Son günlerde, gizli veya yarı gizli-yarı açık buluşmalar sonucu bir takım görüşmelerin yapıldığı, bu görüşmeler sonucunda bazı kararlar alınıp bunların imzalandığı yolundaki haberler giderek artan bir şekilde basın yayın organlarında yer almaktadır.
           

Bunun son örneği, Norveç’in Başkenti Oslo’da bazı MİT yetkilileri ile terör örgütü PKK arasında yapıldığı söylenen görüşmelerdir.
         

 İddiaya göre bir kaç kez tekrarlanan bu görüşmelere, koordinatör ülke sıfatıyla İngiltere gözlemcilik yapmıştır. 


Bir ülke ile, hiç bir resmi sıfatı bulunmayan ve üstelik yasa dışı eylemleri olan kişiler arasında görüşme yapılması ve bu görüşmeye bir başka ülkenin, bir nevi başkan veya gözlemci olarak katılması, başlı başına tartışılması gereken bir konudur.


Görüşmelerin duyulmasının ardından Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, görüşmeye katıldığı söylenen yetkilileri ifadeye çağırmış ancak bu yetkililer ifadeye gitmemişler, ardından yapılan bir yasal düzenleme ile soruşturma açılması Başbakanın iznine bağlanmış ve bu iznin verilmemesi üzerine adli kovuşturma durmuştur. Bu gelişmeler sırasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, ilgili soruşturmadan alınan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı hakkında soruşturma başlatmıştır.


Bu örneğin dışında; bazı Bakanlarında, diğer devlet yetkilileri ile diğer bazı konularda mutabakata vardıkları ve bazı anlaşma veya sözleşmeleri imzaladıkları söylenmektedir.


Bu söylentinin bir diğer önemli örneği de Sayın Abdullah Gül’ün 2003 yılında Ankara’da ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yapıldığı söylenen 9 maddelik bir anlaşmadır.
           

Bir başka örnek; Doğal gaz anlaşmalarına dayanan ücret ve ödemelere ilişkin, bunları değiştiren ve ülkeyi daha önce belirlenmemiş yükümlülüklere sokan anlaşmaların imzalanması keyfiyeti olup, bu imzaları atanların, Anayasa Mahkemesi ve diğer mahkemelerde yargılanmalarına neden olmuştur.
           

GÖRÜŞME KARARI NASIL ALINABİLİR


Burada sorun; hangi düzeyde olursa olsun kamu yönetici veya temsilcilerinin, bu tür görüşmeleri yapıp yapamayacakları ve anlaşmalar imzalayıp imzalayamayacakları noktasında toplanmaktadır.


Bir kere önemle belirtmek gerekir ki, bu kabil kararlar ve görüşmeye yol açacak süreç her hangi bir kişinin yetki ve tekelinde değildir. Demokraside asıl olan kurumlardır. Görüşmeye yol açan süreç ve kararlar; yetkili kurum tarafından, prosedürüne uygun ve kamuoyuna açık bir şekilde alınmalıdır.


Anayasanın hiç bir maddesinde, herhangi bir kişiye, kişisel takdir ve yetkisine dayanarak bir görüşmeyi başlatma ve imzalama yetkisi verilmemiştir.


Daha önce, Anayasa ve yasal prosedürlere uygun şekilde imzalanıp yürürlüğe giren anlaşmaların, imzalandıkları şekilde hiç bir değişiklik yapılmaksızın ve yeni yükümlülüklere yol açmaksızın, uygulanmasını sağlamak şeklindeki görüşmeler yapılabilir. Ancak bu görüşmeler sonucunda alınan kararlar, hiç bir şekilde önceki anlaşmanın çizdiği yetki ve sınırlar dışına çıkmamalı, daha önce öngörülmeyen yeni külfet ve yükümlülüklere yol açmamalıdır.
           

SÜRECE KİMLER KATILABİLİR


Bu konudaki bir diğer önemli nokta da, görüşme sürecine kimlerin dahil edilebileceği noktasında toplanmaktadır. Örneğin terör örgütünün yöneticisi olduğu için mahkum edilen ve hükümlü bulunan bir kişinin, sürece dahil edilmesi ve hatta bunun teklif edilmesi dahi mümkün değildir ve yasalara aykırıdır.
         

Mavi Marmara Gemisinde 3-4 kişinin ölümüne neden oldukları gerekçesi ile, İsrail Devletinden özür dilemesi ve tazminat vermesi istenmiş, diplomatik ilişkiler askıya alınmıştır. Birkaç kişinin ölümüne neden oldu diye bir devletten özür dilemesi istenmişken, binlerce kişinin ölümüne neden olan bir terör örgütünün muhatap olarak alınması ve görüşme yapılması mümkün değildir. 
           

Kaldı ki bu örgütün yönetici ve temsilcilerinin, yaptıkları eylemden ötürü özür dilemeleri veya pişmanlık duyduklarını ifade etmeleri bir yana, yeni ve başka eylemlerde ve kabul edilemez taleplerde bulundukları da bilinmektedir.


Bir savaş uçağımızı düşürdüğü ve iki pilotumuzun ölümüne neden olduğu için Suriye ile savaş ihtimalinin dahi gündeme geldiği günümüzde, Türkiye’ye karşı açık bir savaşı yürüten bir terör örgütünün, yönetici veya destekçilerinin muhatap alınarak görüşme masasına oturulması da imkansızdır.


Bu kurallara aykırı şekilde yapılan görüşmeler sonucu alınan kararlar geçersiz olmasına rağmen, ülke aleyhine kullanılabilecektir. Bu bakımdan, bu kararları alan ve icra eden kişilerin sorumlulukları bulunmaktadır.


Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.