Ankara Üniversitesinde öğrenci olduğumuz zamanlardı. Bir gün “kızlı-erkekli” bir grup arkadaş bizim evden çıktık (yuuuuhhh sesleri) ve metroya binmek üzere Kolej durağına gittik. Rayların bulunduğu kata indikten sonra bineceğimiz metroyu beklemeye başladık. Bu sırada gayet çirkin bir ses tonuyla bir anons yapıldı; “ahlak kurallarına uygun davranalım!” Cümle aynen böyleydi. Sokakta, kirli-çamurlu elbiseleriyle bir serseri çarpıp geçse yanınızdan ne yaparsınız? Aynen öyle donduk kaldık! Lütfen bile demedi adam! Özensiz soğuk, aşağılayıcı ve kirleticiydi!

Bunu duyunca arkadaşlardan biri aynen şöyle dedi; “manyak mı lan bu adam!” Hatta o gün şöyle bir konuşma geçti aramızda; “bu anonsu yapan adam kesin kafasına göre yapmıştır bunu, belediyenin kesin bundan haberi yoktur, duysa işten atarlar bu adamı”. Şaka değil yahu, valla böyle bunları konuşmuştuk aramızda! Şimdi düşünüyorum da ne kadar safmışız! Adam meğer kafasına göre anons yapmıyormuş!

Benzer bir anons sebebiyle Ankara metrosundaki öpüşme protestoları sırasında kulaklarımızı kirleten bu çirkin sesli anonsu tekrar hatırlamış ve “pis herifler” diye hayıflanmıştım! Başbakan Erdoğan’ın sözlerini duyunca yine bu çirkin sesli anonsu hatırladım! Sanırım unutmak artık mümkün olmayacak!

Bu sözleri demokratik bir hukuk devleti olduğu iddiasında olan 2013 Türkiye’sinin Başbakan’ı söylüyor; “Bazı kentlerde üniversite öğrencisi genç kız ile erkekler aynı evde kalıyor, bu durum muhafazakâr demokrat yapımıza ters, yakında denetimler başlayacak, bunu bir şekilde denetleneceğiz”…

Ben demokrasinin bir cümle içinde bu kadar kirlendiğini düşündüğüm iki konuşma dinledim. Birincisi “rayında gitmeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturttuğunu” söyleyen Kenan Evren’in konuşması, diğeri de “muhafazakâr demokrat” yapısına ters olduğunu düşündüğü öğrenci evlerinin denetleneceğini söyleyen Tayyip Erdoğan’ın konuşması!

Önce “sağlam darbe temelleri üzerine” oturan demokrasi sanırım şimdi de “muhafazakâr(!) baskı ve istibdat temelleri üzerine” oturacak! Kucaktan kucağa oturan demokrasinin bir gün kendi tahtında, Hukukun egemenliğinde oturduğunu görmek nasip olur mu bilmiyorum!

Önce yalanlandı, “yok öyle demedi, böyle dedi, Başbakanın sözleri çarpıtıldı, kışkırtma yapılıyor” falan dendi ama sonra cengâver Başbakan tekrar çıkıp “ben söylediğimi bir şeyi inkâr etmem, ne dediysek o, sözlerimin arkasındayım, denetlenecek” dedi.

Kralın sözlerinin çarpıtıldığını söyleyen adamları tekrar çıkıp bu defa “Kral doğru söylüyor, asıl bizim sözlerimiz çarpıtıldı” dediler. İster gülün ister ağlayın…

Merak ettiğim şey şu; Başbakan’ın bahsettiği şu “gereken şey” nasıl yapılacak? Evlere mahkeme kararıyla baskın mı yapılacak? Peki, hangi gerekçeyle? Kızlı-erkekli oturma, nikâhsız ilişki, zina…?

İyi ama zina fiili yine bu hükümet tarafından suç olmaktan çıkarılmamış mıydı?

Karar verildi baskın yapıldı diyelim, sonra ne olacak? "Olay yeri inceleme ekipleri" de denetim sırasında hazır olacak mı? Ekipler suç delili olarak ne arayacak? Şüpheli konumuna düşürülen öğrenciler nasıl sorgulanacak?

“İçerde ne yapıyorsunuz” sorusuna “sana ne kardeşim, oturuyoruz, çay içiyoruz, sohbet ediyoruz sana ne?” denilince ne cevap verilecek?

“Bu neyin denetimi? Neyin bekçiliği?

Yakında el ele gezen insanlara evlilik cüzdanı sorulmaya başlanırsa hiç şaşırmayacağım!

Demokrasi içeceğine uyku hapı karıştırılan Hukukun fahişe gibi pazarlandığı bu ülkede her şey mümkün artık!


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)