GİRİŞ

Günümüzde çağdaş devlet anlayışının , iyi iş ve disiplinli yönetim anlayışıyla kamu hizmetlerinin aksamadan veya mevcut sorunları kendi içinde hızlı bir şekilde çözme amacıyla tasarlandığı bilinmektedir.[1]

Kişilerin , toplumun ve devletin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen , ihkak-ı hak anlayışını reddedip ,devletin yaptırım kuvvetini belirleyen , toplumun , kişilerin ve devletin uymakla zorunlu olduğu sınırları çizen , uyulmadığında ise yaptırımlarla karşılaşacağını bildiren, yetkili organlar eliyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, toplumsal yaşamı düzenleyen hukuk kurallarının neyin suç olup neyin olmadığı ve ne tür bir ceza veya ne miktarda ceza verileceği hususlarını düzenleyen ceza kurallarıdır.[2]

Türk hukukunda disiplin hukuku, kamu sektöründe çalışan memurlar ve kamu görevlilerinin disiplin cezalarına tabi tutulmalarını düzenleyen hukuk dalını ifade eder. Bu alandaki düzenlemeler, kamu görevlilerinin davranışlarını, performanslarını ve görevlerini düzenler.

Ceza kurallarını bir kısmı da Devlet olarak adlandırılan organizasyonun halkın ortak ihtiyaçlarına cevap vermek için gösterdiği kamu yararı amacı güden idari nitelikte olan ve kamu hizmeti olarak ifade edilen faaliyetler arasında idarenin kamu hizmetini yerine getirmek amacıyla görev verdiği kişilerin tabi olduğu kurallar disiplin hukuku olarak adlandırılmaktadır.[3]

Disiplin hukuku, kamu kurumlarında düzen ve disiplini sağlamak, çalışanların etik kurallara uymalarını temin etmek, ahlaki değerlere uygun davranışları teşvik etmek ve kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla önemli bir rol oynar. Bu çerçevede, disiplin hukuku ihlalleri sonucunda kamu görevlilerine uygulanacak cezaları da belirler. Bu cezalar arasında uyarı, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması gibi çeşitli disiplin cezaları bulunabilir.

İdare yerine irade açıklamak görevi ve yetkisi olan kişiler , hukuk devleti ilkesi gereği bütün işlemlerinde hukuka uygun hareket etmek zorundadır.[4]

Kamu hizmetini düzenleyen kanunlara aykırılık şeklinde ortaya çıkan bir idari ihlalin varlığı halinde ,idarenin ,yargı kararına gerek olmadan ,kanunun verdiği açık yetkiye dayanarak kamu gücü kullanarak , idari usule göre hazırlanmış tek yanlı işlemlere idari yaptırım denmektedir.[5]

Disiplin hukukuna ait ilkeler Anayasa’da özel olarak düzenlenmediği gibi herhangi bir disiplin mevzuatında da açık olarak yer bulmamaktadır.Fakat;ceza hukuku ilkeleri,evrensel hukuk ilkeleri ve idari usul ilkeleri disiplin hukuku ile korunan hukuki değerlerin özlerine uygun düştüğü ölçüde disiplin hukuku açısından da geçerli olan ilkelerdir.[6]

1.DİSİPLİN HUKUKU

Bu bölümde ilk olarak disiplin hukukuna ait genel kavramlara bakacağız.Disiplin kavramı ,disiplin suçu ,disiplin cezası ve disiplin soruşturması ,disiplin türleri , hakkında genel bilgilendirme yapılacaktır.

1.1.Disiplin Kavramı

Disiplin kavramı Fransız ca discipline  kavramından dilimize geçmiştir.Türk Dil Kurumu’ndaki tanımına göre disiplin, Bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılı veya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumu; sıkı düzen, düzence, düzen bağı, inzibat, zapturapt olarak tanımlanmaktadır.

Disiplin kavramı, genellikle bir kurum veya meslek grubunun üyelerinin uyacakları kuralları, etik değerleri ve davranış standartlarını belirleyen düzenlemeleri ifade eder. Bu düzenlemeler, o kurum veya meslek grubunun düzenli ve düzenli bir şekilde işleyişini sağlamak, düzeni korumak, profesyonel davranışları teşvik etmek ve gerektiğinde disiplin ihlallerine karşı yaptırımlar uygulamak amacıyla oluşturulur. Disiplin kurallarının ihlali durumunda, ilgili kurum veya meslek odası tarafından çeşitli yaptırımlar uygulanabilir, bu yaptırımlar meslekten men edilmeye kadar uzanabilir.

Başka bir şekilde tanımlayacak olursak disiplin , ‘çalışma düzeninin devam ettirilmesi, devletin itibar ve saygınlığının korunması açısından kamu hizmetlerinin süratli ve etkin bir şekilde yerine getirilmesidir.’[7]

Disiplin kavramının öncelikle içsel kontrolün sağlanmasını gerektirdiği ardından da grup içindeki davranışların düzeltilmesi gerektiği son olarak da istenmeyen hareketlerde bulunanların cezalandırılması gerektiğini belirtmektedir.[8]

1.2.Disiplin Türleri

1.2.1.Otokratik Disiplin

Otokratik disiplinde ,çalışma düzeni olarakta adlandırılan disiplini sağlamak için üstün, sürekli ve yakın kontrolü esas almaktadır.Mevcut kuralların ihlali durumunda cezalar sert ve şiddetlidir.[9]

Otokratik disiplin düzeninde görevliler huzursuz olur ve baskı amacıyla sağlanmaya çalışılan disiplin kendisini düzensizliğe bırakır.

1.2.2.Demokratik Disiplin

Grup içinde ve bireylerin benliklerinde disipline uymayı gerektirecek kuvvet fazlasıyla mevcuttur.Örnek olarak emirlerin kaynakları olan mevzuat bilindiği için alt kademedikler tarafından re’sen yapılır.[10]

1.3.Disiplin Suçu Kavramı

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 124.maddesinin 2.fıkrasına göreKamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin  ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği  ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine  ve ağırlık derecesine göre 125 inci maddede sıralanan disiplin cezalarından birisi verilir.’

Kamusal faaliyetin icra edilmesine atama , seçilme ya da herhangi bir suretle sürekli,süreli veya geçici olarak katılan bireye kamu görevlisi denmektedir.[11]

Disiplin suçları, kamu hizmetinden faydalananlara muntazam şekilde ve verimli bir şekilde sunulması için, kurum içi düzeni  , disiplini ve hizmeti verenlerin mevzuata aykırı olacak her davranışa denir.[12]

Daha sade bir anlatımla disiplin suçu ; kamu görevlisinin kamu göreviyle ilgili kusurlu fiili veya hareketidir.[13]

Fiil Unsuruna göre, bir disiplin suçunun meydana gelebilmesi için öncelikle mezkur kamu görevlisine bir eylem isnat edilmelidir.Muayyen bir fiil veya fiile teşebbüs olmadan mezkur kamu görevlisinin niyetini öğrenmemiş olacağımızdan ötürü disiplin suçuna söz konusu olması mümkün değildir.[14]

1.4.Disiplin Cezası Kavramı

Disiplin cezası, bir kamu kurumunda çalışan bir personelin, görevini gerektiği gibi yerine getirmemesi veya disiplinsiz davranışlarda bulunması durumunda uygulanan cezalardır. Bu cezalar, disiplin kurulları tarafından belirlenir ve kişinin görevinden uzaklaştırılmasına kadar çeşitli şekillerde olabilir. Disiplin cezaları, çalışanların disiplinli bir şekilde çalışmalarını teşvik etmek ve kurumsal düzeni sağlamak amacıyla uygulanır.

