GİRİŞ

Anonim şirketlerin geçmişine bakıldığında ülkemizde 19. yüzyıla kadar dayandığı görülmektedir. Sayılarının ise gün geçtikçe artış gösteren anonim şirketler amaçlarını gerçekleştirebilmek bakımından kuruluş şeklinde birtakım değişimlere uğradığı görülmektedir. Günümüzde de anonim şirketlerin dünya çapında finans düzenini ayakta tutan ticaret şirketi haline geldiği görülmektedir. Anonim şirketlerin mevcut potansiyelini ortaya çıkararak hareket etme potansiyeline sahip olup kuruluş işlemlerinin yapılması gerekir. Bu işlemler, kurulan şirketin işlerini yürütecek kimseler tarafından kuranlar kurucu olarak anılmaktadır. Kurucuların şirkette pay sahibi oldukları bilinmektedir. Bu nedenle kuruluştan sonra görevin devam ederken gerekli hususlara dikkat edilerek davranılması gerekir.

Kurucuların ve kanunda yer verilen eylemleri gerçekleştirirken ana sözleşmeye ve kanuna aykırı davranıldığı hallerde kurucuların hukuki ve cezai sorumlulukları bulunmaktadır. Bu durumların neler olduğu ve yaptırımlarına 6012 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yer verilmiştir. Kuruluştan doğan sorumluluğa ilişkin kanunda yer verilen alan hükümlerin eTK’ya göre farklı düzenlemeler olduğu görülmektedir. TTK’nın kabulü ile birlikte sermaye şirketlerine ilişkin birçok farklılığın geldiği görülmektedir. Söz konusu bu değişikliklerden biri de TTK’nın dördüncü kısmında yer verilen anonim şirketlerin genel esasları, kuruluşu ve temel ilkelerine ilişkin düzenlemelerdir. Kuruluşla birlikte ortaya çıkan sorumluğun hükümlerinin uygulanmasına etkisi olmuştur.

Çalışmamızın birinci bölümünde anonim şirketin kuruluşuna dair değerlendirmelerde bulunduk. Anonim şirket kavramından ve tanımına değinilerek anonim şirketin unsurlarının ve özelliklerinin neler olduğu, anonim şirketin kuruluşu ve kuruluş işlemlerinin neler olduğuna değinilmiştir. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise anonim şirketin kuruluşundan doğan hukuki sorumluluğu değerlendirdik. Hukuki sorumluluğun neler olduğu, kuruluştan doğan genel sorumluluk ve kuruluştan doğan özel sorumluluğa da değinilmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM

ANONİM ŞİRKETİN KURULUŞU

1. Anonim Şirket Kavramı ve Tanımı

Anonim şirketin tanımına TTK 329’da yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca anonim şirket, belli ve paylara bölünen sermayeye sahip olan ve borçları nedeniyle sorumluluğun yalnızca malvarlığı ile sınırlı tutulan şirkettir. Pay sahiplerinin sorumluluğuysa yalnızca taahhütte bulundukları sermaye payı ile şirkete karşı sorumluluğu olur. Kanunda yer verilen bu düzenleme eTK’da yer verilen düzenleme benzerlik göstermektedir. Yer verilen değişikliklerden biri anonim şirketin tanımının yapılırken ayrıca kullanılan unvana ilişkindir. TTK 329’da yer verilen düzenlemeyle birlikte bu unsurun ortadan kaldırıldığı görülmektedir[1].

TTK’da yer verilen değişikliklerden biri de anonim şirketin sermayesinin bilinir ve belli kılınmasına ilişkin getirilen değişikliktir. Böylelikle şirket alacaklarının haklarını korumak için kanunda anonim şirket sermayesine ilişkin esas sermaye ifadesi kullanılmaktadır. eTK’nın 269. maddesinde yer verilen hükümde yer verilen esas sermaye ifadesinin TTK ile birlikte sermaye kavramı olarak değiştirildiği görülmektedir[2]. Bu durumun nedeni ise eTK’da sadece halka açık anonim şirketlere tanımlanan kayıtlı sermaye sistemi imkânının TTK’yla birlikte halka kapalı anonim şirketlere de tanınmasından kaynaklanır. Bu şekilde TTK ile birlikte sermaye kavramının yer verilmesiyle birlikte halka kapalı anonim şirketlere de kayıtlı ya da esas sermaye olacak şekilde iki sermaye sisteminden birinin seçilme fırsatı sunulmuştur[3].

Kanunda yer verilen diğer bir değişiklik ise pay sahiplerinin sorumluluğuna yöneliktir. Kanun koyucunun bu değişiklik ile birlikte şirkete karşı sorumluluk ilkesi temel bir ilke olduğundan dolayı bunun belirtilmesini teori ve uygulama bakımından zorunlu görmektedir. Fakat doktrinde bu ifadenin yer verilmiş olması eleştirilen bir husustur. Moroğlu’na göre şirkete karşı ifadesi hem teorik hem de pratik açıdan gereksiz olduğunu ileri sürer. Bunun nedeninin ise TTK 128’de yer verilen hükümden kaynaklandığını ileri sürer[4].

Kanunun gerekçesinde ise yeni tanım ile birlikte halka açık ve aynı zamanda da kapalı olan anonim şirketlerin bütün şekilde ele alınması gerektiği, hatta kamu ya da özel sektörde çalışan özel hükümlere bağlı bulunan anonim şirketlerin kapsamına alması mümkün olan temel anonim şirket kavramını oluşturulduğu ifade edilir[5].

2. Anonim Şirketin Unsurları ve Özellikleri

Anonim şirketin unsurlarına ve özelliklerine ilişkin değerlendirilmesi gereken unsurlardan ilki tüzel kişilik ve tacir sıfatına ilişkindir. TTK 124’te yer verilen düzenleme uyarınca ticaret şirketlerinin neler olduğuna yönelik bir düzenleme getirilmiştir. Bu hüküm uyarınca anonim şirketin de bir ticaret şirketi olduğu, TTK 16 uyarınca ticari şirketlerinin tacir sayıldığı ifade edilmektedir. Tüzel kişilik ve ehliyete ilişkin TTK’da yer verilen düzenleme uyarınca ticaret şirketlerinin tüzel kişiliğinin haiz olduğu ifade edilmektedir. Anonim şirketin tüzel kişiliğinin haiz olması nedeniyle bu durumun belli sonuçlara bağlandığı görülmektedir. Pay sahiplerince bağımsız şekilde hak ve fiil ehliyetinin bulunması gerektiği görülür[6].

