TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

REYHAN GÜRLEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/5775)

 

Karar Tarihi: 20/11/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Şahap KAYMAK

Başvurucu

:

Reyhan GÜRLEK

Vekili

:

Av. Mahir KIRMIZI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, usta öğretici olarak görev yapan başvurucunun öğretmenliğe atanma talebinin kırk yaşından gün almamış olma şartını sağlamadığından dolayı idarece reddedilmesi nedeniyle açılan davada hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, hukuki gerekçeden yoksun olarak karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının, ücret ve sosyal güvenlik haklarından mahrum kalınması nedeniyle mülkiyet hakkının ve yaş şartının aranması nedeniyle kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Okul öncesi öğretmenliği lisans programı mezunu olan başvurucunun 2009 Şubat dönemi öğretmen atamaları için internet üzerinden yaptığı başvuru, başvuru tarihi itibarıyla kırk yaşından gün almamış olma şartını sağlamaması nedeniyle kabul edilmemiştir.

3. Başvurucu, öğretmenliğe atanma talebinin reddine yönelik işlem ile bu işlemin dayanağını oluşturan ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan 2009 Şubat Dönemi Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu'nun (Kılavuz) 3.13. maddesinde yer alan "kırk yaşından gün almamış olmak" ibaresi ile 4/3/2006 tarihli ve 26098 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin (2006 tarihli Yönetmelik) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan "kırk yaşından gün almamış olmak" ibaresinin iptali talebiyle Danıştayda dava açmıştır.

4. Danıştay Onikinci Dairesi (Daire) 22/11/2012 tarihinde 2006 tarihli Yönetmelik'in 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan "kırk yaşından gün almamış olmak" ibaresinin iptali talebi yönünden konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, Kılavuzun 3.13. maddesinde yer alan "kırk yaşından gün almamış olmak" ibaresinin iptali talebi yönünden davanın reddine, başvurucunun öğretmenliğe atanma talebinin reddine yönelik işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;

i. Kılavuz yönünden; idarelerin kamu yararı ve hizmet gereklerini gözeterek özel atama şartları belirleyebilecekleri, bu bağlamda yaş konusunda üst sınır belirlenmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Kanunda aksi bir düzenlemenin bulunmadığı vurgulanmış, öğretmenlik mesleğinin niteliği ve ihtiyaç duyduğu dinamizm dikkate alınarak ilk defa öğretmenlik mesleğine atanacaklar için "40 yaşından gün almamış olmak" şartının aranmasının hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

ii. Yönetmelik yönünden; dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan 2006 tarihli Yönetmelik'in 6/5/2010 tarihli ve 27573 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin (2010 tarihli Yönetmelik) 56. maddesi ile ilga edilmesi sebebiyle davanın konusunun kalmadığı belirtilmiştir.

iii. Öğretmenliğe atanma talebinin reddine yönelik işlem yönünden ise başvurucunun ilk defa usta öğretici olarak istihdam edildiği tarih itibarıyla kırk yaşından gün almamış olma şartını taşıyıp taşımadığının araştırılarak sonucuna göre işlem tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

5. Dairenin 22/11/2012 tarihli kararının iptale ilişkin kısmına karşı Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca (İDDK) 31/10/2013 tarihinde Daire kararı bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde; okul öncesi öğretim kurumlarında hizmetin kadrolu öğretmenler ile yürütülmesinin esas olduğu, usta öğreticilerin ancak öğretmenlere yardımcı olarak görevlendirilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlanan Kılavuzda öğretmenliğe atanmak için kırk yaşını doldurmamış olma şartının getirildiği, bu düzenlemeye karşı açılan davanın Daire tarafından reddedilmesi ve söz konusu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi karşısında usta öğretici olarak istihdam edilen başvurucunun kırk yaş şartını taşımadığından öğretmenliğe atamasının yapılmamasına dair işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

6. Daire 5/10/2017 tarihinde İDDK'nın bozma kararına uyarak öğretmenliğe atanma talebinin reddine yönelik işlem yönünden davayı reddetmiştir. Başvurucunun temyiz ve karar düzeltme başvuruları da İDDK tarafından reddedilerek anılan karar kesinleşmiştir.