Başka bir deyişle,disiplin suçlarından herhangi birini işleyen  kamu görevlisine eylemin ağırlık derecesine göre uygulanan cezaya denmektedir.[15]

İdarenin bizzat bir işlemi ile ve idare hukukuna has usullerle yargı kararı olmadan verilen cezalara idari yaptırım denmektedir[16].İdari yaptırımların bir türü olan disiplin cezaları ise kamu hizmetlerinin aksamaması için öngörülen, yapma veya yapmama biçiminde beliren  davranışların  ihlali halinde uygulanan, yasal olarak düzenlenmiş idari yaptırımlardır.[17]

Ülkemizde kamuda görev yapan kişiler için öngörülen disiplin suç ve cezaları , 657 sayılı Kanuna tabi olanlar için Kanun’nun 125.maddesinde tabi olmayanlar için ise kendi personel kanunları ve yönetmeliklerinde düzenlenmiştir.Uyarma,kınama,aylıktan kesme,kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma olarak karşımıza çıkmaktadır.Şimdi bu hallere birkaç örnek vereceğiz.

657 sayılı kanunun Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller’ başlıklı 125.maddesine göre ;

Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

A - Uyarma : Memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.

Uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

- Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak,

- Özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terk etmek,

- Kurumca belirlenen tasarruf tedbirlerine riayet etmemek,

- Usulsüz müracaat veya şikayette bulunmak,

- Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak,

- Görevine veya iş sahiplerine karşı kayıtsızlık göstermek veya ilgisiz kalmak,

- Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak,

- Görevin işbirliği içinde yapılması ilkesine aykırı davranışlarda bulunmak.

B - Kınama: Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.

Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

- Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak,      

- Eşlerinin, reşit olmayan veya mahcur olan çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini belirlenen sürede kurumuna bildirmemek,

- Görev sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak,

- Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,

- Devlete ait resmi araç, gereç ve benzeri eşyayı özel işlerinde kullanmak, f) Devlete ait resmi belge, araç, gereç ve benzeri eşyayı kaybetmek,

- İş arkadaşlarına, maiyetindeki personele ve iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak,

- İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hareketle sataşmak,

- Görev mahallinde genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak ve bu tür yazı yazmak, işaret, resim ve benzeri şekiller çizmek ve yapmak,

- Verilen emirlere itiraz etmek,

- Borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak,

- Kurumların huzur, sukün ve çalışma düzenini bozmak.

- Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek

C - Aylıktan kesme : Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.

Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

- Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak,

- Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek,

- Devlete ait resmi belge, araç, gereç ve benzerlerini özel menfaat sağlamak için kullanmak,

- Görevle ilgili konularda yükümlü olduğu kişilere yalan ve yanlış beyanda bulunmak,

- Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek,

- Görev yeri sınırları içerisinde her hangi bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına yardımcı olmak,

- Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,

D - Kademe ilerlemesinin durdurulması : Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 - 3 yıl durdurulmasıdır.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

- Göreve sarhoş gelmek, görev yerinde alkollü içki içmek,

- Özürsüz ve kesintisiz 3 - 9 gün göreve gelmemek,

- Görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak,

- Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak,

- Görev yeri sınırları içinde herhangi bir yeri toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz kullanmak veya kullandırmak,

- Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek,

- Ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak,

- Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak, kişilerin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak,

- Belirlenen durum ve sürelerde mal bildiriminde bulunmamak,

- Açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak,

- Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek,

- Diplomatik statüsünden yararlanmak suretiyle yurt dışında, haklı bir sebep göstermeksizin ödeme kabiliyetinin üstünde borçlanmak ve borçlarını ödemedeki tutum ve davranışlarıyla Devlet itibarını zedelemek veya zorunlu bir sebebe dayanmaksızın borcunu ödemeden yurda dönmek,

- Verilen görev ve emirleri kasten yapmamak,

- Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak.

E - Devlet memurluğundan çıkarma : Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.

Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

- İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sukün ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak,

- Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek,

- Siyasi partiye girmek,

- Özürsüz olarak (...)  bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek,

- Savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği görev veya emirleri yapmamak,

- Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak,

- Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,

- Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak

- Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek,

- Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak,

- 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek.

1.5.Disiplin Soruşturması

Disiplin suçlarının tespiti edilmesi ve mezkur suçun ortaya çıkarılmasına ilişkin 657 sayılı kanunda detaylı hükümler yoktur.

Yüksek Disiplin kurulunun çalışmasına ilişkin 129.madde de bazı hususlar bulunmaktadır. Bundan dolayı disiplin soruşturmaları ,kurumların teftiş kurulu tüzük ve yönetmeliklerinde yer alan hükümlere ve teamüle göre yapılmaktadır.[18]

657 sayılı kanunun 125 ve 131. Maddelerinde memurun disiplin suçu teşkil eden eyleminin , aynı zamanda ceza kanunlarında da suç teşkil ediyorsa , kural olarak disiplin soruşturması ve adli soruşturma ayrı olarak yürütülür.[19]

Disipline aykırı fiil olduğu önceden belirlenmiş bir eylemin, davranışın, işlemin ya da tutumun kamu görevlisi tarafından işlendiği iddia ,ihbar ,şikayet veya diğer yöntemlerle ileri sürülmesi durumunda mezkur kamu görevlisinin suçla ilgili derecesini ortaya çıkarmak ve gerçeği objektif şekilde ortaya koymak amacıyla , yetkili amir tarafından yapılan her türlü inceleme ve araştırmaya disiplin soruşturması denir[20]

Soruşturma yetkisi disiplin soruşturmasını yapmaya yetkili disiplin amirleri ve atamaya yetkili amirler tarafından verileceği söylenmektedir.[21]

Disiplin Soruşturmasının ‘soruşturma emri’ üzerine başlayacağı bilinmektedir.Soruşturmanın başlayabilmesi için idarenin disiplin yaptırımını gerektiren fiilden haberdar olmalıdır.[22]

657 sayılı kanunun zamanaşımı başlıklı 127 .maddesine göre ;

Bu Kanunun 125 inci maddesinde sayılan fiil ve halleri işleyenler hakkında, bu fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren;

a) Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına,

b) Memurluktan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına,

Başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

2.DİSİPLİN HUKUKUNUN GENEL İLKELERİ

Hukuk Devleti ilkesi gereğince yapılan ceza kanunlarının açık, belirli ve anlaşılabilir olmasını gerektirir.Disiplin cezalarını da verirken bu esaslara uyulmalıdır.Hukuk devleti ilkesinin en büyük güvencelerinden olan hukukun evrensel ilke ve esasları, anayasal ikeler , uluslar arası antlaşmalar ve kanunlar yer almaktadır.[23]

2.1.Anayasal Esaslar

1982 Anayasası, disiplin hukuku bakımından üç ilkeden bahsetmektedir.Kanunilik ilkesi,savunma hakkı ve yargı yolu güvencesi.

2.1.1.Kanunilik İlkesi

Kanunilik ilkesine ceza hukuku açısından bakacak olursak, bir kişinin suçlu sayılabilmesi için işlediği eylemin, o dönemde yürürlükte olan bir kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Yani, suç ve ceza kavramları, önceden kanunla belirlenmiş olmalıdır.

