Giriş

Rekabet yasağı, çalışanın iş sözleşmesi sona erdikten sonra işverene rakip bir işletme açmasını, rakip bir işletmede işe girmesini veya bunların dışında rakip işletme ile herhangi bir menfaat ilişkisine girmesini yasaklayan hükümlerdir.

İşçi çalıştığı iş yeri çevresinde iş yeriyle ilgili iş sırlarını ve müşteri çevresiyle ilgili edindiği bilgileri yeni gireceği iş yerinde kullanabilir bu durum ise eski işvereni zarara uğratabilir. Bu anlamda işveren açısından ortaya çıkabilecek zararlar önceden engellenmek istenmektedir.

İşçi, iş sözleşmesi devam ettiği süre içerisinde sadakat borcu gereği işvereni ile rekabet etmeme borcu altındadır. Bu borcun iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra da devam edebilmesi için ya iş sözleşmesine rekabet yasağı şartı koymak ya da bu amaçla ayrıca rekabet yasağı sözleşmesi yapmak gereklidir.

İş kanununda rekabet yasağı sözleşmesi düzenlenmemiş olmasına rağmen buna ilişkin düzenlemeler Türk Borçlar kanununun 444-447 maddeleri arasında yer alır.

Sadakat Borcu

Sadakat borcu TBK madde 396’da düzenlenmektedir.

”İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” Buna göre işçi sadakat yükümlülüğüne aykırı herhangi bir davranışta bulunamaz.

İşçinin iş ilişkisi boyunca en önemli borçlarından biri sadakat borcudur ve bu kapsamda işçinin, işverenin ve iş yerinin haklı çıkarlarını koruma yükümlülüğü bulunmaktadır.

İş ilişkisi devam ettiği sürece işçi, işverenle rekabet etmeme borcu altında bulunmaktadır. İşçi işyerinde çalıştığı süre boyunca o işe ait üretim sırları, müşteri çevresi gibi birçok bilgi edinmiş olabilir. Bu bilgilerin dışarıya sızması, rakip işletme veya işyerinde kullanılması işverenin menfaatine zarar verecek ve büyük mali kayıplara yol açabilecektir. Bu nedenle rekabet yasağı taahhüdü de işçinin sadakat borcu kapsamında değerlendirilmektedir.

İşçinin sadakat borcuna aykırı davranması halinde işveren, iş sözleşmesini feshedebilir.(iş kanunu madde 25/2 e) ve bu nedenle uğramış olduğu zararın giderilmesini isteyebilir.( iş k madde 26/2, tbk m 400/1)

İş sözleşmesi sürerken, çalışanın rekabet yasağına aykırı davranışları, sadakat borcuna aykırılık oluşturduğu için, İş Kanunu’nun 25/II. maddesinin e bendi uyarınca, çalışanın, işverenin güvenini kötüye kullanmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışları nedeniyle işverenin iş sözleşmesini haklı nedenle tazminatsız olarak feshetmesi hakkı da ayrıca bulunmaktadır.

Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Şartları

TBK madde 444’de sözleşmenin geçerlilik koşulları düzenlenmiştir.

“Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”

Madde hükmü göz önüne alındığında geçerli bir sözleşmeden bahsedebilmek için geçerli bir iş sözleşmesinin bulunması, işçinin fiil ehliyetine sahip olması, rekabet yasağı kaydının yazılı olması, işverenin korunmaya değer menfaatinin olması, yer, zaman, konu bakımından sınırlamanın bulunması, işçinin müşteri çevresi veya üretim sırları hakkında bilgi edinme imkanına sahip olması şartlarının birlikte bulunması gerekir. Bu şartları teker teker incelememiz gerekirse geçerli bir iş sözleşmesinin bulunması gerekliliği ilk sırada gelir. Bu bağlamda taraflar arası bir hizmet ilişkisinin varlığı söz konusudur. Akabinde rekabet yasağına ilişkin sözleşmeye tarafların isteği doğrultusunda rekabet yasağı hükmü koyulması gerekir. İlgili hüküm, sözleşme sona erdikten sonra hüküm ifade etmek üzere iş sözleşmesine koyulabileceği gibi ayrı bir rekabet yasağı sözleşmesi ile de yapılabilmektedir.

