TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYDIN KAHVECİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/20524)

 

Karar Tarihi: 11/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Kemal ÖZEREN

Başvurucu

:

Aydın KAHVECİ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, farklı ceza infaz kurumlarında bulunan eşlerin kapalı veya açık görüş yapma talebinin reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Kocaeli 2 No.lu T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda hüküm özlü olarak, başvurucunun eşi ise Gebze Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmaktadır.

3. Başvurucu bulunduğu ceza infaz kurumuna başvurarak eşiyle kapalı veya açık görüş yapma talebinde bulunmuştur. Kurumun İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı başvurucunun talebini, eşinin bulunduğu ceza infaz kurumunun Kocaeli Ceza İnfaz Kurumları yerleşkesi dışında olduğunu belirterek Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 9. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca reddetmiştir.

4. Başvurucu çocuklarının kendisiyle ayrı, eşiyle ayrı görüşmek zorunda kaldığını, kapalı ve açık görüşlerde ailece bir araya gelemediklerini ve bu durumdan çocuklarının olumsuz etkilendiğini vurgulayarak infaz hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz hâkimliği Yönetmelik'in ilgili maddesine atıfta bulunarak başvurucunun şikâyetini reddetmiştir.

5. Başvurucu bu karara itiraz etmiştir. Ağır ceza mahkemesi infaz hâkimliği kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu, nihai hükmü 29/5/2019 tarihinde öğrendikten sonra 30/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

9. Başvurucu, eşinin ve kendisinin farklı ceza infaz kurumlarında olduğunu, üç ve on üç yaşlarında iki kızının bulunduğunu, kapalı veya açık görüşleri ailece yapamamaları nedeniyle mağdur olduklarını, bu durumun çocuklarını olumsuz etkilendiğini ve aile bütünlüğünü bozduğunu ileri sürmüştür. Bakanlık, hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatının sınırlandırılmasının ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucu olduğu, başvurucunun farklı ceza infaz kurumunda bulunan eşiyle ve çocuklarıyla birlikte görüşme talebinin reddedilmesinin ilgili mevzuatın tatbiki niteliğinde olduğu görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Devletin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla iletişimini devam ettirecek önlemleri alması pozitif yükümlülüklerinin bir gereği olsa da hukuka uygun bir tutulmadan kaynaklanan kaçınılmaz sonuçlar nedeniyle aile hayatı kapsamındaki temasın sınırlandırılması doğaldır. Kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç doğrultusunda ve makul bir gerekliliğin olması durumunda gerekçeleri ilgili ve yeterli şekilde açıklanarak belirli bir süre boyunca söz konusu pozitif yükümlülüğün karşılanmaması da olağan kabul edilebilir. Ancak aile hayatına saygı hakkının gereklerinin mümkün olan ilk fırsatta yerine getirilmesi ve mahpusların ailesiyle olan temasının hızlı şekilde yeniden sağlanması bir gerekliliktir. Öte yandan farklı yerleşkelerde veya farklı şehirlerde bulunan ceza infaz kurumlarında barındırılan mahpusların birbirleriyle yüz yüze görüştürülmeleri beklenemez. Bununla birlikte aynı yerleşke içindeki farklı ceza infaz kurumlarında tutulan yakın aile bireylerinin gerekli güvenlik önlemleri alınarak mümkün olduğunca belirli dönemlerde yüz yüze görüştürülmeleri aile hayatına saygı hakkının gerekli kıldığı yükümlülüğün bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Bu husustaki ilkelere Esra Aydın (B. No: 2016/57050, 3/7/2019, §§ 50-56) kararında yer verilmiştir.

12. Somut olayda başvurucunun şikâyetinin özü, bulunduğu yerleşkenin dışındaki başka bir ceza infaz kurumunda bulunan eşiyle kapalı veya açık görüş yapamaması ve çocuklarıyla ailece görüşememelerine dayanmaktadır. Bununla birlikte başvurucunun mektup ya da telefon yoluyla eşi veya çocuklarıyla görüşemediğine, eşinin ya da kendisinin nakil talebinde bulunmasına rağmen bu talebin reddedildiğine ilişkin bir iddiası bulunmamaktadır.

13. Aynı yerleşke içinde bulunan ceza infaz kurumlarında tutulan eşlerin belirli aralıklarla ve gerekli tedbirler alınarak yüz yüze görüştürülmeleri konusunda kamusal makamlara yüklenen külfetin katlanılması güç bir durum oluşturmadığı söylenebilir. Bununla birlikte farklı yerleşkelerde ya da illerdeki ceza infaz kurumlarında tutulan eşler için aynı durumu kabul etmenin mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Zira mahpusun ailesiyle iletişim kurması her durumda mutlaka yüz yüze görüştürülmesi anlamına da gelmemektedir.

14. Bu bağlamda, aynı yerleşkede yer almayan ceza infaz kurumlarında tutulan başvurucunun ve eşinin nakil talep etmesi ve bu talebin kabul edilmesi hâlinde somut başvuruya konu olan şikâyetin ortadan kalkacağı düşünülmelidir. Vurgulandığı üzere, başvurucunun veya eşinin nakil talep ettiğine ve bu talebin reddedildiğine ilişkin herhangi bir açıklamada da bulunulmadığı görülmektedir. Bununla birlikte başvurucunun eşiyle olan temasının, telefonla ve yazılı olarak haberleşmek suretiyle, sağlanmadığına yönelik bir iddiası da bulunmamaktadır. Netice itibarıyla somut olayda kamusal makamlarca aile hayatına saygı hakkının öngördüğü yükümlülüklerin dikkate alınmadığı söylenemez. Bu nedenle aile hayatına saygı hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.