Mezkur ilke , o kadar önemlidir ki Anayasa’nın 15.maddesinde belirtilen, temel hak ve özgürlüklerin durdurulduğu savaş ,olağanüstü hal ve seferlik halinde bile bu ilkeye aykırı hareket edilemez.[24]

Bu ilkeye göre, kişi bir suç işlediği iddiasıyla yargılanıyorsa, o suçun kanunda açıkça tanımlanmış olması ve kanunda öngörülen cezanın uygulanabilir olması gerekmektedir. Mezkur ilke, hukuk sistemlerinde adaletin sağlanması ve keyfi uygulamaların önlenmesi amacıyla önemli bir yer tutmaktadır.

Anayasanın, Kamu hizmeti görevleriyle ilgili hükümler başlıklı 128.maddesinin 2.fıkrasına göre , ‘Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.’ Hükmü itibariyle disiplin suç ve cezalarını da kapsamaktadır.[25]

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125.maddesinde disiplin cezalarını yukarıda ayrıntılı olarak bahsetmiştik. Bunlar kısaca uyarma, kınama , aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma olarak beş tanedir. Kanunda sayılan bu beş disiplin cezasından başka disiplin cezası verilmesi mümkün değildir.

657 sayılı kanunun 125.maddesinde sayılan disiplin cezaları tadadi(örnek olarak) yoluyla sayılmıştır. Başka bir ifadeyle disiplin suçları tahdidi değildir.[26]

657 sayılı kanunun 125.maddesinin 4.fıkrasına göre ‘Yukarıda sayılan ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemlerde bulunanlara da aynı neviden disiplin cezaları verilir’ hükmü bulunmaktadır.

Kıyasa imkan veren bu madde ile birlikte disiplin cezaları açısından kanunilik ilkesi geçerli iken, disiplin suçları açısından kanunilik ilkesinin geçerli olmadığı anlaşılmaktadır.[27]

Disiplin suç ve cezalarında kanunilik ilkesinin uygulama alanı bulup bulamayacağı hususu doktrinde tartışmalıdır. Bazı yazarlara göre Anayasa'nın "suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı 38. maddesinde yer alan "ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur" hükmü ile "genel ilkeler"  başlıklı 138. maddesinde yer alan "memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" hükmü doğrultusunda bazı yazarlar disiplin suç ve cezalarında kanunilik ilkesinin  uygulanması gerektiğini belirtirken bazı yazarlar bu görüşe katılmamaktadır.    [28]

Danıştay’ın da disiplin cezalarında kıyasın mümkün olduğuna dair kararları vardır. Danıştay disiplin cezalarında kıyasın uygulanabileceğini Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'ne karşı açılan davada ifade etmiştir.[29] 

Karşı oy şu şekildedir :  Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, T. 09.11.2000, E. 2000/646, K. 2000/1119:  "Hukuk devletinde ceza yaptırımına bağlanan her eylemin tanımının yapılması, suçların kesin biçimde ortaya konulması, ne tür eylemlerin yasaklandığının hiçbir  kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirtilmesi ve buna göre de cezanın saptanması zorunludur. Bu şekilde bir saptama yapmadan idareye sınırsız bir takdir hakkı tanıyarak kıyas yoluyla disiplin suç ve cezası verilmesi yolunu açan  düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığından; temyize konu kararın yönetmeliğin 12. maddesinin iptal isteminin reddine ilişkin kısmının bozulması oyuyla, bu kısma ilişkin onama kararına karşıyız"

Karşı oy da yazılan görüşlere katılmaktayım. Hukuk devleti ilkesi ,sosyal devlet gibi ilkeler ülkemizde hala tam oturmamış olan kavramlardır.Disiplin cezaları sadece mesleğe yönelik yaptırımlar değillerdir. Ceza hukukunda kıyas nasıl yasaksa disiplin hukukunda da kıyasın yasak olması gerekir. Kıyas yolunun uygulanması, devlet memurluğundan çıkarma ve kademe ilerlemesinin durdurulması disiplin cezalarında çok ağır sonuçları olabilir.

2.1.2.Savunma Hakkı

Bir kişinin kendisini suçlamalara , iddialara karşı çıkmak ve mahkemede kendini savunmak için yasal olarak sahip olduğu haklara denir.Bu haklar, adil yargılanma sürecinin temel bir parçasıdır ve mahkemelerde suçlanan bir kişinin kendini ifade etme, deliller sunma ve avukat aracılığıyla savunma yapma hakkını içerir. Bu haklar, suçlu ya da masum olduğunu kanıtlamak için adil bir fırsat sunacaktır.

Savunma, suç işlediği iddia edilen bireyin,yetkili organ önünde , iddia edilen suçu işlemediğini , yaptığı davranışın hukuka aykırı olmadığını,ceza almaması gerektiğini ya da iddia edildiğinden daha az cezayı hak ettiğini ileri sürmesidir.[30]

Anayasa’nın,‘Hak arama hürriyeti’ başlıklı 36. Maddesinin 1.fıkrasına göre , ‘Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.’

Savunma hakkı, kural olarak kişiye ait bir haktır. İddia’ya , iddianın muhatabı karşılık vermesi gerekir.[31]

Somut olaya göre uyuşmazlığın hukuki olarak mütehassıs gerektiren bir durumu var ise avukattan yardım alınabilir. Savunma hazırlanırken mütehassıstan faydalanma veya savunmayı bizatihi mütehassısa hazırlatabilir.

Anayasa’nın,129/2’ye göre, ‘Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.’ Denilerek disiplin cezası verilmeden önce kamu görevlisinin mutlaka savunmasının alınması gerektiğini açıkça ifade etmiştir.

657 sayılı kanunun ‘Savunma hakkı’ başlıklı 130.maddesine göre ;

(1)Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez.

(2)Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.’

Kamu görevlisinin savunması istenen yazı da ;

- Kişiye isnat edilen eylem ve durumlar açık bir şekilde belirtilmelidir.

- Savunma hakkının kısıtlanmaması için 7 günden az olmamak üzere süre verilmelidir.

- Verilen süre içerisinde geçerli bir mazeret sunulmadan yazılı veya sözlü savunma yapılmaması durumunda savunma hakkından vazgeçmiş olacağı bildirilmelidir.[32]

Savunma hakkı dokunulmaz ve değiştirilemez bir haktır.Yalnız savunma hakkı vazgeçilemez bir hak değildir.[33]

Danıştay , kanuni olarak zorunluluk olmasına rağmen, ilgili kişiye ‘savunma hakkı’ tanınmadan verilen disiplin cezalarını hukuka aykırı bulmakta ve usul bakımından reddetmektedir.[34]

Danıştay 8D, 09.12.1997, E 95/2936, K 97/3826 ‘‘Danıştay, son donemde sadece savunma hakkının kullandırılmış olup olmadığını değil genel olarak uyarma ve kınama cezasının usulüne uygun olarak verilip verilmediğini de denetlemektedir: “Uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu kapalıysa da; usul ve zamanaşımı yönlerinden hukuka aykırılık halinde, tam anlamıyla oluşmuş bir disiplin cezası işleminden söz edilmesine hukuken olanak yoktur. …Ancak usulüne uygun olarak disiplin cezası verildiğinin tespit edilmesi durumunda yargı yolunun acık olup olmadığı tartışılabilecektir”

Danıştay , savunma hakkının mühim olduğunu o kadar açık olarak yukarıdaki kararda da vurgulamıştır.Uyarma ve kınama cezaları bakımından yargı yolu önceden kapalı olduğu dönemlerde bile savunma hakkının kullanılmamasından ötürü yargı yoluna başvurulabileceğini kararlaştırmıştır.

