Boşanma davaları başta olmak üzere birçok davada taraflar gizli kamera görüntülerine, gizlice çekilen veya ele geçirilen fotoğraflara, ses kayıtlarına, ulaşabildikleri ses kayıtlarına, mektupları veya günlüklerine delil olarak dayanmaktadırlar.

Bu günlerde de sosyal medya Ünlü bir kadın televizyoncusunun eve gizli kamera yerleştirerek kocasının kendi iç çamaşırları ve kıyafetlerini giydiğini öğrenince boşanma davası açtığı haberlerini tartışıyor.

Olay 5 yaşındaki çocuğun annesiyle paylaştığı; “Sen yokken eve başka bir kadın geliyor” demesi ile başlıyor. Çocuktan bu haberi duyan ve aldatıldığını sanan kadın kendisi yokken eşinin eve aldığı “öteki kadını” bulmak için yatak odasına gizli kamara yerleştiriyor. Ünlü kadın görüntüleri izleyince anlıyor ki iç çamaşır ve kıyafetlerini giyen kişi bir kadın değil 10 yıllık eşi!

ERKEKLERDE SÜTYEN TAKAR!

Olayı eşler arasında saymak mümkün değil. Çünkü baba evde baş başa kaldığı müşterek çocuğu da bu davranışıyla etkiliyor. Çiftin 2015'te dünyaya gelen çocuğu annesine, 'Bu eve sen yokken bir kadın geliyor' diyor. Çünkü baba evde peruk takıp kadın iç çamaşırları ile dolaşıyor. Mahkemede tanıklık yapan çocuğun teyzesi yeğeninin kadın iç çamaşırı görünce ''Erkekler de sütyen takar'' dediğini aktararak; “Kendi oğlumla, yeğenim sık sık beraber oyun oynardı. Bir gün oyun oynadıkları sırada kardeşim A.B. çamaşır asıyordu. Yeğenim kardeşimin iç çamaşırını gördü ve almaya çalıştı. 'Erkekler de sütyen takar' dedi. Biz 'Yok öyle bir şey' falan dedik. Geçiştirmeye çalıştık ancak yeğenim, 'Ama babam da takıyor” şeklinde cevap verdi.

Ayrıca “Yeğenim yine anaokulundaki derste bir resim çizmiş. Çizdiği resimde babasını kadın gibi çizdiğini gördüm. Erkeklerde uzun saç olmayacağını söyledim. O da 'Bazen babamda oluyor' şeklinde cevap verdi." Diye konuşmuş.

ZEHİRLİ AĞACIN MEYVELERİ DE ZEHİRLİDİR

Bu olay nedeniyle gizli elde edilen kamera görüntülerinin, çekilen veya ele geçirilen fotoğrafların, ses kayıtlarının, mektuplar ve günlüklerin mahkemelerde delil olarak değerlendirip değerlendirilmeyeceği de bir hukuki sorun olarak tartışmalıdır. Bu delillere “zehirli ağacın meyveleri” denmekte ve bu meyvelerin de zehirli olacağı belirtilmektedir.

Anayasa m.38/6'ya göre; “Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez”. ... Delillerin hukuka uygun yol ve yöntemlerle toplanıp ortaya koyulması, tartışılması ve hukuka aykırı elde edilenlerin reddedilmesi, dürüst yargılanma hakkının bir gereği ve sonucudur.

Özel hayatın gizliliği ise hem Anayasamızın 20. Maddesinde ve hem de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 12. Maddesinde ve ayrıca İnsan Hakları Avrupa sözleşmesinin 8. Maddesi kapsamında korunmaktadır.

12.01.2011 tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile de hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınmayacağı yasal olarak düzenlenmiştir.

