Don lastiği deyip geçmeyin.
         Don lastiğinin görevi büyüktür. Eğer lastik işlevini yitirirse işler kötü, her şey ortaya dökülür.
         Türkiye’nin sorunları da böyle, artık lastik tutmuyor. Her şey ortaya döküldü. Ancak insanlar bunları göre göre kanıksadığı için, önemsenmiyor.
         Don lastiği icat olmadan önce kullanılan “uçkur ipi” dama atıldı ve don lastiği sözcüğü, edebiyatımıza da girdi.
         Çok da mühim olmayan bir olayı abartanlar için “don lastiği gibi sündürmek” tabiri kullanılır.
         Uzayan ve yılan hikayesine dönen olayları anlatmak için “don lastiği gibi uzatmak” denir.
         Duruma göre renk alan ve her konuma uyan değişken kişiler için “don lastiği gibi bir uzalır, bir kısalır” sözcükleri kullanılır.
        Bütün bunların yanında, bir de karda buzda kullanılan don lastiği var ki buna “kış lastiği” de deniyor.
         Bu kış lastiği işi de fiyaskoya döndü.
         Aylar önce, ufacık bir kar yağınca, kış lastiği alınacak diye kıyameti kopardılar. Kış lastikleri birden “yok satmaya” başladı, fiyatları arttı. Böylece lastik üreticilerinin kasalarına milyonlarca lira boca edildi.
         Bir de “lastik gibi uzayan davalar” var ki, evlere şenlik değil de kanayan bir yara ve ızdırap haline geldi.
         Halk deyimi ile “ortada ne fol var, ne yumurta” ama CİK’lerde yüzlerce insan gün sayıyor.
Nedir bu CİK derseniz…
         Artık milletçe “şifre çözer” olduk.
         En üretici dil olan Türkçe’de anlatım zenginliği bırakıldı, bir takım kelimelerin ilk harfleri alınarak şifreleşme başladı.
         En çok kullanılan şifreler de “AVM, AS, CİK ve AYM” oldu.
Çünkü büyüyen Türkiye’de en çok büyüyen kurumlar bunlar ve Türkiye’nin büyüme yönü ve potansiyeli böylece gün yüzüne çıktı.
İnsanlar AVM’lere (Alış Veriş Merkezlerine) doldurularak kukla haline getirildi.
En fazla büyüyen bir diğer sektör AS (Adliye Sarayları) oldu. Bütün il ve ilçelerimizi bu yeni saray türü, Adliye Sarayları kapladı.
Yargılanan insanlar buralara da sığmadı, duruşmalar “Spor Salonlarında” yapılıyor.
Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi binalarına sığmayarak, yeni, büyük, ek binalara taşmaya başladılar.
Mahkeme binalarına bu kadar ihtiyaç olduğuna göre…
Demek ki “Türkiye’nin bir yarısı, öbür yarısı ile mahkemelik.”
Bir diğer büyüyen sektör ise CİK yani Ceza İnfaz Kurumları yani mapushaneler.
Avrupa’nın en büyük cezaevi Silivri’de. Sincan Cezaevi onunla yarışıyor. Bütün il ve ilçelerimiz bu otellerle (!) dolu.
Demek ki “Türk insanının önemli bir kısmı, hapishanelerde misafir ediliyor.
AVM’lerin dışında insanlar en çok buralara kapatılıyor.
İlerlemenin ve özgürlüğün geldiği son nokta; AVM, AS ve CİK’ler.
Anayasa Mahkemesinin adının ise neden “AYM” olarak şifrelendiğini biz de anlayamadık.
Son günlerde gündeme gelen ve şifrelerinin çözülmesi gereken olaylardan biri “farklı dilde yargılama ve AYM’de açılan bir dava.”
Resmi Gazetede yayınlanan bir kanuna göre; Türk Vatandaşı olan ve Türkçe bilen kişiler dahi, kendilerini daha iyi ifade edebileceklerini söyledikleri farklı bir dilde savunma yapabilecekler.
Bu kibar ifadenin açılımı “Kürtçe yargıya girdi” oluyor.
Dünyada örneği olmayan bu kanun ile “bölünmenin temelleri” atılıyor.
Peki, bir kişinin kendini daha iyi ifade edeceği dil nasıl belirlenecek, bu diller arasında KPSS, ÖSS veya DS (Dil Sınavı) gibi bir sınav mı yapılacak ?
Bir kişi kendini “Urdu Dili” veya “kuş dili” ile daha iyi ifade edeceğini iddia ederse, tarihi Urdu dilini veya kuş dilini bilen tercüman mı aranacak.
Böyle bir kanunun, dünyada örneği yoktur.
Almanya’da, Almanca bilmeyen yabancılar ülkeye alınmaz ve iş bulamazken; biz vatandaşımızı, kullanılmayan ve bilinmeyen dillere yönlendirerek “bölünmenin temellerini” atıyoruz.
Şifresi çözülmesi gereken bir diğer olay ise, İmralı’da yatan bir mahkumun AYM’de açtığı bir dava. İç hukuk yolları tüketilmeden açılan bu davanın reddedilmesi gerekirken gündeme alınıyor.
“İmralı’dan” da artık bir başka ülke gibi bahsediliyor : “İmralı ile görüşme yapılıyor, İmralı’dan gelen haberler iyi gibi…
Söyleyecek çok şey var ama, işi don lastiği gibi uzatmamak lazım.
BKY” Şifreyi yanlış çözmeyin; Bu Kadarı Yeter.


Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.