657 sayılı kanunun 135. Maddesine göre ,verilen disiplin cezalarına itiraz süresi kararın ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yedi gündür.Yine aynı madde de hangi cezalarda nereye itirazın yapılacağı ve ayrıca disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği ifade edilmiştir.

Savunma hakkının usulüne uygun olarak kullanılabilmesi için savunması istenen yazının muhataba usule uygun olarak tebliğ edilmesi gerekir. Usulüne uygun olarak tebliğ edilmez ise muhatap savunma hakkının kısıtlanması ile karşı karşıya kalabilecektir.[35]

2.1.3. Yargı Yolu Güvencesi

İdarenin yargı yoluyla denetlenmesi, kişinin devlet karşısında zayıf konumda olmasından ötürü korunması düşüncesinden kaynaklanmaktadır.[36]

İdarenin yargı denetimiyle denetlenmesi sonucunda keyfilikten ve hukuka aykırı davranmaktan kaçınmaya ve hukuka uygun bir şekilde hareket etmeye zorlamaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesinin 1. Fıkrasına göre ‘Herkes davasının (….) bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından ,adil ve kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir’ demiştir.

AİHS’in yukarıda söz ettiğimiz maddesine göre hak arama hürriyetini örtülü olarak kabul ettiğini söyleyebiliriz.[37]

Anayasa’nın 125. Maddesine göre ‘İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.’

İdari işlemler tek taraflı olarak açıklanan irade ile neticeler doğuran ve kamu gücünden faydalanan işlemlerdir.[38]

Anayasa idari işlemlerin tamamı için yargı denetimini açık bırakarak bireyi devlete karşı korumuştur Sadece bununla yetinilmeyip 129/3’e göre ‘Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.’ Diyerek disiplin kararlarını da yargısal denetiminin olduğunu ifade etmiştir.

Anayasa’nın 40. Maddesinin 2. Fıkrasında ise ‘Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.’ Diyerek ilgili kişiye nerelere başvuracağını da açıkça gösterilmesi gerektiğini söylemiştir.

Danıştay’da başvuru yollarının gösterilmesini idari merciler açısından bir yükümlülük olarak görmektedir.[39]

Danıştay 10. Dairesi, T. 09.05.2007,  E. 2005/1607, K. 2007/2429  "İdari işlemlere karşı başvuru yollarının son derece ayrıntılı  düzenlemelerde yer alması, başvuru süresinin kısa olması, işlemlere karşı hangi idari birime, hangi sürede başvurulacağının bilinmemesi birçok kez kişi bakımından mağduriyetlere yol açmaktadır. Bu durumda da kişilerin hak arama özgürlüğünün kısıtlanması, bununla birlikte hukuk devleti olmanın bir gereği olan idarenin denetiminin de engellenmesi sonucu oluşmaktadır.’’

3. DİSİPLİN HUKUKUNA HÂKİM OLAN TEMEL İLKELER

3.1.Ölçülülük İlkesi

Ölçülülük İlkesi, kanunlarla konulmuş kuralların ihlal edilmesi suretiyle ve bu ihlalin sonucunda uygulanacak yaptırımların, ulaşılmak istenen gaye ile kullanılan araç arasında makul bir dengenin kurulmasıdır.[40]

İdare, disiplin cezasına konu olacak fiile karşılık olarak verilecek ceza konusunda açık ya da zımni şekilde takdir yetkisinin olduğu durumlar olabilmektedir. Bazı fiiller kanunlarda düzenlenmemiş olabilmektedir.

Anayasa’nın 13.maddesine göre ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.’

Daha açık bir deyişle disiplin suçlarına uygulanacak disiplin cezalarının ölçülülük ilkesini ihlal etmemesi gerekir[41].Yani işlenen disiplin suçunun oranına göre disiplin cezası verilmelidir. Hafif bir suçtan ötürü ağır bir ceza verilmemelidir.

AYM, başörtüsü takması nedeniyle verilen meslekten çıkarma cezasının , bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu kararda , eylem ve uygulanan disiplin cezası arasında orantısızlık olduğuna hükmetmiştir.[42]

Anayasa Mahkemesi 23.6.1989 gün, E. 1988/50, K. 1988/27, RG. 20302, 4.10.1989’da vermiş olduğu kararında oranlılığı şöyle tanımlamıştır; “..Amaç ve aracın ölçüsüz bir oranı kapsayıp kapsamadığını, bu yolla ölçüsüz bir yüküm getirip getirmediğini belirleyen ‘oranlılık’ ilkesi...” şeklinde ifade etmektedir.’’

Genel İdari Usul Kanunu Tasarısı ‘İdari yaptırımlarda Ölçülülük’ başlıklı 41.maddesine göre; ‘İdarî yaptırımlara karar verilirken, yaptırım gerektiren eylemin işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araç, konunun önem ve değeri, eylemin işlendiği zaman ve yer, eylemin diğer özellikleri, zararın ve tehlikenin ağırlığı, ilgilinin amacı gibi hususlar göz önünde bulundurulur. Bu hüküm, idarî para cezalarında alt ve üst sınırlar arasındaki miktarın belirlenmesinde de uygulanır. Cezanın alt sınırdan verilmesi hâlinde de, takdirin sebepleri kararda gösterilir.

Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararlarında ölçülülük ilkesinin; elverişlilik ,gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç unsur barındırması gerektiğine işaret etmektedir.[43]

İşlenen eylemin hangi ceza kapsamına gireceği ve verilebilecek ceza kapsamının da idarenin takdir yetkisine bırakıldığı durumlarda ölçülülük ilkesi önem kazanmaktadır[44].Disiplin hukukunda kişilere yaptırım uygularken bazı muhakeme kurallarının olması gerekir .Bunları olayın ispatlanması,takdir durumu,tekerrür hali ,cezayı ağırlaştırıcı veya indirim sebepleri olup olmadığı gibi.[45]

3.2. Kararın Gerekçe İlkesi Gözetilerek Verilmesi

İdari işlemlerde olduğu gibi disiplin cezası uygulanan durumlarda da işlemin gerekçeli olmasına dair özel bir madde bulunmamaktadır. Ancak hukuk devleti ilkesi ve günümüz modern devlet anlayışlarında ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiye kararlarına uygun olarak tesis edilmesi gerektiği için , disiplin cezalarında da gerekçe olmak zorundadır.[46]

Bir konuda herhangi bir fikir belirten birisinin fikirlerini desteklendirmesi ve güçlendirmesi beklenir. Gerekçe bu açıdan çok önemlidir. Bir fikir ileri sunan kişinin bunu gerekçelendirmesi sayesinde kabul ediliciliği ve inandırıcılığı kuvvetlenir.

TDK’de gerekçenin tanımında ‘Mahkeme kararlarının dayandığı kanuni ve hukuki sebepler’ olarak açıklamıştır.