İşçinin fiil ehliyetine sahip olması bakımından incelediğimizde, işçinin rekabet yasağı hükmünü imza ederken ayırt etme gücüne sahip olması, ergin olması ve kısıtlı olmaması koşullarının birlikte aranması gerekir.

Sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ise geçerlilik koşullarından biri olarak karşımıza çıkar. İş sözleşmesinde de yer alsa, ayrı sözleşme olarak da düzenlense yazılı şekil koşuluna uyulması zorunludur.

İşverenin korunmaya değer menfaatinin olması bakımından, yukarıda sayılan şartlar sağlanmış olsa bile rekabet yasağı kaydının ancak taraflar arasındaki hizmet ilişkisi, işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlamaktaysa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması halinde geçerli olabileceği hükme bağlanmıştır. Bu hükmün getirilmesindeki gerekçe, işçinin işveren karşısında korunması gerekliliğidir. Eğer işçi bu türden bir bilgiye sahip olabileceği bir pozisyonda çalışmıyor ise veya bu türden bir bilginin kullanılması işverene bir zarar vermeyecek nitelikteyse rekabet yasağı hükmü sadece işçinin çalışma özgürlüğüne getirilen gereksiz bir kısıtlamadan ibaret olacaktır. Bununla birlikte, işçi çalıştığı pozisyon gereğince ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgelere ulaşabiliyorsa ve bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli zararına neden olabilecekse, rekabet yasağı hükmünün ihlâl edildiğinden söz edilebilmesi için bu bilgilerin kullanılmasına gerek yoktur. Söz konusu bilgilerin kullanılmasının işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin bulunması yeterli olmaktadır. Böyle bir ihtimâlin var olup olmadığı somut olayda belirlenmektedir.

İşverenin haklı menfaatine ilişkin konular ise genel anlamda işletmenin üretim bilgileri, satış yapılan müşteri çevresi, iş organizasyonuna dair verilerden oluşmaktadır. Bu çerçevede, rekabet yasağı sözleşmesiyle amaçlanan, çalışanın iş ilişkisi içindeyken işverenin yaptığı işler, müşteri çevresi veya üretim sırları konusunda edindiği bilgileri iş ilişkisi sona erdikten sonra rakip bir işletme içinde kullanarak işvereni önemli bir zarara uğratma riskinden korumaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, iş yeri ile bağlantılı üretim sırları ile ilgili bilgileri işçinin öğrenme imkanının olması gerekliliğidir. Herkes tarafından bilinebilecek bilgilere sahip işçilerle rekabet yasağı sözleşmesi yapılamaz.

Rekabet yasağının sınırlandırılması şartı ise TBK madde 445’de düzenlenmektedir. Madde hükmü “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” şeklinde kanunda yer almaktadır. Kanunda yer alan madde hükmü kapsamında rekabet yasağı sınırlandırması yer, süre ve konu şeklinde ayrı olarak ele alınmaktadır.

Yer Bakımından Sınırlama

Yer bakımından sınırlama yapılırken sınırlamanın, işverenin fiilen yürüttüğü faaliyet alanını aşmaması gerekir. İşçinin çalıştığı işletmenin faaliyetleri ne kadar geniş bölgeye yayıldı ise yasağın etki alanı da o kadar geniş olur fakat bu noktada yine de işçinin ekonomik geleceği hakkaniyete aykırı olarak güçleştirilmemelidir.

Türkiye sınırları içerisinde rekabet etmeme yönünden bir düzenleme öngörüldüyse bu düzenleme geçerli olmayacaktır. İl sınırları ya da belli bir bölge ile sınırlandırma, işin niteliğine göre yerinde görülebilir. Yani yer bakımından sınırlama Türkiye şeklinde yapıldığında geçersizlik söz konusudur fakat Ankara, Eskişehir gibi il sınırları belirlendiğinde veya bir bölge şeklinde örneğin İç Anadolu Bölgesi şeklinde bir sınırlama yapıldığında işin niteliğine göre bu sınırlandırma geçerli olabilmektedir.

