Acı tüm duyularımız arasında hissetmek istemediğimiz en önemli duygudur. Diğer duygularımızdan çok daha farklı çalışır. Görmek duymak ve dokunmaktan çok farklı bir şeydir. 

Aslında acı, bir alarm sistemi gibi çalışır. Bazen bir ihanet karşısında hissettiğimiz duygu bazen de biyolojik varlığımızın hayatta kalmasını sağlayan bir sistemdir o. Acı, insanın kendisini kötü hissettiren bir duygu olmasına rağmen aslında iyi bir şeydir. Hayati bir algıdır. 

Korkunç gelebilir ama aksi halde hayatta kalmamız dahi mümkün olmazdı. Bir yılan, çiyan veya akrep bizi ısırdığında canımızın feci halde yanmasına bu nedenle şükretmeliyiz. 

Acı duygusunda üzüntüye yer yoktur. Yapılması gereken acıya katlanmak ve derhal hayatta kalmaktır. Bu duyguya katlanma zorunluluğu bizi aynı zamanda terbiye eder. Acılarımız belleklerimizde silinmez bir tecrübeye dönüşür.

Beynimiz bazen de hayatta kalmak için şaşırtıcı bir şekilde acıyı ileten sinir uçlarını kapatır. Bu halde kırık bir ayaküstünde yürümeniz bile mümkündür. Dağ tırmanışı sırasında düşerek ayağını kıran bir dağcının kırık bir ayak ile yaklaşık 10-15 km yürüyerek, ayağını sürüyerek, en yakın yerleşim yerine gelebilmiş olması beynin olağanüstü bir şartta hayatta kalmak amacıyla acıyı ileten sinir uçlarını devre dışı bırakması sebebiyledir. Zira beyin için her şey kendisinin hayatta kalması için bir vasıtadır. 

Beynimiz acı hissinin hayatına son verebileceğini anladığı an mucizevî bir şekilde onu devreden çıkarabilmektedir. Her şeyden önce kendini düşünür. Önce o hayatta kalmalıdır. Sonra kalp ve diğer organlar gelir yaşam sıralamasında. Çok ilginçtir ki beyin uzun süreli bir açlığa maruz kaldığında hayatta kalmak adına diğer tüm yedek besinleri bitirdikten sonra kaslara yönelir ve sonunda yaşam organımız olan kalp kasını da eritir. 

Peki, tüm bunların anlamı nedir? İnsan beyni sınırları zorlandığında olağanüstü şeyler yapabilmektedir. Bazen 275 kg ağırlığındaki bir top mermisini sırtlayıp top kundağına yerleştirmeyi emreder tüm kas hücrelerine, bazen de esir edilip zincire vurulan bir beyin olmaktansa “yaşamayı değil ölmeyi emreder” süngü tutan ellere. 

Öyle bir zamandayız ki ne kopan bacağımızın acısını hissedecek durumdayız ne de arkadan vurulan hançerin acısı ile inleyecek haldeyiz. Yaşamak zorunda olan bir milletiz. Ama bir et ve kemik yığını olarak değil. Beynimizle düşüncemizle, fikrimizle. Kalkıp yürümek zorundayız. Kırık ayağımızın acısına bakarsak eğer bizi kurtaracak “fikri hür vicdanı hür nesiller” yetişmeyecek çünkü. Bu durum bir milletin ölümüdür. Yaşamsal bir alarm ile karşı karşıyayız.

Bu nedenle bugün acı hissetmiyorum ama mutlu da değilim. Telaş içinde bir nefes hukuk diyen yaşamsal güdülerim diğer birçok duygumun fişini çekmiş bir durumda. Bayram mı gelmiş? Nereye kime gelmiş bilmiyorum. Fikrime zikrime ve ruhuma hayat verecek bir hukuk özlemi ile çırpınmaktayım. Zira hukuk hayat demektir. Hukukun olduğu yerde vardır yaşam. Sevinçler ve bayramlar hukukun olduğu yerlere gelir. Çocuklar hukukun olduğu bir ülkede mutludur. Barış hukuk ağacının gölgesinde yaşayabilir. Filozoflar, bilim adamları ve mucitler özgür düşüncenin hayat bulduğu hukuk devletlerinde yetişir ancak. Ve ekmeğin adil bir şekilde paylaşımı ancak bir hukuk devletinde mümkündür. 

Okumaktır hukuk. Yazmaktır, düşünmektir. İnsaflı vicdanlı ve adaletli olmaktır. Trende vapurda otobüste insanların hak ve hukukuna riayet etmektir. Hoşgörülü ve saygılı olmaktır. İnsanları rahatsız etmemektir. Kısacası insan olduğunun farkına varmaktır.

Bugün farkında mıyız insan olduğumuzun? Farkında olduğumuz zamana kadar kutladığımız bayramlar bayram değil yeme içme ve bir tıkınma bayramıdır. 
Yaşıyor da sayılmayız. Beyni can çekişen, kendisini hayatta tutmak adına ek besinlerini tüketen ve nihayet kalp kaslarını eritmeye başlayan bir vücut gibiyiz. Allah insan bedenini en son beyin hayatta kalacak şekilde tasarlamış ve her şeyi beynin hizmetine vermiş. Ve belki de bundan mütevellit ilk emri “oku” olmuştur. Oku, düşün, hakikati anla… Düşünen insanlar için bunda hiç şüphesiz çok önemli mesajlar vardır.

Bunu anladığımız gün hepimizin bayramı kutlu mutlu ve mübarek olsun diyorum…