Yargılama makamları , iddia ve savunma taraflarının ortaya koyduğu deliller tartışılması ,değerlendirilmesi sonucunda kararlarını verirler.Bu kararlarını açıklarken nedenini ve niçinini gösterdikleri kısım gerekçedir.[47]

Disiplin Cezalarının gerekçeli olması ilkesi; uygulanacak idari işleme dayanak oluşturan maddi olguları ve hukuki nedenlerini muhataba bilgi vermek suretiyle , işlem metninde mezkur işlemin sebebinin gösterilmesidir[48].Sebep,idareyi işlem yapmaya yönelten etken olarak tanımlanabilir.[49]

Gerekçeli olma ilkesi, idareyi keyfiyetten uzaklaştırıp hukuka uygun davranmaya yönlendirmektedir. İdarenin yaptığı işlemlerin gerekçelendirmesi,hukuk devleti açısından elzemdir.

3.3. Kanunu Bilmemek Mazeret Sayılmaz İlkesi

Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesi, yasaların ve kuralların herkes tarafından bilinmesi ve bu kurallara uymamanın kabul edilebilir bir mazeret olarak görülemeyeceğini ifade eder. Yani, bir kişi kanunları veya kuralları bilmediğini ileri sürerek yaptığı bir suç veya ihlal nedeniyle sorumluluktan kaçamaz. Bu ilke, bireylerin yasaları ve toplumsal kuralları öğrenmeye ve uygun şekilde davranmaya yükümlü olduklarını ifade etmektedir.

Ceza hukuku alanında yerini bulan ilke genel hukuk kaidelerinden biri olmuştur.TCK. ‘Kanunun bağlayıcılığı’ başlıklı 4. Maddesine göre; ‘Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.’

Kişinin kendi kararlarını alarak bir iş yapması durumunda bunun sonuçlarını kabul ediyor demektir; ceza ise, bütün devletlerde , yasalara uyulmamasının neticesidir.[50]

Ceza hukukunda olduğu gibi disiplin hukukunda da kanunu bilmemek mazeret sayılmaz.Kamu görevlisinin kendi görev ve sorumluluklarını bileceği varsayılır.

Disiplin hukukunda bu ilke    , usulüne uygun olarak yürürlüğe giren mevzuat hükmünde yer alan, hak ve yükümlülüklerin kamu görevlileri tarafından bilindiği yönünde inanç mevcuttur.[51]

3011 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanacak Olan Yönetmelikler Hakkında Kanun'un 1.maddesinin (b) bendine göre; "kamu personeline ait genel hükümleri kapsayan yönetmeliklerin Resmi Gazetede yayımlanması zorunludur". Resmi Gazetede yayımlanmamış bir yönetmelik hükmüne dayanarak verilecek olan disiplin cezaları hukuka uygun olmayacaktır.

3.4. Disiplin Hukukunda Lehe Olan Yasanın Hemen Uygulanması, Aleyhe Olan

Yasanın Geçmişe Dönük Uygulanmaması İlkeleri  

Hukuk devletlerinde kişilerin kendilerini hukuk güvenliği altında hissetmeleri , toplumun düzeni ve devletin istikrarı açısından elzemdir.[52]

Disiplin hukuku ile ceza hukuku arasında bağ bulunduğu için, Ceza Hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanması hususunda şuna dikkat edilir; suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan kanunun , somut olaya uygulanacak kanun olarak belirlenir.Bu ilke gereğince ceza hukuku normları yürürlük tarihinden önce uygulama alanı bulması söz konusu değildir.

TCK m. 7.maddesinin 1.fıkrasına göre, “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılmaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanmaz. Böyle bir ceza ve güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar’’

7/2’ye göre ‘‘Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.’’

Disiplin cezalarının geçmişe olarak uygulanmaması ilkesi zaman bakımın uygulama ile ilgilidir.657 sayılı kanunun ‘Uygulama’ başlıklı 132.maddesine göre ;

‘‘ Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.

Aylıktan kesme cezası, cezanın veriliş tarihini takip eden aybaşında uygulanır.’’

Mezkur kanun uyarınca disiplin cezalarının geçmişe etkili olarak verilemeyeceğini net bir şekilde söyleyebiliriz.Bir idari işlem olan disiplin cezası da diğer idari işlemler gibi geleceğe etki eder ve sonuç doğurur.[53]

Şunu hemen belirtmekte yarar var ki lehe olan hükümler geçmişe etkili olarak uygulanabilir. Yani kamu görevlisinin disipline aykırı bir eylemini gerçekleştirdikten sonra, hakkında soruşturma devam ederken kanun hükmünün değişmesiyle birlikte lehine bir düzenleme yapılmışsa lehe olanı uygulamak mümkündür.[54]

3.5. Soruşturmanın Gizliliği İlkesi

Anayasa'nın "A. Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. maddesinde "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.’’

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun "Memur bilgi sistemi, özlük dosyası" başlıklı 109. maddesinde "Memurlar, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası esas alınarak kurumlarınca tutulacak personel bilgi sistemine kaydolunurlar. Her memur için bir özlük dosyası tutulur.(2) Özlük dosyasına, memurun mesleki bilgileri, mal bildirimleri; varsa inceleme, soruşturma, denetim raporları, disiplin cezaları ile ödül ve başarı belgesi verilmesine ilişkin bilgi ve belgeler konulur.’’

İdari işlemler bakımından gizlilik; idarenin görevi icabı ulaştığı bilgi,belge ve sair verilerin işlemin taraflarına,basına veya üçüncü kişilere kısmen veya tamamen açıklanmaması ve açıklanmasının önüne geçilmesi gerekir.[55]

Disiplin işlemleri açısından gizlilik esastır. Fakat mutlak değildir. Bu gizlilik üçüncü kişilere karşıdır[56]. Soruşturmanın gizliliği ilkesi hakkında soruşturma açılmış olan kamu görevlisi için geçerli olmayacaktır.[57] Disiplin işlemine maruz kalan kişiden bilgi ve belge saklanmamalı , bilgi edinme ve savunma hakkının kısıtlanmaması açısından önemlidir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 129. maddesinde "hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur soruşturma evrakını inceleme…….hakkına sahiptir" hükmü yer almaktadır.

Lafzi yorumdan ‘Devlet Memurluğundan çıkarılma’ cezası dışında bir ceza verilmesi durumunda kamu görevlisinin soruşturma dosyasını inceleme yetkisi bulunmamaktadır. Fakat açıkça bir yasak bulunmadığı durumda serbestilik ilkesi geçerlidir ve 4982 sayılı Bilgi Edinme  Hakkı kanunu çerçevesinde, kanunda yer alan istisna durumlar hariç olmak üzere ,dosyasındaki bilgi ve belgelere ulaşma hakkının olduğunu ifade edebiliriz.[58]

Yukarıda verdiğimiz yasalar ve açıklamalar uyarınca;

- Disiplin soruşturması yapacak kişilerin veya bu işle görevleri gereği haberdar olan kamu görevlilerinin, görevleri icabı öğrendikleri bilgileri başka personel veya üçüncü kişilerle yaymaları soruşturmanın gizliliği ilkesine, disiplin hukukuna ve özel hayata ilişkin veriler bakımından ilgili mevzuata aykırılık teşkil edecektir.

- Soruşturma esnasında elde edilen bilgileri kanun hükümlerine aykırı olarak yayan personel hakkında, iddiaları ispatlamak şartıyla disiplin ve ceza soruşturulması için yetkili mercilere başvurabilirsiniz.

- Mezkur bilgileri açıklayan personelin bu durumunu ispatlayamayacak olmanız durumunda ise şikayet etmenin bir anlamı olmayacaktır.