Burada çok dikkat edilmesi gereken husus delilin hukuka aykırı olarak elde edilmesi ile delilin hukuka aykırı olarak düzenlenmiş olmasıdır. Aslında olmayan bir delil hukuka aykırı olarak düzenlenmişse gerek ceza ve gerekse özel hukukta hiçbir şekilde değerlendirilemez. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 7.3.2017 tarihli kararında “Ancak, Anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile Anayasanın 38/6. Maddesindeki hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen delillerin hiçbir şekilde yargılamada kullanılamayacağı yolundaki düzenleme ve yukarıda açıklanan 6100 sayılı HMK’nın 189/25 maddesi birlikte değerlendirildiğinde; açıkça hukuka aykırı yolla elde edilmiş delillerin ispat gücü olmayacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla, hukuka aykırı (yaratılmış veya elde edilmiş) delillerin hiçbir şekilde ispat aracı olarak kullanımı artık mümkün değildir.”  Görüşüyle hukuka aykırı yolla ele geçirilen delillere dayanılamayacağına karar vermiştir.

Bu hükümde, sahte hesap açılarak, sosyal medya hesaplarından elde edilen delillerin de hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü “Sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında (facebook/ whatsapp) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu düşünülebilecektir. Diğer bir anlatımla, sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakati ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunların 6100 sayılı HMK’nın 189/2 maddesi kapsamında hukuka aykırı delil olduğunun kabul edilmesi gerekir.” şeklindedir.

Konuyu boşanma davaları için ve gizli elde edilen deliller için tartışan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu “Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse, ortak yaşanan evde bulunduran not defterinin elde edilmesi de hukuka aykırı olarak değerlendirilemez. Eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Kadının bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir. Bu nedenle de davalıya ait hatıra defterinin delil olarak değerlendirilmesinde kuşkuya düşmemek gerekir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de20.10.2008 tarihli kararında, eşinin sadakatinden kuşkulanan davalının, eşlerin birlikte yaşadıkları ortak konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde özel hayatın gizliliğini ihlal olarak görmemiştir.

“Evde öteki kadın” olayında bize göre kadının eve kamara yerleştirmesi zehirli ağacın meyvesi değildir. Çünkü olayın yaşandığı konut aile konutudur, konutta çocuğu yaşamaktadır ve kadın kendisini aldatan eşi için delil yaratmamış, zaten var olan ve yaşanan bir olayı belgelemiş, çocuğunu da bu sağlıksız ortamdan kurtarmak istemiştir.

ÇOCUKLA İLGİLİ HABER VE MEDYA

Medya da “Evde öteki kadın” başlıkları ile yer alan haberlerde aldatılan ve boşanma davası açan kadının ünlü bir televizyoncu olduğu ve adı ile soyadının baş harfleri, kocanın işi ve çalıştığı ülke, tanık teyzenin adı ve soyadının ilk harfleri, olayın geçtiği evin fotoğrafları ve çocuğun 5 yaşında olduğu açıkça yer almış. Yani bu bilgilere göre çocuğun kim olduğunu bu kişileri tanıyan kişiler ve ailenin çevresi bilir.

Zaten bazı haber sitelerinde olayın mağduru olan kadının ve eşinin adı soyadı, yaptıkları iş, televizyonlarının ismi bile açıkça yazılmış!

Büyükleri bir yana bırakalım. Bu olay çocuk açısından ilerde psikolojik travma yaratabilir. Çocuk büyüdüğü zaman bu haberler nedeni ile bazı kişiler tarafından rahatsız edile bilinir. Bu bakımdan çocuk korunmalı ve haber çocukla ilgili kısımlarda; ona karşı ayırımcılığa yol açacak, onu ruhsal ve bedensel açıdan örseleyecek veya ilerde inceltecek şekilde haber vermekten kaçınılmalıydı.

 Öteki kadın kocası çıktı" başlıklı haber olaydaki kadın ve eşi ile çocukları için de özel hayatın gizliliğini ihlal etmiştir. Çünkü bu kişilerin çok ünlü ve kamuoyu tarafından tanındıkları söylenemez.

Açılan davada gizlilik kararı alınarak tarafların özel yaşamı-mahremiyetleri koruna bilinirdi.

E.İstanbul Hakimi İzzet DOĞAN