Bunun dışında, çalışan kişi uluslararası alanda bir görev yapmaktaysa Türkiye şeklinde bir sınırlama istisnai olarak geçerli olabilir.

Süre Bakımından Sınırlama

Rekabet yasağı sözleşmesinin süresinin özel durumlar ve koşullar dışında 2 yılı aşamayacağı Türk Borçlar kanununun 445. Maddesinde yer almaktadır. Bu kapsamda, rekabet yasağı sözleşmesinde çalışanın, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren en çok 2 yıl rekabet etmeme borcu söz konusu olacaktır. Aksi halde işçinin ekonomik anlamda yıkımına neden olabilir.

Konu bakımından Sınırlama

Konu bakımından sınır kısaca işverenin faaliyet alanıdır. Bu faaliyet alanı ile doğrudan ilgisi bulunan işler için sadece kısıtlama getirilebilmektedir. Rekabet yasağının işverene ait işlerden hangisi ya da hangileri ile sınırlandırıldığı net biçimde belirlenmelidir.İşverene ait işyerinde yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili ve işverenin asıl faaliyet alanına giren işler bakımından böyle bir sınırlama getirilmelidir.

Konu bakımından sınırsız olan bir rekabet yasağı sözleşmesi hukuk düzeninde kabul görmemektedir. Rekabet yasağında işverenin yasak getirebileceği konular, işçinin kendi işletmesinde yapmakta olduğu iş doğrultusunda ifa ettiği göreviyle ilgili konular olması gerekmektedir.

Yargıtay’ın da faaliyet alanı ile ilgili olarak “davalı işçinin çalışmaya başladığı şirketin fiili olarak faaliyet alanı tespit edilerek davacı şirkete rakip olup olmadığı, davalı işçinin davacı bünyesinde iken yaptığı işi yapıp yapmadığı değerlendirilmesi gerekir” şeklinde hüküm tesis ettiği görülmektedir.

Aykırı Davranışların Sonuçları

Çalışanın işverene karşı aykırı davranışları, işverenin zararının ödenmesi ve cezai şart yükümlülüğü olmak üzere ikiye ayrılır. İşverenin zararının ödenmesinde rekabet yasağına aykırı davranan çalışan, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür. Burada önemli olan unsur işverenin, rekabet yasağına aykırılık durumunda zararı ispat etmesi gerekliliğidir. İşveren tarafından ispat edilen zarar, çalışanın ödemesi gereken yükümlülük miktarını oluşturacaktır. Öte yandan, çalışanın ise sorumluluktan kurtulması için, kusursuzluğunu ispat etmesi gerekmektedir.

Cezai şart yükümlülüğünde ise çalışanın rekabet yasağına aykırı davranışı halinde çalışanın aykırılığa bağlı bir cezai şart ödemekle yükümlü tutulması mümkün olabilmektedir. Rekabet yasağı sözleşmelerinde rekabet yasağının ihlali halinde cezai şart öngörülmesi işverenin lehine bir durumdur çünkü bu durumda işverenin, yasağın ihlalinden kaynaklanan zararını ispat etmesine gerek olmaksızın çalışanın sözleşmede belirlenen cezai şartı ödemesi gerekmektedir. Bu cezai şart, rekabet yasağına bağlı olarak düzenlendiğinden, tek taraflı olarak düzenlenmesi mümkündür. Diğer taraftan, aşırı yüksek belirlenen cezai şarttan çalışan lehine hâkimin indirim yapma yetkisi vardır.

Aykırı davranışların sonucu ise Türk Borçlar Kanunu madde 446’da yer almaktadır. Buna göre “Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür. Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır .”

