İş hukukunun temelini, işçinin korunması ilkesi oluşturur. Bu ilke doğrultusunda, işçiyi zayıf taraf olarak gören mevzuat, özellikle iş sözleşmesinin sona erdiği dönemde işçiye baskı yapılmasını önlemek amacıyla belirli güvenceler getirmiştir. İşte bu güvencelerin merkezinde yer alan belgelerden biri de ibranamedir. Ancak uygulamada ibraname, çoğu zaman amacının dışına çıkmakta ve işçinin hak kayıplarına zemin hazırlamaktadır.
Bu yazımızda İbraname ve önemine değinerek geçerlilik şartlarını inceleyeceğiz. İşçi ve işveren açısından dikkat edilmesi gereken noktaları Yargıtay Kararları ekseninde açıklamaya çalışacağız.
İbraname Nedir?
İbraname, işçinin, işverenden olan alacaklarının tamamını veya belirli bir kısmını aldığını beyan ettiği tek taraflı bir irade açıklamasıdır. Diğer bir ifadeyle, işçi bu belgeyle işvereni, daha fazla borcu olmadığı gerekçesiyle ibra eder – yani "aklar".
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K.)
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: İşçinin bu beyanı salt imzadan ibaret değildir; ibranamenin geçerli olabilmesi için belirli maddi ve şekli şartların da gerçekleşmiş olması gerekir.
İş Hukukunda İbranamenin Önemi ve Farkı
İbraname, genel borçlar hukukundaki basit “alacak feragati” belgesi gibi değerlendirilmez. Çünkü iş hukukunda işçi, ekonomik anlamda bağımlı ve güçsüz konumda görüldüğünden, ibranameye dayalı feragatler şüpheyle karşılanır.
Nitekim, işçi işten çıkarken ya da çıkartılırken kendisine sunulan belgeleri çoğu zaman detaylarını anlamadan, maaşını ya da tazminatını alabilmek için imzalamaktadır. Bu durum, işverenin inisiyatifine bırakıldığında, ciddi hak kayıplarına neden olabilir. Dolayısıyla iş hukukunda ibraname, sıradan bir "borçtan kurtulma belgesi" değil; sıkı şekil şartlarına tabi özel bir düzenleme olarak karşımıza çıkar.
Yasal Dayanak: Türk Borçlar Kanunu Madde 420
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi, iş hukukuna ilişkin ibranameleri düzenlemiştir ve oldukça katı geçerlilik şartları öngörmüştür:
“İşçinin işverenden olan alacaklarının ibra edilmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. İbranamenin geçerliliği, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren en az bir ay sonra düzenlenmiş olmasına ve ibra edilen borcun türü ile miktarının açıkça belirtilmesine bağlıdır. Ayrıca, ibra, alacağın tamamının ödenmesi şartına bağlıdır. Aksi hâlde, ibraname kesin hükümsüz sayılır.”
Geçerli Bir İbraname için Gerekli Şartlar
İş hukukunda geçerli bir ibraname için aşağıdaki beş temel şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir:
1. Yazılı şekilde düzenlenmiş olmalı.
- Sözlü beyanlar veya e-posta gibi belgeler ibraname yerine geçmez.
2. İş akdi sona erdikten sonra en az bir ay beklenmeli.
- İşten ayrılma günü imzalanan ibranameler geçersizdir.
3. Borç türü ve miktarı açıkça belirtilmiş olmalı.
- “Her türlü alacağımı aldım” gibi genel ifadeler geçersizlik nedenidir.
4. Borcun tamamı ödenmiş olmalı.
- İşçi gerçekten parayı almış olmalıdır; yalnızca imza yeterli değildir.
5. Ödeme banka yoluyla yapılmalı.
- Elden ödeme yapıldıysa, bu durum mahkemede ispat açısından risklidir.
Geçersiz İbranamenin Sonuçları
İbraname yukarıdaki şartlardan birine bile aykırı ise, kesin hükümsüz sayılır. Hükümsüzlük, ibranamenin hiç yapılmamış sayılması anlamına gelir. Dolayısıyla işçi, bu belgeye rağmen tüm haklarını talep edebilir.
Yargıtay da bu konuda yerleşik içtihat geliştirmiştir. Özellikle işten ayrılma günü imzalanan ve ödeme yapılmadan alınan ibranameler mahkeme nezdinde hiçbir bağlayıcılık taşımaz.
Borçlar Kanunu Madde 420’nin devamında şöyle denilmektedir:
“Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.”
İş Hukukunda Makbuz Hükmünde İbraname Ne Demek?
Bir işveren, işçiden "alacaklarını aldım" şeklinde bir belge alıyorsa ve bu belgede sadece;
- "Kıdem tazminatımı, ihbarımı, izin ücretimi vs. aldım"
- Ya da "Herhangi bir alacağım kalmamıştır" gibi ifadeler yazıyorsa,
bu belge, ibraname değil, sadece bir makbuz olabilir.
Yargıtay Ne Diyor?
Yargıtay içtihatlarına göre:
“İçeriğinde alacakların ne olduğu ne kadar olduğu yazmayan, sadece ‘her hakkımı aldım’ gibi genel ifadeler taşıyan belgeler, ibraname değil, makbuz niteliğindedir.”
