Genel Olarak

Herkesin, kanuna aykırı olmamak kaydıyla örgütlenme hakkı bulunmaktadır.[1] Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla bir araya gelmek ise esasen düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek “bir araya gelme” olgusunu, gayri meşru bir zemine taşımaktadır.[2] 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” başlığını taşıyan ikinci kitabının, “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının “Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlığını taşıyan beşinci bölümünde yer alan, Kanun’un 220. maddesi hükmünde; “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu” düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu, suç işlemek gayesini güden ve hukuk ve toplum düzenini ciddi bir tehlikeye maruz bırakan suç örgütlerinin bizatihi kurulmuş olmasını, işlenmesi amaçlanan suçlardan bağımsız şekilde[3] suç olarak düzenlemiş ve örgütü kuranların, yönetenlerin ve örgüte üye olanların cezalandırılmasını öngörmüştür.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi, 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nda “Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Meydana Getirmek” şeklinde ifade edilen ve 765 sayılı Kanun’un 313 ve 314. maddelerinde düzenlenen suçtan, önemli ölçüde farklılık göstermektedir.[4] Suçun düzenlendiği yer, örgüt oluşumu için gerekli olan asgari üye sayısı, örgütün varlığının kabul edilebilmesi için aranan koşullar, örgüt yöneticilerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı sorumlulukları, bu farklılıkların başlıcalarını teşkil etmektedir.[5]

5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin ilk fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, ikinci fıkrasında ise suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma filleri yaptırıma bağlanmış olup, maddenin üçüncü fıkrasında örgütün silahlı olması, bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçlarda daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.[6]

TCK m. 220 f. 4 hükmünde ise örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacağı öngörülmüştür. Böylelikle suç işlemek amacıyla kurulan bir örgütte, amaç suçların işlenmesi halinde, kişiye örgüt içerisindeki “kurucu, yönetici veya üyelik” konumlarına göre verilen cezanın yanında, ayrıca amaç suçların cezasının da verileceği hüküm altına alınmıştır. TCK m. 220/5 hükmü ile de örgüt yöneticilerinin sorumlulukları özel olarak düzenlenmiş olup, örgüt yöneticilerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılacakları öngörülmüştür.

TCK m. 220. f. 6’da ise örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişinin, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağı öngörülmüştür. Belirtmek gerekir ki bu hükmün yalnızca silahlı örgütler bakımından uygulanması söz konusu olup, ayrıca hüküm uyarınca, faile örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.

TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında, örgüte hâkim olan hiyerarşik yapıya dahil olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüş ve son fıkrada örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapılması fiili yaptırıma bağlanmıştır.

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçunda Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde Suç İşlenmesi (TCK m. 220/4)

Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma” suçu düzenlenmiş olup, maddenin ilk fıkrası Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.

TCK m. 220 f. 2 hükmünde ise suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanların, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacakları öngörülmüştür.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Türk Hukukunda, bir örgütün kurulması, esasen işlenmesi amaçlanan suçlar bakımından bir araç niteliğindedir. Örgütlenmenin oluşturduğu güç, kamu düzenini tehlikeye düşürdüğünden, kanun koyucu, hazırlık hareketi mahiyetindeki davranışları bağımsız suç haline getirerek[7], cezalandırma yoluna gitmiştir. Zira faillerin suç işlemek üzere irade birliğine vararak anlaşma yapmaları, kendilerinin ceza kanunlarını ihlal etmek yönünde güçlü bir isteklerinin olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim yapılan bu anlaşmanın hemen arkasından suçların işlenmesi aşamasına geçilecektir.[8] Bu bakımdan, TCK m. 220’nin bir ve ikinci fıkralarında tanımlanan suçlardan ötürü cezaya hükmedilebilmesi için, ayrıca örgüt faaliyeti çerçevesinde bir suçun işlenmesi aranmamakta; söz konusu fiiller, işlenmesi amaçlanan suçlardan bağımsız olarak cezalandırılmaktadır. [9]

Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 4. fıkrası, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacağını öngörmek suretiyle, suç işlemek amacıyla kurulan bir örgütte, amaç suçların işlenmesi halinde kişiye örgüt içerisindeki “kurucu, yönetici veya üyelik” konumlarına göre verilen cezanın yanında, ayrıca amaç suçların cezasının da verileceğini hükme bağlamıştır.[10]

Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin gerekçesinde[11] de belirtildiği üzere, bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedilebilmesi için, ayrıca örgütün amacı çerçevesinde bir suçun işlenmesi gerekmemektedir. Örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi hâlinde ise hem bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçtan hem de amacı oluşturan suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmedilmelidir.

