Ceza infaz sisteminde yapılması öngörülen köklü değişikliklere dair uzun süredir devam eden çalışmaların sonuna gelindiği ve çok yakın zamanda on binlerce hükümlünün cezaevlerinden çıkmasını sağlayacak bu değişikliklerin yürürlüğe gireceği kamuoyuna yansıyan gelişmelerden anlaşılmaktadır. “Geçici ve Kalıcı Düzenlemelerle Ceza İnfaz Sisteminde Yeni Dönem” başlıklı yazımızda; Kanun teklifinin ilk şeklini değerlendirmiştik. Bu yazımızda ise, Kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan metnini inceleyeceğiz.

Bu kapsamda, yapılması beklenen değişiklikler özetle şu şekildedir:

1- Cezaların infazı ile ilgili hususlarda karar vermek üzere, müstakil infaz hakimlikleri kurulacaktır. Mevcut infaz hakimliklerinin görev alanı genişletilecek ve cezaların infazında uzmanlaşmış yetkili müstakil infaz hakimlikleri kurulacaktır. Tüm infaz işlemleri, infaz hakimlerinin görev ve yetkisine bırakılacaktır. İnfaz hakimliklerinin vereceği kararlara yapılacak itirazları ise, ağır ceza mahkemesi inceleyecektir.

2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.53’de düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma müessesesinde değişiklik yapılacaktır. Mevcut düzenlemede, mahkum olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun uygulanmayacağı yer almakta iken; yeni düzenlemede, cezasının infazına denetimli serbestlikle devam edilen hükümlüler yönünden de bu hak yoksunluklarının uygulanmayacağı görülmektedir. Ayrıca; TCK m.53/1-e’de yer alan “bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten” yoksun bırakmanın, mevcut düzenlemede sadece hapis cezası ertelenenler yönünden uygulanmamasına karar verilebileceği düzenlenmekte iken; yeni düzenlemede, bu takdir yetkisinin denetimli serbestlikten faydalanan ve koşullu salıverilen hükümlüler yönünden de uygulanabileceği öngörülmektedir.

3- Yeri gelmişken; Türk Ceza Kanunu m.86/3’de yapılacak değişiklikle kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi de nitelikli haller kapsamına alınmış, suçun bu şekilde işlenmesi halinde verilecek cezanın bir kat artırılacağı düzenlenmiştir. TCK m.87/4’de yapılacak değişiklikle; 86. maddenin 3. fıkrası kapsamına giren fiiller sebebiyle ölüm meydana gelmesi halinde, verilecek cezanın üst sınırı 16 yıldan 18 yıla yükseltilmiştir. Bu noktada; bir taraftan TCK m.86/3’de yapılan değişiklikle (f) bendinde düzenlenen kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi hali aynı fıkradaki diğer nitelikli hallerden farklı olarak ele alınıp, bu durumda cezanın bir kat fazla uygulanması öngörülmekte iken, diğer taraftan TCK m.87/4’de canavarca hisle işlenen kasten yaralama suçu neticesinde ölüm meydana gelmesi halinin, TCK m.86/3’de düzenlenen diğer nitelikli haller sebebiyle ölüm meydana gelmesi hali ile aynı kapsamda tutulması, bir başka ifadeyle TCK m.86/3’de öngörülen tüm nitelikli haller sonucu ölüm meydana gelmesi halinde aynı ceza artırım oranının öngörülmesinin tutarsızlığa işaret ettiğini söylemek mümkündür. Bu sebeple; TCK m.87/4’de “Kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi halinde, verilecek ceza 15 yıldan az olamaz.” şeklinde bir hüküm eklenmesi isabetli olacaktır. Bununla birlikte; eziyet çektirerek yaralama ve yaralama veya kasten insan öldürme suçuna teşebbüs sonucunda bitkisel hayata veya komaya girenler yönünden cezaların ağırlaştırılmasına dair bir hüküm olmadığı görülmektedir.

