Sanırım özlenen hukuk devleti, kimsenin kimseye üstünlük taslayamadığı demokrasi hayali bizim de ömrümüzü aşan başka bir bahara kalacak.


“Ahh diyorum ah” gözlerim açık gidecek
..Bu konuda hayli ümitsizim. Çünkü öyle anlaşılıyor ki “yüzüğün laneti” onu ateşe atması gereken “adamı” ele geçirdi. “Büyük göz” dikkat kesildi. “Orglar”ın her yandan duyulan homurtuları felaket öncesi bir sesliğe büründü.. İşte bu sessizlik çok kötü..

 
Darbelerin belini bükemediği kahraman(!) adamın Meclis Darbeleri soruşturma komisyonuna “gün gelir bu hesabı sorandan hesap sorulur”  diye çıkışmasının sizce bir anlamı yok mu? Hatırlayın rahmetli Özal’ın bile öleceğini bilmişti bu adam. Boşa konuşmuyor bence… Boğazınızda kalır diyor dikkat edin. Tabi anlayana..

 
Bu kapı sıkı sıkı kapatılmadı, kapatılamadı hatta şimdi aralanıp tümüyle açılma riski var..! Amaan canım açılsın “bana ne” diyeceğim ama 1.5 yaşında bir oğlum var… “Çoluk çocuk intikamını alacağız, bu sefer hata yok” diyorsa birileri nasıl “bana ne” diyebilirim..! Ben atarım kendimi tankın önüne biter bu işkence ama ya çocuklarımız…!


 
Evladı için endişe duyan bir göz her an tetiktedir. İşte bundandır huzursuzluğum. Çok adaletsizlik gördüm en büyüklerini de mahkemelerde, hakimlerde gördüm. Adalet için mahkemeye gelen bu milletin adam yerine konulmadığını, azarlandığı, horlandığını gördüm. Gördüm derken geçmişten bahsetmiyorum şimdiki zamandır kastım. Adalet dağıtsın diye kürsüye oturtulmuş,  cüppe içine sığınmış bazı ezik kişilikli sığıntıların, sıradan vatandaşı nasıl azarladığını, horladığını, hırladığını, gördüm, görüyorum, kahroluyorum..!


Diyebilirsiniz ki “senin gördüğün nedir ki?”. Doğrudur. Ben 1960’ı Menderes dönemini, 1980’i ve tarihlerini tek tek sayamadığım, kabusların hayat bulduğu kahredici günleri yaşamadım, görmedim.

 
Evet ama bu günün haksızlıkları bile fazla geliyor bana. Bu sebeple okuduğum o meşum günlerin gölgesine bile tahammül edemiyorum ve açıkçası “çoluk çocuk intikam alacağız” diyenleri duydukça hem öfkeleniyorum hem de endişeleniyorum.


 
Haksızlık ve hadsizlik memleketin hangi mahkemesinde yok bir gösterin bana..! İddia etmiyorum biliyorum, adliyeler haksızlıklarla ve zulümlerle dolu. İçlerinde çok seçkin ve değerli önünde eğildiğim yargıçlarım var elbette. Onlar da aynı şekilde dert yanıyorlar. Layık olan layık olduğu yerde çok az yargıç var maalesef.  Sorunumuz çok açık.

 
Bunu görmeden hiçbir sistem sorunlara ve zulümlere çare olamaz. Bunu görmek zorundayız. Mahkemelerde sorun var, hakimlerde, savcılarda, avukatlarda sorun var evet, ama çare nedir? Tüm yetkileri erkleri alıp siyasi iktidara mı devredelim, çözüm bu mu? Şunu yargılayabilirsin, şunu yargılayamazsın, ona ben izin veririm. Yani şu diyor; “sıradan vatandaş senin(al tepe tepe kullan, benim sorunum değil), özel yetkili memurlar benim”..! Hay Allah biz neden şikayet ediyorduk, ne için“referandumda” sandıklara sıralandık hatırlayan yok mu?



Fena halde yanıldık galiba, belki aldatıldık demeliyim. Halk bu “yüzüğü” kullan diye vermedi sana, bu mutlak gücü, kötülüğün iktidarını, ateşin dövüldüğü darbelerin planlandığı dehlizde yok etmen için verdi sana.


 
Yüzük nerde Erdoğan, yoksa parmaklarında mı?. O yüzüğü parmağında bırakmazlar Erdoğan aklında olsun. İktidarın mutlak gücünü, bu efsunlu yüzüğü, milyon parçaya ayırıp küllerini milletin üzerine savurmazsan o yüzüğün laneti bir gün geri dönecektir.


 
Kötülüğün ittifakı kendini toparlama gayretinde. Darbelerin hamurundan yoğrulan ve güneş ışığından nefret eden “orglar” yeniden dirilmekte ve kemiklerine et giydirilmekte. Dört bir yanımız tehdit altında. Suriye ile savaşın eşiğindeyiz,  pkk zaten kanserli bir hastalığımız, ırak zaten bildiğiniz üzere. Yani “orglar” için ancak bu kadar uygun bir zaman olabilir.


Evet etrafı sarılmış tehdit altındaki millet bu lanetli yüzüğün küllerinin kendilerine dağıtılmasını bekliyor ama yüzük sanırım Erdoğan’ın talihsiz parmaklarında…



(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)