Çocukluk kavramı; tarih içinde toplumun inançlarına, ekonomilerine ve kültürlerine göre değişen bir kavram olarak yer almaktadır. “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne (ÇHS) göre, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır. ÇHS’nin 1. maddesinde, çocuklara uygulanan kanunlar çerçevesinde daha önce rüşt yaşına erişilmedikçe 18 yaşını bitirmemiş̧ kişiler “çocuk” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım “Türk Medeni Kanun’unda kullanılan “küçük” kavramını kapsamaktadır. [1],[2]

Çocukluk dönemi; insanın gençlik ve yetişkinlik döneminin biçimlendiği bir dönemdir. Yaşantımızda ruhen, zihnen ve bedenen sağlıklı, topluma ve kendine yararlı, başarılı, kendiyle barışık bir insan olup olmamamız çocukluk döneminde yaşadıklarımızla ilişkilidir. Bu nedenle gelişmiş toplumların çoğunda çocukların eğitimi ve onların korunması en temel devlet politikası olarak görülmektedir.

ÇOCUK İSTİSMARI

Çocuk istismarının tarihçesi çok eski olmasına rağmen bu kavramın ortaya çıkışı 1700’lü yıllara denk gelmektedir. 1700’lü yıllarda bir avukat, suçlulardan bazılarının çocuklara karşı suç işlemeleri nedeniyle ceza aldıklarını fark etmiş ve bu konuda bir çalışma yürütmüştür. Çalışmasının sonucunda elde ettiği bulgular ise “çocuk istismarı” kavramının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. [3]

Dünya Sağlık Örgütü’nün 1985’de yapmış̧ olduğu tanıma göre “çocuğun sağlığını, fizik ve psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülke tarafından çocuğa karsı bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar çocuk istismarı” olarak kabul edilir, denilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1999’da yaptığı tanımda ise çocuk istismarının kapsamı belirlenmiş ve çocuk istismarı “çocuğun sorumluluk, güven ve yetenek ile ilgili genel durumunda, çocuğun sağlığına, yaşamına, gelişimine ve değerlerine zarar verebilen, fiziksel ve/veya duygusal kötü davranışı, cinsel istismarı, ihmali, her türlü ticari çıkar için çocuğun kullanılmasını içeren her türlü davranışlar” olarak tanımlanmıştır.[4]

Çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyen ve tüm yaşamına tesir eden istismar eylemleri; duygusal, fiziksel, cinsel ve ekonomik istismar olmak üzere dört farklı türde ortaya çıkmaktadır.

Fiziksel istismar; çocuğun vücut bütünlüğüne zarar verecek eylemlerin gerçekleştirilmesidir. Türk Ceza Kanunu kapsamında yer alan yaralama suçu, fiziksel istismarın en yaygın örneğidir.

Duygusal istismar; çocuğun duygusal olarak örselenmesi ve yıpratılmasıdır. Sürekli aşağılama, argo konuşma, hakaret vb. davranışlar duygusal istismarı oluşturur.

Ekonomik istismar; çocukların ekonomik bir gelir elde edilmesi amacıyla kullanılmasıdır. Çocuk işçiliği ve çocukların dilendirilmesi bu istismar türünün yaygın örneği olarak kabul edilebilir.

Yazımızın ana konusu olan cinsel istismar ise; bir çocuk ya da ergenin tam olarak kavrayamadığı, onayının alınmadığı, gelişimsel olarak hazır olmadığı ya da yasalara veya sosyal tabulara karşı olan bir cinsel aktiviteye dahil olmasıdır.[5] Cinsel istismar toplumda sık rastlanan bir durum olmasına karşın, çoğunlukla gizli kalmakta, istismar olgularının en çok yüzde 5-10’u ortaya çıkmaktadır.[6] Cinsel istismar, fiziksel olarak tecavüz, anal veya oral seksi içerdiği gibi; fiziksel olmayan, başkasının cinsel bölgelerine ya da pornografi türü cinsel resimlere bakmaya zorlama ya da çocuğun uygun olmayan şekilde cinsel içerikli davranmaya zorlanmasıdır.[7]

CEZA KANUNU BAĞLAMINDA ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Çocukların cinsel istismarı’ başlıklı 103. maddesinde;

(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;

a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.

(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz

(3) Suçun;

a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,

d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” hükmü yer almaktadır.

Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde tanımlanan cinsel istismar suçu pek çok açıdan toplumda ciddi bir rahatsızlık oluşturan bir suç tipidir. Bu suçun işlenmesinden sonra faillere yönelik olarak uygulanacak yaptırımlar kanun koyucu tarafından yukarıda yer verdiğimiz madde ile düzenlenmiştir.

Genel olarak cezalara bakıldığında; ABD ve İngiltere’de cinsel suçlara verilen cezaların Avrupa ülkelerine göre daha ağır olduğu ve Türkiye’deki cinsel suçlara ilişkin cezaların Avrupa ülkelerine göre daha fazla olduğu ve bazı bölümleriyle ABD ve İngiltere’ye benzerlik gösterdiği, yasanın bazı bölümlerinin ise Almanya’ya benzediği gözlenmiştir. [8] Dolayısıyla ülkemizde cinsel istismar suçları için öngörülen cezalar pek çok ülkeden daha fazladır. Hatta diğer ülkelerde öngörülen cezalara bakınca tüm Dünya’da cinsel istismar suçlarına ilişkin cezalarda 3. sırada olduğumuzu söyleyebiliriz.

