların tüketilmesi şartını yerine getirmemişlerdir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, § 399).

47. Açıklanan gerekçelerle, kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 13/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.