Anonim şirketin tüzel kişiliğinin olması nedeniyle ticaret siciline tescilin yapılmasıyla birlikte kazanım sağlanır. Hak ehliyeti bulunan tüzel kişiliği haiz anonim şirketin hak sahibi olması ve borç altına girmesi mümkündür. Şirketin adına ve hesabına ilişkin gerçekleştirilen hukuki işlemlerde ise pay sahiplerince bağımsız şekilde işleyişi bulunan organlar aracılığıyla yürütüldüğü görülmektedir. Anonim şirketlerin bağımsız organlar aracılığıyla işlemlerinin yürütüldüğü görülmektedir. Bununla birlikte bağımsız ehliyete sahip olduğundan dolayı bağımsız malvarlığı ve bağımsız yerleşim yeri de bulunur[7].

Ticari işletmede ticaret unvanının kullanılması tacirler için bir zorunluluktur. Tüzel kişilerin tacir olması, anonim şirketin bir ticaret unvanı altında kurularak unvanının ticaret siciline tescil ettirilmesi gerekir. Bu durum, kamuyu aydınlatma ilkesinin bir sonucudur. Anonim şirketlerin ticaret unvanlarında anonim şirket ibaresinin bulunması gerekir. Şirketin ticaret unvanında gerçek bir kimsenin adı ya da soyadının bulunması durumunda şirketin türünü gösteren ifadelerin baş harfleri ya da başka şekilde kısaltılması gerekmektedir[8].

Anonim şirketlerde kanun bakımından yasal edilmemiş her türlü ekonomik amaçla ve konuyla işlem yapılması mümkündür. Bu duruma ilişkin olarak kanun koyucu tarafından yer verilen ifade yalnızca ekonomik amaç ve konuya esaslı olmakla birlikte net bir ifadedir. Bununla birlikte anonim şirketi sermaye şirketi olduğundan dolayı şirket tarafından belirlenen amaca ulaşılmak için ana sözleşmede pay sahiplerince korunması taahhüt edilen değerlerin toplamı şirketin sermayesini oluşturmaktadır. Sermaye kavramı, şirket sözleşmesinin temel unsurlarından biri olmakla birlikte şirketler hukukunu kapsar niteliği bulunmaktadır. Şirket sermayesi şirket ana sözleşmesinde yer verilen ve daha sonra ticaret siciline tescil edilerek duyurulan miktardır.

Anonim şirketin alacaklara karşı malvarlığıyla sorumluluğu bulunmaktadır. Malvarlığı ile ifade edilen şirketin tüzel kişiliğinin sahip olduğu hak alacak ve borç yedeklerdir. Bu durumda dikkat edilmesi gereken unsur şirketin alacaklılarına karşı sermayesiyle değil, malvarlığıyla sorumlu olmasıdır. Şirketin faaliyetin başlamasından önce sermaye de malvarlığı değerine eşit olur. Sermayenin kural olarak şirketin ana sözleşmesinde yer verilen bir değer olması söz konusuyken malvarlığı şirketin faaliyete başlamasıyla artış ya da azalış göstermesi mümkündür. Kar ve zarara bağlı şekilde malvarlığında farkların oluşması da mümkündür[9].

Alacaklara karşı güvenceyi şirketin malvarlığı oluşturduğundan dolayı kanun koyucu tarafından birtakım düzenlemelerde bulunularak yönetim kurulu ve pay sahiplerine önemli görevlerin verildiği görülmektedir. Bununla birlikte pay sahiplerinin sınırlı sorumluluğunun bulunduğunu söylemek mümkündür. Şahıs şirketlerinde alacaklara karşı ilk derece sorumluluğu bulunan şirketin kendisi olmasının yanı sıra borçların ödenmediği durumlarda alacakların ikinci derece sorumluluğunun bulunduğu pay sahiplerince müracaat etme imkânı vardır. Sermaye şirketlerinde sınırlı sorumluluk ilkesinin geçerli olduğu görülmektedir. Sınırlı sorumluluk ilkesinin girişimci kişinin, işletme idaresine uzaklığı sebebiyle kuvvetler arasındaki oranı teşkil ettiği görülmektedir. Pay sahibince sayının fazla olması nedeniyle işlerin idaresinin bizzat gerçekleştirilememesi halinde pay sahibince sınırlı sorumluluk meydana gelir[10].

3. Anonim Şirketin Kuruluşu

3.1. Kuruluş Sistemi

Anonim şirketlerin diğer şirketlere göre farklı bir konumda bulunduğu tarihi sürece bakıldığında da görülür. Bu durumun nedeni ise anonim şirketlerin sayı olarak giderek artış göstermesi ve sermayesinin büyüklüğü nedeniyle ekonomik olarak başarısının yadsınamaz olmasından kaynaklanır. Bu nedenle devletler tarafından anonim şirketler tercih nedeni olmaktadır. Hem tarihi gelişim bakımından değerlendirme yapıldığında hem de karşılaştırmalı hukuk bakımından değerlendirme yapılırken anonim şirketin kuruluş bakımından tüzel kişiliğin kazanılacağı üç basamaklı sistemden söz edilmesi gerekir. Ferman sistemi, izin ve normatif sistemdir. Bu sistemler içinde birden fazlasını barındıran anonim şirketin karma sistem olarak değerlendirilmesi mümkündür[11].

Daha çok Kata Avrupası Hukuk Sistemi’nde olmakla birlikte birçok hukuk sisteminde yer alan normatif sisteme göre anonim şirketin kuruluşu kanunda yer alan düzenlemelere uyulması ile birlikte gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu sistem ile birlikte idareye tanınan takdir yetkisinin ortadan kaldırılması söz konusu olur ve idareye yalnızca şirketin iş ve işlemlerinde kanunun emredici hükümlerine aykırılık içerip içermediğine ilişkin inceleme yapılması için takdir yetkisi bulunmaktadır. Türk Hukukunda ise TTK ile birlikte anonim şirketin kuruluş sistemine bakıldığında ise üç sistemin de yer aldığı karma sistemin uygulandığı görülmektedir[12].