7. Başvurucu nihai hükmü 8/2/2021 tarihinde öğrendikten sonra 19/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu; yaş şartının kanunla düzenlenmesi gerektiğini, kırk yaş şartını öngören 2010 tarihli Yönetmelik'in yürürlükten kaldırıldığını ifade etmiştir. Ayrıca diğer mesleklere girmek için kırk yaşından gün almamış olma şartı aranmadığı hâlde öğretmenlik mesleği için bu şartın aranmasının ayrımcılık yasağına aykırı olduğunu, daha sonraki dönemlerde kendisi ile aynı durumda olan kişilerin atamasının yapıldığını belirterek adil yargılanma hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Bakanlık görüş yazısında; konuyla ilgili Millî Eğitim Bakanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgelerin başvurucunun şikâyetine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere sunulduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığının görüşünde ise öğretmen atama ve görevlendirmelerinde yayımlanan kılavuzların başvuru sahiplerine yeterince bilgilenmelerini sağlamak amacıyla mevzuat çerçevesinde hazırlandığına değinilmiştir. Bununla birlikte yargı kararı gereğince görevine son verilen başvurucunun 19/8/2019 tarihinde öğretmenliğe yeniden atamasının yapıldığı, ancak 21/8/2019 tarihinde kendi isteği ile görevinden istifa ettiği dile getirilmiştir. Başvurucu, Millî Eğitim Bakanlığının görüşüne karşı başvuruya konu olayın kırk yaşından gün almamış olması nedeniyle atamasının yapılmaması olduğunu belirtmiştir. 2019 yılında emekliye ayrılması ve göreve başlamamış olmasının 2009 yılında öğretmenliğe atamasının yapılmaması nedeniyle uğradığı hak ihlalini ortadan kaldırmadığını vurgulamıştır. Bireysel başvuruya konu yargılama süreci lehine sonuçlansa idi parasal haklarını elde edebileceğine işaret etmiştir.

11. Başvuru, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

12. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

13. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda yargı mercilerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

14. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi, çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin yargı mercilerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, yargı mercilerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149).

15. Somut olayda usta öğretici olarak görev yapan başvurucunun öğretmen olarak atanma talebi yaş şartını taşımadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu, talebinin reddedilmesi üzerine iptal davası açmıştır. Daire davayı kabul etmiş, ancak İDDK, Kılavuza karşı açılan davanın reddedilerek kesinleşmesi üzerine başvurucunun kırk yaşından gün almamış olma şartını sağlamadığı gerekçesiyle bozma kararı vermiştir. Söz konusu karar üzerine dosya kendisine gelen Daire de aynı gerekçeyle davanın reddine hükmetmiştir.

16. Belirli bir kadroya atanma şartlarının neler olduğunu değerlendirmek ve bu şartların sağlanıp sağlanmadığını tespit etmek hukuk kurallarını öncelikle yorumlama yetkisini haiz olan yargı mercilerinin yetkisindedir. Anayasa Mahkemesinin görevi yargı mercilerinin yorumlarının açıkça keyfî veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemekten ibarettir.

17. Öğretmenliğe atanabilmek için kanunla belirlenen genel şartların yanı sıra 2010 tarihli Yönetmelik'te belirtilen özel şartların da sağlanması gerektiği açıktır. Anılan Yönetmelik ile Bakanlığa şartları belirleme hususunda verilen yetki doğrultusunda hazırlanan Kılavuz'da da öngörülen yaş şartının Danıştay tarafından hukuka aykırı görülmediği anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle Millî Eğitim Bakanlığına verilen yetki çerçevesinde getirilen bu şartın iptali talebiyle açılan davanın reddi yolunda verilen Daire kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Buna göre Dairenin, İDDK kararına atfen başvurucunun öğretmenliğe atanmada kırk yaş şartını sağlamadığı yolundaki değerlendirmesinin hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasına yönelik olup bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir unsur içermediği görülmüştür (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Çiler Yılmaz, B. No: 2019/12413, 19/12/2023, § 24).

18. Dolayısıyla başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, Daire kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Başvurucu, Daire kararının gerekçesinin hukuki olmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

22. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, yargı merciinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57).

23. Somut olayda, hem Daire hem de İDDK tarafından başvurucunun iddia ve itirazları ile tüm dosya kapsamı dikkate alınarak hukukun genel ilkeleri ve ilgili mevzuat yorumlanmak suretiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Dolayısıyla Daire ve İDDK kararlarında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, kamu hizmetine girme hakkının engellenmesi suretiyle mali ve sosyal haklarını elde edemediğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31). Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti somut nitelikte olan ve bir kanun hükmüne veya yargısal içtihada dayalı beklentidir. Meşru beklentinin somut olayda gerçekleştiğinin ispatı başvurucu üzerindedir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37; Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28).

27. Başvuruya konu olayda başvurucunun öğretmenliğe atanma talebinin reddine yönelik işleme karşı açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle kesinleşmiş bir mahkeme hükmüne dayalı alacağın varlığından söz edilemeyecektir. Diğer taraftan başvurucu atanma talebinin ve buna bağlı maddi hakların elde edilmesine yönelik somut bir temele dayalı meşru bir beklentiye sebep olacak bir kanun hükmü veya yerleşik bir yargısal içtihadın varlığını da ortaya koyamamıştır. Dolayısıyla başvurucuya ait mülk veya meşru bir beklenti bulunmamaktadır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Kamu Hizmetine Girme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

29. Başvurucu, kırk yaşından gün almamış olma şartının görevin gerektirdiği nitelikler arasında bulunmadığını belirterek kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye'nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

31. Bireyin kamu hizmetine girme hakkı Anayasa'nın 70. maddesinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme'de düzenlenen haklardan değildir. Dolayısıyla başvurucunun başvuru formunda ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü kamu hizmetine girme hakkı, Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmemektedir (benzer yönde bkz. İbrahim Kınık, B. No: 2014/17803, 13/9/2017, §§ 39, 40; İbrahim Aydın, B. No: 2018/26753, 15/5/2020, §§ 15, 16).

32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.