4- TCK m.220/1’de düzenlenen suç örgütü kurma ve yönetme suçlarının cezasının alt sınırı 2 yıldan 4 yıla, üst sınırı 6 yıldan 8 yıla çıkarılacak; TCK m.220/2’de düzenlenen suç örgütüne üye olmanın alt sınırı 1 yıldan 2 yıla, üst sınırı 3 yıldan 4 yıla çıkarılacaktır. Bir taraftan 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de örgütlü suçların cezalarının infazında koşullu salıverilme süreleri hükümlü lehine azaltılırken; diğer taraftan, verilecek cezalarda artırıma gidilerek bir denkleştirme yapıldığı anlaşılmaktadır.

5- TCK m.241’de düzenlenen tefecilik suçunun cezasının üst sınırı 5 yıldan 6 yıla çıkarılacak ve ayrıca beş yüz günden beş bin güne kadar adli para cezası verilecektir. Tefecilik suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılacaktır.

6- Ağır hastalık ve engellilik sebebiyle yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olanlar ile gebe olan veya doğumdan itibaren altı ayı geçmeyen kişiler hakkında; tutuklama tedbiri yerine, adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilebilecektir. Bu durumda olan kişiler hakkında mahkumiyet kararı verilmesi ve istinaf veya temyiz kanun yollarına başvurmaları halinde de, hükmü veren ilk derece mahkemeleri tarafından verilecek kararla adli kontrol tedbirinin uygulanabileceği öngörülmektedir. Kanaatimizce; CMK m.100, 101 ve 109’da öngörülen şartların varlığı halinde, Teklifte gösterilen sebeplerle bağlı olmaksızın tutuklamanın kaldırılarak, yerine adli kontrol tedbirine karar verilebilmelidir.

7- Adli kontrol tedbirine uyulmaması halinde tutuklama kararı verme yetkisinin, mahkumiyet kararı verildikten sonra istinaf veya temyiz kanun yoluna başvuran kişiler hakkında da hükmü veren ilk derece mahkemeleri tarafından kullanılabileceği öngörülmektedir.

8- Kasten işlenen suçlardan toplam üç yıl veya daha az hapis cezasına, taksirli suçlardan toplam beş yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanlar ile adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulanlar, doğrudan açık ceza infaz kurumlarında cezalarını infaz edecektir. Terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar ile ikinci kez mükerrerler ve koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler hakkında bu değişiklik uygulanmayacaktır.

9- Hapis cezasının infazının gebelik ve doğum sebebiyle geri bırakılmasında aranan doğumdan sonra altı ay şartı, bir yıl altı ay olarak değiştirilecektir. Yeni düzenlemeye göre, gebe olan ve doğumun üzerinden bir yıl altı ay geçmemiş olan hükümlülerin cezasının infazı geri bırakılacaktır.

10- Ceza İnfaz Kanunu m.106/9’da yapılacak değişiklikle; adli para cezasından çevrilen hapis cezasının ertelenemeyeceğine dair hükme bir istisna getirilerek, hapis cezasının infazının hastalık sebebiyle ertelenmesini düzenleyen Ceza İnfaz Kanunu m.16 kapsamına giren haller saklı tutulmuş, hükümlünün bu şartları taşıması halinde adli para cezasından çevrilen hapis cezasının da ertelenebileceği düzenlenmiştir.

11- Cezanın infazının hükümlünün istemi üzerine geri bırakılmasının şartlarına ek olarak, “hükümlünün eş veya çocuklarının sürekli hastalık veya malullükleri nedeniyle bakıma muhtaç olmaları” hali eklenecek ve infazın hükümlü istemi üzerine geri bırakılması süresi altı aydan bir yıla çıkarılacaktır.

12- Hücreye koyma disiplin cezasını gerektiren haller arasında; ceza infaz kurumuna alkol sokmak, kurumda alkol kullanmak ve alkol bulundurmak da sayılacaktır.

13- İnfaz kurumuna ilişkin disiplin hükümleri ağırlaştırılacaktır.

14- Hükümlünün telefonla haberleşme hakkından derhal faydalanma hakkı şartlarına, “salgın hastalık” bulunması hali de eklenecektir.

15- Hükümlünün iyi halli olup olmadığının tespitinde uygulanacak prosedür güçlendirilecek, “otomatik iyi hal” algısı sona erdirilecektir.