3.2. Anonim Şirkette Kurucu Kavramı ve Niteliği

eTK’ya bakıldığında anonim şirkette kurucunun tanımına ilişkin ani ve tedrici kuruluş uyarınca iki farklı şekilde yapıldığı görülmektedir. TTK 337’de yer verilen hüküm uyarınca bu maddede yer alan temel düşüncenin aynen korunduğu fakat tedrici kuruluşun kaldırılması ile birlikte payların halka arz edilmesi sisteminin getirilmesiyle birlikte yeni düzenlemede sadece ani kuruluş bakımından açık ve net bir tanımın yapıldığı görülmektedir. Kanun koyucu tarafından kurucunun tanımının yapılırken varılmak istenen amaçlardan birinin de kuruluştan kaynaklanan hukuki ve cezai sorumluluğun olduğu hallerde kimlerin sorumlu olacağına ilişkin karışıklığın ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Kurucuların organ niteliği taşımadığı, TTK 337 hükmü uyarınca pay taahhüdünde bulunarak esas sözleşmeyi imzalayan gerçek ya da tüzel kişilerin kurucu olduğu kabul edilmektedir[13].

TTK’da yer verilen düzenleme uyarınca ana sözleşmenin imza edilmesi nakdi ya da bunun dışında mal ya da hak şeklinde sermayenin konulmasının taahhüt eden kimselerin kurucu sıfatını taşıyacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu kişilerin uyuşmazlığa düşmesi halinde hukuken ya da cezai olarak sorumluluğunun bulunduğunu söylemek mümkündür. Doğrudan temsil ilkesi uyarınca bu yetkiyle üçüncü kişiler adına ve hesabına işlem yapılması halinde müvekkil olan üçüncü kişilerin kurucu sıfatını taşıyıp sorumluluğunu alır. TTK 337’de yer verilen yazılı işlemlerin üçüncü kimse hesabına yapılması halinde üçüncü kimselerin de kurucu gibi kabul edileceği ifade edilmektedir. Bu nedenle bir kimsenin kendi adına ancak başkası hesabına pay taahhüdünde bulunması esas sözleşmesi imzalarsa hesabına işlem yapılan kimsenin kanun gereğince kurucu gibi kabul edilmesi gerektiğinden dolayı sorumluluğunu taşıması gerekir[14].

Halka açık anonim ortaklıların payı taahhüt edilip ana sözleşmenin imzalanması, kişinin kurucu olarak kabul edileceğini göstermektedir. Bu noktada göz önünde bulundurulması gereken unsur, kurucuların paylarının büyük kısmının halka arzı taahhüt edilerek sonradan belirlenen süre içinde satışın gerçekleştirilmesi durumunda payları satın alan kimsenin kuruculuk sıfatının geçmeyeceğidir. Ana sözleşmenin imzalanması ve payların devredilmesi kurucu statüsünün sürdürülür olduğunu gösterir. Bu halde kuruluştan sonra ortaya çıkan sorumluluk bakımından kurucu sıfatıyla kimin hareket ettiğini gösterir[15].

3.2. Kuruluş İşlemleri

TTK 336 uyarınca kuruluş belgelerinin neler olduğuna ilişkin düzenlemede bulunulmuştur. Bu madde uyarınca ana sözleşme, değerleme raporları ve kuruluşa yönelik sözleşmelerin kuruluş belgesi olarak gösterildiği görülmektedir. 6728 Sayılı kanunun 73 ve 168. maddeleri uyarınca TTK 336’da yer verilen kuruluş belgeleri arasında sayılan kurucular beyanı belgesinin yürürlükten kaldırıldığı görülmektedir. Kuruluş belgelerinin hazırlanmasıyla birlikte sicil dosyasına konulması ve örneklerinden bir nüsha olmak üzere şirket tarafından beş yıl süreyle muhafazası sağlanır. TTK’nın kurucu işlemleri başlığı altında 335. maddesinden hareket ile kuruluş işlemlerinin ana sözleşmenin hazırlanması, imza altına alınması ve tescil ilan şeklinde belirtilmesi söz konusudur[16].

3.2.1. Ana Sözleşmenin Hazırlanması

Birçok ticaret şirketinde olduğu gibi anonim şirketlerde de sözleşme ilkesinin esas olduğu görülmektedir. Anonim şirketlerdeki ana sözleşmelerin şirketin anayasası niteliği taşıdığı için kanunda şekil şartına tabi olması gerekir. Çünkü ana sözleşmede şirket ile pay sahipleri arasındaki ilişkiler düzenlendiğinden dolayı şirketin üçüncü kişilerle olan ilişkilerin düzenlenmesi bakımından önemi bulunmaktadır. eTK döneminde anonim şirketin kurulabilmesi için en az beş kurucu ortağın bulunması gerekir iken bu kurucular arasında hazırlanan şeyin sözleşme niteliği taşıyor olması ‘esas mukavele’ şeklinde bahsedilmekteydi. Bu durum TTK’yla birlikte tek pay sahipli kurucu ile kurulabilme imkânı sağladığından dolayı ana sözleşmenin adının da değişeceğine yönelik farklı görüşler yer almaktadır[17].

Ana sözleşmenin yazılı şekilde hazırlaması ve TTK 339’da yer verilen düzenlemeler uyarınca sözleşmede yazılması gereken zorunlu unsurların da sözleşme kapsamında yer alması gerekir. Ana sözleşmede yer alması gereken zorunlu unsurlara bakıldığında şirketin unvanıyla merkezinin bulunduğu yerin belirtilmesi gerekir. Bununla birlikte şirketin esaslı noktalarının belirtilerek işletme konusunun tanımlanması gerekir. Şirket sermayesiyle paylardan her birinin değerinin gösterilerek payların itibar değerinin kaç olduğunun belirtilmesi gerekir. Pay senetlerinin nama mı yoksa hamiline mi yazılı olacağı, YK üyelerinin belirlenen sayıları ve şirket adına imza koymaya yetkisi bulunan kimselerin yanı sıra zorunlu unsuların gösterilmesi bu kapsamda değerlendirilmektedir.