Dolayısıyla madde gerekçesinde de ifade edildiği gibi, Türk Hukukuna göre, örgütün kurulması veya yönetilmesi bağımsız bir suç olup, örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suç işlenmesi ayrı bir suç olarak kabul edilmekte ve faillere işlenen bu suçtan dolayı ayrıca ceza verilmektedir. Örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi halinde ise örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi konumunda bulunan kişi hakkında hem bu suçtan hem de TCK m. 220’nin 1. veya 2. fıkralarında düzenlenen suçlardan, gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmolunur.[12]

Burada “örgüt faaliyeti”nin ne olduğunun ortaya doğru olarak konulması önem taşımaktadır. Zira hırsızlık suçunu işleme amacıyla oluşturulmuş bir örgütün üyelerinden bir tanesinin, kasten öldürme suçunu işlemesi halinde, bunun örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir suç sayılmayacağı belirtilmelidir.[13]

Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi halinde, örgüt kurma suçu, her ne kadar işlenmesi amaçlanan suçlara hazırlık mahiyetinde de olsa kanun kapsamında bağımsız bir suç olarak düzenlendiğinden amaç suçların işlenmesi, oluşmuş örgüt suçunun varlığını ortadan kaldırmayacaktır. Bu itibarla, amaç suçların işlenmesi halinde ortada iki suç mevcut olup, dolayısıyla failin iki ceza ile cezalandırılması gerekmektedir. Zira kişinin örgüt kapsamındaki konumu ve faaliyeti ile amaç suça yönelik eylemleri birbirinden bağımsız olup[14] amaç suça ilişkin icra hareketleri, örgüt kurma suçunun tipe uygunluğunu ortadan kaldırmamaktadır.[15]

Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün, amaç suçları işlemesi halinde doktrinde bir görüşe göre burada “geçitli suç” ilişkisi bulunmakta olup, konuyu kaçakçılık suçlarına ilişkin olarak değerlendiren Erman’ a göre, teşekkülü kuranlar ayrıca kaçakçılık sayılan bir fiil işlerlerse, ortada geçitli suç bulunduğu için, kurucu veya kurucular yalnızca kaçakçılık yapmak fiilinden cezalandırılmalı, kendilerine ayrıca teşekkül oluşturmak fiilinden cezaya hükmolunmamalıdır.[16]

Buna karşılık, katıldığımız bir diğer görüşe göre ise örgütte yer alan kişilerin ayrıca amaç suçu işlemeleri halinde burada geçitli suçtan bahsetmeye olanak yoktur. Zira geçitli suçta, biri diğerini kapsayan iki suç söz konusudur. Fail, daha ağır olan suçu işlemek için hafif suçtan geçmek mecburiyetindedir. Oysa amaç suçun işlenebilmesi için örgüt kurulması mecburi değildir. Dolayısıyla burada geçitli suçtan söz edilemez.[17]

Bir başka görüş uyarınca ise hazırlık hareketlerinin bağımsız olarak cezalandırıldığı hallerde, asıl suçun işlenmesi söz konusu olursa artık ayrıca bağımsız suçtan dolayı cezalandırmaya gidilmemesi gerekir. Dolayısıyla söz konusu görüş uyarınca, TCK m. 220/4 hükmü, buna aykırı bir düzenleme içermektedir.[18] Ancak belirtilmelidir ki TCK m. 220/4’te açıkça öngörüldüğünden, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, kişiye örgüt içerisindeki konumuna göre verilen cezanın yanında, ayrıca işlenen amaç suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacaktır.

Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından, örgüt üyelerinin sorumlulukları ile TCK m. 220/5 hükmü ile özel olarak düzenlenen örgüt yöneticilerinin sorumluluklarını da birbirinden ayırmak gerekmektedir.

Örgüt üyeleri, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı o suçlara katkıları oranında, iştirake ilişkin hükümlere göre, ayrıca cezalandırılırlar.[19] Bu bağlamda, örgüt üyeleri, yalnızca bizzat işledikleri fiilden ötürü veya iştirak halinde işlenen suçlarda, müşterek fail ya da iştirak eden olmaları sebebiyle sorumlu olacaklardır. Örgüt üyelerinin, örgütteki diğer kişilerin işledikleri suçlar bakımından sorumlulukları söz konusu değildir.[20] Buna karşılık, Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 5. fıkrası ile örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılmaları öngörülmüştür.

Değinilmesi gereken bir diğer husus, TCK’da veya ceza hükümleri ihtiva eden diğer bazı kanunlarda, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi, ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen suç tipleri bakımından nasıl bir uygulama yapılacağı; örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi, ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenen bir suçun işlenmesi halinde, yalnızca bu suçun ağırlaştırıcı halinden mi ceza verilmesi gerektiği yoksa bunun yanında ayrıca örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçlarından da mı ceza verilmesi gerektiğidir.

TCK’nın “Göçmen Kaçakçılığı” başlıklı 79. maddesi, “Organ veya Doku Ticareti” başlıklı 91. maddesinin 4. fıkrası, “Yağma” suçunun “Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hali” ile “Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla” işlenmesi hallerini düzenleyen TCK m. 149 f. 1, f ve g bentleri, TCK’nın “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal veya Ticareti” başlıklı 188. maddesinin 5. fıkrası hükmü, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama” suçuna ilişkin TCK’nın 282. maddesinin 4. fıkra hükmü, söz konusu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek cezalarda artırım öngörmektedir. Dolayısıyla bahse konu bu suçlar bakımından örgüt, ağırlaştırıcı neden olarak düzenlendiği için, burada “bileşik suç” konusuna değinmek gerekir.[21]

Bileşik suç, TCK’nın 42. maddesinde düzenlenmiş olup, söz konusu hükme göre “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.”

Doktrinde bir görüşe göre, bileşik suça ilişkin hüküm uyarınca, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenen bir suç işlendiği takdirde yalnızca bu suçun ağırlaştırıcı halinden ceza verilmesi gerekmektedir. Ayrıca örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçlarından ceza verilmemelidir. Burada gerçek içtima kuralları uygulanmamalıdır. Zira, gerçek içtima kurallarının uygulanması sadece “suçların içtimaı durumlarının olmadığı” zaman mümkün olabilir. [22] Bu görüşe göre, örneğin TCK m. 79’da göçmen kaçakçılığı suçunun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali ağırlaştırıcı neden olarak düzenlendiğinden, bileşik suç kuralı gereğince tek bir suçtan bahsedilmesi gerekmekte olup, o da göçmen kaçakçılığı suçudur. Zira burada örgüt suçunun göçmen kaçakçılığı suçu içerisinde erimesi ve bağımsızlığını kaybetmesi söz konusudur.[23]

Türk Ceza Kanunu’nda, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesinin ağır cezayı gerektiren nitelikli hal olarak düzenlendiği suçların bir kısmının madde gerekçelerinde, söz konusu suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, hem verilecek cezaların artırılması hem de suç işlemek amacına yönelik örgüt teşkil etmekten, kurulmuş örgütü yönetmekten, bu örgüte üye olmaktan dolayı ayrıca cezaya hükmedilmesi gerektiği vurgulanmış ise de yukarıda yer verilen görüşe göre, madde gerekçelerinde belirtilen bu husus, söz konusu suçların bileşik suç olma vasıflarını ortadan kaldırmamaktadır. [24] Buna göre, bu görüş çerçevesinde, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi, ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenen bir suç işlendiği takdirde yalnızca bu suçun ağırlaştırıcı halinden ceza verilmesi gerekmekte olup, ayrıca örgüt kurma, yönetme veya örgüte üye olma suçlarından cezaya hükmolunmaması gerekir. TCK m. 220/4 hükmü ise ancak örgüt suçunun artırım nedeni olarak düzenlenmediği suçlar bakımından uygulama alanı bulmalıdır.[25]