Rekabet Yasağının Sona Ermesi

Rekabet yasağının sona ermesi Türk Borçlar Kanunu madde 447’de düzenlenir. Buna göre “Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.” Buradan anlaşılan ise rekabet yasağının sona ermesinin ancak belirli hallerde mümkün olduğudur. Bu anlamda öngörülen sürenin dolması, işverenin yararının kalmaması, haklı neden olmaksızın iş akdinin işveren tarafından feshi, işçinin işverene yüklenebilen nedenle iş akdini feshi hallerinde rekabet yasağı sona erer. Öngörülen sürenin dolması halinde rekabet yasağının, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren, özel durumlar saklı kalmak kaydıyla en çok 2 yıl için devam edebileceğini öngörmektedir. Bu nedenle sürenin dolmasıyla çalışanın rekabet etmeme borcu kendiliğinden sona erer. İşverenin yararının kalmaması halinde, eğer işverenin söz konusu yasağı sürdürmesinde gerçek bir yararı olmadığı belirlenirse rekabet yasağı sona erer. Sözleşme kurulurken bulunan işverenin haklı menfaatinin daha sonradan sona ermesi halinde rekabet yasağı sözleşmesi de sona erecektir. Korunan bilgilerin sır olmaktan çıkması, işverenin faaliyet alanını değiştirmesi, işçi tarafından zarar verme imkânının ortadan kalkması, işçinin ölümü gibi haller de yine aynı kapsamda örnek olarak gösterilebilir. Haklı neden olmaksızın iş akdinin işveren tarafından feshi yani bir diğer deyişle işçinin iş akdinin haksız yere feshedilmesi halinde işverenin iş sözleşmesini İş Kanunu madde 25 veya Türk Borçlar Kanunu madde 435’te yer alan haklı nedenle fesih olgularına dayanmaksızın feshettiği durumlarda rekabet yasağının doğmayacağı hükme bağlanmıştır. Son olarak işçinin işverene yüklenebilen nedenle iş akdini feshi halinde iş sözleşmesinin işverene yüklenebilen bir nedenle çalışan tarafından feshedilmesi durumunda da rekabet yasağı doğmamaktadır. Bu noktada da çalışanın işverene yüklenebilen sebeplerle; TBK. md. 435, İK md. 24’e dayalı olarak rekabet yasağı oluşmayacaktır. Örnek vermek gerekirse  işverence ; çalışanın ücretinin geç ödenmesi, çalışma koşullarının uygulanmaması, çalışanın onayı olmaksızın fazla mesai yaptırılması gibi haklı sebeplerle işçinin iş sözleşmesini feshetmesi halinde, işveren sözleşmedeki rekabet yasağına ilişkin düzenlemelere dayanarak talepte bulunamayacaktır.

Görevli  Mahkeme

İş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir.

İş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak davalar mutlak ticari davalardır. Bu nedenle bu davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.

Arabulucuya Başvurma Zorunluluğu

İşçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda mahkemeye başvurmadan önce zorunlu olarak arabulucuya başvurulması gerekmektedir. Tarafların arabuluculukta anlaşamaması halinde arabuluculuk anlaşamama tutanağı ile birlikte yetkili iş mahkemesinde dava açılabilecektir.

Rekabet Yasağına Hâkimin Müdahalesi

Rekabet yasağı konusunda hâkime takdir yetkisi bırakılmıştır. Bu noktada işçi korunmakta olduğu için hâkime verilmiş olan takdir yetkisinin sakıncası bulunmamaktadır. Hâkimin sözleşmede eğer ki yüksek miktarda bir cezai şart belirlenmişse öngörülen cezai şartı indirmesi mümkün olduğu gibi, işçiyi korumak amacıyla zaman, yer ve konu bakımından rekabet yasağına ilişkin aşırı sınırları uygun bir seviyeye indirme hakkı vardır. Kanun, hâkime, aşırı nitelikteki rekabet yasağını sınırlandırma yetkisi vermiştir. Buna göre, hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. Bu noktada hâkim, işçinin karşılaşacağı ekonomik problemler ile işverenin haklı menfaati arasında bir denge gözetmekle yükümlüdür.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