TTK 339/3’te yer verilen düzenleme uyarınca ani kuruluş özelliği uyarınca şirketin ilk yönetim kurulu üyelerinin ana sözleşmeyle atanması gerekir. Bu nedenle YK’nın şirketin tüzel kişiliğe sahip olmasıyla birlikte organ vasfına haiz olabilmesinin kanun bakımından zorunluluk olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra isteğe bağlı kayıtlara şirket ana sözleşmesinde yer verilmesi de mümkündür. Ancak kurucular tarafından sözleşme ilkesi serbestliğine dayanılarak her hususun yazılabileceği anlamına gelmez. Bu hususa ilişkin TTK’nın 340. maddesinde yer verilen düzenleme uyarınca sözleşme serbestisine sınırlamanın getirildiği bir düzenleme olduğu görülmektedir[18]. ​​​​​​​

3.2.2. Ana Sözleşmenin İmzalanması

Ana sözleşmenin imzalanması TTK 339 uyarınca ana sözleşmenin yazılı yapılarak zorunlu kayıtları içermesi gerektiği esastır. Şirket ana sözleşmesinin hazırlanmasının ardından tüm kurucular tarafından imzalarının noter huzurunda onaylanarak yapılması veya eTK m. 279’da yer verilen düzenlemeden farklı olarak ticaret sicili müdürü ya da yardımcısı huzurunda imzalanması gerekir[19].

İmzaların atılması ile birlikte kurucular tarafından imzanın daha sonraki süreçte inkar edilmesi söz konusu olmaz. TTK 335’te yer verilen düzenleme ile birlikte şirketin kuruluşunda kurucuların kanun uygun şekilde düzenlediği sermayenin tamamını ödemeye ilişkin koşulsuz şekilde taahhüt ettikleri hallerde ve bununla birlikte imzaların noter tarafından onaylanması ya da ticaret sicil müdürü ya da yardımcı huzurunda gerçekleştirilen ana sözleşmede anonim şirket kurma iradelerinin açıkladıkları sırada gerçekleştiği görülür[20].

Kuruluş aşamasında ne gibi işlemlerin olduğu ve taahhütlerden sorumluluğa ilişkin TTK 335’te düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme uyarınca tescil aşamasından önce şirket için taahhütte bulunan ya da işlem yapan kimselerin bu fiilleri nedeniyle şahsen ve müteselsil sorumluluğunun bulunduğu ifade edilir. Bunun yanı sıra şirketin TTK 355 uyarınca tüzel kişilik kazanması durumunda bu işlemlerin sürecine ilişkin nelerin gerçekleşeceğinin belirlenmesi de önem arz eder[21].

Tescilden önce işlem taahhüdünde bulunan kimselerin bu eylemleri ilerde kurulacak şirket adına yaptıklarını açıklamaları ve şirket tarafından da tescilden sonra üç ay içinde bu işlemi onaylaması halinde sorumluluğun şirkete geçtiği görülür. Şirketin bu eylemleri kabul etmemesi halinde işlemin askıda hükümsüz olduğu görülür. İşlemin karşı tarafınca yapılan işlem ile bağlı olduğu görülmektedir. Şirket adına yapılan işlemin üç aylık sürenin dolması ardından şirket tarafından kabul edilmesi halinde işlemin tarafı olan üçüncü kimselerin onayı ile bağlı olduğu görülmektedir[22]. ​​​​​​​

3.2.3. Pay Bedellerinin Ödenmesi

TTK’da yer verilen düzenleme uyarınca kanun koyucunun kuruculara kuruluş işleminin tamamlanması için tescilden önce nakden taahhüt edilen pay bedellerinin bir kısmının peşin, kalan kısmının ise öngörülen süre içinde ödenmesi şartı getirilmiştir. Kanun koyucu tarafından yer verilen bu düzenleme ile birlikte ödemesiz tescil sisteminin terk edildiği görülmektedir. Bu sistemin terk edilmesindeki neden ise sermaye ödenmeksizin tescil ile tüzel kişiliğin kazanılarak faaliyete geçen birçok anonim şirketin yolsuzluğa yol açmasının önlenmesi düşüncesinden kaynaklanır. Kanun koyucu tarafından bu hususta bir ayrıma gidilmeksizin hem tek pay sahipli şirket kurucularının gerekse çok pay sahipli şirket kurucularının paylarının itibari değerinin en az dörtte birinin veya esas sözleşmede belirtildiği biçimde tamamının ödenmesini ister[23].

TTK 345’te yer verilen düzenleme uyarınca ödemelerin belirtilen banka ve aynı maddede öngörülen usul ile gerçekleştirilmesi söz konusudur. Yapılan fazla ödemelere yönelik ispat ve bankanın yapacağı geri ödeme şekilleriyle geri ödemenin hangi durumlarda şirkete hangi durumlarda pay sahiplerine yapılacağına ilişkin usul ve esasların da yine bu maddede düzenlendiği görülmektedir. ​​​​​​​

3.2.4. Bakanlık İzninin Gerektiği Hallerde Alınması

TTK 333’te yer verildiği üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan tebliğde yer verilen şirketlerin kurulabilmesi bakımından bakanlık tarafından izin alınması gerekir. Bununla birlikte bakanlık tarafından gerekli incelemenin yapılması yalnızca kanunda yer alan emredici hükümlere aykırılık teşkil edip etmemesiyle sınırlıdır. Bu tebliğin dışındaki anonim şirketlerin kurulması hususunda herhangi bir makamdan izin alınması söz konusu değildir[24].