Yukarıda değindiğimiz husus da göstermektedir ki yasa kuralının yazılı halde var olması veya bir suç için ağır cezalar öngörülmesi bir sorunu ortadan kaldırmamaktadır. Zira ceza kanunumuzda bu kadar ağır cezalar öngörülmüş olmasına rağmen ülkemizde hala daha cinsel istismar sorunu çözülmüş değildir. Hatta öyle ki Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre 2019 yılında cinsel istismar suçundan 22.689 dava açılmıştır. [9] Bu verilerden de anlaşılacağı üzere toplumsal ve bireysel anlamda büyük yıkıma yol açan cinsel istismar suçlarında bile ağır cezaların öngörülmüş olmasının suç işlemekten alıkoyan veya caydırıcı olabilecek bir etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle de asıl olması gereken şey suçun ortaya çıkmasını engelleyecek mekanizmaların oluşturulmasıdır.

Cinsel istismar suçlarında bir diğer önemli husus, aslında tüm suç tiplerinde geçerli olan, soruşturmanın etkili yapılmasıdır. Soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülebilmesi için Savcılıklar tarafından deliller çok büyük bir hassasiyet ile toplanmalı, mağdur çocukların beyanları büyük bir özenle alınmalı ve bu beyanlara ilişkin uzman raporları hassasiyetle incelenmelidir.

Etkin bir soruşturma yürütülmesi yanında mağdur çocukların beyanlarının alınması konusunda da gereken titizlik gösterilmeli ve onların ikincil bir örselenmeye tabi olmamaları için gerekli olan tüm tedbirler alınmalıdır. Bu bağlamda ülkemizde Resmi Gazetede 04 Ekim 2012 Tarih ve 28431 Sayı ile yayımlanan 2012/20 Sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Çocuk İzlem Merkezleri kurulmuştur.[10] Böylece istismar mağduru çocukların ifadelerinin bu merkezlerde görev yapan uzmanlar tarafından alınması sağlanarak çocukların psikolojik olarak yıpranmaması için adım atılmıştır. İstismar mağduru çocukların ifadelerinin tek seferde alınması için Çocuk İzlem Merkezleri büyük önem taşımaktadır. Şu anda Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Dairesi Başkanlığı verilerine göre tüm ülke genelinde 42 ilde 45 adet Çocuk İzlem Merkezi bulunmaktadır.[11]

Ayrıca ülkemizde Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Mağdur Hakları Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan Adli Görüşme Odaları Yönetmeliği 24 Şubat’ta yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik kapsamında cinsel istismar mağduru olan çocukların duruşma salonuna gelmeden ayrı bir odada uzman eşliğinde ifadesinin alınması öngörülmüştür. Bu sayede de mağdur çocukların duruşmalara getirilmesinin ve suç failiyle karşılaşmasının veya duruşmada var olan gergin ortamdan dolayı psikolojik olarak etkilenmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Şu anda ülke genelinde 59 adet Adli Görüşme Odası bulunmaktadır. Bu sayının artırılması büyük önem arz etmektedir.

Cinsel istismar suçunda en önemli hususlardan birisi, mağdur çocukların hukuki süreçlerde yaşayabilecekleri olası ikinci bir psikolojik yıpranmanın önüne geçmektir. Çünkü psikoloji dünyasında da kabul edildiği üzere çocuklukta yaşanan bu büyüklükte bir örselenme ve travma, sonraki yıllarda onların üzerinde çok ciddi olumsuz etkiler göstermektedir. Bu nedenle de geleceğimiz olan çocuklarımızı korumak için başta ebeveyn eğitimleri olmak üzere istismar konusunda farkındalık yaratacak tüm eğitimlere ağırlık vermeli ve bu hususta ülke genelinde bir eğitim seferberliği başlatmalıyız.

HUKUK HERKESE LAZIMDIR, O YÜZDEN AVUKATLIK HER DÖNEMDE KUTSALDIR.

(Bu köşe yazısı, Av. Adem YAPRAK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------------------------

[1] Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Ulusal ilk rapor. Ankara, Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 1999.

[2] UNİCEF. Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye Milli Komitesi. Ankara, UNİCEF, 1996.

[3] Işıklı B. Cocuk istismarının toplumsal boyutu. In 6.Sokakta Çalışan ve Yaşayan Çocuklar Sempozyumu Kitabı:156-63. İstanbul, Diyarbakır Valiliği, 2008.

[4] Runyan D, Corrine W, Ikeda R, et al. Child abuse and neglect by parents and other caregivers. In: World report on violence and health. Krug EG, Dahlberg LL, Mercy JA. (eds) World Health Organization, Geneva, 2002; 57-86.

[5] Pala, B.,Ünalacak, M., & Ünlüoğlu, İ. (2011). Child Maltreatment: Abuse and Neglect. Dicle Medical Journey, 38(1), 121-127

[6] Kara, B., Biçer, Ü., & Gökalp, A. S. (2004). Çocuk İstismarı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 47, 140-151

[7] Asmussen, K. (2010). Key facts about child maltreatment. The comissioning toolkit

[8] Özkara E., Kavaklı U., Can, İ.Ö., Tepe İ., Özbek, V.Ö. (2011). Adli Tıp Dergisi, Vol 25.(19) Erişim adresi: http://www.journalagent.com/adlitip/pdfs/ADLITIP_25_1_11_24.pdf

[9] Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Adli İstatistikler. Erişim adresi: https://adlisicil.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/1062020170359HizmeteOzel-2019-baskı-İSA.pdf

[10]https://khgmsaglikhizmetleridb.saglik.gov.tr/TR-42930/cocuk-izlem-merkezleri-hakkinda-genelge.html (Erişim tarihi: 15.10.2020)

[11] https://khgmsaglikhizmetleridb.saglik.gov.tr/TR-43119/cocuk-izlem-merkezi-cim-listesi.html (Erişim tarihi: 15.10.2020)