Kanun hükmü ile madde gerekçelerinin açıklığı karşısında, kanaatimizce kanun koyucunun iradesi paralelinde olan bir diğer görüşe göre ise TCK m. 220/4’ün açık hükmü gereğince, bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesinin cezayı artıran nitelikli bir hal olarak düzenlendiği suç tipleri bakımından, bileşik suç kuralının uygulanmasına imkân bulunmamaktadır. Zira TCK m. 220/4’ te açıkça örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi durumunda “ayrıca” bu suçlardan ötürü de cezaya hükmolunacağı düzenlendiğinden, bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, faillere hem ilgili suçun nitelikli halinden hem de TCK 220. madde uyarınca suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya yönetme ve örgüte üye olma suçlarından ceza verilmesi gerekmektedir.[26]

Ayrıca değinilmelidir ki suçların nitelikli hallerinin uygulanabilmesi için, gerçekten örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olduklarının yargısal süreç sonunda tespit edilmiş olması gerekir. Bu sebeple, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan yargılama yapılırken, aynı mahkemede örgüt ile ilgili de dava açılmalı veya başka yerde açılmış dava var ise bu örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların görüldüğü mahkemedeki dava ya da davalarla birleştirilmeli ve öncelikle örgütle ilgili dava neticelendirilerek, gerçekten örgüt varsa diğer suçlar için örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olmasından ötürü artırım yapılmalıdır.[27]

Nitekim Yargıtay 18. Ceza Dairesi 09.10.2019 tarihli 2018 / 5686 Esas ve 2019 / 14148 Karar sayılı kararında[28], bu hususa ilişkin olarak:

Sanıklar …, hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunmaması karşısında, bu sanıklar hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan verilen cezalarda TCK’nın 79/3. maddesi uyarınca artırım yapılmasının mümkün olmaması,

Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, suçun sabit olmadığı gerekçesiyle bozulmuş olması karşısında, yüklenen suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlenmediği sonucuna varıldığından, sanıklar …, hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan tayin olunan temel cezada suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi nedeniyle karar tarihi itibariyle TCK'nın 79/3. maddesi uyarınca artırım yapılmasının mümkün olmaması,” sebebiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Konuya ilişkin olarak, Yargıtay kararlarında görüldüğü üzere hem TCK m. 220 kapsamında suç işlemek amacıyla örgüt kurma fiili sebebiyle hem de cezasının ağırlaştırılması öngörülen ilgili suç sebebiyle dava açılmasının gerektiği belirtilmektedir. Bu itibarla, doktrinde bir görüşe göre, Yargıtay’ın konuya yaklaşımının “hem verilecek cezaların artırılması hem de suç işlemek amacına yönelik örgüt teşkil etmekten, kurulmuş örgütü yönetmekten, bu örgüte üye olmaktan dolayı ayrıca cezaya hükmedilmesi gerektiği” yönünde olduğu anlaşılmakta olup, bu yaklaşım TCK’nın 42. maddesinin açık hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilmekte ve nasıl ki yağma suçunun oluşup oluşmadığı incelenirken bundan ayrı olarak cebir veya tehdit suçlarından dolayı dava açılması ve yağma suçunun da bu dava ile değerlendirilmesi gerektiği savunulamaz ise TCK m. 220/4 hükmünün de bu şekilde yorumlanmaması gerektiği ifade edilmektedir.[29]

Diğer yandan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK)’nda, TCK’da bulunmayan bir düzenlemeye yer verilmek suretiyle “bileşik suç” düzenlemesi ile çelişecek bir yorumun önüne geçilmesi amaçlanmıştır. TMK’ nın “Cezaların artırılması” başlığını taşıyan 5. maddesinin 2. fıkrası “Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır. Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz.” şeklindedir. Dolayısıyla doktrinde, karşılığında ağır yaptırımlar öngörülen terör suçları bakımından bile Terörle Mücadele Kanunu’nda böyle bir yaklaşım benimsenmişken, Türk Ceza Kanunu’ndaki hükmün daha ağır sonuçlar yaratacak şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı ifade edilmektedir.[30]