İKİNCİ BÖLÜM

ANONİM ŞİRKETİN KURULUŞUNDAN DOĞAN HUKUKİ SORUMLULUK

1. Hukuki Sorumluluğun Hükümleri

Anonim şirketlerdeki kuruluş, denetim, idari işler ve tasfiyeden kaynaklanan bazı sorumlulukların doğduğu görülmektedir. Bu sorumluluk grubundaki bulunan organ veya kişilerin kanun ya da esas sözleşmeden kaynaklanan kurallara uygun davranmamaları halinde şirketin sonradan şirkete katılan pay sahiplerince ve şirket alacaklılarınca ortaya zarar çıkmaktadır. eTK’da yer verilen hukuki sorumluluk hallerine ilişkin yer verilen düzenlemelerin düzensiz bir şekilde ele alındığı görülmektedir. Kuruluşla birlikte ortaya çıkan sorumluluk hallerinde YK’nın sorumluluğunun bağımsız yerde bulunmaktaydı[25].

Müdürlerin ve denetçilerin sorumluluğuna ilişkin YK üyelerinin sorumluluğuna ilişkin maddelere atıflar bulunmaktaydı. Tasfiye memurlarının sorumluluğuna ilişkin yer verilen düzenlemede kolektif şirketin hükümlerinde atıflar bulunmaktaydı. TTK’yla birlikte bu başlığın değiştirildiği ve hukuku sorumluluk başlığına yer verilerek kapsamlı şekilde bir değerlendirmede bulunulmuştur. Bununla birlikte bölüme ve tür değiştirme sorumluluğunun şirketin paylarınca iktisap yasağının ihlal edilmesi halinde sorumluluk, denetçilerin sır saklamadan kaynaklanan sorumluluğu ve gibi düzenlemeler de yer almaktadır[26].

2. Kuruluştan Doğan Genel Sorumluluk

Genel itibariyle anonim şirkette hukuk sorumluluktan bahsedildiği hallerde TTK 553 vd. hükümlerinde yer verildiği görülür. TTK 552’te verilen düzenleme genel sorumluluk hallerinin ve sorumlu kimselerin üzerinde durulduğu görülmektedir. Bu kimselerin anonim şirkette sorumlu olan kimseler denildiğinde akla gelenlerdendir. Bu kişilerden biri de kuruculardır. Bu düzenleme altında TTK 553 kapsamınca kimlerin hangi fiilleri ile kuruluştan kaynaklanan sorumluluğu olduğu ve bunun şartlarının neler olduğu değerlendirilecektir[27]. ​​​​​​​

2.1. Sorumluluğun Kapsamı

Kuruluş öncesi ya da sonrasında kurucuların, YK üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunun TTK 553’te yer aldığı görülmektedir. Kanun koyucu tarafından 553’te yer verdiği düzenleme uyarınca kurucuların, YK üyelerinin yöneticiler ve tasfiye memurlarının kanun ve ana sözleşme uyarınca ortaya çıkan yükümlülüklerini kusurları oranınca ihlal etmeleri halinde şirketin, pay sahipleri ve şirket alacaklarına verdikleri zarardan sorumlu tuttuğu görülmektedir[28]. Kuruluş öncesinde ya da sonrasında kurucuların, YK üyelerinin sorumluluğu TTK 553’te düzenlenmiştir. Kanun koyucu tarafından bu kimselerin sorumlu olduğunun düzenlenmesiyle birlikte şirkete karşı sorumlulukların ihlal edilmesi halinde pay sahiplerince sorumluluğun olduğu düzenlenmiştir[29].

eTK’da yer verilen düzenlemenin TTK 553’te yer verilen karşılığına bakıldığında A.Ş. kurucularının, idare meclis üyelerinin ve A.Ş. genel müdürünün sorumluluğuna ilişkin 305-308. maddeler arasında sorumluluğun düzenlendiği görülmektedir. Belirtmek gerekir ki verilen bu zararın kanun koyucu tarafından belirtilen bir zarardır. Madde metni incelenerek TTK ile kıyaslamada bulunulduğunda sorumlu kimselerin gruplarının daha dar kapsamlı olduğu görülür. TTK’da yer alan düzenlemelerle birlikte şirket alacaklılarının koruma altına alındığı ve pay sahiplerinin korunması için eTK’ya göre daha kapsamlı bir sorumluluğa yer verildiği görülmektedir[30].

Kanunda yer verilen düzenlemede dikkat çeken unsurlardan en önemlisi, TTK ile birlikte eTK’da yer verilen zararın yanı sıra aynı madde hükmünün uygulanması imkanı getirilmiştir. TTK 553’ün madde gerekçesinde de bu durumun belirtildiği görülmektedir[31]. TTK 553’te yer verilen düzenlemede ise bu organların ya da kişilerin kanundan veya ana sözleşmeden doğan görevleri veya yetkilerinin başkasına devrilmesi halinde bu görev ve yetkileri devralan kimselerin eylem ve kararlarından sorumlu olmadığı ifade edilir. Bu düzenlemenin istisnasını ise özen yükümlülüğü oluşturmaktadır. Bu nedenle bu kimselerin görev ve yetkilerini devrederken devralan kimselerin seçiminde gereken özeni göstermediklerinin ispat edilmesi halinde sorumlulukları söz konusu olur[32]. ​​​​​​​

2.2. Sorumlular

Kurucuların sorumluluğunun TTK 553’te düzenlenen genel sorumluluğa dâhil edildiği görülmektedir. Bu düzenlemenin amacı, TTK 549-552 kapsamında bulunmayan görev aykırılığından kaynaklanmasının mümkün olması ile birlikte ayrı bir düzenlemeye gerek duyulduğu ifade edilir[33]. Kanun koyucu tarafından gerçekleştirilen bu düzenlemeye ilişkin öğretide farklı görüşler yer almaktadır. Şener’e göre kuruların TT 549-552. maddelerinde yer verilen özel sorumluluk hallerinin, TTK 553’yse özel maddelerin kapsam dışında kalan kanun ve ana sözleşmeye aykırı diğer fiilleri oluşturan genel sorumluluk hallerinin düzenlendiği görülmektedir. Bu şekilde ayrı bir düzenlemenin bulunmasının nedeni, TTK 549-552 arasında yer verilen düzenlemeye kurucuların eylemleri nedeniyle sorumluluktan kurtulmalarının önüne geçilmesi isteminden kaynaklanır[34].

