TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ZEKİ KILIÇÇI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/40233) |
|
Karar Tarihi: 19/11/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Ferhat YILDIZ |
Başvurucu |
: |
Zeki KILIÇÇI |
Vekili |
: |
Av. Arzu PAMUKÇU YÖRDEM |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, terör olayı nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini amacıyla açılan davanın reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Bireysel başvuru formu ekinde yer alan belgelere göre başvurucu olay tarihinde Diyarbakır'ın Sur ilçesinde ikamet etmektedir. Başvurucu sokağa çıkma yasağı ilanının geçerli olduğu dönemde eşyalarını geride bırakarak evini terk edebilmiştir. Başvurucu, evinin boşaltılarak yıkılması ve içindeki eşyaların zarar görmesinden kaynaklı olarak oluşan zararlarının giderilmesi amacıyla 9/6/2016 tarihinde Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvuruda bulunmuştur. Komisyon tarafından önerilen 110.000 TL tazminat, başvurucu tarafından kabul edilerek taraflar arasında sulhname imzalanmıştır.
3. Diğer tarafından 10/7/2018 tarihinde başvurucu; evini terk etmesi, evinin yıkılarak eşyalarının enkaz altında kalması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlarının tazmini amacıyla Diyarbakır Valiliğine yeni bir başvuruda bulunmuştur. Anılan başvurunun zımnen reddi üzerine başvurucu 3/10/2018 tarihinde Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) manevi tazminat istemli dava açmıştır. Mahkeme 28/2/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun terör eylemleri sonucunda değilsokağa çıkma yasağı sırasında uğradığını ileri sürdüğü zorluk ve külfetlerden kaynaklanan manevi zararlarının tazminini talep ettiği, bu anlamda iddia edilen manevi zararların tazmininde sosyal risk ilkesinin uygulanmasına olanak bulunmadığı ifade edilmiştir. Bölgede gerçekleştirilen operasyonlara ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine ilişkin süreçte hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilen kararda, başvurucunun zararının hizmet kusuru bağlamında tazminine olanak bulunmadığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararlar bakımından idarenin kusurunun bulunmadığı, somut olayda idarenin tazmin sorumluluğunu gerektiren, kamu külfeti olmaktan çıkan, hizmetten yararlanan başvurucu yönünden özel ve olağandışı niteliğe dönüşen bir manevi zararın mevcut olmadığı vurgulanmıştır.
4. Başvurucunun anılan karara karşı istinaf başvurusu, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Daire) tarafından 30/10/2020 tarihinde reddedilmiştir.
5. Başvurucu, nihai kararı 5/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 18/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Başvurucu; hiçbir eşyasını çıkaramadan evini terk etmek zorunda kaldığını, evinin tamamen yıkıldığını ve bütün eşyalarını kaybettiğini, bu nedenle sağlığının bozulduğunu, çocuklarının okula gidemediğini, bu nedenle telafisi mümkün olmayan ağır üzüntüler yaşadıklarını ileri sürmüştür. Ağır çatışma ortamında evde çocuklarıyla mahsur kaldıklarını, ağır silahlarla evinin tarandığını ve güvenlik güçleri tarafından kurtarıldıklarını belirten başvurucu; çocuklarının ve kendisinin psikolojisinin bozulduğunu, başkalarının evine sığınmak zorunda kaldıklarını, bu nedenlerle adil yargılanma, yaşam, özel hayata ve aile hayatına saygı, etkili hukuk yoluna başvurma haklarının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ifade etmiştir.
7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde öncelikle başvurucunun şikâyetinin temelinin kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin kanun yolu şikâyeti olup olmadığının ele alınması gerektiği belirtilmiştir. Görüşte ayrıca adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede, görüşte belirtilen mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Terör olaylarından kaynaklanan tazminat taleplerinin konu olduğu başvurularda usul güvencelerine ilişkin şikâyetlerin öne çıkması nedeniyle bu tür başvurular adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir (Abbas Emre, B. No: 2014/5005, 6/1/2016; Hayri Önal, B.No: 2019/27955, 4/10/2023). Somut başvuruda da usule ilişkin güvencelerin öncelikle değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldığından başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
10. Anayasa Mahkemesinin Nurten Esen (B. No: 2013/7970, 10/6/2015) başvurusunda belirtildiği üzere; bir mahkeme kararının gerekçesi; o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koymalı ve maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı göstermelidir. Tarafların, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetimini yapabilmeleri için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta gösteren bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur (Nurten Esen, § 57). Terör olaylarından kaynaklanan manevi tazminat istemi ile 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör Ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan bir başvuruda Anayasa Mahkemesi, manevi tazminat talebi derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesine rağmen verilen kararda iddiaların tam olarak karşılanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Abbas Emre, §§ 67-85; Hayri Önal, § 16).
11. Başvurucu; çatışmalar sırasında evde mahsur kalan ailesi ile psikolojilerinin olumsuz olarak etkilendiğini, sonrasında da yaşadıkları evden bütün eşyalarını da bırakarak ayrılmak zorunda kaldıklarını, aile düzenlerinin bozulduğunu ve çocuklarının eğitim hayatının aksadığını belirterek manevi tazminat davası açmıştır. Somut olayda Mahkemece idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı, sosyal risk ilkesinin ve kusursuz sorumluluğun şartlarının mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun yakındığı hususlara sosyal risk ilkesi ve kusursuz sorumluluk kapsamında genel gerekçelerle değinilmişse de başvurucunun manevi şahsında meydana geldiğini ileri sürdüğü etkilere ve başvurucunun bulunduğu koşullara yönelik bir araştırma yapılmadığı, somut olaya özgü hiçbir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
12. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
13. Başvurucu ihlalin tespiti, yeniden yargılama ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
14. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
15. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Diyarbakır 1. İdare Mahkemesine (E.2018/1614, K.2019/493) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.