Ancak kanaatimizce TCK m. 220 f. 4 hükmünde açıkça örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi durumunda “ayrıca” bu suçlardan ötürü de cezaya hükmolunacağı düzenlendiğinden, bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Sonuç

TCK m. 220 f. 4 hükmü, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacağını öngörmektedir. Dolayısıyla suç işlemek amacıyla kurulan bir örgütte, amaç suçların işlenmesi halinde kişiye örgüt içerisindeki “kurucu, yönetici veya üyelik” konumlarına göre verilen cezanın yanında, ayrıca amaç suçların cezası da verilecektir.

Burada örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi, ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenen bir suç işlendiğinde nasıl bir uygulama yapılması gerektiği konusunda fikir ayrılığı bulunmaktadır. Bir görüş, bileşik suça ilişkin hüküm uyarınca, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenen bir suç işlendiği takdirde yalnızca bu suçun ağırlaştırıcı halinden ceza verilmesi, ayrıca örgüt kurma, yönetme veya örgüte üye olma suçlarından cezaya hükmolunmaması gerektiğini, TCK m. 220/4 hükmünün, yalnızca örgüt suçunun artırım nedeni olarak düzenlenmediği suçlar bakımından uygulama alanı bulacağını, zira 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesinin 2. fıkrasında, TCK’da bulunmayan bir düzenlemeye yer verilerek “bileşik suç” düzenlemesi ile çelişecek bir yorumun önüne geçilmesinin amaçlandığını, dolayısıyla terör suçları bakımından bile Terörle Mücadele Kanunu’nda böyle bir yaklaşım söz konusuyken, Türk Ceza Kanunu’ndaki hükmün daha ağır sonuçlar yaratacak şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığını belirtmekte ise de kanaatimizce TCK m. 220/4’ te açıkça örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi durumunda “ayrıca” bu suçlardan ötürü de cezaya hükmolunacağı düzenlendiğinden, Kanunun açık hükmü karşısında bu halde, gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Nitekim Türk Ceza Kanunu’nda, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesinin ağır cezayı gerektiren nitelikli hal olarak düzenlendiği suçların bir kısmının madde gerekçelerinde, söz konusu suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde hem verilecek cezaların artırılması hem de suç işlemek amacına yönelik örgüt teşkil etmekten, kurulmuş örgütü yönetmekten, bu örgüte üye olmaktan dolayı ayrıca cezaya hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından, örgüt üyelerinin sorumlulukları ile TCK m. 220/5 hükmü ile özel olarak düzenlenen örgüt yöneticilerinin sorumlulukları birbirinden farklılık arz etmektedir. Örgüt üyeleri, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı o suçlara katkıları oranında iştirake ilişkin hükümlere göre cezalandırılırlar. Buna karşılık, Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin beşinci fıkrasında örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılacakları öngörülmüştür.

----------------------

[1] HAFIZOĞULLARI, Zeki /KURŞUN, Günal;Türk Ceza Hukukunda Örgütlü Suçluluk”, TBB Dergisi, Sayı: 71, 2007, s. 28.

[2] TOZMAN, Önder; “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu”, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 7.

[3] ÖZGENÇ, İzzet; “Suç Teşekkülü, Örgütlenme Hürriyeti”, “İHFM C: LV – s 3, 1997 s. 51.

[4]PARLAR, Ali/ HATİPOĞLU, Muzaffer; “Türk Ceza Kanunu Yorumu” 3. Cilt, Seçkin, Ankara, 2010, s. 3485.

[5] KAVLAK, Cihan; “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu”, İkinci Baskı, Seçkin, Ankara, 2013, s. 309-311.

[6] YENİDÜNYA, A. Caner/ İÇER, Zafer; “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu” Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt: 19 Sayı: 2, S: 797-828, 2013, s. 797.