Kanun koyucu tarafından bu düzenleme ile birlikte kurucuların kurucu işlemleri nedeniyle sorumlu olduğu, meydana gelen zarar nedeniyle şirketin pay sahiplerinin ve kimi durumlarda da şirket alacaklarının kuruculara karşı sorumluluk davasının açılabilmesinin mümkün olabildiği ifade edilmektedir. Tekinalp ise kurucuların bir organ olarak nitelendirilmemesinin yanı sıra organ sorumluluğuna haiz olmaları nedeniyle A.Ş.’nin kuruluşu sırasında örgütlenmesinden kaynaklandığını düşünmektedir. Kurucuların yöneticiler gibi görev ve yükümlülüklerinin olması nedeniyle TTK 549-552 kapsamına dâhil edilemeyeceğini ifade eder. Kendigelen ise kurucuların kendilerine has düzenlemelerin TTK 549-552 arasında yer verilmiş olmasına karşın bununla birlikte TTK 553’ yapılan eklemenin gereksiz olduğunu savunmaktadır[35].

3. Kuruluştan Doğan Özel Sorumluluk

TTK 549 uyarınca belgelerin ve beyanların kanuna aykırı şekilde düzenlenmesi nedeniyle şirketin kuruluşunun yanı sıra sermayenin arttırılması ve azaltılması, bölünme, birleşme ve tür değiştirme işlemlerinin de dâhil olmak üzere sorumluluk kapsamının geniş tutulduğu görülmektedir. Bununla birlikte sınırlı sayı ilkesine göre değerlendirme yapılmadığına dikkat çekilir. Kanunda sayılan bu evrakların gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi veya gerçeği yansıtmaması halinde kusurun varlığı dâhilinde sorumlu oldukları ifade edilir[36].

Bir görüşe göre TTK 549’da yer verilen gerçeğin saklanmasıyla hileli olması aynı anlama gelir. Bununla birlikte sahte ve gerçeğe aykırılığın olması halinde madde başlığı olan belge ve beyanların kanuna aykırılığı da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu nedenle kanuna aykırı veya kanuna ya da gerçeğe aykırı olması halinde kapsamlı ifadelere yer verildiği görülmektedir. Belge ve beyanların kanuna aykırılığına ilişkin eTK’da yer verilen düzenlemeden farklı bir düzenlemeye yer verilerek sorumluluğun türüne göre istenilen belgelerin gerçeğe aykırı olması halinde düzenlemenin amacının anonim şirkette pay sahibi olmak isteyen kimselerin halkı koruma isteğinin olduğu görülmektedir[37].

TTK 549’la birlikte eTK 305’te yer verilen düzenlemenin oluşturduğu tartışmaların giderilmesi amaçlanmıştır. Kanunda yer alan düzenleme ile birlikte sorumluluğun örnek alınması ile birlikte yapılan ilavelerle birlikte sorumluluğun kapsamının geniş tutulduğu görülmektedir. TTK 549’da yer verilen düzenleme uyarınca sorumlu kimselerin belge ve beyanları düzenleyenler ya da beyanda bulunanlarla bu işlemlere katılanlar olacak şekilde iki gruba ayrıldığı görülmektedir. TTK’da ifade edilen bu grupların tanımının hükme alınmamış olmasının yargı kararlarına bırakıldığı görülmektedir[38].

Belgeleri düzenleyenler ifadesi ile birlikte ana sözleşmenin düzenlendiği kurucuların ifade edildiği görülmektedir. Bu kısımda bulunan eksikliklerin ya da kanuna aykırılığın bulunması halinde kurucuların sorumlu tutulacağı ortadadır. Kanunun lafzı ile belgeleri düzenleyen kimselerin sorumlu olacağına ilişkin bir düşünce olsa da aslında kelime anlamından hareket edilmesinden ziyade kişilerin sorumluluğunun olduğu hallere göre değerlendirme yapılmaması gerekir ve kişi ifadesinin somut olaya göre değişiklik göstereceğinin göz önünde bulunması gerekir.

Katılanların ise TTK 549’da yer verilen diğer bir sorumlu grup olduğu görülür. Kuruluş işlemlerine katılan kimselerin kurucular tarafından seçilerek görevlendirilen kimseler olduğuna ilişkin tanımlamada bulunulmuştur. Öğretide yer alan diğer bir görüş ise TTK’daki hükmün uygulanma alanın daraltıldığı ve bu nedenle kanun maddesinin düzenlenme amacına uygun hareket edilmediğini ileri sürer. Bu görüşe katılan kimseler de belgeleri düzenleyen veya beyanları yapan kimselere iştirak edenlerin işlemi kabul edenlerdir. Katılanların TTK 549’da ifade edilen belge ve beyanların kanuna ve gerçeğe aykırı olması ve hilenin bulunması halinde bu kimselerle ortak işlem yapmayı kabul eden kimseler olduğu ifade edilir[39].

Katılanların kapsamı geniş tutulması nedeniyle sorumluların yalnızca belgeleri düzenleyen, beyanda bulunan ya da katılan gibi kalıplaştırılmaksızın kişilerin somut olayın durumuna göre sorumluluk sıfatının ve türünün belirlenmesi gerekir. Örnek vermek gerekirse TTK 336’da kuruluş belgelerine ilişkin değerlendirme raporunun hazırlayan bilirkişilerin kusurlarının olduğu ölçüde sorumlu olacağı ifade edilir[40].

Sorumluluğun kapsamına bakıldığında ise TTK 550’de düzenlenen sermayenin tamamı ile taahhüt edilmemiş ya da karşılığında kanun ya da ana sözleşme hükümlerince ödenmediği hallerde taahhüt edilen ya da ödenmiş gibi gösterenlerin ya da bu kişilerin ödeme yeterliliğinin bulunmamasını bilmesi ve buna rağmen sermaye taahhüdünün onaylayan kimselerin sorumlu tutulacağını ileri sürer[41].