3.6. Soruşturma Yapma Zorunluluğu (Doğrudan Ceza Verilemeyeceği İlkesi)

Soruşturma yapma zorunluluğu ilkesi ceza hukukunun temel prensiplerinden biri olmasına karşın günümüzde artık hukukun genel ilkesi halini almıştır.İlkeye göre idare, bir kamu görevlisinin disiplin suçu sayılabilecek bir fiili işlendiğini herhangi bir yolla öğrenmesinin ardından usulüne uygun bir soruşturma yapmalıdır.[59]

Bir disiplinsiz hareket ortaya çıktığında disiplinsizliği tespit edip , hukuka uygun , hakkaniyetli ,kanuni bir yaptırım uygulamak amacıyla disiplin soruşturması yapılır[60].

Soruşturmasının “soruşturma emri” üzerine başlayacağı bilinmektedir.Fakat soruşturmanın hukuken başlamasından önce yani soruşturma emrinin verilmesinden önce idare, disiplin yaptırımını gerektiren eylemden haberdar olmaktadır.Haberdar olmanın çeşitli yolları vardır.[61]

Soruşturma yapma zorunluluğu ilkesi, 657 sayılı DMK’da açıkça yer bulmamıştır fakat Kanun’un   “Karar süresi’’  başlıklı 128. maddesinin “ Disiplin amirleri uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını  soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren 15 gün içinde vermek zorundadırlar.”  şeklindeki hükmünde yer alan “soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren”  şeklinde hükümde yer alan ‘soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren’ ifadesinde ilkenin 657 sayılı kanun tarafından benimsendiğini söyleyebiliriz.

Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin[62]Disiplin Amirlerinin sorumlulukları”  başlıklı 19. maddesinde “…Memurların uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve memurluktan çıkarma cezalarından biriyle cezalandırılması gereken disipline aykırı davranışlarını öğrendikleri tarihten itibaren kanunen belli süreler içinde  disiplin soruşturmasını başlatarak; gerekli cezayı uygulayarak, disiplin cezası verme yetkisinin zaman aşımına uğramasını önlemek…” diyerek konuya yer vermiştir.

Disiplin işlemleri ,idari işlem olduğundan ötürü hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaktadırlar.Bundan dolayı disiplin işlemleri usul veya esas bakımından hukuka uygun olmasa bile itiraz yolu ile kaldırılana veya mahkeme kararı ile iptal edilene ya da yürürlüğü durdurulana kadar hukuka uygun bir işlem olarak kabul edilir.[63]

Doktrinde kişinin savunmasının alınmış olması disiplin soruşturmasının yapılmış olduğunun bir göstergesi olduğunu kabul eden görüşler mevcuttur.Danıştay tarafından son yıllarda verilen istikrarlı kararlarda da disiplin soruşturması yapılmadan ceza verilemeyeceği yönündedir.[64]

3.7. Başvuru Yollarının Gösterilmesi

Disiplin cezaları kamu görevlilerinin temel hak ve özgürlükleri üzerinde doğrudan etki eden ve ağır sonuçları olan yaptırımlardandır.[65]

Anayasa'nın ‘Temel hak ve hürriyetlerin korunması’ 40. maddesinde

(1)"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

(2) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır’’ hükmü yer almaktadır.

Anayasa’nın, başvuru yolları ve sürelerinin gösterilmesini açıkça ifade 40. maddesinin ikinci fıkrası ile somut bir yükümlülük inşa edilmektedir. Yükümlülüğün öznesinde Devlet bulunmaktadır.[66]

Disiplin cezalarına karşı başvuru yollarının gösterilmesi hak arama hürriyetinin sağlanması açısından elzemdir[67].Anayasa’nın mezkur maddesine göre disiplin cezası verilen kamu görevlisine, nereye ,ne kadar süre içerisinde başvuracağının gösterilmesi gerekir.Bu başvuru sonucunda olumlu bir yanıt alamazsa kaç gün içinde dava açması gerektiği gösterilir.[68]

İlgili kişiye hangi sürede hangi makama başvurulacağının idari işlemde gösterilmemesi hak arama özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olacaktır.[69]

‘Başvuru yollarının gösterilmesi ilkesi’ Anayasa’nın bağlayıcı hükmü icabı başka bir mevzuatta özel olarak düzenlenmesine gerek olmayan doğrudan uygulanması gereken bir ilkedir.[70]

Başvuru yollarının gösterilmesi yükümlülüğüne uyulmamasının sonucunda doktrinde farklı görüşler mevcuttur. İşlem metninde başvuru yollarının açıklanması şekil unsuruna ilişkin bir husustur.

Şekil unsuruna ilişkin sakatlıklar yargı makamları tarafından asli ve tali şekil sakatlığı olarak ayrıma tabi tutulmakta; asli şekil sakatlıkları işlemin iptaline neden olmaktayken,tali şekil sakatlıkları işlemin iptaline neden olmamaktadır.[71]

Doktrinde bazı yazarlar , yükümlendirici işlemlere karşı başvuru yollarının gösterilmemiş olmasını,temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal olarak güvence altına alınmış bir kuralın uygulanmamasını asli şekil sakatlığı olarak görmekteyken,bazı yazarlar ise başvuru yollarının gösterilmemiş olmasını tali şekil sakatlığı olarak değerlendirmekte gerekçeleri ise bu durumun işleme ilişkin bir sakatlık değil bildirime ilişkin bir sakatlık olduğunu söylemektedirler.Danıştay da şimdi ki kararlarında bu yönde karar vermektedir.[72]

Fakat kanaatimce  , disiplin hukuku gibi idare tarafından ,kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin ağır bir şekilde müdahale edilen bir alanda başvuru yollarının gösterilmemesinin asli şekil sakatlığı olarak kabul edilmesi ve söz konusu işlemin iptal edilmesi gerekmektedir.

3.8. Eşitlik İlkesi

Eşitlik ilkesi , insanların itibarı onuru için önemli bir ilkedir.1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin 1.maddesinde ‘ İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar’

İdarenin işlem ve eylemlerinde uyması gereken Anayasal ilkelerden biri olan eşitlik ilkesine; 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında yer almıştır. Mezkur İlke, 1924 Anayasasının 69. maddesinde “Türkler kanun nazarında müsavi ve bilâistisna kanuna riayetle mükelleftirler. Her türlü zümre, sınıf, aile ve fert imtiyazları mülga ve memnudur.” Olarak ifade edilmiştir.[73]

Anayasa’nın ‘Kanun Önünde Eşitlik’ başlıklı 10.maddesine göre ; ‘Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.’

6701 sayılı kanunun 1.maddesinde ‘Bu Kanunun amacı; insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek……’

657 sayılı kanunun 125.maddesinin devamında yer bulan ‘Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.’ Mezkur ilkenin istisnasını oluşturmaktadır.Disiplin cezası ile kurum içi düzeni korumak ve bu tarz fiillerin işlenmemesini sağlamaktır.[74]

Yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumu aynı olan kişiler için geçerlidir. Eşitlik ilkesinin gayesi, aynı durumda bulunan kişilerin aynı işlemlere tabi tutulmalarını ve kişilere yasa karşısında herhangi bir ayrımcılık yapılmamasıdır.[75]

Eşitlik ilkesi, hukuki düzenlemelerin yapılmasında, uygulanmasında ve yorumlanmasında önemlidir. Mezkur ilke, herkesin yasalar önünde eşit olduğunu ve herkesin temel hak ve özgürlüklerden eşit bir şekilde yararlanma hakkına sahip olduğunu söylemektedir.