Esas No.  2012/310
Karar No. 2014/4832

Tarihi: 17.02.2014

İlgili Kanun /

Madde
818 S. BK. /348

REKABET YASAĞI

İŞ SÖZLEŞMESİ DEVAM EDERKEN REKABET YASAĞINA AYKIRI DAVRANMADA İŞ MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞU

İŞ SÖZLEŞMESİ SONA ERDİKTEN SONRA GERÇEKLEŞEN REKABET YASAĞINA AYKIRILIK NEDENİYLE AÇILAN DAVLARDA GÖREVLİ MAHKEMENİN TİCARET MAHKEMESİ OLMASI

ÖZET: İş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık hâlinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi hâlinde ise, buna dayalı olarak açılacak dava, niteliği itibarıyla 818 sayılı BK.348. maddesi kapsamına girmekle ve bu kapsamdaki davalar Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3 maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticarî davalardan olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.

Somut olayda, davacı, iş sözleşmesinin 8. maddesi gereğince iş sözleşmesinin feshini izleyen 2 yıl boyunca işverenin faaliyet sahasında çalışan herhangi bir şirkette görev almamayı kabul ve taahhüt ettiği halde, davalının bu sözleşme hükmüne uymadığını, bu nedenle davacı şirketin zararı oluştuğunu beyan ederek uğradıkları zararın tazminini istemiştir. Bu hâlde, mutlak ticarî dava niteliğindeki eldeki davaya bakma görevi de ticaret mahkemesine ait olup, yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç

İşçinin sadakat borcu kapsamında, iş sözleşmesi devam ettiği sürece işçinin işvereni ile rekabet etmeme borcu vardır. Bu borç rekabet etme yasağını ifade eder. Bu borcun iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra da devamı için rekabet yasağı sözleşmesinin, gereken şartlara uygun şekilde yapılması gerekir. Bu şartlar tümüyle; geçerli bir iş sözleşmesinin bulunması, işçinin fiil ehliyetine sahip olması, rekabet yasağı kaydının yazılı olması, işverenin korunmaya değer menfaatinin olması, yer, zaman, konu bakımından sınırlamanın bulunması, işçinin müşteri çevresi veya üretim sırları hakkında bilgi edinme imkanına sahip olmasıdır. Çalışanın işverene karşı aykırı davranışları, işverenin zararının ödenmesi ve cezai şart yükümlülüğü olmak üzere ikiye ayrılır. Rekabet yasağına aykırı davranan çalışanın, işvereninin zararının karşılanması ile veya eğer ki bir cezai şart öngörülmüşse bu cezai şarta ilişkin miktarın ödenmesi ile rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulması mümkündür. Öngörülen cezai şart miktarının yüksek olması halinde ise hâkime bu miktarı uygun bir miktara indirme yetkisi verilmiştir. Son olarak, rekabet yasağının sona ermesi ise; öngörülen sürenin dolması, işverenin yararının kalmaması, haklı neden olmaksızın iş akdinin işveren tarafından feshi, işçinin işverene yüklenebilen nedenle iş akdini feshi hallerinde mümkün olmaktadır.

---

KAYNAKÇA:

İş Hukuku, Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer, s.137-138, Seçkin Hukuk, 25. Baskı, Ankara 2020

İş Hukuku Dersleri, Prof. Dr. Nuri Çelik, Prof. Dr. Nurşen Caniklioğlu, Prof. Dr. Talat Canbolat, Beta Yayınları, s.235-240, s.240-251,Yenilenmiş 31. Baskı, İstanbul 2018

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6098.pdf

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 20212/310 Esas Sayılı, 2014/4832 Karar Sayılı 17.02.2014 tarihli kararı: https://calismatoplum.org/yargitay-karari/rekabet-yasagi-1

https://www.jurix.com.tr/article/5518

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2010-87-613

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 396: ”İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.”

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 444 : “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 445: “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.”

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 446:“Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür. Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.”

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 447: “Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.”