Şirket yetkililerinin kusurlarının olması halinde sorumlulukları doğacaktır. Bu madde ile birlikte bu kişilerin sorumluluğunun olması halinde payların üstlenilmiş olarak kabul edilerek payların karşılıklarıyla zararın faiziyle birlikte müteselsilen ödemek zorunda kalacakları düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile birlikte sermayeyle sermayeye yönelik beyan ve taahhütlerin ödemelerinin dürüst bir şekilde gerçeğe uygun olarak yapılmasının sağlanmasıyla kuruluş işlemlerinin güvenlik altına alınmaya çalışıldığı görülür[42].

eTK 306’da ana sermayeye ilişkin yanlış beyanlar başlığı altında düzenleme bulmuştur. Bu hüküm uyarınca şirket sermayesinin tamamiyle taahhüt edilmediği ya da karşılığında kanun hükümleri uyarınca ödenmemiş olduğu hallerde sermayeye ilişkin gerçek dışı beyanlarda bulunularak işlemlerin gerçekleştirilmiş şekilde gösterilmesi kurucularla bu fiile katılan kimselerin sorumluluğunun oluştuğu görülür. Sorumlu kimselerin şirkete ait hisse senetlerinin kendi adına satın alma ve bedellerinin ise müteselsilen ödenmeye mecbur olduğu görülmekteydi. Böylece şirketin bireysel pay sahiplerinin ve alacaklılarının çıkarlarının amaçlarının gözetilmeye çalışıldığı görülmektedir[43].

Anonim şirketin kurulduğu sırada şirket sermayesi kurucularca taahhüt edilerek ana sözleşme imzalanmasıyla birlikte kısmen ya da tamamen ödenmelidir. Bu nedenle anonim şirketlerdeki sermaye unsurunun önemli bir unsur olduğu görülmektedir. Alacakların alacaklarını yalnızca şirket malvarlıklarına müracaat ile alabildiği ve bu nedenle şirket sermayesi olarak görülen değerlerin alacakların güvencesini oluşturması nedeniyle TTK ile birlikte bu konuya ilişkin iyileştirmelerin gerçekleştirildiği görülmektedir. Yapılan iyileştirmeler ile birlikte TTK 550’de yer verilen düzenleme uyarınca sermayenin korunması ilkesinin benimsenerek bu maddenin TTK 549’u tamamlayıcı nitelikte olduğu görülmektedir[44].

TTK 550’de düzenlenen yaptırımın madde 549’da yer verilen tazminat yaptırımına eklenmiş özel bir tazminat biçimi olması nedeniyle bu tazminat türünü seçen kimsenin zarara uğrayan şirketin tazminatından mahrum olmaması gerekir. Bu nedenle yalnızca TTK 550’deki yaptırıma gidildiği durumlarda davanın uzunluğu ve sorumluların ödeme gücündeki bilinmezlik açısından riskli bir durum olduğu görülmektedir. Bu durumun sonucunda şirketin sermayesiz kalarak bununla birlikte masrafa girişilmesi ve iflas etmesi mümkündür[45].

TTK 550’de düzenlenen hükümle 549’da yer verilen düzenlemenin sorumlular bakımından benzerlik taşıdığı görülmektedir. Bir kişinin iç malvarlığının bulunmadığı durumlarda ana sözleşmede nakit vaadinden bulunarak bunu bankaya yatırdığını göstermiş olması yetkili temsilcinin ödeme güçlüğünü bilmesine karşın sicile tescil talebinde bulunması halinde bu durum TTK 550/2 kapsamına giriyor gibi görünse de sorumluluğun TTK 549 kapsamına girdiği görülmektedir. Maddenin gerekçesinde ise iki hükmün karıştırılmaması bakımından bir ayrıma gidilmiştir. 550. maddeyle birlikte sermayeyle ilgili hükümlerde boşluğun kalmaması için konulduğu görülmektedir. Bu nedenle 550 maddede kusurlu olmaları halinde şirket yetkililerinin eklenerek onlar tarafından payların üstlenilerek zararın varlığı halinde bu zarardan müteselsilen sorumlu tutulmaların hükme bağlandığı görülmektedir.

Kuruluştan kaynaklanan sorumluluk maddelerinde sermayenin ödenmemiş gibi gösterilmesi söz konusudur. Sermayeni ödemeyeceğini belli eden kimsenin yaptığı taahhüde karşın işlem yapılmaması gerekirken kuruluş işlemlerine devam edilir. Bu fiilleri gerçekleştiren kimselerin TTK 500 uyarınca sorumlular kapsamında dahil edildiği görülmektedir[46]. Maddede ifade edilen eylemlerin gerçekleştirilip sorumlu kapsamında bulunan kimselerin sadece kurucular olduğu kanaatine varılması mümkündür. Bu sorumluluğun kapsamında hukuka aykırı bu eylemlerle birlikte tescilinin yapılmaması sicil görevlisinin de girebildiği görülür. Bir kimsenin ödemeyi gerçekleştirmemesine rağmen asgari ödemeyi yapmış gibi bankaya mektup vermesi durumunda banka çalışanının dahi sorumlu olduğunu söylemek mümkündür[47].

SONUÇ

Anonim şirketlerin kurulmasında tarih boyunca farklı şekillerde gerçekleştiği görülmektedir. Şirketin oluşum aşamasında ferman sisteminin benimsenmesi zaman için değişmiş, devletin onayına bağlı sisteme geçiş yapıldığı görülmektedir. Bazı hukuk sistemlerinde ise normatif sistemde kuruluşa ilişkin kanun hükümlerine uygunluğun yeterli olması uygun görülerek devletin yalnızca kuruluş aşamasında kanundaki emredici hükümlere aykırılık oluşturup oluşturmadığını inceleme yetkisi bulunur. Hukukumuzda anonim şirketin kurulmasına ilişkin düzenleyici normatif sistemin kullanıldığı görülmektedir.

eTK’da yer verilen tedrici kuruluş işlemlerinin TTK’dan kaldırılması ile birlikte TTK 337’de yer verilen sadece ani kuruluş uyarınca kurucuların tanımının yapılarak kuruluştan doğan hukuki sorumluluğa ilişkin kimlerin kurucu sıfatına haiz olabileceğinin tespit edilmesi bakımından isabetli bir düzenleme olduğu görülmektedir. Kurucuların yanı sıra kendi hesabına işlem yaptıran üçüncü kişilerinse bu maddede sorumlular zincirine dahil edilmesi ile birlikte kanun koyucu tarafından pay sahipleri ve alacakların korunması isteminin yansıması olduğu görülür.