Daha açık bir deyişle, benzer disiplin suçlarına ilişkin eylem ve hareketler aynı disiplin cezası ile cezalandırılmalıdır. Bu açıdan disiplin cezalarında da eşitlik ilkesi geçerlidir.[76]

Anayasa Mahkemesi ,  Esas Sayısı :2016/162 Karar Sayısı :2017/156   15.11.2017 tarihli kararında ‘Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.[77]

3.9.Tek fiile Tek Ceza İlkesi(Ne bis in idem)

Hukuk devletinin en büyük özelliklerinden biri kişinin hukuk güvenliği altında olduğunu hissetmesidir. Hukuk güvenliği, iç ve dış tehditlerin ortadan kaldırılması olabileceği gibi ,hukuki anlamda kişinin iç huzurunu bozacak ömür boyu belirsizliklerin olmamasıdır.[78]

Ne bis in idem ilkesi ,çok eskiye dayanan bir ilkedir.Hem Roma hukuku hem de Kilise hukukunda mahkumiyet ve beraat kararlarında uygulama alanı bulmuştur.[79]

Başta Anayasa olmak üzere mevzuatta açıkça ne bis idem ilkesi yer almamaktadır. Ancak dolaylı olarak 223/7’ye göre ‘Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.’ Şeklinde yer almaktadır.

Disiplin hukukunda ne bis in idem ilkesi, aynı disipliner eylemden dolayı aynı kişi hakkında aynı kurumca birden çok disiplin soruşturması açılamaz diye tanımlayabiliriz.[80]

Bu tanımdan ne bis in idem ilkesinin iki unsurunun olduğunu söyleyebiliriz.Birincisi eylemin aynı olması ikincisi ise kamu görevlisinin aynı olması olmak üzere iki unsuru vardır.[81]

Asıl olarak ceza hukukuyla ilişkili olan ne bis in idem ilkesi disiplin hukukunda da uygulama alanı bulmaktadır.

Tek fiil tek ceza ilkesi disiplin hukukunda bir örnekle somutlaştıralım. Kamu görevlisinin bir eylemi hem uyarma hem de kınama cezasını gerektirebilir. Bu durumda iki ceza birden verilmesi söz konusu olamaz. Ceza hukukundaki fikri içtima hükümleri burada uygulanır ve kamu görevlisine en ağır olanı yani örneğimizde kınama cezası verilir.[82]

Buna karşılık bir eylem hem disiplin hukukunu hem de ceza hukuku bakımından suç teşkil ediyorsa aynı eyleme birden fazla ceza verilmemesi ilkesi geçerli değildir.

Danıştay bir kararında ‘" .......her hangi bir fiilden dolayı birden fazla disiplin cezası uygulanması mümkün olmayıp, kimliğini yitirmekten dolayı zaten 4 günlük maaş kesimi cezası ile tecziye edilen davacının ayrıca bu suçtan dolayı terfiinin 6 ay geciktirilerek yapılmasında hukuki isabet görülmemiş(tir)." şeklinde karar vermiştir[83].

Ancak , kamu görevlisinin bir eyleminden dolayı aynı anda mensubu olduğu iki kurumun düzenini birden bozuyorsa , söz konusu kurumlar ayrı disiplin soruşturmaları yürütebilecek ve düzenin bozulduğu ölçüde farklı disiplin cezası verebileceklerdir.[84]Örneğin özel bir hastane de kısmi zamanlı çalışan ve aynı zamanda özel bir üniversitede doktor olarak görev yapan birinin işlediği eylemden dolayı kurum düzenleri bozulursa iki farklı kurum iki farklı soruşturma açılabilecek ve iki farklı disiplin cezası verebilecektir.

Konu ile ilgili 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun ‘Disiplin cezası verilmesinde uygulanacak temel ilkeler’  başlıklı 53/D maddesinde  ‘Aynı fiile birden fazla disiplin cezası verilemez.’ diye ifade edilirken aynı kanunun 53/A maddesinin 1.Fıkrasının (o) bendinde şöyle söylemektedir; “Bir fiilin diğer kanunlar uyarınca idari yaptırıma bağlanmış olması, aynı fiile bu Kanun kapsamında disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmez.” Bu durumda kanun koyucu ne bis in idem ilkesini daha geniş bir şekilde kabul etmektedir.

SONUÇ

İdare , kamu hizmetini etkili olarak yapabilmek için üstün kamu gücü ve imtiyazları bulunmaktadır. Bu güç ve imtiyaz sayesinde kişilerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale edebilmekte ve statülerini değiştirebilmektedir.[85]

Hukuk devleti olmanın özelliklerinden olan idare, işlem ve eylemlerinde Anayasa , kanunlar ve hukukun genel ilkelerine göre hareket etmek zorundadır.Disiplin hukukunun kapsamının da mevzuata uygun olması gerekir.[86]

Kişilere tanınan özgürlüklerle ilgili seneler geçtikçe rastlanan en önemli problemin bu özgürlüklerin kullanılmasıyla ilgili ortaya çıktığı görülmektedir. Yasalarla güvence altına alınan haklar, idarenin tasarruflarıyla kullanılamaz hale gelmektedir.[87]

Kamu hizmetinin düzenli, sürekli ve mevzuata uygun yürüyebilmesi için kamu görevlilerinin bazı yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklere uyulmadığı takdirde , uyarma cezasından  Devlet Memurluğundan çıkarma cezasına kadar eylemin seviyesine yaptırım uygulanabilecektir.

Kamu görevlisinin sorumluluklarını yerine getirmemesinden dolayı disiplin cezası verilebilmesi için öncelikle disiplin soruşturması açılması gerekir. Disiplin cezasının uygulanabilmesi için de öncelikle kanunda tanımlanmış olması gerekir. Kanunda yazmayan bir ceza verilmesi mümkün değildir.

Mevzuatta disiplin hukukunda uygulanması gereken ilkelere ayrıntılı olarak yer veren genel bir düzenleme yoktur.Özel düzenlemelerde eksik ve yetersiz kalmaktadır.Bundan dolayı disiplin cezası alan kamu görevlisi ve disiplin cezası vermekle yetkili olan kişi ve kurumlar uygulanması gereken ilkeleri net olarak bilmemektedir.[88]

Disiplin cezalarının sonuçları ağır olan yaptırımları bulunmaktadır. Devlet memurluğundan çıkarma cezası alan kamu görevlisinin  yargı önünde bunu iptal ettirmesi yıllar almakta ve kişi bu dönemde telafisi zor ve imkansız zararlarla karşılaşabilmektedir. Bundan dolayıdır disiplin hukukunun genel ve somut bir şekilde ortaya konmak zorundadır.

Devletin temelinin hukuk ve adalet olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve kamu görevlileri için uygulanan disiplin cezalarında verilen iptal kararlarının zaman kaybı olmadan ivedi bir şekilde yerine getirilmelidir.