16- Mazeret izninin kullanılabilmesi için aranan cezanın 1/5’inin iyi halli olarak infazı şartı, 1/10 olarak uygulanacaktır.

17- Salgın hastalık, doğal afet, savaş veya seferberlik nedeniyle izinden dönemeyen veya geç dönenlere disiplin cezası verilmeyecektir.

18- Mahkumiyet hükmünün yorumunda tereddüt olması ve lehe kanun sebebiyle yapılacak uyarlama yargılamalarında hüküm mahkemesi karar verecek, infaz edilecek cezanın hesaplanmasında tereddüt olması halinde ise infaz hakimi karar verecektir. Cezaların toplanmasına ilişkin kararlar da, infaz hakimliği tarafından verilecektir.

19- Denetimli serbestlik tedbirinden faydalanılabilmesi için, koşullu salıverilme için ceza infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin 4/5’inin ceza infaz kurumunda infaz edilmesi şartı getirilecektir. Hükümlüler, denetimli serbestlikten en fazla üç yıl süre ile faydalanabilecektir. Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile ağır hastalık, engellilik ve kocama nedeniyle yaşamını tek başına sürdüremeyen hükümlüler yönünden bu oran 3/5 olarak uygulanacak ve denetimli serbestlikten faydalanmada azami süre dört yıl olacaktır.

20- Süreli hapis cezalarının infazında koşullu salıverilme oranı 2/3 yerine 1/2 olarak uygulanacaktır. Bununla birlikte;

- Türk Ceza Kanunu m.81, 82, 83’de düzenlenen kasten öldürme suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

- TCK m.94, 95, 96’da düzenlenen işkence ve eziyet suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

- TCK m.102/2 hariç olmak üzere cinsel saldırı, ikinci ve üçüncü fıkraları hariç olmak üzere TCK m.104’de düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki ve TCK m.105’de düzenlenen cinsel taciz suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

- TCK m.102, 103, 104 ve 105’de düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (herhangi bir fıkrası istisna tutulmaksızın) hapis cezasına mahkum olan çocuklar,

- TCK m.188’de düzenlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan hapis cezasına mahkum olan çocuklar,

- Suç işlemek için örgüt kurma, yönetme veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olan çocuklar,

- TCK m.326 ila 339’da düzenlenen Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

Yönünden koşullu salıverilme oranı 2/3 olacaktır.

Ceza İnfaz Kanunu m.107’de yapılacak değişiklikle; cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları ile örgütlü suçlar ve terör suçları yönünden çocuklar hakkında koşullu salıverilme oranı 2/3’e indirilecek olup, “çocuk mahkum” ibaresinden, suçun işlendiği tarihte on sekiz yaşından küçük olan kişilerin anlaşılması gerekmektedir.

TCK m.102, 103, 104, 105 ve 188’de düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından 28.06.2014 tarihinden önce işlemiş olanlardan dolayı verilen süreli hapis cezalarında koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak uygulanacaktır. Esasen TCK m.7/3 gereğince bu hükme ihtiyaç olmadığını düşünmekteyiz, çünkü 28.06.2014 tarihi öncesinde bu suçlar için koşullu salıverilme oranı 2/3 olup, 28.06.2014 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından 3/4’e çıkarılmış idi. Şimdi ise, tekrar bu sayılan suçlar yönünden koşullu salıverilme oranının 2/3 olacağı anlaşılmaktadır.

21- Türk Ceza Kanunu m.220’de düzenlenen suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek veya örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde, koşullu salıverilme oranı 2/3 olacaktır. Örgüte yardım suçundan mahkum olan kişi hakkında TCK m.58/9’un uygulanamayacağı, bu kişinin TCK m.6’da sayılan “örgüt mensubu suçlu” tanımına girmediği Yargıtay uygulaması ile de kabul edilmiş olup, ayrıca bu kişiler hakkında Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’ün tatbik imkanı da bulunmamaktadır. Bu durumda, örgüte yardım suçundan verilen cezaların infazının 1/2 oranı üzerinden yapılması gerekecektir.

Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de “suç örgütü kurma, yönetme ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar” hakkında koşullu salıverilme oranı 2/3’e indirilmekle birlikte; örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçun, Ceza İnfaz Kanunu m.108/9’da gösterilen TCK m.102/2’de düzenlenen cinsel saldırı suçu, m.103’de düzenlenen cinsel istismar suçu, m.104/2 ve 3’de düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçu ile m.188’de düzenlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından birisi olması halinde, bir başka ifadeyle m.108/9’da sayılan bu suçlar örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiğinde, koşullu salıverilme oranı yine 3/4 olarak uygulanacaktır. Bu suçlar dışında kalan diğer suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ise, koşullu salıverilme oranı m.107/4’de yapılacak değişiklik uyarınca 2/3 olacaktır.

22- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.17’de değişiklik yapılarak, bu Kanunda düzenlenen suçlardan mahkum olanların koşullu salıverilme oranı 3/4 olarak tanımlanacaktır. Esasında yürürlükte olan hükümlere göre de bu suçlardan hükümlülerin koşullu salıverilme oranı 3/4 olup, bu oranda bir değişiklik olmayacaktır. Terör suçu işleyenlerin infazını düzenleyen 3713 sayılı Kanun m.17’nin şu an yürürlükte olan şekli ile Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108’in uygulanacağını düzenlemekte olup, Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ile 108’de koşullu salıverilme oranları 2/3 olarak değiştirileceğinden, terör suçlarında koşullu salıverilme oranının 3/4 olarak 3713 sayılı Kanun m.17’de münferiden düzenlenmesi gerekmiştir.

23- Koşullu salıverildikten sonra uygulanacak denetim süresi yönünden ek tedbirler öngörülmektedir.

24- Denetim süresi içerisinde kasıtlı yeni bir suç işleyen hükümlü hakkında koşullu salıverilmenin geri alınmasına karar verilmesi halinde; mevcut sistemde hükümlü ikinci suçu işlediği tarihten bihakkın tahliye tarihine kadar olan tüm süreyi ceza infaz kurumunda infaz etmekte iken, yeni düzenlemede ise, denetim süresinde işlediği her bir suçtan verilen cezanın iki katı kadar süreyi ceza infaz kurumunda çekecektir.

25- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının infazında değişiklik öngörülmemektedir.

26- Mükerrir olan hükümlülerde koşullu salıverilme oranı 3/4’den, 2/3’e indirilecektir. Böylece, tekrar suç işleyenlerin koşullu salıverilme oranında hükümlü lehine değişikliğe gidilmesi öngörülmüştür.

27- Türk Ceza Kanunu m.102/2’de tanımlanan nitelikli cinsel saldırı suçundan, m.103’de tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçundan, m.104’ün ikinci ve üçüncü fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan, m.188’de tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan dolayı süreli hapis cezasına mahkum olanlarda koşullu salıverilme oranı 3/4 olarak uygulanmaya devam edecektir. Ancak bu suçlardan birden fazla hapis cezası alınması halinde, koşullu salıverilme süresi azami 32 yıl olacaktır.

28- Kasten işlenen suçlarda toplam bir yıl altı ay, taksirle ölüme sebebiyet verme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen suçlarda ise toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezaları; hafta sonları kesintisiz veya hafta içi gece saatlerinde infaz edilebilecektir. Terör suçları ile örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkum olanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler, koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler, bu özel infaz rejiminden hakkında uygulanmayacaktır.

29-Kadın, çocuk veya altmış beş yaşını bitirmiş hükümlülerin mahkum oldukları toplam bir yıl, yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam iki yıl, yetmiş beş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam dört yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutlarında çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir. Terör suçları ile örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkum olanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler, koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler, bu özel infaz rejiminden hakkında uygulanmayacaktır.

30- Toplam beş yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlülerden ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında yaşamını tek başına sürdüremeyeceği tespit edilenlerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir.

31- Doğumdan itibaren altı ay geçen ve toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen kadın hükümlülerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir. Ancak bu infaz usulünden faydalanılabilmesi için, doğumdan tarihten itibaren bir yıl altı ay geçmemiş olması şartı aranacaktır.