[7] ÖZEK, Çetin; “Silahlı Çete-Amaç Suç İlişkisinde İştirak Sorunları” Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt: 49, Sayı: 3, 1994, s. 359.

[8]YENİSEY, Feridun; “Örgüt Suçu, Muhakemesi ve Gizli Tanık”, Köksal Bayraktar’a Armağan, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Editör: Emine Eylem RETORNAZ, Cilt: 9, Sayı: 1-1, Ocak-Şubat 2010, 397-420, s. 400- 402.

[9] TOZMAN, s. 281.

[10] TOZMAN, s. 281. Mülga 765 Sayılı TCK m. 313/5’e göre, örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi durumunda, verilecek cezanın toplamının, en ağır cezayı gerektiren fiilin cezasının azami sınırını geçemeyeceği hükme bağlanmıştı. Yeni TCK’da ise bu halde verilecek ceza bakımından bir üst sınır getirilmemiştir.

[11] TBMM Mevzuat Bilgi Sistemi, https://mevzuat.tbmm.gov.tr/mevzuat/faces/kanunmaddeleri?pkanunlarno=24110&pkanunnumarasi=5237

[12] YENİSEY, s. 405.

[13] YENİSEY, s. 405

[14] ÖZEK, “Silahlı Çete-Amaç Suç İlişkisinde İştirak Sorunları”, s. 359.

[15]ÖZEK, Çetin; “Devletin Şahsiyetine Karşı İşlenen Cürümlerde Cezalandırılan Hazırlık Hareketleri” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: 29, Sayı: 3, 1963, S: 458-520, s. 490.

[16] ERMAN, Sahir; “Kaçakçılık Suçları”, İstanbul 1981, s. 91.

[17] YALÇIN SANCAR, Türkan; “Çok Failli Suçlar”, Seçkin Yayınevi, 1998 Ankara, s. 160-161.

[18] ÖZTÜRK, Bahri/ ERDEM, Mustafa Ruhan; “Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku”, Seçkin Hukuk, On altıncı Baskı, Eylül 2016, s. 379.

[19] YENİDÜNYA / İÇER; “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu” s. 808.

[20] TOZMAN, s. 282. Burada bir görüşe göre, terör örgütü söz konusu olduğunda “Örgüt mensupları kendiliklerinden veya emir üzerine örgütün amaçlarını gerçekleştirmek zımnında bir suç işlediklerinde, suçtan, suçu işleyen kişi yanında, örgütün diğer mensupları da sorumludur. Kısacası, herkes, hem örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçlarından, hem de her örgüt mensubunun örgütün amacını gerçekleştirmek zımnında örgütün faaliyeti olarak kendiliğinden veya emirle işlemiş olduğu kanunun 3 ve 4. maddesinde yazılı her suçtan sorumludur.” Bkz. HAFIZOĞULLARI / KURŞUN, Günal;Türk Ceza Hukukunda Örgütlü Suçluluk”, s. 72.

[21] ERSAN, Aykut; “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu (TCK md. 220)”, İÜHFM C. LXXI, S. 1, s. 381-408, 2013, s. 400.

[22] TOZMAN, s. 284-285.

[23] KURT YÜCEKUL, Gülşah; “Türk Ceza Kanunu’nun 220/4. Maddesinin, Bileşik Suçu Düzenleyen 42. Madde Karşısında Uygulanabilirliği Üzerine Bir Değerlendirme” GSÜHFD 2010/1, Köksal Bayraktar’a Armağan, c: II, S. 1027-1033, s. 1031.

[24] TOZMAN, s. 284-285.

[25] KURT YÜCEKUL, s. 1033.

[26] ÖZGENÇ, İzzet; “Suç Örgütleri”, 6. Bası, Ankara, 2013, s. 24.

[27] TOZMAN, s. 285.

[28] Yargıtay 18. CD, 09.10.2019 tarihli 2018 / 5686 E. ve 2019 / 14148 K. (https://www.sinerjimevzuat.com.tr/index.jsf?dswid=-797#)

[29]KURT YÜCEKUL, s. 1031-1032.

[30] KURT YÜCEKUL, s. 1032.