Yaşadığımız ve yaşayacak olduğumuz şeyler için “çok alametler belirdi” ancak bizler gözlerimizi açıp onları göremedik.
         Hangi alametleri göremedik ve beliren alametler nelere sebep oldu, bir bakalım.
 
         DURUŞMALARDA KAMERA
 
Daha birkaç sene öncesine kadar “adliyelere ve duruşma salonlarına” gazeteciler, kameramanlar girebiliyordu. Duruşmaları kameraya alıp görüntülerini gazetelerde, televizyonlarda yayınlayabiliyorlardı.
         Böylece bizler de, yargılama aşamasını görüp doğrudan bilgi ve görgü sahibi olabiliyorduk.
         Sonra birdenbire Ceza Kanunu değişti adliyelere; gazetecilerin, kameramanların girmesi yasaklandı, çantanızda ufak bir fotoğraf makinası bile sokamıyordunuz. Bilgi edinme ve iletişim özgürlüğü yaralandı.
ABD’de Başkan Clinton’un, Monica davasında yargılanmasını televizyon kanalları naklen yayınlarken, bizler kendi mahkemelerimize yabancı kaldık.
          Ama bu “alamet” hiç birimizin dikkatini çekmedi
Kısa bir süre sonra Ergenekon, Balyoz davaları gündeme geldi.
Duruşmaların nasıl yürüdüğünü, sanıkların savunmalarını nasıl yaptıklarını göremez olduk. Gözden ırak olan, gönülden de uzak olur derler, yargılanan kişilerin yüzlerini bile unuttuk.
Acaba bu yasak, başlayacak olan davaların bir “alameti” mi idi.
 
SES VE GÖRÜNTÜ KASETLERİ
 
Şimdilerde de “görüntü ve ses kayıtlarının” yayınlanmasına yasak getirilmek isteniyor. Bu güne kadar asker, sivil, öğretim üyesi, yazar, çizer, hukukçu, kim olursa olsun herkesin, en özel konuşma kayıtları, sünnet düğününe varıncaya kadar en mahrem görüntü kasetleri alenen yayınlanıp duruyordu. Birdenbire ne oldu da bunlara yasak getirilmek isteniyor.
Piyasada kaset mi bitti, yoksa sıra; yayınlanması istenmeyen kasetlere mi geldi. Bu neye “alamettir” dersiniz.
Aynı şekilde, “özel yetkili” denen mahkemelerin de kaldırılması veya yetkilerinin kısıtlanması konuşulmaya başlandı. Senelerden beri bu mahkemeler, yargılama usulleri ve yetkileri tartışılırken birdenbire ne oldu da bu konu şimdilerde konuşulmaya başlandı. Yetkililerin kafasına taş mı düştü yoksa bir başka şeyin alameti mi belirdi.
 
BİLİNMEYEN BİR DİL VE EV HAPSİ
 
Cumhuriyetin en üst görevlileri, komutanları, doktorları, gazetecileri daha davaları devam ederken senelerce hapislerde yatarken, “ev hapsinin” kim için önerilmiş olması da alametlerden biridir.
Daha düne kadar “bilinmeyen bir dil” olarak tanımlanan ve TBBM’de bile bir vekilin bu şekilde konuşması halinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi Meclis zabıtlarına “bilinmeyen bir dil ile konuştu” şeklinde geçen, yerel lehçe ve şiveler şimdilerde “ana dil” olarak kabul edilmeye, televizyonlarda özel kanallar açılmaya ve hatta bazı Üniversitelerde bölümler açılmasına başlandı.
Bu da bir şeylerin “alametidir” herhalde.
 
HANGİ KAZANIMLAR
Sayın Fettullah Gülen’in, Amerika’dan Türkiye’ye dönmesi için çağrılar yapılıyor. Sn. Gülen, Türk Vatandaşı olduğuna göre, her hangi bir Türk vatandaşı gibi istediği zaman Anavatan’a dönebilir.
Ancak Sn.Gülen’in, geri dönmesine engel olarak gösterdiği : “Bir kısım kazanımların kaybedilmemesi için” şimdilerde dönmeyeceğim demesi, gene önemli bir şeylerin alameti olarak görünüyor.
Yani Türkiye’de kimlerin ve hangi görüşlerin bir takım kazanımları var ki, dönüş ile bunlar daha net ve keskin bir şekilde gündeme gelsin ve bu kazanımlar zarar görebilsin.
Alametler çoğaldı. Bu da bir şeylerin alametidir.
“Bindik bir alamete, gidiyoruz…”
 

 
 



(Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından
www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)