32- Yukarıda yer verilen 21 ila 24. maddelere göre özel infaz usullerinden faydalanan hükümler, tabi oldukları infaz rejimine göre koşullu salıverilmeden faydalanabilecektir. Ancak bu kişiler hakkında, denetimli serbestlik hükümleri uygulanmayacaktır.

33- Yukarıda yer verilen denetimli serbestliğe ilişkin değişiklikler kalıcı düzenleme olup, bu düzenlemelerin yanında ayrıca denetimli serbestlikle ilgili geçici bir düzenleme de öngörülmektedir.

Geçici düzenlemeye göre; 30.03.2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen suçlarda, denetimli serbestlik süresi üç yıl olacaktır. Geçici düzenlemede öngörülen üç yıllık denetimli serbestlikten;

- Kasten öldürme (TCK m.81, 82, 83),

- Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları,

- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (TCK m.87/2-d),

- İşkence suçu (madde 94 ve 95),

- Eziyet suçu (madde 96),

- Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105),

- Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138),

- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188),

- TCK’nın İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan Millete ve Devlete karşı suçlar,

- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan,

Mahkum olanlar faydalanamayacaktır.

Bu maddenin uygulanmasında gündeme gelebilecek sorun; örgütlü suçlardan mahkum olanların maddede istisna sayılmaması sebebiyle geçici düzenlemede öngörülen üç yıllık denetimli serbestlikten faydalanıp faydalanamayacağı hususundan kaynaklanabilir. Daha önce kaleme aldığımız yazılarda ifade ettiğimiz üzere; 671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanununa eklenen geçici 6. maddede öngörülen iyileştirilmiş denetimli serbestlik süresinden örgütlü suçlardan mahkum olanların faydalanamamasının sebebi, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.6/2-ç idi. Yönetmeliğin bu hükmünde “mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması” şartı kalması aranmakta olup, denetimli serbestlikten faydalanmanın ön koşulu açık ceza infaz kurumunda bulunmak veya bu kuruma ayrılmaya hak kazanmak olduğundan, örgüt suçlarından hükümlülerin koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalmadan açık ceza infaz kurumuna geçmeleri ve denetimli serbestlikten faydalanmaları mümkün olamamakta idi. Getirilecek yeni düzenlemede ise, durum değişebilecektir. Çünkü Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.6’ya eklenecek üçüncü fıkrada; bu madde hükümlerinin kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan iyi halli hükümlüler hakkında da uygulanacağı düzenlenmekle, denetimli serbestlikten faydalanma için açık cezaevine geçme veya geçmeye hak kazanma şartının geçici olarak aranmayacağı sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla; örgütlü suçlardan mahkum olanların geçici düzenleme ile getirilen üç yıllık denetim süresinden faydalanabilmesi için, Yönetmelik m.6/2-ç’ye göre açık cezaevine geçmiş olması veya bu hakkı elde etmesi şartı aranmayacağından, TCK m.220 kapsamına giren örgüt suçlarından mahkum olan iyi halli hükümlülerin geçici düzenleme ile getirilecek üç yıllık denetim süresinden faydalanabileceği sonucuna varılmaktadır. Kanaatimizce; Geçici m.6’nın üçüncü fıkrasında yer verilen “iyi halli olma” koşulu, hükümlünün örgütten ayrıldığının tespit edilmesini de gerektirecektir. Sonuç olarak; örgütlü suçlardan hükümlülerin “iyi halli” olduğu tespit edildiğinde, üç yıllık denetimli serbestlikten faydalanması mümkün hale gelecektir.