Anonim şirketin kuruluş esasların neler olduğu ve kuruluş aşamasında ne gibi işlemlerin yapılması gerektiğine ilişkin düzenlemelere TTK’da yer verilmiştir. Kuruluş işlemleri sırasında ve sonrasında sorumlular tarafından işlemlerin yerine getirilmesi için hukuki sorumluluğun düzenlendiği de görülmektedir. eTK’da yer verilen 305-310 hükümlerinin TTK’yla birlikte kaldırıldığı ve hukuki sorumluluğun içinde yer verildiği görülmektedir. Bu durumda kuruluştan sonra doğan sorumluluk hallerinin TTK ile birlikte daha kapsamlı bir düzenleme içinde yer almaya başladığı görülmektedir.

KAYNAKÇA

Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, Genişletilip Güncelleştirilmiş 3. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2016.

Altaş, Soner, Anonim Şirketler: Türk Ticaret Kanununa Göre Karşılaştırmalı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2013.

Aydın, Fazıl, En Son Değişiklikler İle Yeni Türk Ticaret Kanununda Anonim Şirketler, Bilge Yayınevi, Ankara 2013.

Bahtiyar, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2016.

Bilgili, Fatih - Demirkapı, Ertan, Ticaret Hukuku Dersleri, 2. Baskı, Dora Yayınevi, Bursa, 2012.

Çamoğlu, Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, 3. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010.

Domaniç Hayri - Ulusoy Erol, Ticaret Hukukunun Genel Esasları, Seçkin Yayıncılık, İstanbul, 2007.

Kendigelen, Abuzer, Türk Ticaret Kanunu-Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2016.

Moroğlu, Erdoğan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu-Başlangıç Hükümleri, Ticari İşletme, Ticaret Şirketleri, Kıymetli Evrak ve Son Hükümler- Değerlendirme ve Öneriler, On İki Levha Yayınları, Ankara, 2016.

Özçelik, Pelin, Anonim Şirketlerde Kuruluştan Doğan Hukuki Sorumluluk, Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin, 2018.

Tekinalp, Ünal, Yeni Anonim ve Limited Ortaklıklar İle Tek Kişi Ortaklığın Esasları, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012.

ELEKTRONİK KAYNAKLAR

http://www.ticaretkanunu.net/ttk-madde-553/

-----------------

[1] Altaş, Soner, Anonim Şirketler: Türk Ticaret Kanununa Göre Karşılaştırmalı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2013.

[2] Bilgili, Fatih - Demirkapı, Ertan, Ticaret Hukuku Dersleri, 2. Baskı, Dora Yayınevi, Bursa, 2012.

[3] Moroğlu, Erdoğan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu-Başlangıç Hükümleri, Ticari İşletme, Ticaret Şirketleri, Kıymetli Evrak ve Son Hükümler- Değerlendirme ve Öneriler, On İki Levha Yayınları, Ankara, 2016.

[4] Tekinalp, Ünal, Yeni Anonim ve Limited Ortaklıklar İle Tek Kişi Ortaklığın Esasları, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012.

[5] Aydın, Fazıl, En Son Değişiklikler İle Yeni Türk Ticaret Kanununda Anonim Şirketler, Bilge Yayınevi, Ankara 2013.

[6] Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, Genişletilip Güncelleştirilmiş 3. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2016.

[7] Aydın, 2013.

[8] Bahtiyar, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2016.

[9] Kendigelen, Abuzer, Türk Ticaret Kanunu-Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2016.

[10] Özçelik, Pelin, Anonim Şirketlerde Kuruluştan Doğan Hukuki Sorumluluk, Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin, 2018.

[11] Domaniç Hayri - Ulusoy Erol, Ticaret Hukukunun Genel Esasları, Seçkin Yayıncılık, İstanbul, 2007.

[12] Çamoğlu, Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, 3. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010.

[13] Bilgili & Demirkapı, 2012.

[14] Kendigelen, 2016.

[15] Çamoğlu, 2010.

[16] Aydın, 2013.

[17] Bilgili & Demirkapı, 2012.

[18] Moroğlu, 2016.

[19] Özçelik, 2018.

[20] Tekinalp, 2012.

[21] Altaş, 2013.

[22] Bahtiyar, 2016.

[23] Özçelik, 2018.

[24] Kendigelen, 2016.

[25] Özçelik, 2018.

[26] Tekinalp, 2012.

[27] Çamoğlu, 2010.

[28] Aydın, 2013.

[29] Akdağ Güney, 2016.

[30] Kendigelen, 2016.

[31] GEREKÇE/Madde 553 – Birinci fıkra: “6762 sayılı Kanunun 309 uncu maddesinden birçok noktada farklı olan maddenin kaynağı İsv. BK m. 754‘tür. Hüküm, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları hakkında olup; denetçiler, işlem denetçileri ve özel denetçinin sorumluluğu 554 üncü maddeye tabidir. Hüküm 6762 sayılı Kanunun 309 uncu maddesinin aksine hem doğrudan hem de dolayısıyla zarara uygulanır.
Kaynak ile 553 üncü madde arasında dört fark vardır. Hükmümüzde, “kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları” denilerek açıkça görevli kişiler ifade edilmiştir.”
http://www.ticaretkanunu.net/ttk-madde-553/ E.T. 20.05.2020

[32] Domaniç & Ulusoy, 2007.

[33] Kendigelen, 2016.

[34] Kendigelen, 2016.

[35] Aydın, 2013.

[36] Özçelik, 2018.

[37] Çamoğlu, 2010.

[38] Akdağ Güney, 2016.

[39] Bilgili & Demirkapı, 2012.

[40] Moroğlu, 2016.

[41] Tekinalp, 2012.

[42] Özçelik, 2018.

[43] Akdağ Güney, 2016.

[44] Kendigelen, 2016.

[45] Tekinalp, 2012.

[46] Çamoğlu, 2010.

[47] Domaniç & Ulusoy, 2007.