KAYNAKÇA:

1.      Kaya, Sinem ‘İdari Usul İlkeleri Açısından Disiplin Hukuku’ Hacı Bayram Veli Üniversitesi,Yüksek Lisans Tezi,Ankara 2019 

2.      Orman, Harun ‘Memur Disiplin Hukukunun Genel İlkeleri’ İstanbul Kültür Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi,İstanbul 2011 

3.      Zor Volkan , Burç ‘Disiplin Hukukuna Hakim Olan İlkeler’ Dicle Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi ,Diyarbakır 2020

4.      Akyılmaz, Bahtiyar Doç. Dr. ‘Anayasal Esaslar Çerçevesinde Kamu Personeli Disiplin Hukuku ve Uygulamadaki Sorunlar’

5.      Boz , Sacit Selman ‘Memur Disiplin Hukukuna Hakim Olan Temel İlkeler’ Selçuk Üniversitesi ,Makale

6.      Usman,Yahya ‘Kamu Görevlileri Disiplin Hukukunda İdari Usul İlkeleri’ Yıldırım Beyazıt Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi , Ankara 2019

7.      Hüseyinoğlu, Emin ‘yargı kararları ışığında disiplin hukukunda suçta ve cezada kanunilik ilkesi’ , TBB dergisi

8.      Zafer,Hamide‘Savunma Hakkı Ve Sınırları’ , https://dergipark.org.tr/download/article-file/811211

9.      Ulaş, Albal Hilal,‘Yargı Kararlarının Gerekçeli Olması Üzerine Bir Değerlendirme’ https://dergipark.org.tr/tr/

10.  Atay,Şanlı Yeliz, ‘İdari İşlemde Başvuru Yollarının Gösterilmesi Yükümlülüğü’, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-96-1143   

11.  Yıldırım,Turan , Göçgün Muhammed ‘İdarenin Düzenleyici İşlemlerinde Eşitlik İlkesi’, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1102225

12.  Yrd.Doç.Dr.Özen,Mustafa , ‘Non Bis İn İdem (Aynı Fiilden Dolayı İki Kez Yargılama Olmaz) İlkesi, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/789560

-------------

[1] Kaya, Sinem ‘İdari Usul İlkeleri Açısından Disiplin Hukuku’ Hacı Bayram Veli Üniversitesi,Yüksek Lisans Tezi,Ankara 2019  s.1

[2] Orman, Harun ‘Memur Disiplin Hukukunun Genel İlkeleri’ İstanbul Kültür Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi,İstanbul 2011  s.1

[3] Orman, Harun s.1

[4] Zor Volkan , Burç ‘Disiplin Hukukuna Hakim Olan İlkeler’ Dicle Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi ,Diyarbakır 2020 s.1

[5] Akyılmaz, Bahtiyar Doç. Dr. ‘Anayasal Esaslar Çerçevesinde Kamu Personeli Disiplin Hukuku ve Uygulamadaki Sorunlar’ s.3

[6] Zor Volkan,Burç s.1

[7] Boz , Sacit Selman ‘Memur Disiplin Hukukuna Hakim Olan Temel İlkeler’ Selçuk Üniversitesi ,Makale s.17

[8] Kaya,Sinem s.5

[9] Orman,Harun s.

[10] Orman,Harun s.5

[11] Usman,Yahya ‘Kamu Görevlileri Disiplin Hukukunda İdari Usul İlkeleri’ Yıldırım Beyazıt Üniversitesi SBE,Yüksek Lisans Tezi , Ankara 2019 ,s.4

[12] Akyılmaz,Bahtiyar s.4

[13] Boz,Sacit Selman s.18

[14] Usman,Yahya S.5

[15] Boz,Sacit Selman s.19

[16] Usman,Yahya s.9

[17] Usman,Yahya s.10

[18] Orman,Harun s.49

[19] Orman,Harun s.49

[20] Usman , Yahya s.11

[21] Kaya,Sinem s.25

[22] Kaya,Sinem s.26

[23] Orman,Harun s.65

[24] Hüseyinoğlu,Emin ‘yargı kararları ışığında disiplin hukukunda suçta ve cezada kanunilik ilkesi’ TBB dergisi, s.105

[25] Akyılmaz,Bahtiyar,s.6

[26] Boz,Sacit Selman,s.22

[27] Boz,Sacit Selman s.22

[28] Boz,Sacit Selman s.22

[29] Boz,Sacit Selman s.22

[30] Zafer,Hamide ‘Savunma Hakkı Ve Sınırları’ , https://dergipark.org.tr/download/article-file/811211, s.510

[31] Zafer,Hamide,s.508

[32] Boz,Sacit Selman,s.26

[33] Zor,Volkan Burç s.91

[34] Akyılmaz,Bahtiyar s.13

[35] Zor,Volkan Burç,s.91

[36] Akyılmaz,Bahtiyar,s.16

[37] Orman,Harun,s.85

[38] Zor,Volkan Burç, s.10

[39] Boz,Sacit Selman , s.30

[40] Zor,Volkan Burç s.95

[41] Boz,Sacit Selman,s.24

[42] Usman,Yahya, Başvuru Nu: 2015/8491,   s.59

[43] Kaya,Sinem,s.69

[44] Orman,Harun,s.66

[45] Zor,Volkan Burç ,s.96

[46] Kaya ,Sinem, s.83

[47] Ulaş, Albal Hilal,‘Yargı Kararlarının Gerekçeli Olması Üzerine Bir Değerlendirme’ https://dergipark.org.tr/tr/

[48] Zor,Volkan Burç,s.98

[49] Usman,Yahya,s.62

[50] Orman,Harun,s.93

[51] Boz,Sacit Selman,s.23

[52] Orman,Harun,s.78

[53] Orman,Harun,s.78

[54] Kaya,Sinem,S.104

[55] Zor,Volkan Burç,s.94

[56] Zor,Volkan Burç,s.95

[57] Boz,Sacit Selman, s.28

[58] Boz,Sacit Selman,s.29

[59] Usman,Yahya,s.95

[60] Zor,Volkan Burç,s.85

[61] Kaya,Sinem,s.26

[62] Resmi Gazete Tarihi: 24.10.1982 Sayısı: 17848 

[63] Zor,Volkan Burç,s.85

[64] Zor,Volkan Burç ,s. 88

[65] Usman,Yahya,s.63

[66]Atay,Şanlı Yeliz, ‘İdari İşlemde Başvuru Yollarının Gösterilmesi Yükümlülüğü’, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-96-1143    s.304

[67] Orman,Harun,s.95

[68] Boz,Sacit Selman,s.30

[69] Usman,Yahya,s.64

[70] Zor,Volkan Burç ,s.102

[71] Usman,Yahya,s.66

[72] Usman,Yahya,s.66

[73]Yıldırım,Turan , Göçgün Muhammed ‘İdarenin Düzenleyici İşlemlerinde Eşitlik İlkesi’, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1102225,  s.41           

[74] Orman, Harun, s.79

[75] Orman, Harun, s.79

[76] Boz, Sacit Selman, s.34

[77] R.G. Tarih-Sayısı :8.12.2017-30264

[78] Yrd.Doç.Dr.Özen,Mustafa , ‘Non Bis İn İdem (Aynı Fiilden Dolayı İki Kez Yargılama Olmaz) İlkesi, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/789560, S.389

[79] Özen, Mustafa , s 389

[80] Usman, Yahya, s.60

[81] Özen, Mustafa, s.391

[82] Boz, Sacit Selman, s.31

[83] Orman, Harun, s.75

[84] Usman , Yahya , s.61

[85] Usman, Yahya, s.152

[86] Zor, Volkan Burç, s.105

[87] Kaya, Sinem , s.107

[88] Zor,Volkan Burç , s.106