Örgüte yardımdan mahkumiyetine karar verilenler yönünden; yukarıda açıklanan sebeplerle, gerek yürürlükte olan geçici m.6’da öngörülen iki yıllık denetimli serbestlik süresinin ve gerekse aynı maddede yapılacak değişiklikte öngörülen üç yıllık denetimli serbestlik süresinin uygulanmasına engel bulunmadığı kanaatindeyiz. Mevcut Teklife göre bu tespitimize, sadece çıkar amaçlı suç örgütüne yardımdan dolayı TCK m.220/7’ye uyarınca cezalandırılanlar girmektedir. TCK m.314/3’ün atfı gereğince TCK m.220/7’ye göre cezalandırılanlar ise; TCK m.314’ün, “Terör suçları” başlıklı 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine göre “terör suçu” sayıldığından, her ne kadar bilerek ve isteyerek yardım eden kişi terör örgütünün mensubu olmasa da, Kanunun Teklifinin lafzı sebebiyle üç yıllık denetimli serbestlikten yararlanamayacaktır. Terör örgütüne yardım suçunun infazında, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme sürelerinde değişikliğe gidilmesi düşünülmekte ise, mevcut Teklife bu yönde hüküm eklenmesi gerekmektedir.

Yeri gelmişken; 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesi ile Ceza İnfaz Kanunu’na eklenen Geçici 6. maddede olduğu gibi, bu düzenlemede de özel hayata karşı suçların kapsam dışında bırakılmasının çelişkiye sebep olabileceğini ifade etmek isteriz. “Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” olarak tanımlanan TCK m. 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138’in gerek suçların niteliği ve gerekse öngörülen hapis cezalarının miktarı itibariyle; geçici düzenlemenin kapsamı dışında tutulmasını gerektirecek ağırlıkta ve tehlikede olmadığı, tehlikelilik halinin daha fazla olduğu kabul edilebilecek suçların geçici düzenleme kapsamında olduğu dikkate alındığında, özel hayata karşı suçların da geçici madde kapsamına alınması gerektiği kanaatindeyiz.

Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.6’ya eklenecek ikinci fıkrada; 30.03.2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen suçlardan mahkumiyet halinde, sıfır-altı yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler hakkında denetimli serbestlik süresinin iki yıl yerine dört yıl olarak uygulanacağı, ağır hastalık, engellilik veya kocama sebebiyle yaşamını tek başına sürdüremeyecek olan altmış beş yaşını bitirmiş hükümlülerin ise koşullu salıverilmeleri için ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken sürelerin, azami süre sınırına bakılmaksızın 105/A maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebileceği düzenlemeleri öngörülmektedir. Bu fıkradan faydalanamayacak olan hükümlüler ise; kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82, 83), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (m.102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), Millete ve Devlete karşı işlenen suçlar ile terör suçlarından mahkum olan hükümlülerdir.

34- Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.6’da görülen bir sorun; maddenin ikinci fıkrasında sayılan ağır hastalık, engellilik veya kocama sebebiyle yaşamını tek başına sürdüremeyecek hükümlülerin bu durumlarının Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca veya Adli Tıp Kurumunca düzenlenen bir raporla belgelendirilmesi zorunluluğuna ilişkindir. Çünkü Ceza İnfaz Kanunu m.16 ve 105/A’da “Adli Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan rapor” şartı aranmasına rağmen, Geçici m.6/2’de tam teşekküllü hastanelerin vereceği rapor için ayrıca Adli Tıp Kurumu’nun onayının aranmayacağı anlaşılmaktadır ki, kanaatimizce bu durum çelişkili olup, uygulamada sorun yaşanmaması amacıyla bu konuya açıklık getirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