Ve eğer bu belge sadece bir makbuz ise:
- İbra etkisi yoktur (Yani işveren borçtan kurtulmaz),
- İşçi, yine de alacak davası açabilir,
- İşveren sadece “ödeme yaptım” diyorsa, bunu ispatla yükümlüdür.
“Makbuz niteliğinde olmak”, belgenin sadece ödeme yapıldığını göstermesi, ama borcun sona erdiğini (yani işçinin tamamen feragat ettiğini) açıkça ortaya koymaması anlamına gelir.
Yani:
İbraname ≠ Makbuz
Ama bazı ibranameler, sadece makbuz olarak kabul edilir, çünkü ibra şartlarını taşımıyorlardır.
Pratik Örnek:
- Geçersiz (sadece makbuz):
“İşverenden tüm haklarımı aldım, başka alacağım kalmamıştır.” (Hiçbir kalem yok, miktar yok.)
- Geçerli ibraname:
“Kıdem tazminatı: 30.000 TL, yıllık izin: 2.000 TL aldım. Başkaca hak ve alacağım yoktur.”
Yargıtay Uygulaması
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/15511 E. 2020/7602 K.
“…Ayrıca, eldeki dosyadaki ibraname, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanuna tabi olup, bu Kanun’un hükümlerine uymadığı, örneğini fesih tarihinden itibaren 1 ay dolmadan düzenlendiği için de geçersizdir…”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/642 E. 2020/372 K.
“…Somut olayda, taraflar arasındaki iş sözleşmesi davalı işverence 31.10.2012 tarihinde ekonomik sebepler gerekçe gösterilerek feshedilmiş olup, davacı imzalı 08.02.2013 tarihli “İbraname ve feragatname” başlıklı belge ile aynı tarihli makbuzda 19.422,84TL kıdem tazminatı ile 2.696,06TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 22.391,90TL alacağın davacı tarafından tahsil edildiği ve ayrıca “İbraname ve feragatname” başlıklı belgede davacının başkaca alacağının kalmadığı ve işvereni ibra ettiği hususları ifade edilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, “İbraname ve feragatname” başlıklı belge ile makbuz aynı tarihte düzenlendiği gibi her iki belgede de ödendiği belirtilen miktarlar aynıdır. Buna göre, diğer ödeme belgesi niteliğinde olan makbuzun, ibranamenin eki niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
Eldeki davada ibranamenin imzalandığı tarih itibariyle uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 420/2. fıkrası hükmüne göre, ibranamenin geçerlilik koşullarından olan yazılı olma, sözleşmenin fesih tarihi itibariyle en az bir aylık sürenin geçmesi ile alacak türü ve miktarlarının açıkça belirtilmesi koşulları somut olayda gerçekleşmiştir.
Diğer taraftan, dosya içeriğinden, davalı işveren tarafından banka aracılığı ile ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır, yargılama sırasında beyanı alınan davacı işçi, davalı işverence kendisine ibraname ve makbuzu imzaladığı takdirde tazminatlarının ödeneceğinin söylendiğini, bu nedenle belgeleri imzaladığını ancak kendisine ödeme yapılmadığını beyan etmiştir.
Yukarıda açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre somut olayda, 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesinde belirtilen banka aracılığı ile ödeme yapılması şartına aykırı davranıldığından, ibraname ve eki mahiyetindeki makbuz kesin olarak hükümsüzdür.
Şu hâlde, kesin olarak hükümsüz sayılan belgelerde yazılı miktarların hesap edilen alacaklardan mahsup edilmeyeceği açıktır.
Hâl böyle olunca direnme kararının, Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir…”
Bu ve benzeri kararlarla yüksek yargı, işçilerin korunması ilkesini güçlendirmekte ve ibranamelerin istismar edilmesinin önüne geçmektedir.
Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler
İşveren Açısından
- İbranameyi mutlaka 1 ay sonra düzenlemeli,
- Alacak kalemlerini tek tek yazmalı (örneğin; kıdem tazminatı: 15.000 TL, yıllık izin ücreti: 2.000 TL gibi),
- Ödemeyi banka aracılığıyla yapmalı ve dekontu muhafaza etmeli.
İşçi Açısından
- Haklarınızı almadan hiçbir belgeye imza atmayın.
- Genel ifadeler içeren belgeleri incelemeden imzalamayın.
- Zorla ya da baskı altında imzalatılan belgeleri daha sonra mahkemede irade sakatlığı nedeniyle geçersiz saydırabilirsiniz.
Sonuç
İbraname, işçi ve işveren arasındaki borç ilişkisinin sona erdirilmesinde önemli bir araç olmakla birlikte, kanunun belirlediği sıkı şekil şartlarına uymak zorundadır. Aksi hâlde, işverenin elindeki ibraname ne kadar imzalı olursa olsun, hiçbir hüküm ifade etmez.
İşten ayrılan bir işçinin, imzaladığı bir kâğıt parçasıyla haklarından feragat ettiğini varsaymak ne etik ne de hukuki açıdan kabul edilemez. Bu nedenle, ibranameyi bir “temize çıkarma belgesi” değil, şartlara bağlı bir hukuki işlem olarak değerlendirmek gerekir.
Unutmayalım ki, haklarımızı bilmek bizi özgürleştirir.
Av. Asuman BAYRAK ERGİNYÜREK






