“Sosyal güvenlik bir lütuf değil, anayasal bir haktır.”
GİRİŞ
Günümüz çalışma yaşamında ne yazık ki hâlâ milyonlarca insan sigortasız çalıştırılmakta ve bu durum hem birey hem de kamu açısından ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır.
Her ne kadar Anayasa’nın 60. maddesiyle herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmişse de özellikle küçük işletmelerde veya kayıt dışı sektörlerde çalışanlar bu haktan yoksun bırakılmaktadır.
Peki, sigortasız çalıştırılan bir işçi hangi yasal yollara başvurabilir?
İşverenin sorumluluğu nedir?
Ve işçi geçmişe dönük haklarını nasıl alabilir?
Bu makalede bu sorulara hukuki çerçevede, mevzuat ve yargı kararları ışığında cevap bulmak istiyorum.
1. SİGORTA YÜKÜMLÜLÜĞÜ NEDİR?
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre, bir işveren, işçisini çalışmaya başlamadan en geç bir gün önce SGK’ya bildirmek zorundadır.
Bu zorunluluk işverenin insafına bırakılmış bir uygulama değil, açıkça yasal bir yükümlülüktür.
SGK Bildirimi Yapılmazsa:
- İşveren hakkında idari para cezası uygulanır.
- SGK, geçmişe dönük primleri gecikme faiziyle birlikte tahsil eder.
- İşveren, olası bir iş kazasında tüm maddi yükümlülükleri üstlenmek zorunda kalır.
2. SİGORTASIZ ÇALIŞAN İŞÇİ NE YAPMALI?
Bir işçi, çalıştığı süre boyunca sigortasının yapılmadığını fark ettiğinde çeşitli yollarla hak arama süreci başlatabilir. Bu yollar hem idari hem de yargısal süreçleri kapsar:
A) ALO 170 Şikâyet Hattı ile SGK’ya Başvuru
SGK, “Alo 170” hattı üzerinden anonim şikâyet kabul etmektedir.
İşçinin adı verilmeden bile inceleme başlatılabilir.
Bu başvurunun ardından SGK müfettişleri iş yerinde denetim yapabilir.
B) SGK’ya Yazılı Dilekçe ile Başvuru
İşçi, çalıştığı iş yerini ve tarihleri içeren bir dilekçeyle doğrudan SGK İl/İlçe Müdürlüğü’ne başvurabilir.
SGK bu başvuruyu işleme alır ve gerekirse denetim yapar.
Ancak SGK her zaman olumlu sonuç vermeyebilir. Bu durumda yargı yolu gündeme gelir.
C) İş Mahkemesi’nde Hizmet Tespiti Davası
Eğer işçi SGK’dan sonuç alamazsa veya çalıştığı dönem geçmişe dönükse, en etkili yol İş Mahkemesi’nde “Hizmet Tespiti Davası” açmaktır.
Bu davada işçi, sigortasız çalıştığı günlerin mahkeme kararıyla tespitini ister ve karar SGK’ya bildirilir.
Karar kesinleştiğinde, ilgili günler işçinin prim günlerine resmen eklenir.
3. HİZMET TESPİTİ DAVASINDA İSPAT SORUMLULUĞU
Hizmet tespiti davalarında ispat yükü işçiye aittir.
Yani davacı işçi, o iş yerinde gerçekten çalıştığını delillerle ortaya koymak zorundadır.
Delil Olarak Kullanılabilecek Unsurlar:
- Tanık beyanları (tercihen aynı işyerinde çalışmış kişiler)
- Banka dekontları, elden ödeme makbuzları
- WhatsApp / SMS yazışmaları
- Kamera kayıtları
- Görev tanımı belgeleri, iş emirleri
- Resmî olmayan bordro ya da çalışma çizelgeleri
- Üzerinde işyeri adı yazan kıyafet, kart, e-mail vb.
Özellikle tanık delili, Yargıtay kararlarında en çok önem verilen ispat araçlarından biridir.
4. ZAMANAŞIMI SÜRESİ
Hizmet tespiti davasında zamanaşımı, 5510 sayılı kanunun 86/9. maddesine göre belirlenir.
Dava açma süresi: İşten ayrılma tarihinden itibaren 5 yıldır.
Yani işçi, sigortasız çalıştırıldığı sürelerin tespiti için en geç 5 yıl içinde (istisnaları mevcuttur) dava açmalıdır. Bu süreden sonra açılan davalar kesin olarak reddedilir.
5. SİGORTASIZ ÇALIŞMANIN DİĞER SONUÇLARI
Sigortasız çalıştırılan bir işçi, yalnızca SGK haklarını değil; aynı zamanda kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin gibi iş hukukuna dayalı tüm alacaklarını da talep edebilir.
İşverenin “sigortasızdı” savunması, bu alacaklara engel değildir.
Çünkü İş Kanunu ve Borçlar Kanunu, iş ilişkisini yalnızca SGK kaydına değil, fiili duruma göre değerlendirir.
6. İŞVEREN AÇISINDAN HUKUKİ SORUMLULUKLAR
İşveren, sigortasız işçi çalıştırdığı takdirde hem idari hem mali hem de ceza hukuku açısından sorumluluk altına girer.
İşverenin karşılaşabileceği yaptırımlar:
- Geriye dönük SGK prim borçları
- Her bir gün için yüksek idari para cezaları
- İş kazası durumunda SGK'nın rücu etmesi
- Kamu zararına yol açmaktan dolayı ceza soruşturması
- Hapis cezasına kadar varabilen TCK 204 (resmî belgede sahtecilik) ve TCK 257 (görevi kötüye kullanma) kapsamında cezai sorumluluk
7. YARGITAY GÖRÜŞÜ
Yargıtay’ın yerleşik içtihadı, sigortasız çalıştırılmanın ispatı konusunda işçiye yardımcı olacak niteliktedir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/28232 E., 2015/5059 K.
“…Dava, 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanun’un 86/9. maddeleri uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re ‘sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır…”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/374 E., 2019/1184 K.
“…Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları, taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup, kendiliğinden araştırma ilkesi söz konusudur. Sigortalılık başlangıç tarihi ve hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icap ettiği Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı gereği olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespiti davalarında, hâkimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı bu davalarda ispat yükü, bir tarafa yüklenemez.
Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin Kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden bu davalarda iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve görevlileri, iş yerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine komşu ve yakın iş yerlerinde, tarafları veya iş yerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
Bu amaçla tanıkların hizmet tespiti istenen tarihte iş yeri veya komşu iş yeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi iş yerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, iş yerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmelidir.
Diğer taraftan bu davalarda, işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.
SONUÇ
Sigortasız çalıştırılmak, sadece işçinin hakkının gasp edilmesi değil, sosyal devlet ilkesinin de ağır biçimde ihlalidir.
İşçi bu gibi durumlarda sessiz kalmamalı, yasal başvuru yollarına başvurarak hem kendi hakkını korumalı hem de işverenin yasa dışı uygulamasının önüne geçmelidir.
Unutulmamalıdır ki:
“Sosyal güvenlik hakkı, işverenin lütfu değil, anayasal bir zorunluluktur.”
Av. Asuman Bayrak Erginyürek