35- Ceza İnfaz Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici 9. maddede; denetimli serbestlik sürelerinde yapılan değişiklikler uygulanırken, hükümlü lehine uygulama yapılacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla; bu maddenin yürürlük tarihinden önce işlenen suçlar nedeniyle verilen mahkumiyet kararlarının infazında denetimli serbestlik süresi hesaplaması yapılırken, değişiklikten önceki ve sonraki hükümler bir bütün olarak ayrı ayrı değerlendirilecek ve hangisi hükümlü lehine sonuç doğurursa o hüküm uygulanacaktır. Esasında bu konuda lehe değerlendirme yapmak için TCK m.7/3 kanaatimizce yeterlidir; çünkü TCK m.7/3’de “Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.” hükmü yer almakta olup, Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’da düzenlenen denetimli serbestlik, bizce net bir şekilde koşullu salıverilmeye bağlı bir müessese olduğundan, TCK m.7/3’de öngörülen istisnalar kapsamına girmekte, yani denetimli serbestlikte de lehe olan hükmün uygulanması gerekmektedir. Bununla birlikte; uygulamada, denetimli serbestliğin, TCK m.7/3’de istisnalar haricinde infaz rejimine ilişkin bir unsur olduğu ve bu sebeple “derhal uygulama” ilkesinin geçerli olduğu kabul edilerek, hükümlü aleyhine uygulama da yapılabilmekte idi. Yapılacak değişiklikle Ceza İnfaz Kanununa eklenecek Geçici 9. maddenin 1. fıkrasında; bu karışıklığa son verilerek, denetimli serbestlik süresinin hesabında da hükümlü lehine uygulama yapılacaktır. Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’da yapılan kalıcı düzenlemeyle; denetimli serbestlikten faydalanmak için aranan “koşullu salıverilme için infazı gereken sürenin 4/5’inin cezaevinde infaz edilmesi şartı, ilk bakışta tüm hükümlüler yönünden lehe gibi gözükse de, mahkum olunan hapis cezasının belli bir miktarın altında olanlar yönünden aleyhe (15 yıl hapis denge, 15 yılın altı aleyhe ve üstü lehe) sonuç doğurabilmektedir. Örneğin; şu an yürürlükte olan m.105/A ve Geçici 6. maddeye göre, 5 yıl hapis cezasına mahkum olan hükümlü, 1/2 koşullu salıverilme oranı ve 1 veya 2 yıl (671 sayılı KHK m.32’ye göre) denetimli serbestlik uygulanarak sadece 6 ay cezaevinde kalmakta iken, m.105/A’da yapılacak kalıcı düzenleme denetimli serbestlikten faydalanmak için 2 yıllık süreyi cezaevinde geçirmek zorunda kalacaktır. Bu arada, Teklifin Geçici m.6 değişikliğinde denetimli serbestlik süresinin 3 yıl öngörüldüğünü, Teklifin kanunlaşması halinde denetimli serbestliğin 1 veya 2 yıl değil, 3 yıl olarak uygulanacağını belirtmek isteriz. Aynı hesaplamayı 15 yıl hapis cezası alan bir hükümlü yönünden yaptığımızda; şu an yürürlükte olan düzenlemelere göre 5 yıl 6 aylık süreyi cezaevinde geçirmesi gerekmekte iken, yapılacak değişiklikle (denetimli serbestlikten azami faydalanma süresinin 3 yıl olacağı da gözetilerek), 4 yıl 6 aylık süreyi cezaevinde geçirmesi gerekecektir. Görüldüğü üzere; Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’da yapılacak yeni kalıcı düzenleme, hapis cezası daha az olan hükümlüler yönünden aleyhe sonuç doğurmaya elverişlidir. Hükümlü aleyhine bu şekilde sonuçlar doğmaması için, Ceza İnfaz Kanununa eklenecek Geçici 9. maddede “lehe uygulama” prensibi kabul edilmektedir.

36- Kovid-19/Çin Virüsü salgın hastalığı sebebiyle; açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler, 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlüler ve 106. madde veya diğer kanunlar uyarınca denetimli serbestlik tedbirinden yararlanan hükümlüler, 31.05.2020 tarihine kadar izinli sayılacaktır. Salgının devam etmesi halinde bu süre; Sağlık Bakanlığı’nın önerisi üzerine, Adalet Bakanlığı tarafından her defasında iki ayı geçmemek üzere iki kez uzatılabilecektir.

37- Teklifin; cezaların azaltılması veya tutuklama tedbirinin tatbikinin zorlaştırılması, tehlikeli salgın hastalıktan dolayı tutukluların salıverilmesi ile ilgili bir hüküm içermediği görülmekle birlikte, koşullu salıverilme oranları ile denetimli serbestlik sürelerinde hükümlüler lehine yapılacak değişikliklerin tutuklular yönünden de gözetilmesi gerekeceği, tutukluların almaları muhtemel cezalar üzerinden infaz hesaplaması yapılarak, tutukluluk süresi mahsup edildiğinde infaz aşamasında fiilen cezaevinde geçireceği sürenin çok az kalacağı veya hiç kalmayacağının tespit edilmesi durumunda, tutukluluk hallerine son verilmesi isabetli olacaktır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.