Tüm ilgililerce bilindiği üzere, 7226 Sayılı yasa ile Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler 13/03/2020 – 15/06/2020 tarihleri arasında durdurulmuştu.

Durma süreleri içinde geçen gün sayısının kıymet takdirine olan tesiri pratik uygulamada ciddi bir tereddüt ve karışıklığa sebebiyet vermişti. Konu hakkında Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 2021/3183 Esas ve 2021/4769 Karar sayılı ilamı ile uygulayıcıların tereddütlerine son verecek şekilde bir karara hükmettiği görülmektedir.

Bu kapsamda İcra ve İflas Kanunu 128/a-2 maddesi ile düzenleme altına alınan iki yıllık kıymet takdir süresinin, 7226 sayılı yasada belirtilen durma süresi içinde kalmaması halinde kanun hükmüne muhalif bir şekilde kıymet takdir süresine eklenemeyeceğine hükmetmiştir.

Şöyle ki; 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi ile bu sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacağı, durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılacağı, bu nedenle 15/06/2020 tarihine kadar duran sürelerin bu tarihten itibaren yeniden işlemeye başladığı, uzamış sürenin son gününün ise 30/06/2020 tarihi olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda, ihaleye konu taşınmazların kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 29/06/2018 tarihinde yaptırıldığı, ihalenin ise iki yıldan fazla süre geçtikten sonra 26.08.2020 tarihinde gerçekleştirildiği anlaşılmış olup, İİK'nun 128/a-2. maddesinde öngörülen sürenin son günü olan 29.06.2020 tarihi, 7226 sayılı Kanunla belirlenen durma süreleri içinde olmadığından uzatılması da söz konusu olmayacaktır. denilmek suretiyle iki yıllık kıymet takdiri süresine ayrıca durma süresinin eklenemeyeceğine karar verilmiştir.

Konu karar ile uygulamada birçok kere tartışılan ve pandemi sürecinde kanunda açıkça gösterilen sürelere durma süresinin eklenip eklenmeyeceği ve önceki haliyle özellikle satışa ilişkin taleplerin kabul edilip edilmeyeceği, satış talebinin kabul edilmesi halinde ihalenin feshi hususunda yapılan yargılamalarda bu konu hakkında taraflarca iddia edilen bir talep olmasa dahi bu hususun resen gözetilmesinin gerekip gerekmediği hakkındaki yargı kararının, beraberinde birçok tartışma ve karara ışık tutması yönünden önemli olduğu ve karar metni ile gerekçesinin ilgililerine faydalı olması dileğiyle.

Karar Metni

Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1) Borçluların temyiz isteminin incelenmesinde; 2.3.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanunun 25. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 364/1. maddesine göre Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen ve miktar ve değeri Onbin Türk Lirası’nı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Bu hükümde öngörülen kesinlik sınırı, 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 02.12.2016 tarihinden itibaren kırk bin Türk Lirası’na, 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanun’un 1. ve 2. maddesi ile 28/02/2019 tarihinden itibaren elli sekiz bin sekiz yüz Türk Lirası’na, 01/01/2020 tarihinden itibaren de yetmiş iki bin yetmiş Türk Lirası'na, 01/01/2021 tarihinden itibaren de yetmiş sekiz bin altı yüz otuz Türk Lirası'na çıkarılmıştır.

Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihine göre uyuşmazlık konusu değerin, yukarıda belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından, anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti yoktur. 5311 sayılı Kanunla değişik İİK.nin 364/1-2. maddeleri ve 6100 sayılı HMK'nin 366. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352. maddesi uyarınca temyiz başvuru talebinin REDDİNE,

2) Alacaklının temyiz itirazlarına gelince; Şikayetçi borçluların altı adet taşınmaz ihalesinin feshi istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, İlk Derece Mahkemesince; borçlulardan ...'e tebliğ edilen satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olduğu gerekçesi ile her iki borçlu yönünden ihalenin feshine karar verildiği, taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; borçlu ...'e satış ilanının usulsüz olarak tebliğ edilmiş olmasının yanı sıra süresinde satış talep edilmediği ve 391 ada 13 parselin ihale bedelinin taşınmazın tahmini değerinin yüzde ellisine satış masraflarının eklenmesiyle oluşan miktarı karşılamadığı gerekçeleri ile borçluların ve alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddine, ihale alıcısının istinaf başvurusunun ise süre yönünden reddine karar verildiği, bu kararın alacaklı ve borçlular tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır İİK'nun 128/a-2. maddesinde; "Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez" hükmüne yer verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 E. - 1992/130 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, İİK'nun 128. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir.

Diğer taraftan, 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi uyarınca 13/03/2020 tarihinden itibaren 30/04/2020 tarihinde kadar sürelerin işlemesinin durduğu, Gazetede yayımlanan 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla durma süresinin 15/06/2020 tarihine kadar uzatıldığı, 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi ile bu sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacağı, durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılacağı, bu nedenle 15/06/2020 tarihine kadar duran sürelerin bu tarihten itibaren yeniden işlemeye başladığı, uzamış sürenin son gününün ise 30/06/2020 tarihi olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda, ihaleye konu taşınmazların kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 29/06/2018 tarihinde yaptırıldığı, ihalenin ise iki yıldan fazla süre geçtikten sonra 26.08.2020 tarihinde gerçekleştirildiği anlaşılmış olup, İİK'nun 128/a-2. maddesinde öngörülen sürenin son günü olan 29.06.2020 tarihi, 7226 sayılı Kanunla belirlenen durma süreleri içinde olmadığından uzatılması da söz konusu olmayacaktır.

O halde, borçluların şikayet dilekçesinde, kendilerine yapılan satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olduğu iddiasına dayalı açık bir fesih isteminin bulunmaması ve İİK'nun 150/e maddesi uyarınca icra emrinin borçlulara 12.06.2018 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra alacaklının 26.10.2018 tarihinde satış avansını yatırması ve 24.05.2019 tarihinde de satış talep etmiş olması nedeniyle anılan bu iki hususun fesih nedeni yapılması doğru değil ise de; 391 ada 13 parselin ihale bedelinin, taşınmazın tahmini değerinin yüzde ellisine satış masraflarının eklenmesiyle oluşan miktarı karşılamadığının anlaşılması ve tüm taşınmazlar yönünden kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı 29/06/2018 tarihinden itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihalenin gerçekleştirilmesi hususunun da re'sen gözetilmesi gerektiğinden, Bölge Adliye Mahkemesince ihalenin feshine karar verilmiş olması sonucu itibariyle doğru olup kararın onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 59,30 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 17/05/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Mustafa Zafer

Hukukçu, (E) İcra ve İflas Müdürü , Stajyer Avukat